Arınç'tan muhalefete 'yazıklar olsun' tepkisi
TBMM Genel Kurulu'nda Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı'nın görüşülmesi sırasında konuşan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, muhalefetin iktidara yönelik sözlerine veryansın etti.
Başbakan Vekili Bülent Arınç, TBMM Genel Kurulu'nda yaşanan tartışmaları eleştirerek, ''İktidar grubu kanun tasarısını çıkarmak istiyorsa yoklamalarda mevcudunu sağlayacak ama 20 kişiyle 10 kişiyle 1 kişiyle meclisi bloke etmek bizim tarihimizde çok fazla görülmedi hele hele milletvekillerine 'yazıklar olsun' demek hiçbir milletvekilinin aklına gelmedi, ağzından çıkmadı'' dedi.
Arınç, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı'nın tümü üzerinde hükümet adına yaptığı konuşmada, mevzuatta pek çok yerde, ''devlet sırrı'' kavramının geçtiğini ve bu kavram nedeniyle şeffaflık sağlanamadığını ifade etti.
Tasarının bir ihtiyaçtan doğduğuna dikkati çeken Arınç, ''Bilindiği üzere günümüzün demokratik, hukuk devleti kriterlerinden biri 'şeffaf devlet' ilkesidir. Bu ilke, vatandaşın devlet faaliyetleri konusunda bilgi edinme hakkını da içermektedir. Bilgiye erişme özgürlüğü modern devletlerde saydamlığın ve katılımcılığın önemli ve zorunlu bir vasıtası olarak kabul edilmektedir'' diye konuştu.
Modern demokrasilerde, devlet yönetimlerinde uzun süre egemen olan gizliliğin yerini açıklığa bıraktığına işaret eden Arınç, şöyle devam etti:
''Toplumsal denetimin ve katılımın artırılması bakımından kamu alanındaki 'sır' kavramının yeni ve çağdaş bir anlayışla ele alınmasında zorunluluk bulunmaktadır. Bilgi edinme hakkı, halkın devlete duyduğu güveni daha üst düzeylere çıkarmada önemli bir rol oynamaktadır. Hem halkın devleti denetimi kolaylaşmakta hem de devletin demokratik karakteri güçlenmektedir.
Devlet sırrı ve gizliliği kolayca tanımlanabilecek kavramlar olmadığı için gereksiz yere genişletildiği takdirde bilgi edinme hakkının sınırları daralacağından bu kanunun amacına ulaşması, mevzuatımızda dağınık ve yetersiz şekilde düzenlenmiş devlet sırrı kavramına netlik kazandırılmasına bağlıdır.
Devlet sırrı kavramının tanımlanmasını, hangi bilgi ve belgelerin, hangi usullere göre ve hangi makamlarca, 'gizli belge' veya 'devlet sırrı' kategorisine sokulacağının belirlenmesine ilişkin ihtiyaç ve devlet sırları, gizliliği ile ilgili olarak mevzuatımızda yetersiz düzenlemeler, konunun esaslarını bugün olduğu gibi bir özel yasada ayrıntısıyla düzenlenmesini gerekli kılmaktadır.''
Devletin meşru haklarının ve demokratik kurumların korunması göz ardı edilmezken, vatandaşın bilgi edinme hakkının da gereksiz yere kısıtlanmaması gerektiğini vurgulayan Arınç, hangi bilgi, belge veya kaydın devlet sırrı niteliğinde olup olmadığına karar vermek üzere ''Devlet Sırrı Değerlendirme Kurulu'' oluşturulduğunu ifade etti.
Tasarıdaki düzenlemeler hakkında bilgi veren Arınç, ''devlet sırrı'' kavramının kanuni mevzuatın neresinde yer aldığını anlattı.
-''Keyfi olarak kullanılmaktadır''-
Arınç, tasarının tümü üzerindeki konuşmalar sırasında yöneltilen birkaç soruya yanıt vermek istediğini söyledi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında, İçişleri, Dışişleri, Adalet ve Milli Savunma bakanlarının katılımıyla oluşturulan kurula devlet sırlarının belirlenmesi noktasında yetki verildiğini anımsatan Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
''(Bir bilgi veya belgenin devlet sırrı olup olmadığı konusunda karar, siyasi iktidarın hakim olduğu bir kurula bırakılıyor. Kurul bu noktada, 'şu bilgiler devlet sırrı' dediğinde bunları açıklamak sır olacak. Yani suçta fiili belirleme yetkisini idareye veriyoruz) deniliyor, iddia budur. Bir devlet sırrının belirlenmesi konusunda bir kurula ihtiyaç var. Kuvvetler ayrılığı noktasından bu konuya bakmamız gerekirse bir bilgi veya belgenin devlet sırrı olup olmayacağının belirlenmesi, hiç şüphesiz yürütmenin yetkisindedir. Bu yetkinin yasama veya yargı erkine verilmesi bu erklerin yetkileri noktasında mümkün görülmemektedir.
