Alevi sorununun çözüm formülü...

Alevi sorununun çözüm formülü...

  Türkiye'de, Alevilik üzerine çalışan ilk ve tek akademik platformun başkanı Doç. Dr. Gıyasettin Aytaş BUGÜN'e konuştu. İstanbul'un...

 
 
Türkiye'de, Alevilik üzerine çalışan ilk ve tek akademik platformun başkanı Doç. Dr. Gıyasettin Aytaş BUGÜN'e konuştu.
 

İstanbul'un fethine katılmış, bu kentte kendi adına tekkesi bulunan, büyük bir mezarlığa adı verilmiş olan Karaca Ahmet Sultan'ın Alevi kimliğine kimsenin bakmadığını ve etrafında birleşildiğini söyleyen  Doç. Dr. Aytaş  "Bu noktadan hareket edecek olursak taleplerin ayrışmanın unsuru olarak kullanılmasının anlamsızlığı ortaya çıkmaktadır. Karaca Ahmet Sultan, Kaygusuz Abdal, Somuncu Baba, Koyun Baba gibi isimler daha ön plana çıkarılmalı. Bunlar bizim birliğimiz, bütünlüğümüz ve ortak alanlarımızı oluşturma noktasında önemli isimlerdir" dedi.

RÖPORTAJ: Seda ŞİMŞEK

Demokratik açılım sürecinde, Kürt sorunu ile birlikte çözülmesi gereken bir sorun olarak Türkiye'nin önünde duran sorunlar arasında gösteriliyor. Türkiye'deki Aleviler'le ilgili çalışma yapan ilk ve tek akademik kuruluş ise Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi. Bin yıllık bir tarihsel dönem ve geniş bir bölgeye yayılmış özgün bir kültürün somut ve soyut unsurlarını yorum yapmadan bir araya getirerek arşivlerden, tarih sayfalarından günümüze taşıyor. Türkiye'deki Alevilik meselesini, merkezin müdürü Doç. Dr. Gıyasettin Aytaş ile konuştuk. Aleviler'in başörtüsüne bakış açısıyla ilgili de çarpıcı tespitlerde bulundu.

Alevilik, İslam dairesinin içinde

*Alevilik bir karşı duruş mudur?

Aleviliği temelde bir karşı duruş hareketi olarak ele almak doğru değildir. Alevi inancının temeli İslâmiyet'tir. Alevi felsefesinin temelinde Kur'an-ı Kerim yorumları yer alır. Aleviler Allah'a, ahiret gününe, Hz. Muhammed'in peygamber olduğuna ve Kur'an'a inanmaktadırlar. Cem erkânının yürütülmesi sırasında birçok Kur'an-ı Kerim ayetine dayanılır ve cem bu ayetler esas alınarak yönetilir. Zaten bu ilkelere inanan insanlar menşei ne olursa olsun kesinlikle Müslüman'dır ve İslâm dairesinin içindedir. Aleviliğin farklı bir din olduğunu öne sürmek tamamen yanlıştır. Ayrıca Aleviliğin ateizmle ilgilendirilmesi de imkânsızdır.

*Alevilikte farklılık nerede?

Farklılaşmalar uygulama tercihinden kaynaklanıyor. Alevi inancına göre Hakk'a ibadetin, belirli fiziksel biçimleri olmak zorunda değildir. İbadetin belli mekânı ve zamanı yoktur. Alevilikte esas ibadet, yaşamın tümünü ibadet eder gibi temiz ve doğru yaşamaktır.

El ele, el Hakk?a sistemi

* Türkiye'da kaç tür Alevilik var. Aleviler homojen bir grup mu?

Türkiye'de Aleviliğin farklı türlerinden söz edilemez. Ancak, Alevilik'te ocak sistemi vardır. Her Alevi kendi ocağına bağlıdır ve ocak sistemi "el ele el Hakk'a sistemi" ile yürür. Bütün ocakların birleştiği merkez de Hacı Bektaş Veli'dir. Anadolu Aleviliği ile İran ve Suriye'deki benzeri anlayışları birbirine karıştırmamak gerekir. Anadolu Aleviliği'nde kutup Hacı Bektaş'tır. O zaman Anadolu Aleviliği'nin diğer anlayışlarla, diğer Ali severlerle, Ali bağlılarıyla aynı tutulmaması gerekir

*Ocakların önemi nedir?

