Arınç: 'Birinci olamazsak, Tayyip bey de bırakır, biz de bırakırız'
Bülent Arınç: "Biz birinci olacağız. Birinci olamazsak, Tayyip bey de bırakır, biz de bırakırız? dedi
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, yerel seçimler öncesinde anketleri röntgen çeker gibi yaptıklarını belirterek, "Biz birinci olacağız. Birinci olamazsak, Tayyip bey de bırakır, biz de bırakırız? dedi.
AS TV?de canlı yayında gündeme ilişkin soruları cevaplandıran Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, yerel seçimleri değerlendirdi. Hiçbir proje getirmeden, haklı gerekçe yapmadan ?o şunu yaptı, ben onu kaldıracağım?, ?o yaptı ama ben bunu yıkacağım? ifadelerinin eski bir son mantık olduğunu ifade eden Arınç, "Çünkü 3. köprüye karşı çıkıyorlar. Sırrı Süreyya Önder?e kaldıysak, 3. köprüyü yıkacağım, diyor. Bu zihniyet Türkiye?de iş yapmayan, aynı zamanda iş yaptırmayan insanlar. 14 milyon insanın yaşadığı bir İstanbul?da ?Bu insanlar ulaşımı nasıl yapacaklar, işinden çıkıp evlerine nasıl gidecekler? bunları düşünmesini gerekirken, buna karşı çıkarım diyorlar. ?Ben bunu yıkarım? demek belki insanı meşhur edebilir. Arapların meşhur bir sözü vardır, ?muhalefet et ki, tanınasın? derler? dedi.
"17 ARALIK OLAYLARI OLMASAYDI, 30 MART?A FARKLI GİDECEKTİK"
"17 Aralık ve 25 Aralık olayları olmasaydı, biz 30 Marta farklı bir şekilde gidecektik" diyen Arınç, bu tertipler ve provokasyonlar olmasaydı, farklı tonlarda konuşacaklarını, farklı üsluplar kullanacaklarını dile getirerek, "Marka şehirler konusunda daha yoğun bir çalışma yapardık. Bunu bugün için yapıyoruz. Ama sizin söylediğiniz konu, her şeyin üzerine bir kara bulut gibi çöktü. Sayın Kılıçdaroğlu Bursa?ya gelmiş. Ben de bir gün sonra gelmiştim. Bir saat konuşmuş. Bizim genel başkanımız, bir saatten fazla konuşacak, onu şimdiden söyleyeyim. Ama Kılıçdaroğlu?nun bir saat konuşmasının 55 dakikasında 3 kelimeyi tekrarlamış. Bu ülkenin başbakanına hakaret etmiş. Kalan 5 dakikasında belediye hizmetlerinden bahsetmeden, ?Eskişehir çok güzel, Bursa çok geri kalmış. Bizim adayımız Eskişehir?e benzetecek? demiş. Aman Allah?ım. 55 dakikası hakaretle dolu, heybesinde küfür var onları saçmış. Bizim Bursa?da bir eksiğimiz yok ki. Bursa?nın projelerini örnek alan o kadar belediye var ki, 26 projemize Eskişehir de sahip çıkmış? diye konuştu.
"ORTADA FOL YOK YUMURTA YOKKEN"
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu?nun Başbakan Recep Tayyip Erdoğan?a yönelik açıklamalarını eleştiren Arınç, şöyle konuştu:
"Siz ana muhalefet partisi liderisiniz, yarın iktidara gelmeniz söz konusu. Bu bütün dünyada böyledir. Bu ülkenin başbakanına hakaret ediyorsunuz. Gerekçesi ne ? Bize göre montaj olan, bize göre seslerin birleştirilerek, bir araya getiren kasetlerdeki sözlerden hareketle bunları yapıyorsunuz. Ben başka yerlerde cevap verdim kendisine. Bu çok yanlış, bir defa edep dışı bir şey. Bir Niçin sen benim başbakanıma hakaret ediyorsun. Bazı konuşmalar var. Biz bunların doğru olmadığın iddia ediyoruz. Bu sadece biri iddia olabilir. Bu iddia konusunda soruşturma yapılmamış. Bir iddianame tanzim edilmemiş. O tarihler için söylüyorum. Ortada fol yok, yumurta yokken, ?baş çalan? diyorsun. Halbuki senin 7 tane, 95 tane CHP?li milletvekili hakkında fezlekeler var. Fezleke de iddianame demektir. Soruşturma yapılmış, iddianame tanzim edilmiş, dokunulmazlığı olduğu için yargılanmaya geçilemiyor. Ben Muharrem İnce ile ilgili fezlekeyi okudum. 8 sayfa. Kadının ifadesi var. Ama sadece bunun ifadesi alınamamış. Burada bir iddianame var. Biz kürsüye çıktığımız zaman kötü şeyler söylemiyoruz. Utanıyoruz en azından. Ama hakkında hiçbir şey olmayan başbakana veya bakanlara hakaret ediyorsun. Bir siyasetçi bu kadar edep dışı, ahlak dışı konuşmalar yapmamalı?.
?BİZİMKİ BUNLARA DAYANAMAZ?
"Sayın başbakanımızın özelliklerini biz yanında olanlar çok daha iyi biliyoruz. Bir namusa çok önem verir, aile prensiplerine önem verir. Evlatlarını çok sever" diyen Arınç, "Şeref ve haysiyetine ilişilmesinden hoşlanmaz. Böyle bir konuda bazı insanlar yumuşak tepki verirler, bazı insanlar duymazdan gelirler, bizim ki bunlara dayanamaz. Onun bu zayıf noktasını bilenler hep buna hücum ederler. Oğlu için bir şey söyleyeceksin, buna karşı durması mümkün değil sayın başbakanın. O da üslubunu karşıdakinin bu sözlerine karşı yükseltebiliyor. Aynı şekilde sert bir şekilde konuşabiliyor. Bu işi başlatana ve büyütene bakmak lazım. Bir yerde siyasetçinin bu üslubundan vazgeçmesi lazım. Vazgeçen Kılıçdaroğlu olsa, başbakanın bu konuda söyleyecek bir şeyi kalmaz. Sayın Bahçeli bazen çok sert şeyler söylüyor. Ahlak ve edep konusunda itirazımız yok. Hassas bir insan. Kimsenin aile mahremiyetine girmez. Kendisine aşırı suçlamaz, kötü sözlerle bir karşılık vermez. Ama Kılıçdaroğlu, eskiden beri böyledir. Bazen o kadar edep dışı oluyor ki anasının A?sı derken, kendisini zor tutuyor, apar topar otobüsten indiriyorlar. Bereket sözünü tamamlamıyor. Bir de onun gerisini duymuş olsaydık, bir genel başkan ne durumda olurdu, Allah esirgesin? diye konuştu.
?BAŞKA PARTİ OLSA YIKILIRDI?
?17 Aralık Operasyonu konusunda oluşan algının yerel seçimleri etkiler mi?? sorusuna Arınç, ?Haklısınız, son zamanda şunu söylüyorum. Bu kadar iftira ve hakaret, el ele vermiş bir ihanet görmeseydik, çok daha farklı olurdu. Müsvet anlamda söylüyorum. Başka bir parti bu rüzgarın önünde duramazdı. AK Parti yerine başka bir partiyi hedef alsalardı onlar yıkılır giderlerdi. Ancak garip bir şey var. O kadar garip ki milletin sağduyusunda, Tayyip beyi çok aşırı sevmesinde aramak lazım. Her miting bir önce ki mitinginin 2 ya da 3 misli. Bu iftiralar tutmadı. Bu yalanların hiçbirisi tutmadı. AK Partiyi daha çok kenetlediler ve daha çok sarıldılar. Yapılanlara karşı bu partinin hizmetlerini, başbakanın gayretlerini takdir ettiler. Dolayısıyla miting meydanlardaki heyecan ve coşku aynen sandığa yansıyacak olursa, ihtimal olarak söylüyorum, biz bu seçimleri açık ara kazanacağız. Oy oranımız çok yüksek olacak? dedi.
?HERKESİN ANKETİ KENDİSİNE?
Yerel seçimlerde yapılan anketlerden de bahseden Arınç, "Anlık olarak takip ediyoruz. Herkesin anketi kendisine. Kafa karışıklığına gerek yok. Bizim anketlerimizi röntgen çeker gibi yapıyoruz. Anketlerimiz doğruyu söylesin, nerede eksik varsa biz oraya gidelim. Ben 12 ilden sorumluyum. Ama başbakanımız günlük diyor ki, ?sen şuradan vazgeç, bu tarafa git? diyor. bazı yerlerde hiç şansımızın olmadığını söyleyebiliriz. Oralara da bakanlarımız ve genel başkan yardımcılarımız gidiyor. Ama alabileceğimiz yerler var. Son vuruşa ihtiyaç var. Bizdeki planlama böyledir. SKM çok iyi çalışır. Biz de emir kuluyuz. Sistem böyle. Sıkıştırıp da bana söyletme ama güzel olacak. Veriler bugün itibariyle yüzde 100 birinci olduğumuzu gösteriyor. AK Parti?nin en büyük iddiası o. Başbakanımız her seçimde ?birinci olamazsak, genel başkanlığı bırakırım? diyor. Ben de buna mukabil muhalefet liderlerine hedef söylüyorum. 4 aydır bizleri duymazdan geliyor. Biz birinci olacağız. Birinci olamazsak, Tayyip bey de bırakır, biz de bırakırız kardeşim. Biz bu işi niye yapıyoruz? dedi.
ARINÇ: "SEN SOKAKTA SİYASİ PARTİLER İÇİN OY TOPLAYAMAZSIN"
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, hükümet ve cemaat arasındaki gerilim iddialarına ilişkin, "Sen sokakta siyasi partiler için oy toplayamazsın, hele hele varlık sebebi olan bir partiyi bırakıp, başka bir partinin efendim heybesinde oy toplayamazsın. Bunu yaparsa benim gözümde, milletin gözünde, yurt içinde ve yurt dışında artık sen siyasi bir organizasyonsun?
