Hayrettin Durmuş

Hayrettin Durmuş

Yunus’un Çağımıza Mesajı

Mayıs’ın ilk haftası Yunus Erme, son haftası Necip Fazıl Kısakürek’tir Türk edebiyatı için. Necip Fazıl’ı müstakil bir yazıda anlatmak dileğiyle:

 

“Menzili ırak bu yolun / Bu yola kim varası?” diyerek bizi ağu ile pişmiş aşı yemeye davet eden “Türkçenin süt dişleri” Yunus Emre’mizi selamlıyoruz yaşadığımız çağdan ve kalemimiz Yunus’u söylesin istiyoruz bu yazımızda.

 

Yunus Emre denilince akan sular durur. Akan sular durur çünkü Yunus başlar çağlamaya. Kuşların gözü, çiçeklerin kulağı ondadır. Dünyaya meyletmez Yunus. Dünyayı aradan çıkarmıştır o. Kabre vardığı gece halinin nice olacağını düşünen ve ömrünü bu tefekkür üzerine bina eden adamdır Yunus. “Canlar canını” bulup canını yağma eder. Kovan yağmalanmış ne çıkar “ballar balını” bulduktan sonra…

 

 Yunus’u anlatmak zannedildiği kadar kolay değildir. O Türkmen kocasından bahsederken siz de Yunusça bir sevdaya tutulursunuz. Necip Fazıl KISAKÜREK tercüman olur hislerinize: “Kaç mevsim bekleyim daha kapında? / Ayağımda zincir, boynumda kement/ Beni de piştiğin bela kabında/ O kadar kaynat ki, buhara benzet…” Şairlerin izini sürdükleri bir ulu deryadır Yunus, koca bir ummandır o.

Çiçek olup açan, kuş olup uçan, rahmet olup yağan, bülbül olup konuşan, aşk sevdalısı, kardeşlik sevdalısı, birlik sevdalısı Yunus. “Bizim Yunus”. Yunus Emre... “Ben gelmedim davî için/ Benim işim sevi işi” diyerek yüzyıllardır gönüllerimizde taht kuran Yunus. Bazen derviş olup karlı dağları aşan, bazen bir alperen olup Anadolu’nun birliği için beylik beylik dolaşan ve bazen de garipler, yoksullar, yetimler için Yüceler Yücesi Mevla’ya el açan bir garip bir kul Yunus. Ne olursa olsun eti kemiği aşk olan, rengi aşka boyanan, aşkı olmayan gönülleri taşa benzeten, buram buram aşkla tutuşan bir eren Yunus...

Asırlardır mübarek Anadolu toprağında adından çokça bahsedilen, sesi sıkça işitilen, devrindeki beylerin, ağaların isimleri unutulduğu halde adı gönülden gönüle ulaşan “Bizim Yunus”... Yunusu bilmek, onu tanımak gerek. Çünkü dünya tarihine damgasını vuran, bir mısrası bile bütün dünya edebiyatına bedel sayılan önemli bir Müslüman-Türk şairinden bahsediyoruz. Neydi Yunus’un çilesi? Gücünü nereden almaktaydı? Yığınla şair ve yazar gelip geçtiği halde, onun şiirlerinin asırlardır dillerde-gönüllerde dolaşmasının sebebi neydi? Daha da önemlisi Yunus’un çağları aşan mesajı nedir? Bunları bilmek gerekmez mi?

Yunus Emre:

 “Hak Çalabım, Hak Çalabım, Sencileyin yok Çalabım,

Günahlarımız yarlığa, ey rahmeti çok Çalabım,

Ne ilmim var ne taatim, ne gücüm var ne takatım,

Meğer Sen’den inayetim, kıl yüzümü ak Çalabım” derken insanın acizliğini, çaresizliğini ortaya koymuş, Allâh’ın gücü ve kudreti karşısında teslimiyetini açıkça ilan etmiştir. İnsan güçsüzdür derken onu yok saymamış, Allâh’ın yardımı olmadan tek başına bir insanın nasıl çaresiz olduğunu söylemiştir.

Yunus’un bizden biri olması, ıstıraplarımızı kendisine dert edinmesi, inancını yaşaması ve davasına olan deruni bağlılığı onun eserlerinin bize kadar ilk günkü tazeliğiyle gelmesinin sebebi olsa gerek.

Yunus’un en önemli özelliği birlik sevdalısı olmasıydı. Yunus bundan yaklaşık yedi yüzyıl önce Anadolu’yu kasıp kavuran Moğol istilası karşısında insanları uyarmıştır. Onları Hakka, kardeşliğe ve birlik olmaya çağırmış, ömrünü Anadolu beyliklerini birleştirmek için harcamıştır.

Sezai KARAKOÇ’un ifadesiyle Yunus Emre “Sesi her dem taze, Anadolu’daki şah bir horoz sesidir.”[1]

BİZ HÂLÂ BUĞDAY KAYGUSUNDAYIZ  YUNUS

 

Sen bizi çileli bir yola çağırdın. “Biz senin pişirdiğin ağulu aşı yiyemedik, dervişlik hırkasın giyemedik. Dünya çelmesini taktı. Biz ona Hz. Ali gibi “Git! Kandırmak için kendine başkasını bul” diyemedik… Söyleyeceklerimizi Arif Nihat Asya ne güzel özetliyor “Biz hâlâ buğday kaygusundayız Yunus” diyerek.  

 

Ah şu buğday kaygusu! Bu kaygıdan bir kurtulabilsek, yükümüzü bir atabilsek. Ağırlıklarımızdan sıyrılıp kanatlanabilsek Yunus gibi. O bağrı yanık Anadolu Türkmen’ini hayatımıza çağırsak yeniden.

Ne mutlu Yunus’un mesajını işitenlere. Onun çilesini gönüllerinde duyup, yüreklerini bu sevda ile dağlayanlara. Kendisini tarihine, toplumuna adayanlara ve ne mutlu kalplerini dosta verip, kılıcını nefsinin ense kökünde sallayarak Hakka doğru sabırla yürüyenlere. Müjdeler olsun Yunusun çiçekleri ile Anadolu’yu bürüyenlere...

 

Hayrettin Durmuş

 

 

 

 

[1] KARAKOÇ, .Sezai. Yunus Emre kitabı. Diriliş yy. İst.-2009. s.11

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.