Alevi topluluklarının liderleri olan dedeler çeşitli ocaklara bağlıdırlar. Her Alevi, kendi kimlik tanımlamasında bu ocak sisteminden hareket eder ve kendisinin mutlaka bir ocağa dahil olması gerektiğini kabul eder. Anadolu'da ocaklar üzerine yaptığımız araştırmada herhangi bir bölgede ya da yörede var olan bir ocağın sadece orayla sınırlı kalmadığını tespit ettik. Onlarca ocak Anadolu coğrafyasının hemen tamamında varlığını devam ettirmekte. Birliğimizde ve bütünlüğümüzde önemli rol oynamaktadırlar.

İsimler ön plana çıkmalı

*Sizce bu ocaklar nasıl bir rol oynuyor?

Bir örnek vereyim. Alevilik'te çok önemli bir isim olarak kabul edilen Karaca Ahmet Sultan, İstanbul'un fethine katılmış büyük bir erendir. Bugün İstanbul'da kendi adına bir tekkesi vardır ve İstanbul'da büyük bir mezarlığa da ismi verilmiştir. Hiçbir sünni, "Karaca Ahmet" denildiğinde onun Alevi kimliğine bakmıyor ve etrafında birleşiyor. Aynı şey, Kaygusuz Abdal için de Somuncu Baba, Koyun Baba için de geçerli. Bu noktadan hareket edecek olursak taleplerin ayrışmanın unsuru olarak kullanılmasının anlamsızlığı ortaya çıkmaktadır. Bunlar bizim birliğimiz, bütünlüğümüz ve ortak alanlarımızı oluşturma noktasında önemli isimlerdir. Bu isimler, daha ön plana çıkarılmalı.  

*Araştırma merkezinin bu ocak kültürü üzerine paylaşabileceğiniz bir çalışması var mı?

2010 yılında gerçekleştirdiğimiz "Bingöl Muş ve Varto Yörelerinde Ocaklar, Oymaklar ve Boylarla ilgili alan araştırmasında da çok önemli bilgi ve belgelere ulaştık. Bu çalışmada elde ettiğimiz bilgi ve belgeleri bir kitap halinde yayımladık. Bu çalışma ile çok önemli bilgi ve belgelere ulaşıldı ve ilk defa ortaya konuldu. Mesela, Alaaddin Keykubat döneminde verilmiş olan Baba Mansur Ocağı'na ait bir şecere bulduk ve yayımladık. Bölgede yaşayanlarla görüşmeler yapıldı. Osmanlı arşiv kayıtları tek tek incelendi. Bu bölgeyle ilgili yer isimleri tespit edildi. Osmanlı Devleti, yer isimlerinin tanımlanmasını ve tespitini milliyet esasına göre yapmamaktaydı, verilen isim ve yörede yaşayanlar Arapsa Arap, Rumsa Rum, Kürtse Kürt, olarak kaydedilmiştir. Bizim tespitlerimize göre Muş, Bingöl ve Varto yöresindeki 396 yer isminden 300 tanesi Türkçe, 12'si Arapça, 9'u Farsça, 6'sı Arapça ve Farsça, 15'i Ermenice, 7'si Kürtçe, diğerlerinin de kökeni belli değil. Yani bu bölgedeki yerleşim adlarının 396'sından 300'ü Türkçe. Demek ki buralarda kesinlikle Türkler yaşıyordu. Günümüzde, burada yaşayanlar, kendilerini farklı kimlik ve isimle tanımlasalar bile, en azından bu 300 köy Türk kimliğinin dışında başka bir şekilde tanımlıyorlarsa burada bir sorun var demektir. Ya buralarda yaşayan Türkler asimile oldular ya da o köylerden ayrılmak zorunda kaldılar.

*Alevilik Sünni anlayışa bir karşı duruş mudur?

Kimi zaman Bektaşilik, kimi zaman da Alevilik kavramları ile karşımıza çıkan bu inanç sisteminin, Sünni anlayışın karşıtıymış, antiteziymiş ya da İslam'ın dışında farklı biri inanç sistemiymiş gibi sunulma gayretleri olabilmektedir. Bektaşiliğin ya da Aleviliğin Türkiye coğrafyası dışındaki bölgelerde tanımlanmakta, İslam ve müslümanlık kavramlarının dışında sunulmaktadır. Arnavutluk'ta "müslümanlar, katolikler, protestanlar ve bektaşiler" deniliyor. Bu tanımlama sanki bektaşilik, İslam'ın dışında, ayrı bir inançmış gibi yapılan bir tanımlamadır.

