Arınç: 'Ne bilirdik bu kadar saf olacağımızı'
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 'Ne bilirdik bu kadar saf olacağımızı' dedi.
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Adalet Komisyonu'nda uçan tekmeler atıldığını, elinde ne varsa onların atıldığını belirterek, bu görüntülerin TBMM?ye yakışmadığını söyledi.
Bakanlar Kurulu Toplantısı?nın sona ermesinin ardından basın toplantısı düzenleyen Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevaplandırdı.
Arınç, yeniden yargılama konusunun Bakanlar Kurulu Toplantısı?nda gündeme gelip gelmediği sorusuna, "Yeniden yargılanması konusu hükümet konusu değildir. Bugün görüşmedik. Bugün gündemimiz de yoktu. Daha önceki açıklamaları biliyorsunuz. Bu konu üzerinde çalışanlar var. Barolar Birliği Başkanı sayın Başbakanımızı ziyaret etmişlerdi. Başkalarını da ziyaret ettiler. Bu konu üzerinde sayın Başkanımız Adalet Bakanımızı konu üzerinde çalışılsın talimatı verdi. O günden bu yana değişen bir durum yok" cevabını verdi.
HSYK ile ilgili hususları içeren bir kanun teklifinin TBMM Adalet Komisyonu?nda görüşüldüğünün altını çizen Arınç, "Bu kanun tasarısı değildir. Bir kısım milletvekillerinin bir kanun teklifi olarak verilmiştir. İçerisinde Adalet Akademisinden başlayarak HSYK?nın yapısını da bazı konular bir değişikliğe uğratan bir kanun teklifidir. Her kanun teklifi gibi Adalet Komisyonu?nda görüşülmeye başlanmıştır. Evet; bende televizyon ekranlarından, gazetelerdeki fotoğraflardan tartışmalı geçtiğini yine bazı milletvekillerinin kavgaya dahil olduklarını, orada bazı tartışmaların yaşandığını biliyorum. Bunları tek tek tahlil ederek şu milletvekili haklıydı, bu haksızdı, aslında olaylara şu sebebiyet verdi diyecek durum yok. İsim isim olarak bunların niçin oraya geldiklerini, tartışmanın niçin çıktığını, görüşmelerin yapılamaz hale getirilmesinde kimlerin daha şiddetli davrandığını biliyorum ama bunları tartışmanın bir faydası yok. Kaldı ki bu görüntüler TBMM?de ilk defa da sergilenmiyor. Daha önce 4+4+4 kanun teklifi görüşülürken de mesela bir grup başkanvekilinin ağırlı bir kilo olan bir şeyi elinde Milli Eğitim Komisyonu Başkanı o zamanki şimdi Bakanımıza fırlattığını hepimiz görmüştük. Bazıları uçan tekme atıyorlar. Bazıları elinde ne varsa onu fırlatıyorlar. Ağızlarından çıkanı kulakları duymuyorlar. Bir kavga, bir curcuna gidiyor. Bu TBMM?ye yakışmıyor. İçerisinde dahil olan milletvekillerimizin de hiç birine yakışmıyor. Kavgada kim rol oynadı, kim kime ne yaptı bırakalım bunları herkes vicdanlarında karar versin. Ama orada bulunanların büyük bir kısmının ya bir şeye karşılık vermek üzere veya görüşmelerin en azından devamını sağlamak üzere bir tartışma içinde olduklarını görüyoruz. Milletvekillerimize de TBMM?ye de, komisyona da yakışmayan görüntüler. Evet bazı ülkelerde buna benzer kavgalar çıktığını biliyoruz. Bir Tayvan parlamentosundan, bir Ukrayna parlamentosuna kadar ama biz TBMM?yiz. Örnek olmalıyız. İtirazlarımızı elbette yaparız. Konuşmaları elbette sonuna kadar yapma hakkımız var. Ama bir şeyi engellemek için kavga çıkarmak hatta işi fiili saldırıya götürmek hiçbir zaman tasvip edilemez. O yüzden ben bu görüntülerin hoş olmadığını söylemek istiyorum ama CHP?ye de buradan seslenmem lazım; siz buna benzer pek çok olayda komisyon toplantı salonunu komisyon üyesi olmayan milletvekillerinizle basmak oradaki görüşmeleri engellemek ve elinize ne geçerse bunu kullanmak durumunda kaldınız. Bunları videolardan izlemek mümkün. TBMM?nin hafızası da bunu öngörüyor. Dolayısıyla bu görüntülerdeki payınızın biraz daha fazla olduğunu düşünüyorum. Yoksa fert fert şu haksızdır, bu haklıdır demek durumda değilim. Siz Zeyid Aslan?ı örnek göstermeye kalkarsanız bir başkasıda Kamer Genç?in yaptıklarından başlar. Öbürü Veli Ağbaba?yı söylerken bir diğeri bir başka isim söyleye bilir. Al birini vur ötekine birbirinden farkı kalmaz. Dolayısıyla grup başkanvekillerinin özellikle onların amiri durumunda bulunan grup başkanlarının yani genel başkanların bu tür tartışmalara girmemek konusunda milletvekillerini uyarması lazım. Yoksa ?yürüyün aslanlarım arkanızda ben varım? diyecek olurlarsa Meclis?te hiçbir görüşme rasyonel bir şekilde yapılamaz. Bu üzüntü verici bir durumdur. Biz kendi açımızdan bir teklifin görüşülmesinde tasarımız olsa belki farklı şeyler söyleye bilirdim ama milletvekillerinin verdiği bir teklifin özgür bir ortamda yine hukuki bir şekilde tartışılması lazım. Bunu engellemeye çabalamak, kavga çıkarmak oraya konuyla alakası olmayan insanların getirmek ve onların üzerinden bu toplantıyı yapılamaz hale getirme çabalarını hoş görmüyorum" dedi.
?İçişleri Bakanı Sayın Efkan Ala geçtiğimiz günlerde bir bankanın, 17 Aralık operasyonu öncesinde döviz alımı yaparak 2 milyar dolarlık kazanç elde ettiğini, bu konuda elinde belgeler olduğunu açıkladı. Ancak merkez bankası ne söz konusu bankanın ne de başka bankanın bu tür bir gelir elde etmediğini duyurdu. Sayın Ala elindeki belgeleri henüz açıklamadığı gibi, bazı kamu kurumlarının da bu bankadan yüksek miktarda mevduatlarını geri çektikleri ortaya çıktı. Bu da kamuoyunda bankaya karşı bir operasyon yapıldığı algısı oluşturdu. Siz bankaya karşı olduğu gözüken bu girişimleri nasıl değerlendirirsiniz?? sorusu üzerine Arınç, şu cevabı verdi:
"Bahsettiğiniz katılım bankasının ismini vermeyeceğim. Ama benim de geçmişten bu yana elimde küçük bir birikimim olsa oraya yatırdığımı herkes bilir. sayın başbakan da bu konuda herhangi birşey söylemedi. Efkan ala bakanlığa geldikten sonra bir TV programında böyle bir söz söylemiş olabilir. O da isim vermedi. Burada enterasan olan şey şudur. İsim vermeden yapılan bazı açıklamalara birilerinin cevap vermesi. Bu takdirde bu yanlış anlaşılabilir yani bu denir ki bu seni nereden ilgilendiriyor kardeşim. Yoksa sen bu musun diyenler olabilir. Bu sebeple bu sorunuzu, madem ki bir ajanssınız gazeteler de var, hergün birinci sayfadan kimi kastettiniz, elinizdeki bilgiler belgeler nedir diye sormanız lazım. cevabını ondan alacaksınız. yalnız böyle bir konuyu, yani orada kamunun orada parası vardı bu paralar çekiliyor şeklinde bir söz külliyen yanlıştır. Neden biliyor msunuz. benim başıma da geldi onun için. İş Bankası'nda Atatürk'ün vasiyeti üzerine bize pay veriliyor. Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu. Biz oradan gelen paraları bütçe plan komisyonunda tartışıldığı için biliyorum. 3 kamu bankasından birine yatırmışız. Diyorlar ki niye İş Bankası'na yatırmıyorsunuz da paranızı bu 3 kamu bankasından birisine yatırıyorsunuz. Para da az değil. 5 - 6 yüz milyon liralık bir paradan bahsediyoruz. Ama bunu soranın Türkiye'den haberi yok. Neden? Çünkü 3 yıl önce Maliye Bakanlığı Kamu Hazinadarlığı Genel Tebliği yayınladı. Dedi ki; kamu kurumlarının yani genel bütçede sayılan kurumların ellerindeki parayı 3 kamu bankasından başkasına yatırması doğru değildir. süre verdi. galiba 31 Aralık 2011 veya 2012 olabilir. O tarihe kadar bankalardaki paralarınızı kamu bankalarına yatıracaksınız. Dolayısıyla benim tercihim başka özel bankalardan yana olamaz, ben bir kamu kurumuysam. Biz de devlet geleneğidir 3 bankaya sorduk. Bu paraya hanginiz daha çok faiz vereceksiniz? 8.75, 9.25, 9.5...9,5 verene al param sendedir sen daha fazla faiz veriyorsun dedik. Yüzüm biraz kızarıyor bunu söylerken ama farkındasınızdır. 3 banka arasında biz tercih yapmak sorundayız. Yani hangi kamu kurumlarıymış ki o sizin bahsettiğiniz katılım bankasında parası var. Doğrusu merak ediyorum olması mümkün değil. Olursa Maliye Bakanlığı el koyar hesap sorar. O bankalarla ilgili BDDK'nın da güzel bir açıklaması oldu. Bankaları hedef alan yayınlar yapılmasın dedi. Bundan daha başka ne yapılabilir bilmiyorum. Özel şirketlerin parası var da onlar almışsa buna kimse birşey diyemez. Yani diyelim ki herhangi bir gıda şirketi herhangi bir seyahat şirketi herhangi bir başkası o bankayla çalışıyorken, çünkü katılım bankaları artık normal bankaların işlevini de görüyor. Ama düşünmüş taşınmış ben paramı burdan alayım demişse hayır sen mutlaka paranı orada tutacaksın diye bir hüküm yok. Dolayısıyla ben bu bankaların hedef gösterilmediğini düşünüyorum. Ama eğer bunu kastederek konuşmuşsa, siz içişleri bakanımızın ağzından çıkan bu sözleri kendisine sürekli sorarak, yaptığının ne anlama geldiğini öğrenebilirsiniz. İkincisi kamu kurumlarının o bankalarda parası yoktur. O bankalar da katılım bankasında olmadığı gibi Akbank'ta da Garanti'de de İş'te de yoktur. çünkü Maliye Hazinadarlığı genel bütçedeki kurumların paralarının kamu bankalarında olmasını öngörüyor".
"ANAYASA'YA AYKIRILIK KONUSU AĞIZLARDAN ÇIKMALI"
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, HSYK düzenlemesinin Anayasa'ya aykırılık konusunun ağızlardan çıkması gerektiğini söyledi.
Bakanlar Kurulu Toplantısı?nın sona ermesinin ardından basın toplantısı düzenleyen Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevaplandırdı.
Bülent Arınç, HSYK düzenlemesinin Anayasa?ya aykırı olup olmadığı görüşleriyle ilgili olarak "Anayasa?ya aykırılık konusu ağızlardan çıkmalı. Neden? Çünkü TBMM iç tüzüğünün bir maddesi derki getirilen tasarılar ve teklifler önce anayasaya aykırılık noktasından incelenir. Eğer Anayasa?ya aykırılık noktasında bir çoğunluk hakim olmuşsa diğer maddelere de geçilemez. Bu komisyonun resen yapacağı bir iştir. Birisinin talebiyle anayasaya aykırılık konusunda görüşme açalım denilmez. Bugün teklif komisyona geldi komisyon başkanı komisyonu topladığında önce Anayasaya aykırılık konusunu karara bağlamak zorundadır. Genel Kurul?da aynı şekilde. Yoksa 2x2= 4 ama bu anayasaya aykırı. Hava bugün güzel ama anayasaya aykırı. Böyle saçma sapan şeylerle anayasaya aykırılık söylerseniz işin ciddiyetini de kaybedersiniz. Kaldı ki yasamanın yapacağı her türlü tasarruf yargısal denetime de tabi. Sayın Cumhurbaşkanımıza bu teklif kanunlaştığında gidecek, önüne konacak. Onun görevi bu kanunlaşan metnin anayasaya uygun olup olmadığına bakmaktır. Cumhurbaşkanına da bir görev veriyor Anayasa. Anayasa?ya aykırı görüyorsan iade et. Anayasa?ya aykırı görmüyorsan kabul et, imzala. Bu görevi sayın Cumhurbaşkanı bugüne kadar güzel yerine getirdi. Ama iş onunla da bitmiyor. Diyelim ki iade edildi veya iade edilmeden kanunlaştı bu sefer Anayasa Mahkemesi?nin denetimi başlıyor. Ana muhafelet partisi bu kadar anayasaya aykırı sözlerin bolca konuşacağına teklif kanunlaştığında eğer istemedikleri bir şekilde kanunlaşmışsa anayasa hakları var. Anayasa mahkemesine gidebilirler. Onlar gitmedi diyelim 110 milletvekili bir araya gelir onlar Anayasa Mahkemesi?ne giderler. Yasamanın üstünde bu kadar kat kat kat anayasal yargı denetimi varken şimdiden böyle anayasaya aykırı diye gayri ciddi şeyler konuşmanın hiçbir şekilde faydası yok. Anayasaya aykırıdır çünkü dersiniz fikrinizi söylersiniz herhalde elinizdekini fırlatmazsınız. Birisinin başını gözünü yarmazsınız. Bu görüşülür ve anayasa komisyonu veya adalet komisyonu hangisiyse anayasaya aykırılık yoktur kararına varırsa o zaman bu teklifin komisyondan geçmesi de mümkün olabilir" dedi.