Devlet sırrı nitelendirmesi çoğu zaman keyfi olarak kullanılmaktadır. Sonrasında her şeyin devlet sırrı olduğu bir yapı karşımıza çıkmaktadır. Bir belgeyi hazırlayan memur dahi ona gizlilik niteliğini verebilmektedir.''
Bazı milletvekillerinin, ''Devlet Sırrı Kurulu, iktidarın bazı sırlarını mı örtecek?'' sorusunu yönelttiğini hatırlatan Arınç, devlet sırrı kavramının bugüne kadar muğlak olarak geldiğine dikkati çekti.
Arınç, ''Böyle bir kurul kurulmasaydı tasarı, şeffaflığı bakımından kendisinden bekleneni gerçekleştiremeyecekti. Çünkü çok genel ifadeler içeren devlet sırrı tanımı uygulamada kamu kurum ve kuruluşlarının her türlü belgeyi devlet sırrı olarak kabul etmesine imkan sağlayabilecek niteliktedir. Tasarı ile devlet sırrının belirlenmesi noktasında hem keyfilik önlenecek hem de standart sağlanacaktır. Söz konusu kurul, idari nitelikte bir yapı olduğundan her türlü işlem ve eyleminin yargı denetiminde olduğu konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır'' diye konuştu.
-''Önce kendinize bakmalısınız''-
Arınç, TBMM Genel Kurulu'nda yasalaşan İnsan Hakları Kurumu Kanunu Tasarısı'nın görüşülmesi sırasında yaşananlara da değinmek istediğini ifade etti.
Tasarının kabul edilmesi öncesinde tartışmalar ve kavgalar yaşandığını anımsatan Arınç, ''Son maddeleri takip ettim, arkadaşlarımızın her konuda önerge verdiklerini biliyorum. Hatta bu önergelerden 4 tanesinin sadece bir kelimenin yer değiştirmesi suretiyle verildiğini biliyorum. Her 10 dakikada bir yoklama yapıldığına da hepimiz şahit olduk'' ifadesini kullandı.
TBMM İçtüzüğü'nün hükümlerinin serbestçe kullanılabilmesi gerektiğini vurgulayan Arınç, şöyle konuştu:
''Bunu, 'evet, bu benim hakkımdır. Bunu mutlaka kullanacağım' diyorsanız bunu eleştirmek isteyen arkadaşlarımız, 'bir hakkın suistimalini kanun da himaye etmez' diyebilir. Dolayısıyla hakların yerinde ve yeterli bir şekilde kullanılması gerekir. Ancak her oylamada arkadaşlarımızın ekseriyetinin burada olduğu ortaya çıkmış oldu.
İktidar grubunun 200'e yaklaşan üye sayısıyla toplantı yeter sayısını burada hazır ettiğini görüyoruz. Buna rağmen muhalefet partisi milletvekili arkadaşlarımız her defasında burada bulunmaları gerektiğini söylüyorlar. Bunun karşılığında şunu söylemek mümkün; eğer bu kanun çok tehlikeli ve yanlış ise sizin de tam kadroyla bu kanuna karşı çıkmanız gerekebilir. Onun için bir partinin, 20 kişiyi her zaman hazır tutarak parlamentoyu bloke etmekten vazgeçmesi gerekiyor.''
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural'ın, AK Parti sıralarını işaret ederek, ''Şu anda 30 milletvekili var'' sözlerine Arınç, ''Şu anda 30 kişi var. Davet ettiğiniz zaman içeriye 200 kişi girecek. Bunu 10 defa yoklama yapıldı, gördük'' yanıtını verdi.