 

KÜSKÜNLER, ÜZERİNDE KUL HAKKI OLANLAR CEME KATILAMAZ

*Bir insan ben alevi olmak istiyorum deyip, alevi olamaz mı? Nedir bu soy meselesi?

Bir kimse ben Alevi olmak istiyorum derse Alevi olamaz. Alevilik soyla ilgilidir. Alevi olmak Alevi bir anne ve babadan dünyaya gelme şartına bağlıdır. Bu Alevinin soyuna verdiği önemin bir sonucudur.

* Cem bu inanç sisteminde nasıl bir yer alıyor?

Cem, sözcük olarak toplanmak, bir araya gelmek anlamını taşır. Alevilikte, gönül zenginliğini diğer insanlarla paylaşma amacıyla yapılır. Ceme katılmak zorunludur. Çok önemli bir mazeret yoksa katılmamak büyük bir suçtur. Bazı yörelerde ceme katılmak için musahipli olmak ve erişkin olmak şarttır. Ancak bazı yörelerde çocuklar da katılabilir. Alevilikte, cem yabancılara kapalı bir toplantıdır. Bu daha ilk yapıldığı dönemden beri böyledir. Günümüzde artık cem açıkça yapıldığı gibi özellikle büyük kentlerde yabancılar da ceme alınmaktadır. Alevi ibadetinde önemli bir yeri olan cemin kaynağının "Kırklar Cemi" denen ibadetten geldiğine inanılır.

*Cemevi bir ibadethane mi?

Bence önce ibadetin önemi vurgulanmalıdır. Cami var, orada ibadet yapılmadığı takdirde oraya cami demeniz, orada caminin olması neyi değiştirir? Bir yerde ibadet yapılıyorsa, birisinin oraya ibadethane deyip demesmesinin bir önemi yoktur, orası bir ibadethanedir.

*Cemevleri camilerin muadili midir?

Cemevi caminin, cami de cemeveninin muadili değildir. İkisinin fonksiyonu birbirinden tamemen farklıdır. Ama, özde bir birlik vardır, ikisinde de toplanma, biraraya gelme amacı vardır.

*Bu "mum söndürme" olayının kaynağı nedir?

Cem ibadetinin en önemli figürü çerağın uyandırılmasıdır. Geri bazı kimseler çerağ yerine mum tabiri kullanıyor olsalar da bu bilimsel olarak doğru değildir. Mum kavramı diye bir kavram yok, çerağı var. Uyandırılan çerağ ise sönmez. Çünkü, çerağ karanlıkları aydınlatan ve Nur Süresi'nde bahsi geçen ayete dayandırılarak yapılan bir eylemdir.

Birine bir şey vermek istiyorsanız önce 'talebiniz ne?' diye sormalı

"Sivil toplum örgütü temsilcilerinin taleplerinin doğru anlaşılabilmesi için, halkın bu talepleri ne kadar isteyip istemediğinin tespit edilmesi gerekir" diyen Gıyasettin Aytaş, Alevi açılımına ilişkin bilimsel alt yapının hazırlanmadığını, eldeki bilgi ve belgelerin yeterince değerlendirilmediğini savundu

*Toplum içinde bir Alevi'yi en çok rahatsız eden duygu nedir?

En başında, haksızlığa uğramak, istismar edilmek, yok sayılmak, zulme uğramak gibi kavramlar Aleviler'in bilinçaltlarına işlenmiş, bunların getirmiş olduğu tepkiler duygulara yansımıştır. O yüzden Aleviler, olaylar ve durumlar karşısında duygularını daha ön plana çıkarmakta, bu konularda diğer inanç gruplarından farklı tavırlar sergilemektedirler.

*Sizce neden sorunlar yıllardır çözülemiyor?

Günümüzün aydının, bilim adamının, düşünürünün, yazarının en büyük yanılgılarından birisi günümüzden bakarak bir Alevilik tanımlamasını ve algısını ortaya koyma çabasıdır. Bunu yapamazsınız.

*Bir demokratik açılım süreci yaşanıyor ve bu süreçte Aleviler'in sorunları da ele alınıyor.

