Gençliği Ayakta Olmayan Toplumlar Yataktadır…

Peyami Safa, “Gençliği ayakta olmayan cemiyet yataktadır” der.

Evde ana baba şikâyetçi, okulda öğretmen, idareci, sokakta normal vatandaş şikâyetçi. Çocuklarımızda şikâyetçi, evde anne ve babasından aradığı şefkati bulamadığından, dışarıda muhtaç olduğu ilgiyi göremediğinden.

Yarınını düşünen milletler, geleceğimizin teminatı olan gençleri nasıl daha iyi yetiştirebiliriz çabasında ne yapalım, ne edelimde gençleri sağlıklı yetiştirelim telaşı içinde olmalıdır.

Geleceğimizin teminatı olan nesli iyi yetiştirmeyen, milletler parçalanıp yok olacaklardır. Gençlik, toplumların ve ailelerin varlığının teminatıdır. Gelecek, bugünkü gençliğin durumuna bağlıdır.

Gelin, başka şeylerden fedakârlık ederek zahmetle dünyaya getirdiğimiz ve bin bir eziyetle büyüttüğümüz çocuklarımıza sahip çıkalım. Onların bizim için değerli varlıklar olduğunu bilelim.

Gençlerimize sahip çıkalım. Malımızı, altınımızı, ziynetimizi, paramızı nasıl koruyor ve sahip çıkıyorsak, en değerli varlıklarımız olan evlatlarımızı da öylece koruyalım.

Anne ve babalar olarak çocuklarımızın maddi ihtiyaçlarını karşılamak için, sabahın erken saatlerinden akşamın geç saatlerine kadar para kazanacağım diye koşturmaktan yorulup çocuklarımıza ayıracak vakti bulamıyoruz. Çocuklarımızı başka ellere veya televizyon, internet veya sokağa terk ediyoruz.

 Hasan – ı Basri de: “Çocuğunuzda hoşlanmadığınız bir husus varsa, siz önce kendinizi düzeltiniz” öğüdünü vermiştir.

Hz. Peygamber; “Hiçbir baba çocuğuna güzel terbiyeden daha üstün bir hediye, bağış yapmış olamaz.” (Tirmizi Birr: 33) buyurmuştur.

Terbiye ana karnında başlar, beşikten mezara kadar devam eder. Terbiyede devamlılık esastır.

Bir çiçeğe bile bir ara su vermeyi ihmal ederseniz kurur gider. Çocuklara karşı sevgimizi ihmal etmeyelim. Bir kadın hocaya sormuş:  Çocuğumu ne zaman terbiye edeyim?  Çocuğunuz kaç yaşında?  Beş yaşında diye cevaplamış. Kusura bakmayın çocuğun eğitimi için beş yıl gecikmişsiniz, derhal eve koşun, geçmişi telafi edin, demiş.

Evlat ana babanın ya cenneti ya da cehennemidir, denmiştir.

Evlat iyi yetiştirmeli, ana baba için pişmanlık vesilesi olmamalı, yüz akı olmalıdır.

Çocuğun yetiştirilmesinde babanın rolü de inkâr edilemez. Peygamberimiz: “Hiçbir baba evladına güzel terbiyeden daha kıymetli bir şey bırakmış değildir.” (Taç 5/8) der.

Babanın babalık görevini yerine getirmemesi, çocuklarda meydana gelen  problemlerin en temel sebeplerinden biridir.

Geçenlerde okula gelen bir hanımefendiye sordum, çocuğun babası var mı diye. Yok, hocam dedi. Kusura bakmayın babası vefat mı etti diye sorunca hayır hocam var da yok dedi. Anlayacağınız varlığı yokluğundan beter.İşten eve geliyor ancak evde varlığı yokluğu belli değil dedi. Onun için babası yok ifadesini kullandım dedi.

Bunun için evlerde artık babalar baba rolünü sağlıklı bir şekilde yerine getirmeli güzel bir örnek olmalıdır.

 

Hz. Peygamber (as): “Hepiniz çobansınız, güttüğünüz sürüden sorumlusunuz.” (Buhari, Cuma: 11)

Ana baba, çocuğunda bir yanlış ve beğenmediği bir hal, bir davranış görürse önce kendine bakmalı kendini düzeltmelidir. Çünkü atalarımız “Eğri cetvelin doğru çizgisi olmaz, eğri ağacın doğru gölgesi yoktur” demişlerdir.

İmam Gazali de: “Çocuklar emanettir, hayra, yöneltilirse, hayır üzerine gelişir, şerre alıştırılırsa, şer üzerine gelişir” der. Önce örnek olun, güven verin, sabırlı olun, çocuğu yetiştirmeyi görev bilin.

Tatlı dilli, güler yüzlü olun, lanete, bedduaya, tehdide, korkuya yer vermeyin.  Kolaylaştırınız zorlaştırmayınız, müjdeleyiniz nefret ettirmeyiniz. Evladınızda görmek istemediğiniz şeylere, asla hayatınızda yer vermeyin. Devamlı öğüt ve nasihat ederek bıktırmayın. Çocuğa saygı gösterin ki, saygı göstermeyi öğrensin. Çocuklar kuş gibidir, çok sıkarsanız elinizde ölür, çok gevşek bırakırsanız o zaman da uçar, kaçar.

Peygamberimiz: “Evladını düzeltemeyen evvela kendi kusurlarını düzeltsin” buyurmuştur

 İstanbul Vefa semtine adının verildiği büyük âlim Şeyh Vefa’nın oğlu yaramazdır. “Saka” denilen sucuların arabalarındaki veya sırtlarındaki su tulumlarını şişle delmekten büyük zevk duyar.

Sakalar, durumu şeyhe sıkıla sıkıla aktarırlar. Şeyh onları dinledikten sonra, zararlarını karşılar. Kendi kendine düşünür ve “bu konuda bizim de suçumuz olmalıdır” der. Düşünür bir hatasını bulamaz. Bir şeyler hatırlayamaz. Konuyu hanıma açar. Hanımı bir şey diyemez, derken şu olayı anlatır: “Bir gün komşuya gitmiştim, hamileydim. Masada bir portakal vardı, çok canım istemişti, istemeye de utandım, çocuğa bir şey olmasın düşüncesiyle evin hanımı dışarıya çıktığı sırada elimdeki şişi portakala batırıp onun suyunu emmiştim.”

İşte tutumlara batırılan şiş, portakala batırılan şiştir.

İnsan yapmadığı bir şeyin cezasını çekmez.

Değerli analar, babalar, çaresiz değiliz, her şey bizim elimizde, ne ekersek onu biçeceğiz.

 “Ne yaptıysam olmadı” deyip suçu çocuğa veya başkalarına atmayalım.

Bugün sirklerdeki vahşi hayvanlar bile terbiye edilirken, insan neden terbiye edilmesin?

Neden kötü alışkanlıklardan vazgeçmesin?

Doğuştan değil ki hiçbiri, hepsi sonradan kazanılıyor.

Kısacası kötü çocuk, kötü insan yoktur. Kötü terbiye vardır. Yanlış terbiye vardır. Kötü örnek olan ana baba vardır.

 

Kalın Sağlıcakla

Sait ÖZDEMİR

Uzman Psk Danışman & Aile Eğitimi Uzmanı

www.saitozdemir.net

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.