''(İçeride şu kadar insan olmalıdır) derseniz, önce kendinize bakmalısınız'' ifadesini kullanan Arınç, tüm olanlara rağmen iktidarın parlamentoyu çalıştırmak mecburiyetinde olduğunu belirterek, şunları söyledi:
''Hiçbir zaman bir milletvekili kürsüye çıkıp, beğenmediği gelişmeler karşısında milletvekillerine hitaben, 'yazıklar olsun' diyemez. Bunu derse yanlış yapar. Beğenmeyebilirsiniz, eleştirebilirsiniz ama 'yazıklar olsun' deme hakkına sahip değilsiniz. Nasıl konuşulacağını İçtüzük gösteriyor. Temiz bir dille konuşacaksın, eleştirini yapacaksın, Anayasa Mahkemesi'ne gideceksin veya eleştirilerine devam edeceksin. İktidar grubu kanun tasarısını çıkarmak istiyorsa yoklamalarda mevcudunu sağlayacak ama 20 kişiyle 10 kişiyle, bir kişiyle Meclisi bloke etmek bizim tarihimizde çok fazla görülmedi hele hele milletvekillerine yazıklar olsun demek hiçbir milletvekilinin aklına gelmedi, ağzından çıkmadı'' diye konuştu.
-''Tıpış tıpış gelecekler''-
Arınç'ın sözlerinin ardından, ''sataşma'' gerekçesiyle kürsüye gelen, CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, ''13 maddelik tasarıyı, temel kanun yaptınız, madem vicdanlısınız niye onu konuşmuyorsunuz? 'Tecrübeli siyasetçi', 'abi' olarak niye partinin vicdanı olmadınız da bunun temel kanun olmayacağını söylemediniz? 200 kişiyi çakarsınız buraya, yoklama istendiğinde başkan ortama bakar, 'vardır' der, zaman kaybı olmaz. Sizin arkadaşlarınız dışarıda olacak, biz yoklama isteyince zaman kaybı olacak. Dışarıda iş takibi yapacaklarına, salonda olsunlar. Eğer abi olacaksanız AKP'ye de CHP'ye de BDP'ye de MHP'ye de abi olacaksınız. Yoklama istediğimde beni suçlayacaksınız, yok öyle. Yoklama isteyeceğiz, tıpış tıpış gelecekler' ifadesini kullandı.
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural da bir bakanın, kendisini AK Parti Grubu'nun grup başkanvekili sıfatına sokup, muhalefete ders vermesinin, ''sivri dilli siyaset anlayışının'' tezahürü olduğunu savundu. Vural, ''Bakan, bu cumhuriyetin bakanı olduğunu bilmeli, burası parti devleti değil, TBMM'ye talimat veremezsiniz'' dedi.
BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan, sağlıksız yasama sürecinin, herkesin sinirlerini gerdiğini, sinirlerin yay gibi olduğunu ifade etti.
''Angaryanın yasak olmasına rağmen Meclis çalışmasının angaryaya dönüştüğünü'' savunan Kaplan, dün Meclis'ten çıkarken, 4-5 personelin, ''Bu çalışma angarya değil mi vekilim'' demesinin, içine işlediğini kaydetti.
AK Parti Grup Başkanvekili Nurettin Canikli de toplantı yeter sayısı talep edilmesinin, İçtüzüğe uygun olduğunu, muhalefetin bu imkanları kullandığını söyledi.
Canikli, ''Arkadaşlar, 'Sabahlara kadar çalışıyoruz' diyerek, bunun sorumlusu olarak grubumuzu görüyorlar. Bu doğru değil. 1 Temmuz'a yetiştirmeye çalışıyoruz. Meclis yoruldu. Her yoklama talebi, bu süreci uzatıyor. Muhalefet 'hakkım' diyebilir. Bunun sonucunun da uzun çalışma olacağı bilinmelidir'' dedi.
AK Parti Konya Milletvekili Harun Tüfekci de tasarının tümü üzerinde söz alarak, katılımcı, şeffaf ve hesap verilebilir bir yönetim anlayışının giderek hakim olmaya başladığını ifade etti.
Bilgiye erişim hakkının sınırsız olmasının düşünülemeyeceğini belirten Tüfekçi, ''Gizlilik, sır kapsamında bilgi ve belgeleri koruma ve muhafaza etme yöntemidir. Demokratik ülkelerde bilgi edinme özgürlüğü vazgeçilmez haklardan biri olarak kabul edilmektedir. Bilgiye erişimde sınırlama sebeplerinden biri de devlet sırrına ilişkin bilgi ve belgelerdir'' diye konuştu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.