Arap baharı Türkiye kışına mı çevrilmek isteniyor?



Türkiye, mevcut hükümet döneminde başta iç ve dış siyaset olmak üzere her alanda bir değişim içerisine girdi.


Bu değişim bölgede ve de dünyada Türkiye?yi hatırı sayılır güçlü bir ülke haline getirdi.
Hükümetin takip ettiği politika ile Türkiye, son 10 yılda başta ekonomide, sağlıkta? Olmak üzere iyi bir mesafe kat etti. Burada ve iç siyasette yakaladığı başarıyı ise dış siyasetle taçlandırdı.
10 yıl önce bütün komşuları ile kavgalı olan Türkiye, izlediği komşularla sıfır sorun politikası ile peşinden gelen vizelerin kaldırılması ile kısa süre içinde tüm dünya tarafından dikkatle izlenilen ve gıpta edilen bir ülke konumuna geldi.
Komşularla sıfır sorun hedefi özelikle İslam ülkelerini etkilemek için önemli bir stratejiydi bunda da baya başarılı olunmuştu.
Her alanda gelişen ve değişen Türkiye bölgesinde bir güç dünya da ise küresel bir devlet haline gelmişti.
Bütün bunları yanında Türkiye, dindar ve demokrat çizgisi ile de İslam toplumları için de model bir ülke olmuştu.
Başbakanın Davostaki One Minute çıkışı ile de İslam dünyasında lider bir ülke konumuna yükselmişti.
Başta Suriye olmak üzere Filistin, Libya, Mısır, İran? Türkiye?nin bu gelişim ve değişiminden sonra Türkiye?ye yakınlaşmıştı. Birçok İslam ülkesi artık Türkiye?yi bir abi ve hami İslam devleti olarak görüyordu.
Dış siyasette bunlar olurken, yaşanan değişim ve gelişimle içte de biz yarım asırdan fazla peşinden koştuğumuz Avrupa birliğini unutmuştuk.
30 yıldır var olan fitne ve terör belası bitmek üzere.
Yıllardır iflahımızı kesen IMF?ye olan borç sıfırlandı.
Kendi Silahını üreten bir ülke konumuna geldik.
İçte ve dışta bu kadar güzellikler olurken bunu kabullenemeyen güçler yine her zaman olduğu gibi bir hassas yerimizi bulup kaşımaktadır. Yani İslam dünyasındaki Arap baharını Türkiye kışına çevirmek istiyorlar.
Arap baharı, sert ve dikta rejim veya kişilere karşı demokrasi isteyen hemen hemen bütün halkın bir başkaldırısıdır.
Ancak Türkiye?deki ?gezi parkı? olaylarının sebeplerine baktığımızda böyle bir gerekçe ve neden yoktur. Marjinal guruplar dışında da halkın böyle bir isteği yoktur.
Gerekçe bir parkın ağaçlarını kesmek.
Gerekçe bir park veya parkın içindeki ağaçlar ama eylemlere baktığımızda gerekçenin bu olmadığı kör bir insanın göreceği kadar aşikârdır.
Hele ki Ankara, İzmir, Adana gibi İllerde de bu tarz eylemlerin olması bunun en güzel izahı olsa gerek.
Aynı şekilde ağaçlar kesilmesin diye mücadele ederken onları koruyan polisi itekleyerek ölmesine sebep olmak, eylemlere destek vermeyen küçücük çocuk emekçileri hastanelik etmek, arabaları ateşe vermek, esnafın camlarını indirmek, polise Molotof atmak? Meselenin birkaç ağacı kurtarmak olmadığını belgeliyordur sanırım.
Korkarım ki birileri hasret kaldığımız ve de elde etmek üzere olduğumuz huzur ve barışı bize çok gördü.
Dahası ve de asıl korktuğum sağ-sol davasından sonra Türk-Kürt kavgasını başlatanlar sanırım şimdi de Alevi- Sünni fitne ateşini yakmak istiyor.
Eylem yapan kişi ve guruplara baktığımızda sanırım bu fark ediliyordur. Eğer ki bu süreçte soğukkanlı olunmazsa özellikle Suriye?deki olaylardan da mütevellit olaylar büyür ve Allah korusun dönüşü zor yollara girilmiş olur.
O zaman da Türkiyenin yazı kışa çevrilmiş olur. Huzur ve barış tekrar kaf dağının ardına düşer.
O halde bu süreçte: ?o müminler ki öfkelerini yutarlar.? Kur?an-i hitabını aklımızdan çıkarmadan öfkemize sahip olabilmeli, gerektiğinde de ?affederler? vasfı ile kin ve nefret tutmadan affedici olabilmeliyiz.
Unutmayalım ki başka bir Türkiye yok,
Unutmayalım en kötü barış en iyi savaştan iyidir.
Özlediğimiz ve beklediğimiz barış ve huzur dolu güzel gün, mevsim ve yıllara? erişmemiz duası ile?

 

M. Zeki Uyanık, adanapost

12.06.13, Adana

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar