Adanalı bu durumdan ders çıkarmalı...



Genel seçime gittiğimiz bu dönemde ülkemizde ve Adana?da siyaset ve siyasetçilerin durumuna bir göz atalım:

Kasetle gelip, kasetle gidenler?

Talimatla terör estirip, talimatla kestirenler?

Bu milleti gözüne kestirenler?

Çoğunluğu oluşturan Müslüman kesimler yeterli, etkili tepki versinler?

Kaderin üstüde kader olduğunu bilsinler?

Batılıların ve hatta İnönü rejiminin bile göz yummadığı, hoş görmediği bu gibi seks taşkınlıkları bu sınırda kalmayıp daha da ileri giderse ne olacak?

Çağdaşların, başkan, genel başkan, bakan, başbakan, ağalar, paşaların kendilerini biraz kontrol etmesi gerekmez mi?

Bu gibi işler dört duvar arasını aşıp, toplu taşıma vasıtalarında, postane, pastane derken hemen hemen her yerde sarılan, öpüşen, sevişen çağdaşları, böyle yaptıkları için değil; toplumsal barışı zedeledikleri, çeşitli halk kesimlerine saygı göstermedikleri, bilerek veya bilmeyerek provokasyon yaptıkları, fitne ve fesat çıkarttıkları için kınıyor ve ayıplıyorum.

Bu konuda yasal sınırlar içinde ve çok olgun şekilde tepki göstermeyen, protesto etmeyen Müslüman sorumluları da kınıyorum.

Önce zinayı suç olmaktan çıkarttılar... Birtakım bedbaht kadınlara TC "Vesikaları" vererek KDV'li resmi ve yasal fuhuş yaptıran bir sistem? Çağdaş medeniyet düzeyine çıkmak için bunlar şart oldu?

Son zamanlarda ülke ve dünya gündemini bir kaç adanalı siyaset ve sanatçıların kötü örnekliği bizleri çok üzmüş ve ezmiş oldu?

Adanalı bu durumdan ders çıkarmalı, siyasiler, bürokratlar, sanatçılar, sanayiciler, eğitimciler, eğitilenler kısaca toplumun tüm katmanlar eline, diline, beline dikkat edemez oldu?

Dinimize, dinayetimize, örf ve adetlerimize saldırmak moda oldu?

Evet. Aşımıza, işimize, arkadaşımıza dikkat etmeliyiz?

İlimizin, İlçemizin ve dahi Ülkemizin tüm yönetimini ehil insanlara teslim etmeliyiz?

Yoksa yine siyaset kısır tartışmalarından, sen-ben kavgalarından, bireysel ego saplantılarından vaz geçmeyerek, vatandaşı bezdirme psikolojisi gütmemeliyiz?


Evet.


?Güçlü bir iradeye sahip olmak,

Şehvet içgüdüsünden gelen düşüncelere direnç göstermek; bunlara uyulduğu takdirde görülebilecek maddi-manevi zararları düşünmek,

Zihni sürekli yüksek duygularla meşgul etmek,

Kötü ve sefih arkadaşlardan uzak durmak; çünkü ?insan insanın şeytanıdır? derler.

Nefsani telkin ve dürtülerin çok olduğu ortamlardan kaçmak.

Şahsiyetin temel kaynağı dindir ve dinin fıtrata uygun olarak geliştirdiği vicdandır. Dinden soyutlanan şahsiyet anlayışında ortaya çıkan bireyselleşme ahlakın etkisini, sosyal ve manevi müeyyidesini azaltmaktadır. Ahlak anlayışı dinî değerlerden uzaklaştıkça bireyselleşen insanların kutsallık duygularını zaafa uğratmakta, şahsiyet bunalımına sokmaktadır. Bu da fıtratı bozan bir yapının ortaya çıkmasına etki etmektedir.

İnsanların fıtri olan dinî duygu ve ahlâk anlayışının bozulması, insanlığın huzur ve mutluluğunu tehdit ettiği gibi şahsiyet kaybına da sebebiyet vermektedir. İnsanlık fıtrata bağlı ahlak normlarına dönmediği takdirde kendi kendini ifna etmeyi sürdürecektir.

İnsanın hürriyeti, kişiliğin temel unsurudur. Hürriyet, en kolay biçimde şehvetle selbolunur. Şehvete kurban edilen hürriyet, insanda şahsiyet erozyonuna yol açar. Şahsiyet parçalanması, insanın dayatmalarla inanmadığı; istemediği şeyi yapmak zorunda bırakılmasıdır. Şahsiyet erozyonu denilen şey, farkında olmadan şehvet içgüdüsünün insan kişiliğini aşındırmasıdır. Kişilik aşınmaları temel insani değerlerden uzaklaşma sonucunu doğurur. Bu da insani zaafların egemen olduğu yaralı bir toplum meydana getirir.

Netice itibarıyla sağlıklı bir toplum inşası için insanımıza hikmet, şecaat, iffet, hürriyet, adalet ve merhamet gibi değerlerin yeniden kazandırılması gerekmektedir.? (Prof. Dr. H. Kâmil Yılmaz)

 

Evet. Partiler meydanlarda, ekranlarda neler diyorlar, görüyoruz?


Soru şu;

Milletvekili adayları; sakin ama düşünen, üreten, çalışkan, güven veren, devlet terbiye ve tecrübesine sahip bir halk çocuğu mu olacak...

Yoksa kötü politikacıların ve maceracıların oyuncağı mı olacak?

Özellikle genel seçime gittiğimiz bu dönemde Siyasi Ahlak İlkelerini anlatmıştık. Şimdi de Müslüman Milletvekili Nasıl Olmalı? Sorusunu halkımıza ve ilgili siyasi parti yöneticilerimize, yeniden anlatmamız ve anımsatmamız gerekmektedir.

Bu ilkeler;

Müslüman milletvekili kimdir, ahlak ve karakteri nasıldır, hizmetini nasıl görür?..

(1) O, filan veya falan partinin milletvekili olmaktan önce bütün Türkiye'nin ve bütün halkın vekilidir.

(2) Parti disiplininden önce ahlak kurallarına bağlıdır.

(3) Seçildiği bölgenin değil bütün Anadolu ve Trakya'nın vekilidir.

(4) Beş yıl içinde en az 500 şehir, belde ve köyü gezmiş ve dolaşmış olmalıdır.

(5) Kapısı her partiden vatandaşa açıktır.

(6) Üç ayda bir, bir bülten yayınlayarak hizmetleri hakkında bilgi verir.

(7) Milletvekilliği sırasında zenginleşmez, mal edinmez.

(8) Milletvekilliğine başlar başlamaz ticaretinin, bürosunun, çiftliğinin idaresini notere verir.

(9) Partinin makul ve adil disiplinini kabul eder ama liderin diktatörlüğüne asla boyun eğmez.

(10) Seyahatlerinde genellikle VİP kapılarını ve salonlarını tercih etmez halkla içiçe olur.

(11) En az ayda bir kere otobüse, tramvaya, metroya, banliyö tren veya vapuruna biner; bir halk lokantasında yemek yer, bir halk kahvehanesinde çay içer, çarşı ve pazara çıkar... Ayda bir kere önceden randevu alarak herhangi bir vatandaşın evine gider, sohbet eder, dert dinler.

(12) Günde en az bir kere camiye gider, cemaatle namaz kılar.

(13) Onun inanç, fikir, görüşlerini kabul etmeyen vatandaşlar bile ona güvenir, ona saygı besler.

(14) Ayda en az 10 adet ciddi, faydalı, kaliteli kültür kitabı okur.

(15) Ayda en az iki kez kitapçılara gider kitap alır.

(16) Yurt dışından Türkiye ve dünya meseleleriyle ilgili ciddi kitaplar getirtir.

(17) Kendi partisine mensup kimselerin yolsuzluklarına asla göz yummaz.

(18) Gerekirse partisinden istifa eder.

(19) Yine gerekirse vekillikten istifa eder.

(20) Doğru söyleyenin, haysiyetli olanın dokuz köyden kovulacağını bildiği için bütün hizmet planlarını bir devreye sığacak şekilde yapar.

(21) Vekilliği esnasında (ve tabii vekillik dışında) bir kuruş haram yemez.


Bu saydıkların hayaldir diyen olursa cevabım şudur: Merhum Adnan Kahveci'de, yukarıda saydığım erdemlerin ve hasletlerin çoğu vardı. (M. Şevket Eygi)


Günümüzde gittikçe küçülen, bir o kadar da küresel hale gelen bir dünyada insanlık ancak toplumsal ve medeni bir varlık olarak yaşayabilir.

 

Barış sadece küresel bağlamda değil, yerel bağlamda da ihtiyaç duyulan ve hasreti çekilen bir olgudur. Zira hangi toplum olursa olsun, bir toplumun dirlik ve düzeni, huzur ve güvenliği, ancak o toplumda yaşayan fertlerin anlaşıp uzlaşmalarına, hiç olmasa birbirleriyle sulh olup ihtilafa düşmemelerine bağlıdır. Aksine, birbirine düşmüş, çeşitli ihtilaflarla baş başa kalmış bir milletin arzulanan refaha ulaşması, birlik ve beraberliğini sürdürmesi imkânsızdır.

 

Evet, siyaset?i amaç edinmek, siyaset için siyaset yapmak, siyaset uğruna her şeyi mubah görmek, kötü politikacıların ve maceracıların işidir.

 

Çukurovalı olmak; yeryüzüne nasıl bir bereketin yayıldığını hatırdan çıkarmamak, bereket ve teslimiyet sevincini gönlünde duymasıdır?

 

Adanalı ezelden ebede.. Afaktan Enfüse gönül bağlar?

 

 

 

selim elçi, 15.05.11, adana

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.