Bugünkü görüşmelerin Sayın Cumhurbaşkanı'nın isteği üzerine gerçekleştiğini kaydeden Arınç, "Sanıyorum sayın Kılıçdaroğlu bir açıklama yapmış. Diğerleri bir açıklama yapmamış. Belki şu saatlerde sayın Cumhurbaşkanımızın sayın Başkanımız ile bir görüşme yapacağını biliyorum. İnşallah bu görüşmelerin neticesinde ne olabilir, bir şu olabilir; anayasanın 159. maddesi HSYK ile ilgili. Biz bu maddenin üzerinde tartışmıyoruz. Bu maddenin maddenin son fıkrasında biz şunlarla ilgili bir kanun çıkarılır diyor. O kanun çıkmış. HSYK?nın çalışma usulleriyle ilgili. Biz anayasada değişiklik değil kanunda değişiklik yapıyoruz. Bazıları anayasa değişiyor diye feryat edebilirler. İşin aslını bilmedikten sonra. Kanunda değişiklik yapma hakkımız yok mu bizim var. Onu yaparken de elbette anayasaya aykırılıktan başlayarak yargısal denetimler, yürütmenin yargıya etsi bunların hepsi konuşabilir ve söylene bilir. Fakat biz kanunda değişiklik yapmayı bırakalım da anayasanın bu maddesinde değişiklik yapalım derlerse bir bizim ona gücümüz yetmez, sayasal itibari ile onların hiç gücü yetmez. Sayıları çünkü yeterli değil. 4 partinin de anlaşa bileceği bir metin üzerinde karar verilebilirse zannediyorum Adalet Bakanı bu konuda açıklama yaptı bunları düşünürüz demiş. Bu çalışmaların sonucunda bu ortaya çıkarsa elbette bu konu üzerinde sayın Başbakanımızın talimatıyla partiler arasında bir metin üzerinde çalışılabilir. Ama bir taraftan da şu anda HSYK?nın ilgili kanunuyla ilgili değişiklikler devam ediyor. Bu çalışma onun önüne geçebilir mi eğer seri şekilde hazırlana bilir ve herkes üzerinde mutabık kalırsa şüphesiz öncelik anayasa maddesi üzerinde değişiklik olabilir diye düşünüyorum. Varsayımlardan hareket etmeyelim. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanımızın bu genel başkanlarla ne konuştuğunu, onların nasıl bir çalışma yapacağını biz şuanda bilmiyoruz. Sayın Başkanımızla görüşmelerini yaparlar yarın kamuoyuna belki açıklamayacakları bazı hususlar olabilir. Yoksa şuandan itibaren HSYK ile ilgili olduğu söylenen kanun teklifinin geriye alınması söz konusu değil" dedi.
Arınç, 'HSYK kanun teklifin bu şekilde kanunlaşması halinde sayın Adalet Bakanı'na verilen yetkiler nedeniyle kurumun tamamen yürütmenin kontrolü altına gireceği yönünde eleştiriler var. Kuvvetler ayrılığı açısından değerlendirdiğimizde kurulun bu haliyle daha demokratik hale geleceğine inanıyor musunuz?' sorusuna, "HSYK kanun teklifi kesinleştiğinde adalet bakanı bütün yetkileri topladığında bir ifadeye göre bu yürütmenin yargıya müdahalesi değil midir. Geçen toplantılarda da yargı yasama yürütmenin işlevini ortaya koymaya çalıştık. biraz önce yasamadan bahsetim. Bir kanun teklifi kanunlaştığında önünde iki tane barikat vardır: Cumhurbaşkanı, arkadan Anayasa Mahkemesi. Anayasa Mahkemesi'ne gitmek için sadece ana muhalefet partisi ve 110 milletvekilinin bir araya gelmesi de şartır. Herhangi bir mahkemeye dava açılır, mahkeme bu iddiayı anayasaya aykırı bulursa o da anayasa mahkemesine gidebilir. bizim nice kanunlarımız nice anayasa değişikliklerimiz, anayasa mahkemesinden dönmüştür. Tabi geçmişte bunun çok acı örnekleri de vardır. MHP ve AK Parti, anayasanın 10 ve 42'inci maddelerinde değişikliği yaptığında 411 milletvekili 'evet' oyu vermişti. CHP, Anayasa Mahkemesi'ne gitti, 'bunlar başörtüsüne özgürlük getiriyorlar' dedi. Şekilden yapılan değişikliği esasdan inceledi anayasa mahkemesi. ve 411 elin evet dediğini iptal etti. 10 ve 42'inci maddeler, geçmişte yaşadık. 