1 Kasım seçimi ne diyor?

 

Zamanın akışı içinde hadiselerin söylediği bir söz vardır. Ama zamanın şartları, gerekleri, Hakk ve ölümsüz değerler üzerine değil de, batıl, yanlış bir zemine oturtulmuşsa, elde edilen neticelerin de devamlı olamayıp değişeceğinde hiç şüphe yoktur. Darbeler, bu gerçeğin, son derece keskin örneklerini göstermektedir. Millet ve tarihi ibretlerden uzak darbeler,çoğu zaman darbeciden önce ölür. O şaşaalı gelişin acı sonuçlarını milletle beraber, darbeciler de yaşarlar.

Devlet adamının en önemli ihtisas sahası, hizmetlerini, kalkınma hamlelerini geçici değerler üzerine değil, ölümsüz değerler üzerine inşa etmektir. Yani bir ön görü ile sonuca bakmalarıdır. Başarı, bir yıkım başarısı değil, bir yapım ve ihya hareketi olmak zorundadır. Beşşar Esat, Rusya ve İran ittifakının katkılarıyla, halkı kırıma uğratmak ve vatanından sürmekle kalmıyor, Suriye’de de taş üstünde taş bırakmıyor. Bu yanlışı, vahşeti, yapanlar, gerçekte kendi acı akıbetlerini hazırlıyor. Kendilerini asırlarca lanet okunacak bir ibret haline getiriyorlar. 

Böyle bir yorum, Hitler ve Saddam’ın akıbetine bakıp yapılabileceği gibi, aynı yanlış yolda ilerleyen Netanyahu ve Beşşar Esat’ın sonunun görünmesini beklemeden de yapılabilir? Hadiseyi daha net görebilmek için böyle zirveden bir örnek aldık. İlla büyük yanlış olması şart değil. Her yanlışın bir faturası vardır ve sahibine geri döner. Kısa ömürlü yanlış için, “Evdeki hesap çarşıya uymaz”; zaman gereken yanlış için, “Yanlış hesap Bağdat’tan geri döner” denir.

Şüphesiz istikbale ait şeyleri, Yaratan’dan başka kimse bilmez. Fakat bilinen gerçeklerden hareketle tahmin edilebilir çok şey vardır. Devlet adamının da asıl meslek ağırlığı buradadır. Baba Bush’un, 1. Irak saldırısı (Ağustos 1990)’da, olay olup yaşanmadan adım adım takip ederek genel bilgiyle yoğurarak tahminlerimi, “Körfezin Dibi- Server Yayınları-1990”kitaplaştırmıştım. Önceden yapılmış bir tahmin olduğunun bilinmesi için de, kitapta 55 sayfa yer tutan kısmı, 15 makale olarak gazetede neşretmiştim. Ama editörün bir azizliği olarak, makaleler yerlerinden çıkarılarak ayrı bir bölüm olarak sona konmuştur. Böyle bir karışıklık olduğu halde, değerli bir profesör siyasetçimiz, Ortadoğu meseleleriyle ilgili kitabının 24 yerinde bu kitaptan notlar almıştır. Yani önceden değerlendirmeler, daha önemli olabiliyor.

Oğul Bush’un, 18 Mart 2003’teki Irak saldırısını ve Saddam’ın vakit geçirmeden yapması gerekenleri bir mektupla Saddam’a (Irak elçiliği kanalıyla) göndermiş, bu görünen köy mektubunu 3 Ocak 2003’te Akit Gazetesi birinci sayfadan neşretmişti. (Bu mektup, Egemen Halkın Siyasetnamesi Cilt 4; Sa: 2073)

Akit gazetesindeki Pazartesi yazılarımı, Pazar günleri saat 16.00’ya kadar gönderiyorum. Yine bu saati değiştirmek istemiyorum. Yani seçim neticesini görmeden, ama şartlarına, daha geniş bir haritada bakarak olabilecekleri özetle, okuyucularıma sunmak istiyorum. 3-5 saat sonra her şey açıklanmış olacağına göre, “ne kazandığımız veya ne kaybettiğimiz” konusundaki yorumumu da sunmuş olacağım. Bu seçim neticeleri net görünmüyor. Üç şekilde düşünmek mümkündür.

1) AK Parti’nin tek başına iktidar olması. Benim tercihim, bu tek başına iktidarın, yeni anayasa yapacak bir çoğunluk olmasıdır. İş yapan iktidar, ne kadar güçlü olursa hizmet o kadar hız kazanır. 

Tek başına iktidar çoğunluğunu alması, iki sebepten geçen 12 yıllık kesintisiz kalkınmadan daha hızlı bir kalkınmayı inşallah yapacaktır. Çünkü: a) Geçen 12 yıllık kesintisiz kalkınmanın doğurduğu bir güç vardır.Rahmetli Menderes, 1960’lara gelirken, “Şimdiye kadar hep birin karesini alarak büyümeye çalıştık. Artık altyapımız var. İkinin karesini alacağız”diyordu. Millet ne kadar güç verirse, iş üreten iktidarların önündeki çukurlar ve tepeler o kadar düzleşir. b) AK Parti’de hizmet takımı, yeniden kurulacak ve denenecek bir takım değildir. 12 yıllık deneyime ve kadroya sahip olmak büyük bir imkandır.

2) Koalisyon mecburiyet olacaksa % 99 ihtimalle hükümeti, AK Partili bir başbakan kuracaktır. Ancak muhalefet tiplemesi, CHP’nin yıllardır halk oyuyla iktidar olamama öfkesinden beslenen ve darbeci avukatlığına soyunan bir muhalefet anlayışı doğurduğu için, böyle bir hükümetin dahi,erken seçimi iki seneden fazla erteleyebilmesi çok zor olacaktır. Hatta fazla ertelenmesi, parti bünyelerinde yapısal bozukluklar doğurabilecektir.

3) Muhalefet partilerinin AK Parti karşıtlığı ile bir araya gelerek sağlıklı bir hükümet kurma ihtimali hiç yoktur. Çünkü, AK Parti tek başına iktidar olamıyorsa, iki muhalefetin birliği de, AK Parti’den fazla olmayacaktır.Üçüncü ortak zarureti vardır. Mevcut yapı içinde üçüncü ortak parti yapılarında ve meclis çatısı altında önemli değişimlerin yaşanmasına yol açacaktır. Böyle bir koalisyon ömrünün, altı ayı geçmesi dahi zordur. 

“Mevlam görelim neyler. Neylerse güzel eyler.” İnşallah birinci ihtimal olacak ve Türkiye hızla kalkınmaya, dünya mazlumlarının elinden tutmaya, yardım etmeye, yüklendiği kalkınma ve hizmet misyonunu, zirveye taşımaya devam edecektir. Hamd Allah’a!

 

Hasan Aksay/ Yeni Akit

Önceki ve Sonraki Yazılar