Bursa'da AS TV'de yayınlanan bir programa konuk olarak katılan Bülent Arınç, hükümet ile cemaat arasındaki gerginlik iddialarını değerlendirdi. Arınç, bu gerilimin 30 Mart akşamına kadar süreceğini söyledi. 30 Mart?tan sonra bu gerilimin ortadan kalkacağını düşündüğünü dile getiren Arınç, yapılan bu operasyonun seçime yönelik olduğunu, seçim sonrasında cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik, genelde de AK Parti hükümetin alaşağı etme amacında olduğunu anladıklarını ifade etti. Arınç, ?Geç anladık ama anladık. Bu seçimleri başarılı geçirirsek, birinci raundu biz kazanmış olacağız. Ondan sonra yanlış yapanlarla ilgili bir takım çalışmalar olacak. Ben 30 Mart akşamını sabırla beklemeyi öneriyorum. Bu konuda herkes bir şey söylüyor. Bu cemaati bilen içinde olan, onlara kucak açan arkadaşınız olarak söylüyorum. Ben cemaate hizmete ve ya camiaya binler ve on binlerin çok saf ve temiz insanlar olduğuna inanıyorum. Buna bugün de inanıyorum, dün de inanmıştım. O yüzden bunu cemaat kavgası olarak düşünmeyiniz. O cemaati bir kenara çıkarıp, koymalıyız. O cemaatin içinde ve dışarıdan hükümeti devirmeye çalışan organizasyonlardan bahsetmeliyiz? dedi.
ÜST AKIL VURGUSU
?Onları şeytani işlerin içinde kesinlikle düşünmem, düşünmeyiz. Ama bir üst akıl demiştim? diyen Arınç, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
?O üst aklın kendilerine güven verdiği medyasıyla, yargıdaki ve emniyetteki uzantısıyla, bir şehri baştan sona dinlemiş olmak gibi ayıplarıyla, rezillikleriyle ve herkesin önüne konan şantaj kayıtlarıyla bir siyasi sonuç elde etmeye çalışan bir şebekeden söz etmek mümkün, Bunların bir kısmı tespit edildi. Bu insanların, bu tertemiz camia ile hiçbir gönül bağının olmadığına inanıyorum. Onların temizlikleri ile saflıklarıyla bir kenarda kalsınlar. Bu işe alet olanları da bir kenara ayırıp, onların da hem kanunlara aykırı işlemlerin mutlaka bizim kanunlarımız karşısında bir karşılığı olacaktır.?
?HOCAEFENDİYE PARTİMİZİN MENSUBU OLARAK BAKMIYORUZ?
Başbakan Erdoğan?ın bazı ablalar ve ağabeylerin propaganda yapmalarına yönelik açıklamalarının hatırlatılması üzerine Arınç, ?Öyle bir kampanya var. Önceden varlığından kuşkuluydum. Ama son zamanlarda görüyorum, biliyorum ve duyuyorum. Ablalar ve abilerin bir kısmı, hepsi değil. Şüphesiz, bunu kabul eden var etmeyen var. Belli görevler verilmiş bazılarına. Hatta illerde kimin kazanacağı bir planlama yapmışlar. İsteyen istediği yere oy versin. Ama o camia, hizmete yönelik bir hareket olarak kalacaksa, siyasi propagandalara alet olmaması lazım. Ben hocaefendi ile görüşüp geldikten sonra TRT?de açıklamalarda bulundum. Biz AK Partili bir hocaefendi görmedik. Görmeyi de düşünmüyoruz dedim. Biz partimizin mensubu olarak ona bakmıyoruz. Onu partilerin üstünde, gerçekten bir dini iyi anlayan, iyi yorumlayan, insanlara güzel hedefler gösteren bir insan olarak tanıdık. Ama ona bağlı olduğunu iddia edenler, kapı kapı dolaşıp, bunların içinde kamu görevlileri var. Adam doktordur, ama şimdi bu işi yapıyor. Adam devlet dairesinde, belki biz koymuşuzdur, yardımcı olmuşuzdur, köy köy geziyorlar CHP?ye ve MHP?ye oylar diyor? diye konuştu.
?BAŞKA BİR PARTİ İÇİN ÇALIŞMAK FARKLIDIR?
