Yusuf Ziya Öter

Yusuf Ziya Öter

Âtîyi Arayış

Âtîyi Arayış

Bir tercih yapmam gerekiyordu. Ya ailem ya Halik’ımın emri. Allah’ım, sana sığınarak okumaya başlıyorum!

Ay, gecenin en koyu karanlığında doğal

Aşk ve can her ikisi de saklı ve gizlidirler.

Aşk ve can gibi saklı ve müphem olan istikbalimi belirsiz ellere terk edemezdim.

Kabuslu bir gecede bilmediğim uzaklara, karışık ve karanlık uzaklarda atinin peşinden gitmeye karar verdim.

Hayat bütün koşullarını öldürücü darbelerle üzerime yüklemeye çalışıyordu. Yıkık terk edilmiş, fani ve cılız olan vücudum, bilmem bu şartlara ne kadar dayanabilirdi?

Bende beliren bu direnme ve yaşama sanatını zor da olsa öğrenme azmi... Kimsesiz, terk edilmiş, arkasında ne bir mendil ne de bir kol sallayan olmadığı halde, beni karanlık ümitsiz ve yalnız bilmediğim uzaklara sevk etti.

Fikri çelişkiler içerisinde gara yaya olarak geldim.

Kararım, kesin ve tehlikeli idi. Ya başaracak yahut bir ideal uğruna bütün hayatımı rüzgâra savuracaktım. İçimde yanan ve beni müzmin bir volkan gibi sarsan okuma aşkı, bundan alıkonmak beni yaktı. Perişan ve mütereddit hale getirdi.

Istırap rüzgârları benliğimi bir başak demeti gibi derinden salladı.

Acı çekmenin ve yalnızlığın ne demek olduğunu, artık tamamen yaşıyordum, benliğime derc ediyordum. Ruhum o kadar bunalmış idi ki çölde su arayan çaresiz yolcu misali bana tebessümle bakacak bir göz, çağıracak bir ses arıyordum.

Bu şartlarda içimden bir ses durmadan, ‘Edep ve hayayı kaybetme!’ diyordu. “Edep ve hayayı kaybetmek, sana çok şeyler kaybettirir.”

Karanlık bir gecede bu yepyeni muhitin, yeni insanlarının bütün sırlarına vakıf olmuştum. Bu büyük şehir ve sosyal ortamda en büyük rolü para ve menfaat oynuyordu.

Ey Allah’ım! Mana ve maddiyat denizini birleştiremeyen bu insanların ne kadar alçaldığını gördükçe bütün benliğimle huzurunda eğiliyor, ben olmanın karşındaki aczini zevkle seyrediyordum.

Mazi ile istikbalimin irtibatlandığı bu şehir, ecdat vatanı, güzel yeryüzü cenneti, Baki’nin, Fuzuli’nin, Nefi’nin övgü ile bahsettiği, sahip olunmak için uğrunda yüz binlerce insanın can verdiği bu esrarengiz şehir, sana geldim. Beni de al kucağına, beni de avut kollarında.

Yaşıyordum. Düşünmeliydim. Lakin neleri? Beni okutmayan babamı mı? Terk eylediği ailemi mi? Sevgili ağabeylerim ile kız kardeşlerimi mi? Bana gönül bağlayan elkızını mı? Arkadaşlarımı mı?

Hayır, hayır! Bu halde kimseyi düşünemezdim. Sürekli ve tek düşüncem istikbalim olmalıydı. Büyük şehrin kalabalık caddelerinde bir serseri gibi dolaşıyordum.

Ey Halikım, ey Rabbim! Senin ilk emrin “Oku!” olduğu halde, ben bundan geri bırakılmak isteniyordum. Ruhum bunalıyordu.

Bir tercih yapmam gerekiyordu. Ya ailem ya Halikımın emri. Allah’ım sana sığınarak okumaya başlıyorum. İlim, irfan, mal, mülk şan şeref hepsi senindir. Ben de Sen’in. Rahman ve Rahim olduğuna inanarak bu yola atılıyorum.

İstanbul, 26.10.1966

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yusuf Ziya Öter Arşivi