367'de anaysa mahkemesinin nasıl evet kararı verdiğini de biliyoruz. AK Parti aleyhinde sadece gazete küpürlerinden açılan bir davanın zar zor para cezasıyla nasıl kurtulduğumuzu da biliyoruz. Şunu söylemek istiyorum. Yasamanın üzerinde en azından anayasal yargısal denetim var. Yürütmenin üzerinde onu denetleyen meclis var. Bütün eylem ve işlemlerinin yargısal denetime tabi olduğu anayasa hükmü var. Ben bugün bir bölge müdürnü almaya kalktığımda, şu veya bu sebeple, hemen idare mahkemesine gidiyor, bir saat sonra yürütmeyi durdurma kararı alıyor. Bir bölge müdür. Bir Vali'de, bir daire başkanı veya şunda bunda yani benim bir bürokrat üzerindeki tasarrufumu yargı hemen tersine çeviriyor. biz RTÜK'te 20 senedir yapılmayan frekans ihalelerini yaptık. Herkes girdi, herkesin ödeyeceği para belli oldu. Dosya almamış ihaleye bile girmemiş bir uyduruk şirket oldular, onun üzerinde dava açtılar, yürütmeyi durdurma kararı aldılar. Yargının bazen hali pür melali böyle devam ediyor" cevabını verdi.
Yasamının ve yürütmenin üzerinde denetim olduğunu fakat yargının üzerinde hangi denetimin olduğunu soran Arınç, "Görevleri ile ilgili olsun olmasın kendi mensupları hakkında yargılama yetkisini ancak kendileri verebiliyor. Yargıtay için de böyle diğerleri için de. Refah Partisi hakkında kapatma davası açıldı, ben de sanıklardan biriyim. O zamanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş iddianamesinde bize hakaret ediyor. Bizi metastas yapan güruhlar gibi gösteriyor, bize vampir diyor. Biz de miletvekili arkadaşlarımızla, ben binlerce iddianame okudum, annesini öldüren katile bir hiçbir savcı vay alçak adam vay şerefsiz adam demez. Sadece olayı anlatır. TCK'nın hangi maddesine göre yargılanıp ceza alacağını gösderir. Adam bizim partimizi kapatmak istiyor bir de bize hakaret ediyor. Biz kanser hücresiyiz, biz kan emen vampirleriz. Bunu kabul etmek mümkün değil. Yargıtay birinci başkanlığına bu eylemleri sebebiyle bu kişi hakkında dava açılmasını istedik. Hemen toplandı birinci başkanlar kurulu. Gerek yoktur savcı nitelendirme yapabilir dediler. O zaman manevi tazminat davası açalım dedik davamızı reddettiler. Ceza davası yok hüküm de yok manevi tazminat da veremeyiz dediler. O kısır döngüleri yaşadık biz. 5 kişilik HSYK'nın Türkiye'ye neye mal olduğunu bildiğimiz için anayasa referandumuna gittik. Bugün sadece la yüsel ve la yemut olan yargıdır. Hiçbir hesabın sorulması mümkün değildir. Peki onun üzerinde onun hukuka aykırı eylemlerini ve işlemlerini denetleyecek bir mekanizma olsa fena mı olur bir bakalım. İkincisi Adalet Bakanı bu kurulun başkanı, geçmişte de öyle şimdi de öyle. Kurul başkanı başka bir gezegenden gelmedi. HSYK varolduğu müddetçe adalet kurulu o kurulun başkanı, müsteşar da o kurulun üyesidir. Yeni birşey getirmiyoruz. Adalet Bakanı şu yetkileri alsa kötü mü olur? Tartışılır. Yürütmenin yargıya müdahalede bulunamaması lazım. Temel prensip budur. AMA bu üç erkin birbirine üstünlüğü yoktur. yasama yürütme yargı kendi alanlarında bağımsızdır birbirlerine müdahaleyi kabul etmez. ama kurulun zaten başkanı olan bir adalet bakanının iş bölümünü de ben yapacağım demesinin anayasaya aykırı neresi var? Böyle birşey mümkün değil. Bunu kabul etmeyiz. Müsterih olun arkadaşlar, siz yargı üzerine titriyorsunuz, biz de sizin kadar titreyelim. Türkiye'nin bağımsız yargıya ihtiyacı var, ama en az onun kadar da tarafsız yargıya ihtiyacı var. Bağımsızlıkta evellalah onların elini tutan yok. Biraz da tarafsız olmaları gerekiyor. Biz bu mekanizmaları kurmaya çalışırsak emin olun Türkiye'de kötü birşey olmaz" dedi.