?Bundan sonra bu camianın siyasi bir organizasyon olarak ya ortaya çıkması lazım, ya da eski hizmetini yapması lazım? diyen Arınç, ?Çünkü onların tartışılmazlığı, dokunulmazlığı, onların gözyaşları vardır. Onların yurt dışındaki okullarına fakir insanların bile katkıları vardır. Onlar bu işi Allah rızası için yapıyordur. Şimdi Allah rızası için değil de, siyasi bir provokasyon olarak bu işin içerisine girdiğini görüyorsak, yarın kimse buna elini uzatmaz. Kimse burs vermez. Kimse toplantılarına koşarak gitmez. Ben dahil. Sizin de siyasi partiden farkınız yoksa, ben niye böyle davranayım diye düşünür. Peki siz o kadar hakaret ediyorsunuz, o kadar zulüm yapıyorsunuz, o zaman ne yapsın bu insanlar, böyle inanıyorlarsa, o zaman şunu söyleyebilirim. ?Bu seçimlerde biz AK Parti?ye oy vermeyeceğiz? diyebilirler. Başka bir parti için çalışmak farklıdır, AK Partiye küstük o yüzden ona oy vermeyeceğiz demek başka bir şeydir. Sandığa gitmeyeceğiz demek de asil bir tavırdır. Bu bir tepkidir. Ama eğer sandığa gidecekse, yıllarca seni yok etmeye çalışan partilere oy toplayacaksın? dedi.
?SEN KENDİNİ İNKAR ETME?
?Şimdi ben, MHP bu Fethullah Gülen Hocaefendi için, bu cemaat için bugüne kadar ne demiştir alt alta getirebilirim. Onun mensupları ağız dolusu ne kadar hakaret etmişler alt alta toplayabilirim? diyen Arınç, ?Kılıçdaroğlu ve ekibinde ne kadar insan varsa, Fetoş demekten başlayarak ne kadar hakaretler yapmışsa, kitaplar yazabilirim. Sen böyle bir partiye oy topluyorsun, öyle mi. Bu çok yanlış. Bu senin varlığını inkar etmen demektir. Ben kabahatliysem bana oy verme. Ama sen kendini de inkar etme. Çünkü sen siyasi bir organizasyon olacaksan biz sana bundan sonra o gözle bakarız. Rakibimiz olarak bakarız. Artık sen de parti kurarsın, hazır milletvekilleri var parlamentoda 3-5 tane. Bundan sonra karşımıza CHP?nin ve MHP?nin de karşısına bütün partilerle birlikte sen de siyasi yarışa girersin. Ama ondan sonra hizmet diye kalmaz. Dostlarımıza ancak bunu söyleyebiliriz? ifadelerini kullandı.
?BAŞKA PARTİYE OY VERDİĞİN AN SİYASİ FİGÜR OLURSUN?
?Bana oy verme kardeşim. Beni cezalandıracaksan bana oy verme, ama başka partiye oy verdiğin anda sen bir siyasi figür olursun? diyen Arınç, şöyle konuştu:
?Senin hocaefendin de bunları hep yıllarca söyledi. Senin başındaki ağabeyler ve ablaların da yıllarca bunu söyledi. Sen sokakta siyasi partiler için oy toplayamazsın, hele hele varlık sebebi olan bir partiyi bırakıp, başka bir partinin efendim heybesinde oy toplayamazsın. Bunu yaparsa benim gözümde, milletin gözünde, yurt içinde ve yurt dışında artık sen siyasi bir organizasyonsun. Siyasi organizasyon ne yaparsa artık onu yaparsın, ondan sonra fakir milletin de zenginlerin de kesesinden, kasasından elini çekersin. Başka yapacağı bir şeyi yok.?
Hükümetle yaşanan tartışmada halk niye taraf olsun diyen Arınç, ?Hükümet bir siyasi organizasyondur. 11 seneden beri yüzde 50 oy olarak iktidarını devam ettiriyor. Karşımızda bir siyasi parti yokki. Bugüne kadar yoktu. 30 Mart'tan sonra ne olacaklarını göreceğiz. Ama şu yürek burkan çalışmaları beni üzüyor. Yani köylere ve kasabalara giderek ?bu hükümeti bitireceğiz? diyerek başka partilere oy topluyorlar. Yeter ki AK Parti kazanmasın, işte şu kazansın, bu kazansın. Burada bir tercihleri bile yok. Eminim bazı yerlerde de ihtiyaçları varsa BDP içinde oy topluyorlardır. İkimizin önüne bir yargı veya terazi getirip de kimin haklı olacağını, kimin haksız olacağını halk hiç bir zaman ölçmez. Bu konuda olan bitenlere bakar. Ama hükümeti eleştricekse hükümeti eleştirir. Cemaat bu konuda haksız görülürse ne olacak ? Bugüne kadar olan itibarı sıfırlanacak. Bugüne kadar yaptığı hizmetlerin yüzde birini bile yapamayacak. Sonunda siyasi bir duruma dönüşecek? dedi.
?HALKIMIZ 30 MART?TAN SONRA NE OLACAĞINI GÖRECEK?
