Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Acaba işin sırrı ne?



AK Parti'nin şike yasasının bu şekilde düzenlenmesinde ısrar etmesindeki sır ne olabilir? "Cumhurbaşkanı ile restleşme" ve "partide sancı" görüntüsüne yol açmayı göze almak için nasıl bir gerekçe olmalı?

-Çankaya'da, iktidarın her adımına ana muhalefet gibi direnen bir Sezer olsaydı, Meclis iradesini savunmak ilkesel bir duruş niteliği kazanabilirdi. Gül bu şablona uymuyor. Üstelik Gül, sanıyorum Cumhurbaşkanlığı süresinin belirsizliği yanında ikinci defa üzülüyor.
-Gül ile Erdoğan arasında ihtilaf varmış gibi bir görüntünün AK Parti'ye kazandıracağı bir şey yok. Başbakan'ın "Yasaya sahip çıkın ama Çankaya'yı rencide edecek bir tavır içine de girmeyin" uyarısı, Başbakan'ın bu konuda gösterdiği duyarlılığı sergiliyor.
-Neresinden baksanız, kanunun bu şekilde çıkarılması, AK Parti açısından olmazsa olmaz bir nitelik taşımıyor.
Şikenin cezasının hafiflemesi mi önemli AK Parti açısından, bu suçtan tutuklananların bir an önce çıkması mı, spor-mafya ilişkilerinin rahatlatılması görüntüsü mü, sporda şiddet karşısındaki duyarlılığın zaafa uğraması mı, ne?
Hangi gerekçe AK Parti'yi yaşanan gerilimi göze almaya sevk ediyor?
-Parti içinde kanunun olmazsa olmazlığına inanan bir tek kişi bulunduğunu söylemek zor. Net karşı çıkanlar var, karşı çıkmasa bile, sırf gruptan farklı durmamak için oy verecekler var, yani kerhen... Doğru, bu oylama sınavı, Başbakan'ın tavrının bağlayıcılığını bir kere daha ortaya koyacak ama zaten bu konuda kuşkusu bulunan var mı?

Ya seçmen hesabı?


-Acaba seçmen hesabı mı? Bu, ihmal edilmez bir ihtimal. Şike operasyonlarının en çok Fenerbahçe camiasını olmak üzere Beşiktaş, Bursaspor, Mersin gibi kulüpleri de rahatsız ettiği bir gerçek. Türkiye'de futbol aidiyetinin, bazen ideolojik ve siyasi aidiyetlerin önüne geçtiğini de kabul etmek lazım.

Bir "Fenerbahçe Cumhuriyeti"nden söz edilebiliyor. Bu "cumhuriyet"in bir oligarşik tepe kadrosu bulunduğu gibi, halk tabanı bulunduğu da muhakkak. Her evde Fenerli, Galatasaraylı ya da Beşiktaşlı vardır.
Sonraları buna Trabzon ve öteki şehir kulüplerinin bağlıları eklenmiştir.
Bazen insanlar hem kendi illerinin takımını hem de büyük İstanbul takımlarını tutmuşlardır.
Bir futbol sosyolojisi olduğu gibi, alt başlıklar halinde bir Fener, Galatasaray, Beşiktaş ya da Trabzon sosyolojisi de vardır.
Burada yaşadığımız naif bir olayı paylaşmak isterim.
Geçenlerde bir hafta sonu, bir panel vesilesiyle Gümüşhane'de idik. Faruk Mercan, Nagehan Alçı ve Rasim Ozan Kütahyalı ile birlikte... Panel öncesi lobide oturuyoruz. Bir konuk, Rasim Ozan Kütahyalı'ya hitaben "Sizin öfkeli, coşkulu, sorgulayıcı siyasi duruşunuzu çok beğeniyoruz. Ama Beyaz TV'de, Fener'e yönelik tavrınızı onaylamıyoruz" dedi. Rasim Ozan, izah etmeye çalıştı, "Fener'e karşı değilim, şikeye karşıyım" falan dedi ama vatandaşın dinlediği yoktu. O hâlâ "Siz Fener'e karşısınız"da ısrar etmekteydi.
Durum bu.
Bir kitle partisi, kabul edilmeli ki, bu futbol sosyolojisini de takım sosyolojisini de görmezden gelemez.
Başbakan'ın, yapımı tamamen kendi özel ilgisiyle gerçekleşen Arena'da yuhalanması, herhalde siyasi görüş farklılığından daha çok, "Fenerliliği" ile bağlantılı olmalıdır. Acaba siyaseten AK Partili olup, "Fener ve şike" operasyonundan dolayı AK Parti'ye fatura kesen bir toplum kesimi var mı? Bunun oylara yansıması ne? Başbakan, diğer sebepler yanında en çok bunu mu önemseyerek bu tavrı geliştirdi?
-Tabii bu da tartışılabilir. Burada gözetilen "Fenerli" psikolojisi, "Adama göre yasa çıkarma" konusuna duyarlı toplum kesimlerinden gelecek kayıpları dengeler mi?
-Elhasıl AK Parti, sırrı kolay anlaşılmayan ve kolay savunulmayacak bir tavrın içinde...

Ahmet TAŞGETİREN

atasgetiren@bugun.com.tr

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.