Arınç, 'Uludere'de askeri mahkeme bir takipsizlik kararı verdi. Kamuoyunda genel itibariyle vicdanları tatmin etmediği yönünde değerlendirmeler oldu. Bugün de bir gazetede istihbaratın MİT tarafından verildiği yönünde bir iddia var. Askeri mahkemenin kararını nasıl değerlendirirsiniz?' sorusuna Arınç şu cevabı verdi:
"Uludere'de askeri yargı soruşturmasını tamamlamış ve herhangi bir dava açılmasına yargılama yaılmasına gerek görmemiş. Bu olay çok acı trajik bir olaydır. 34 tane insan bombalanma neticesinde hayatını kaybetmiştir. Bu konu üzerine onlarca defa konuştuk belki. Önce bundan sonra konuşulması gereken, terörle mücadelede 30 senede yaşadığımız acı olaylardan birisi olarak hatırlamamız lazım. yani bunu terörle mücadele kapsamında düşünebilirseniz olan biteni çok daha iyi anlayacaksınız. Bir yerde bir hareketlilik var, sınırın dışında. Daha önce buradan giriş çıkışlar olmuş eylemler yapılmış. İnsansız hava araçları ile bilgiler toplanmış bir yere nakledilmiş ve onun neticesinde bu olay meydana gelmiş. uçaklar uçamasaydı bombalar atılmasaydı o insanlar hayatta olacaktı. Ama bu işte görevli olan kişilerin de ben görevimi yapmak zorundayım demesini acı bir olay olarak hatırlayalım ve hep beraber çözüm sürecine destek verelim. Çözüm süreci başarıya ulaşmazsa daha çok Uludereler yaşanabilir. Asıl acı olan da budur".
?NE BİLİRDİK BU KADAR SAF OLACAĞIMIZI?
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, HSYK?ya ilişkin kanun teklifinin TBMM?ye geldiğinde AB ülkelerinkinin incelenerek yapıldığını belirterek, ?Demokratik tabanı daha da güçlü olsun dedik ve farklı fikirler, farklı kaynaklardan gelenler bir araya gelsinler de taraf tutmasınlar, ayrı bir grup oluşturmasınlar, beş kişiden çektiğimizi bize tekrar ızdırap olarak karşımıza getirmesinler dedik. Ne bilirdik bu kadar saf olacağımızı? dedi.
Bakanlar Kurulu Toplantısı?nın sona ermesinin ardından basın toplantısı düzenleyen Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevaplandırdı.
Bir gazetecinin, ?Eski kuvvet komutanları için geçerli olacak mı? İlker Başbuğ?un davasının Yüce Divan?a gönderilmesi sözkonusu olacak mı? Yoksa bundan sonraki komutanlar için mi olacak? 4 bakanla ilgili fezlekeler konusunda bir değerlendirme yaptınız mı? Yol haritası nasıl olacak?? sorusu üzerine Arınç, ?Bakanlarla ilgili fezlekelerin Adalet Bakanlığı?na geldiğini bizzat sayın Bozdağ söyledi. Onlar incelemesini yapıp eğer uygunsa TBMM?ye gönderecekler. Oradaki fezleke sayısı zannediyorum bini aşmıştır, zannediyorum onlara eklenmiş olacak. Eğer karma komisyona gelirse onlar üzerinde rapor hazırlar bu işi fiiliyata dökerlerse ondan sonra bakanlarla ilgili fezlekelerin, dokunulmazlıkların kaldırılıp kaldırılmaması gündeme ancak gelebilir. Şu bulunduğu aşamada henüz fezlekelerin adalet bakanlığına yeni gönderildiğini, TBMM?ye henüz intikal etmediklerini biliyoruz. Benim son bildiğim dokunulmazlık kaldırılması talebi 950 civarındaydı. Son gönderilenlerle milletvekillerini kastediyorum sayıları yükselmiş olabilir. Ama anayasa adalet karma komisyonunda ne yapılabileceğini Meclis?e geldikten sonra göreceğiz? diye konuştu.
?GEÇMİŞE YÜRÜMEMESİ GEREKİR?
?Milli Savunma Bakanımızın bugün imzaya açılan tasarısının ne zaman kanunlaşacağını bilemeyiz? diyen Arınç, ?Elbette kanunlaştıktan sonra yürürlük ifade edecektir. Çünkü bu bir anayasa maddesi değil bir kanundur. Geçmişe yürümemesi gerekir. Usulle ilgili bir konudur Bundan önceki taleplerin bundan sonra değerlendirilmesi söz konusu olamaz? dedi.
?DERSHANELER KONU GÖRÜŞÜLMEDİ?
Arınç, Dershaneler konusunun Bakanlar Kurulu?nda görüşülüp görüşülmediği ile ilgili bir soru üzerinede, ?Hayır görüşülmedi. Milli Eğitim Bakanımıza sordum, çalışmalar devam ediyor bittiğinde açıklama yapacağım dedi? ifadelerini kullandı.
?ONLAR BAZI MESELELERİNİ MERKEZİ YÖNETİMLE ÇÖZMEK DURUMUNDALAR?
Irak Başbakanı Maliki?nin Bağdat?ın izni olmadan Kuzey Irak?tan petrol ihracına izin vermeyeceklerini açıklamasının ardından yaşanan gelişmeler neticesinde ziyaret trafiğinde bir değişiklik yaşanacak mı?? sorusu üzerine ise Arınç, şunları kaydetti:
?Tasarlanmış düşünülen ziyaretlerdi bunlar. Henüz realize olmadı. Ne zaman gidecekler, onlar gelecek biz mi gideceğiz. Onlardan gelenler oldu. Meclis Başkanı, Dışişleri Bakanı, başbakan yardımcısı geldi. Sayın Başbakanımız bu ziyaretlere karşılık vermeyi düşünüyordu. Ama şu anda bir tarih tespit edilmiş değil. Kuzey Irak petrolünün başka ülke vasıtasıyla satılması konusunda Irak Anayasası gereğince bir mutabakat sağlanması gerekiyor. Merkezi hükümetle Kuzey Irak?taki yönetimin kendi aralarında yapacakları bir uzlaşıyla mümkün. Son durumu bilmiyorum ama bizim bu önemli konuyu da dikkate alarak Kuzey Irak?la mutabakat içinde olduğumuz bazı konular var. Onlar bazı meselelerini merkezi yönetimle çözmek durumundalar. Bu konu üzerinde zannederim ki uzlaşırlar.?
?BU SAÇMALIKLARA İNANMAYIN LÜTFEN?
?HSYK değişikliğinin ardından hükümetinizin Yargıtay?da da kadroları değiştireceğiniz iddiaları var? diye sorması üzerine ise Arınç, ?Bu saçmalıklara inanmayın lütfen. Bunlar üzerinde durulmaya değmez şeyler. Birileri uyduruyor? dedi.
?Yeniden yargılama düzenlemesinden bazı AK Parti milletvekillerinin rahatsız olduğu haberleri var. Rafa kalkacağı yorumları da var. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?? diye sorması üzerine ise Arınç, şunları kaydetti:
?Ortada bir düzenleme yok ki. Ortada Barolar Birliği Başkanı durumdan vazife çıkarmış, insiyatif kullanıyor. Kendisinin bazı önerileri var. Bunlar ne kadar hukukidir gerçeklik payı vardır yapılacak çalışmalar sonrasında ortaya çıkar. Sizinle yaptığımız sohbet toplantısında bir avukat olarak esasen CMK?da çok eskiden olduğu gibi iade-i muhakeme yönteminin olduğunu söyledim. Yeni tabirle yargılamanın iadesi. Bunun şartları vardır. Kesinleşmiş hükümlerle ilgilidir. Halen yargılaması devam eden davalarda yargılamanın iadesi sözkonusu olmaz. Sayın Feyzioğlu?nun bu taleplerinin dahi yine aynı çevreler tarafından eleştiriye uğradığını herhalde sizlerde biliyorsunuz. Sayın Kanadoğlu hayır böyle olmaz aslında böyle olması lazım diyor. İçeride tutuklu veya hükümlü bulunanlar biz bunu kabul etmeyiz diyorlar. Bir başka hukukçu zatı muhterem o başka bir şey söylüyor. Onlar kendi aralarında tartışsınlar. Biz adalet bakanlığı olarak mevcut mevzuatı dikkate alarak bunun geçerliliğinin olup olmadığına bir bakalım. Dolayısıyla bizde hemen bu işin üzerine atlayacak noktada değiliz. Ortada bir hukuk devletiyiz biz. Hukuk devletinin cari bir mevzuatı vardır. Mahkemeler görevlerini yapmışlar. Doğru veya yanlış karar vermişler. Yanlış karar verdiğine inanıyorsak elimizdeki delillerin sonradan üretilmiş sahte oldukları hükme esas teşkil eden konularda aldatıcı olduğu sabit olursa yargılamanın yenilenmesi her zaman mümkün zaten. Kanun yolları tüketilmiş mi? Bireysel başvuru AİHM onlara bakmamız lazım. Ben sayın Feyzioğlu?nun talepleri konusunda ona tamamen ters şeyler söyleyebilirim küçücük hukuki bilgimle. Ama bunu önünüzde tartışmak istemiyorum. Öncelikle bu işte taraftar olanların kendi aralarında bu işte anlaşmaları lazım. Şu anda sadece birbirlerini suçluyorlar. Bizim de kavgaya katılma niyetimiz yok. Milletvekillerimiz farklı düşünebilir mi? Elbette farklı düşünebilir. CHP içinde oluyor da niye AK parti içinde farklı düşünceler olmasın. Sonunda bir konuda karar verirsek milletvekillerini bilgilendiririz. Teklif veya tasarının arkasına düşeriz. Henüz ortada Feyzioğlu?nun ortaya attığı fikirlerin tartışılmasından başka bir şey yok.?
?NE BİLİRDİK BU KADAR SAF OLACAĞIMIZI?
AB?nin HSYK?nın yapısında yapılacak olan değişiklikle ilgili eleştirilerinin hatırlatılması üzerine ise Arınç, şunları kaydetti:
?AB?nin Türkiye parlamentosunda görüşülen bir kanun teklifi üzerinde herhangi bir söz beyan etmesi, eleştiride bulunması herhalde doğru bir şey değil. Biz AB?de müzakere halinde olan bir ülkeyiz. Henüz tam üye değiliz. Bizde birlik içerisinde bazı konuların görüşüle bileceğini, konuşula bileceğini, bilgi alışverişi olabileceğini düşünürüz. Ama öncelikle bu açıklamaları yapmadan daha önce kimse Türkiye?de karşıdaki muhatabına bu işleri sorması ne yapıldığı konusunda bilgi sahibi olduktan sonra bir şey söyleyecekse söylemesi lazım. Bu konuya dikkat edenler var, dikkat etmeyenler var. AB?deki mantalintenin bizim düşüncelerimizden biraz farklı olduğunu söyleye biliriz. Ama unutmayın biz HSYK konusunu TBMM?de kanun teklifi haline getirdiğimizde daha sonra biliyorsunuz referandumla yüzde 58?le kanunlaştı. O zaman AB?ye üye olan ülkelerdeki HSYK yapılanmasını inceledik. O yapılanmaların içerisinde bizim kendimize özgü olarak getirdiğimiz konuların dışında yapılanmalar var. Orada HSYK üyelerinin neredeyse tamını yürütmenin seçtiği bir mekanizmanın olduğunu da söylemeliyiz. Bunları ülke ülke Adalet Bakanlığımızdan da belki Başbakanlık müsteşarlığımızdan da temin edebilirsiniz, bende size takdim edebilirim. AB?nin bazı ülkelerinde uygulanan modelini biz Türkiye?ye getirmiş olsaydı herhalde herkes havalar uçar ve isyan ederdi. Biz şimdi 22 üyenin herhalde 10 tanesini birinci sınıf hakimler arasından seçiyor. İki üç tanesini Cumhurbaşkanı seçiyor. Bir ikisini Yargıtay ve Danıştay seçiyor ve bir iki tanesini Adalet Akademisi seçiyor. Ben bunun 15 tanesini yürütme olarak veya cumhurbaşkanlığı makamı olarak seçeceğim noktasına da gelebilirdik. Ama biz demokratik tabanı daha da güçlü olsun dedik ve farklı fikirler, farklı kaynaklardan gelenler bir araya gelsinler de taraf tutmasınlar, ayrı bir grup oluşturmasınlar, beş kişiden çektiğimizi bize tekrar ızdırap olarak karşımıza getirmesinler dedik. Ne bilirdik bu kadar saf olacağımızı. Dolayısıyla AB?de ağzını açacak insanların önce Türkiye?de ne yapıldığını öğrenmesinde fayda var. Yanlış bilgilendirme olabilir.?
?BİR ZARF ATMA HALİ KESİNLİKLE DOĞRU DEĞİL?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu?nun İçişleri Bakanlığı olağanüstü hal çalışması yapıyor açıklamalarının hatırlatılması üzerine ise Arınç, ?Bu kadar asparagas, tabiri caizse bir zarf atma hali kesinlikle doğru değil. Biz olağanüstü hali, hükümete geldikten sonra 20 sene devam eden olağanüstü hali 18 günde kaldırmış, bununla iftihar eden bir hükümetimiz. Terörle mücadele sırasında o kadar zor günler yaşadık ki, herkes olağanüstü hal ilan etmemizi tavsiye etti. Biz o zaman, ?Hayır, hükümetimiz güçlüdür, bütün tedbirlerimizi aldık, bunun şartlarını kesinlikle kabul etmemiz mümkün değildir? dedik. Durup dururken nereden aklına geldi, Allah selamet versin? diye konuştu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.