?Kayıpta olan hükümet değildir. Kayıpta olan kendisini bugüne kadar kendisini Allah rızası için hizmet yaptığına inandıran bu cemaattir? diyen Arınç, ?Bu cemaat şimdi günlük siyasetin içine giriyorsa, AK Parti'ye düşmanlık etme noktasında bütün imkanlarını ortaya koymuşsa 30 Mart'tan sonra halkımız ne olacağını görecek. Siyasi mesajlar veremezler. Onların refendumda çabaları bütün yurtseverlerin, bütün özgürlükçülerin çabaları gibiydi. Evet için çok çalıştılar. Ama hepimiz evet için çalıştık. O zaman CHP ile MHP hayır demedi mi? Onların hayır dediği yerde en az 70-100 kişiye koşmadılar mı? Ölüler bile keşke canlansa evet oyu kullansa demediler mi? O zaman hayır diyenlere bugün oy toplayanlar kendilerini inkar etmiyorlar mı? Hocaefendiyi bence tartışmanın merkezinden çıkartmak lazım. Güzel bir insan, güzel bir düşünce olarak benim ona saygım hala devam ediyor. Bunu söylemek doğru mu? yanlış mı? bilmiyorum. Ama ben şunlar şunlar yapılsa bile bugüne kadarki öğretisi ve konuşmalarıyla, yaşantısı ve tarzıyla hocaefendiyi bir kenara koymak ve onun üzerinden bir şey yapmamak gerektiğini düşünüyorum" dedi.
?BİZ HER ŞEYİ YOK SAYMIYORUZ"
Fethullah Gülen?in son günlerde bir gazetede çıkan röportajları ile ilgili konuşan Arınç, ?Şimdi kendisine bağlı olan gazete de bir röportajı var. Kendisine bağlı değil, bizzat cemaatin çıkarttığı bir gazete. Bunlar belli bir şekilde satılıyor. Takdir ediyoruz, okuyoruz. Ben o gazetenin abonesiyim. Aboneliği kesmedim. Neler yazıyorlar diye okuyoruz. Biz her şeyi yok kabul etmiyoruz. Buda gelir, geçer yahu diyoruz. Burada yanlış yapanlar, hata yapanlar cezasını çekecek. Bilerek hata ve kötülük yaparlar. Şimdi yine beddua etmiş veya lanet okumuş. Hocaefendi çok duygusal bir insandır. Daha evvelde buna benzer açıklama yaptı. Kırılma noktası o oldu. Başbakanımız da arkadaşlarımız da ona çok üzüldüler. Onlar İslam?da bunun yeri vardır diyorlar. Mülana diye bir şey. Ben ilk defa duydum. Belki vardır. Kendimizi de işin içene koyarak, biz lanet veya beddua okuyoruz. Peygamberde böyle yapmıştı falan diyorlar. Ben orasını bilmem Lanet okumaya gerek yok. Niye lanet okuyalım? şeklinde konuştu.
?BİZİMLE ALAKASI YOKTUR DESİN BİN DEFA LANET OKUMAKTAN DAHA HAYIRLI İŞ İŞLER?
?Ben o kadar yakınlığım içerisinde dershaneler konusundan başlayarak bugüne gelinceye kadar hocaefendi ile hiç görüşmedim? diyen Arınç, şunları kaydetti:
?O günden beri ne telefonla hatırını sordum ne de bir görüşme yaptım. Herkesin herkesi dinlediği bir yerde ben o aptallığı yapacak bir adam değilim. Ama en yakınlarına 'bakın arkadaşlar henüz her şey bitmedi. Bende inanıyorum ki hükümet aleyhinde bir tuzak var. Bu tuzağın içerisinde de sizin bazı mensuplarınız var. Hayır mı diyorsunuz evet. Bize göre de evet. Biz inanıyoruz ki şunlar şunlar şunlar hükümet aleyhinde bir tuzak kurdular, bunun yurt içi ve yurt dışında bağlantıları var. Bunun amacı başbakanımızı devirmek ve hükümetimizi itibarsız hale getirmek. Siz buna inanmıyor olabilirsiniz ama hocaefendiye lütfen şunu söyleyin veya siz şunu yapın; Hükümetle bizim bir sorunumuz yok. Hükümete karşı kim tuzak kurmuşsa, kim işbirliği yapıyorsa ben onlara isim verdim ama isim söyleyin? demedim. Genel ifadeler kullanın dedim. Bunların hiçbirisi ile bizim camiamızın bir ilgisi yoktur. Biz bu dinlemeleri ve tuzakların hiçbirisini kabul etmiyoruz. Hükümet müsteri olsun. Eğer varsa böyle bir insanlar biz camiamızda kabul etmiyoruz' deyin dedim. Bunu derseniz hükümette 'madem onlar istemiyorlar, kabul etmiyorlar, böyle bir şeyi ret ediyorlar bizde geri dönelim'. Bugüne kadar hiç bir şekilde beddualara gerek yok. Söyleyecekleri tek bir cümle var. Bu tuzakları kuran bizden değildir, iftiraları, montajları yapan bizden değildir. Bizim hükümetle bir sıkıntımız yok. Eğer kimki bize mensup olduğunu iddia edip bunları yapmış ise onları ret ediyoruz dese mesele kalmayacak. Bu açıklamalar yapılmadı.
Hocaefendi çok güçlü bir insan. Bu sözü bir kere söylese, bir defa ilan etse gazete yazar mı yazmaz mı bilmiyorum? Oda ayrı bir mesele. Şimdi işbirliği yaptıkları çok şeylerde var. Başka gazetelerde var. Bu çok masum bir istek değil mi? Bir siyasi bir organizasyon değiliz. Hükümeti sandık getirir, sandık götürür bunları rakipleri düşünsün. Kim ki bizim camiamızı kullanarak, tuzak kurmuşsa, herkesi dinlemiş, herkes hakkında şantaj yapacak duruma gelmişse MİT'in TIR'larını durdurup yıpratmaya kalkıyorsa, onu bunu gözaltına alıp itibarsız hale getirmek istiyorsa savcıları da işin içine koymak lazım. Bizimle alakası yoktur desin bin defa lanet okumaktan daha hayırlı iş işler. Ama ben şu an itibariyle böyle bir şey duymadım. O zaman camia ya da önde gelenleri bu yapılanları meşru ve mazur görüyor. O zaman başbakan üzülüyor.?
'ÖCALAN İLE İLGİLİ HUKUKSAL SÜREÇ TAMAMEN BİTMİŞTİR'
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, tahliyeler ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Abdullah Öcalan ile ilgili karar hakkında açıklamalarda bulundu.
Başbakan Yardımcısı Arınç, AS Tv'de katıldığı bir programda açıklamalarda bulundu. Ergenekon davası ve tahliyelerle ilgili sorulan soruyu cevap veren Arınç, "Milletimizin kafası karışıksa olayı basitleştirelim. Her şey söyleniyor. Yalan, dolan belki konuyu tam anlamıyorlar veya biz doğru anlatamıyoruz. Karışık işler milleti meşgul ediyor. Vicdanları yaralama konusun birincisi yolsuzluk davaları ile ilgili söylenmiştir. İkincisi de zirve davası sanıkları da uzun tutukluluk davası ile ilgili tahliye edildiler. Malatya'da vahşi bir cinayet işlenmiştir, hayat hakkı çok önemlidir. Henüz davaları bitmediği için 5 yıla tabi oldular. Onlarda tahliye edildiler. Özel yetkili mahkemeler var, onların savcıları hakimleri ve özel hakları var. Bu özel haklar içerisinde davalar çok uzun sürebiliyor. Örgütsel davalar var bazıları da birleşince uzun sürüyor. Mahkemeler ne zaman bitecek, ne zaman karar verilecek belli olmamaya başladı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi bize mükellefiyet yüklüyor. Birincisi özel hukukluluk tutukluluk süresi adalete gölge düşürüyor. Çünkü tutuklanma bir tedbirdir. İkincisi adil yargılama olması lazım. Yargılanın süratli ve adil olması yargılanması gerekiyor. Biz ikisinden de sınıfta kalmışız. Bu mahkemelerdeki tutukluluk süreleri bir katına kadar çıkabiliyor. 10 yıl içerisinde bir insan tutuklu kalabiliyor. Dünya literatüründe uzun tutukluluk süresi hiç bir yerde görünmüyor. 10 yıl tutukluluk süresi hiçbir yerde görünmüyor. Bu doğru da değil. Genel bir hüküm getirirseniz herkes 5 yıla tabi olursa bunun içine caniler, ırz düşmanları da, zirve davasının sanıkları da, Hrant Dink'in tutuklulukları da girecek. Peki genel hüküm yerine özel hüküm koyarsanız değdi, değmedi olacak. O da yok Ahmet çıktı ben niye çıkmıyorum diyecek. Ben Rahşan Ecevit affı diye bilinen 1999-2000 aflarını da bilirim. O zaman grup başkan vekiliydim. Şimdi şunlar şunlar şunlar affa tabi, bunlar bunlar bunlar affa tabi değil. En ağır cezalar affın içerisinde, süresi bakımından az olanlar affın içerisinde bırakıldı. Niye Rahşan Hanım öyle istedi diye. Bazılarında anayasa mahkemesine gidilince eşitlik zedelendi ve onlarda tahliye edildi. Böyle bir şey yapmayalım diye düşünüyorum. Biz böyle bir tutukluluk süreci tespit etmeden önce mahkemelere yazılı bir hukuk getirdik" dedi.
"TAHLİYE TALEPLERİNİ RED EDERKEN GEREKÇELERE BAKACAKSINIZ"
Tutuklamanın neden olduğunu gerekçeli olarak yazılması gerektiğini ifade eden Arınç, şöyle devam etti:
"Tahliye taleplerini reddederken bu gerekçelere bakacaksınız. Onu da mahkemeler yapmadı. Mahkemeler bıçak kemiğe dayandığı için bunu yapmadı. Soruşturma sırasında bir insan tutuklanabilir. Ondan sonra iddianameye tanzim edilir. Mahkemede yargılama süreci başlar. Yargılamada önce hurriyet tespiti yapılır. Ona karşı da sanık savunmasını yapar. Deliller toplanır ve karar verilir. Bu kararın 5-10 sene sürmemesi lazım. Şimdi tutuklamaya hakimler karar verdiler. Her anda tutuklamayı gözden geçirip, şartlar olmuşsa serbest kararı vermeleri lazım. Herkes tutuklanmaya başladı ve içeriye giren adam çıkmamaya başladı. Bu KCK, Ergenekon, adi suçlar içinde böyle oldu. Tabi toplumsal bir talep oldu. İşi içerisine seçilmiş milletvekilleri de girdi. Onlarda içeride. Bu zamana kadar milletvekili seçilen içeride kalmamış. Biz onların tahliyesini de istedik ama olmadı. O zaman toplumsal talep, anayasa mahkemesinin vermiş olduğu kararlarla önümüzü açtı. Eğer 2010 referandumunda anayasa mahkemesine bireysel başvuru hakkı tanınmamış olsaydı bugün bu tahliyeleri ve milletvekillerinin önü açılmayacaktı. Şimdi genel kural koyduk. Tutukluluktan 5 yılı dolduranlar henüz 5 yılı doldurmamış olsa bile dışarıya çıkacaklar. Burada iki konu var. Birisinde 5 yıl içerisinde hiç hüküm verilmemiş, diğeri de 5 yıl içerisinde hüküm verilmiş olabilir. O zaman duruma göre tutukluluk kesiliyor. Hükümlülük başlıyor. Ama 5 yıl içerisinde karar verilememiş ise kim olursa olsun çıkacak. 5 yıl içerisinde karar verilmişse, tutukluluk 5 yılı doldurmamışsa onlar çıkamayacak."
"ENGİN ALAN BU HÜKÜMDEN FAYDALANAMIYOR"
Engin Alan'ın hükümlülüğe geçtiğini anlatan Arınç, "O bu durumdan faydalanamıyor. Diğerleri tutukluluk süreleri dolduğu için çıkıyorlar. Aynı zamanda da adil yargılama hakkında dolayı anayasa mahkemesi bireysel karar vermiş ise oradan çıkıyor. Mesela Sayın Başbuğ 2-2.5 sene oldu. Ama 5 yıl dolmadı. Orada mahkeme çok güzel bir karar verdi. Hukuk herkes için geçerlidir. Orada, 'bu dosya hakkında karar verildi ama şu kadar ay oldu hala gerekçesi yazılmadı. Dosya temyize gitmedi. Temyiz hala bir inceleme yapamadı. Belki dosya temyize gitmiş olsaydı gerekçeli kararla beraber, oradan beraat edebilirdi. Karar bozulabilirdi, tahliyesi mümkündü' Dolayısıyla kişisel haklar ihlal edilmiştir diye karar verildi. O 5 yıllık süreçten değil anayasa mahkemesinin bireysel başvuru üzerinde verdiği karardan verdi. Ama diğerleri kimi hükümlülük olduğu için çıkamadı, kimisi henüz tutukluluk olmadığı için çıktı" açıklamasında bulundu.
"6-7 SENEDE KARAR VERİLMEZ Mİ?"
Kendilerine yüzlerce telefon geldiğini aktaran Arınç, "3 tane müebbet almış insanlar çıktı biz çıkamadık. Telefonda senin kocan neden mahkum oldu? Adam öldürmekten. Kaç sene ceza yedi? Şu kadar. Kaç yıldan beri cezaevinde? Şu kadar yıldır. Hüküm kesinleşti mi? Kesinleşti. O zaman çıkamaz. Biz tutukluluktan tahliye ediyoruz. Kadın telefonda anlamıyor, ben onu anlamam diyor. Benim kocamda yatıyor, onu da tahliye edin veya af çıkartın diyor. Kimse 5 yıllık tutukluluğu, hüküm verilip verilmediğini, davaların seyrini düşünmüyor. Herkes bir af ve tahliye içerisine girdi. Bu karışık durum. Bu duruma bizi özel yetkili mahkemelerin kısa sürede karar verememesi getirdi. Kararlarını yazamadı. Yargıtay?a gitmedi. Kısa sürede adalet gerçekleşmesi olsaydı biz 5 yıllık hükme ihtiyaç duymadan hükmün kesinleşmesine bakacaktık. Beraat edenler edecekti. Belki suç vasfı değişecekti, hükümlülük süresi kesinleşmiş olacak tahliyeden bahsetmeyecektik. Bu yargısal bir sorundur. Ama adi suçlarda 5-10 sene süren davalar düşünülemez. Ama bu siyasi ve çok sanıklı davalarda bağlantıları sebebiyle bazı özel yetkili mahkemeler zamanımız çok diye düşündüler, 6-7 senede karar verilmez mi? Kararı verdin, 7 ayda bunun bunun gerekçesi yazılmaz mı? Aslında bunun gerekçesi hazır demektir. Kararı böyle verdiğine göre zaten sen hükmü yazmışsındır. Sadece onu kağıda dökeceksin. Çünkü hüküm kısmı gerekçenin aynısı olması gerekir" dedi.
"ÖCALAN İLE İLGİLİ HUKUKSAL SÜREÇ TAMAMEN BİTMİŞTİR"
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Abdullah Öcalan ile ilgili kararının sorulması üzerine Arınç, "Bekir Bozdağ doğru söylemiş. Bunu günlük siyasete alet etmek isteyenler var. Hepimiz milliyetçi duygulara sahibiz. Ama akıllı milliyetçi olmaya mecburuz, ırkçılık anlamında değil. Vatanseverlik sadece bağırmak çağırmaktan ibaret değildir. Hepimiz ülkemizi ve bayrağımızı seviyoruz. Gerçek vatansever işini en iyi yapandır. Milliyetçilik, ülkesini, gençliğini sevmektir. İnsanlığa insanca bir yaşam hediye etmektir. Biz bunu yapıyoruz. Bazıları da bunu bağırmak ve slogan atmaktan ibaret olarak sayıyorlar. Özellikle milliyetçi duyguların hassas olduğu yerlerde bunu kaşıyorlar. Öcalanla ilgili hukuksal süreç tamamen bitmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde de bitmiştir. Bunun üzerine yeni bir şey koyamazlar. Kaldı ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu kararında da sadece bizi mahkeme masraflarına mahkum etti. Hukukumuza ilişkin hiç bir şey söylemedi. Adalet Bakanımız bu konuyla ilgili kararını söyledi. Kimsenin bir endişesi olmasın. Herkes bulunduğu yerde işine devam ediyor" şeklinde konuştu.
"BU İNSANLARI DİNLEMEMİZ LAZIM"
Murat Karayılan'ın '30 Mart'tan sonra muhatabımız AK Parti hükümeti olmayacaktır. 30 Mart'tan sonra farklı bir durumla mı? karşılaşacağız' sözlerinin sorulması üzerine Arınç, şöyle cevap verdi:
"Biz bu sözleri ilk defa duymuyoruz. Başta sözde koyduğunuza göre bu insanları dinlememek lazım. Onlar Kandil'de örgütün dağ kadrosu ile ilişkili kendilerine göre liderlik taslayan veya öyle bilinen insanlardır. Onların ne söylediklerine bizim istihbarat örgütlerimiz bakar ve analiz ederler. Biz siyasetçiler olarak onlar şunu söyledi, bunu yapacak diye peşinde olmayız. Eğer bunları karşımızda muhatap kabul edersek, çok kötü bir iş yapmış oluruz. Bunlar bizim muhatabımız değil, onlar başkasının muhatabı. Bu sözlerle farklı amaçları güdüyor olabilirler. Çözüm sürecimiz onların iştirakiyle veya onların götürmesiyle devam eden bir süreç değil. Onlar hala ellerinde silahlı militan barındıran, hala her tarafta eylem yapmaya hazırlanan bir gruptur. Türkiye içerisinde değiller. Türkiye'den çıkmaları için Öcalan talimat vermiştir. Ama onlar bir şekilde bunu belli bir noktada kesmişlerdir."
"ÇÖZÜM SÜRECİ İYİ BİR ŞEKİLDE İLERLİYOR"
Çözüm süreci ile ilgili de konuşan Arınç, şunları söyledi:
"Bizim için çözüm süreci iyi bir şekilde ilerliyor. İyi bir şekilde olmasının en büyük özelliği de 15 aydan beri Türkiye'de bir silahlı olayın, baskının, polisimizin, askerimizin veya bir kişinin bile terör olayında burnunun kanamasıdır. Bir tane kardeşimiz geçtiğimiz günlerde rahmetli oldu. Ona da bir münferit olay gözüyle bakmamız lazım. Onun cezası da verildi ya da mutlaka verilecektir. Ama çözüm sürecisinde önümüzde çok büyük engeller olmasına rağmen hassasiyetle takip ediyoruz ve iyi ilerliyor. Ama özerklik talepleri zaman zaman BDP'li milletvekillerinde konuşmalarında var. Bu ayın 21'inde nevruzda verilecek mesaj önemlidir. Onun üzerinde siyasi konuşmalar yapabiliriz veya siyasi görüşmeler yapabiliriz. Çünkü bu dışarıdaki kadroyla faklı şeyler gösterebilir. Çünkü onların Suriye ile de bağlantıları var. Kendi silahlı eylem gruplarını tatmin etmek amacıyla bazı hedefler gösteriyorlar ve günlerini bu şekilde geçiriyor olabilirler. Bizi kesinlikle ilgilendirmez. Ama önemsiz midir derseniz onun muhatabı istihbarat ve güvenlik güçlerimizdir. Onlar bunun ne anlama geldiğini bilir ve gereğini yaparlar. Biz hükümet mensubu olarak veya bir siyasetçi olarak Karayılan şöyle demiş, Akyılan böyle demiş diye muhatap olmayız" şeklinde cevapladı.
AHMET FARUK ÇABUK-İHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.