Aleviler'de dışlanma psikolojisi en önemli psikolojidir. Yapılan uygulamalar Aleviler'in tereddütlerini tam olarak ortadan kaldırmış değil, buna rağmen büyük bir rahatlama getirdiği aşikardır. En azından devlet nezdinde Aleviler kendi taleplerini tartışabilecek bir platform bulmuşlardır.

*Bu süreç nasıl çözümle sonuçlandırılabilir?

Bu konularla ilgili ortada var olan problemleri çözmek için öncelikle bütün bilgi, belge, araştırma ve kayıtların bir merkezde toplanması ve birçok bilim adamının birlikte çalışacağı ve üreteceği bilgilerle anlayış birliğinin oluşturulması gerekiyor. Öncelikle sivil toplum örgütü temsilcilerinin taleplerinin doğru anlaşılabilmesi için, halkın bu talepleri ne kadar isteyip istemediğinin tespit edilmesidir. Bu inancı yaşayanların temsilcileri aracılığıyla dile getirilen görüşlerin ne kadar onların talebi olup olmadığı araştırılmalı. Birine bir şey vermek istiyorsanız, vermek istediğinize "neyi istiyorsunuz" diye sormanız gerekir. Açılımda bu konunun eksik bırakıldığı kanaatindeyiz. Konuyla ilgili bilimsel alt yapının hazırlanmadığı, eldeki bilgi bulgu ve belgelerin yeterince değerlendirilmediğini de düşünmekteyiz.

*Bugünlerde en çok tartışılan konulardan birisi zorunlu din dersi, Aleviliğin tek bilimsel platformu olarak siz nasıl bakıyorsunuz?

Din bireyin en temel haklarından birisidir. Kişilerin inançlarını doğru anlamaları, doğru öğrenmeleri, bunlarla ilgili kaynaklara kolayca ulaşmalarını sağlayacak bir alt yapının hazırlanması gerekiyor. Özetleyecek olursak, bu "isterim?vermem", "veririm?istemem" tartışması şeklinde çözümlenemez. Konuyla ilgili bir sosyolojik alan ve talep araştırması yapılması gerekir. Vatandaşın beklentileri, istekleri dikkate alınmadığı takdirde bu meselenin çözülebileceğine inanmıyorum. Alevilikle ilgili süreç doğru anlaşılmadığı takdirde, din dersi ile ilgili yapılan zorunluluk ya da serbestiyetlik gibi değerlendirmeler anlamsız kalacaktır.

DİN KÜLTÜRÜ DERSİNDE İMANİ KONULAR İŞLENSİN

* Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi ile ilgili itiraz edilen konulurda bir ara formül öneriniz var mı?

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders kitaplarında ibadet boyutundan çok iman boyutu esas alınmalıdır. Çünkü bu boyutta çok büyük bir farklılık söz konusu değildir. İbadete girilmediği takdirde, alevilerin de sünnilerin de itiraz etmeyeceği ortaklıkların sayısı bir hayli fazladır. Tartışmalı konular bu kitaplarda yer almadığında hem alevi öğrencinin hem de sünni öğrencinin kendisine ait değerleri rahatlıkla öğrenebileceği, birbirlerini daha iyi anlayabilecekleri kanaatindeyiz.

ALEVİLERİN BAŞÖRTÜSÜ İLE PROBLEMİ YOK

*Başörtüsü tartışması yaşanıyor.

Aleviler konuya demokratik biçimde bakmaktadırlar. Aleviler içerisinde başını örtenler de var, örtmeyenler de var. Ama, bunu bir inancın gereği olarak yapmazlar. Başını örten de açan da bir inancın gereği olarak yapmaz. Başını örten bir alevi "ben inancımdan ötürü başımı örterim" demez. Gelenekseldir. Anadolu'da alevi köylerinde, alevi kadınların çoğu başını çeşitli biçimlerde örtmektedir. Onlar bir gelenek olarak bakarlar. Alevilerin baş örtüsüyle ilgili bir problemleri yok. Eğitim süreci içinde, özellikle üniversite eğitiminde onlar bu konuyu ön plana çıkarmazlar.

*Bir üniversite öğrencisi başını örterek üniversiteye girmeli mi girmemeli mi?

Kişisel olarak benim bakış açıma göre, hizmet verenle alan kavramı içinde değerlendirmek gerekiyor bu konuyu. Üniversite öğrencisi hizmet alan konumunda bir kimse olduğu için bu konuda bir serbestlik tanınmalı.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler