Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Avrupa'nın cinayet altyapısı...



Önce, bizim medyaya bile "Norveç'in 11 Eylül'ü" diye yansıdı.

Medya aktörlerinin zihnine İslamofobi bir beton kalıbı gibi dökülmüştü, işte o kalıp içinden çıktı manşetler. El Kaide, şu bu, peş peşe sıralandı ilk gün. Hatta, nereden bulundu ise vahşeti üslenen bir El Kaide fraksiyonu bile bulundu.

Ama kısa süre sonra işin öyle olmadığı anlaşıldı.

Bu defa bir cinnet yorumuna sapıldı. Böylesine bir vahşet ancak cinnetle izah edilebilirdi.

Ama kısa süre sonra o ezber de bozuldu.

Şartlanmış zihinler için kabulü ne kadar zor olsa da, işin içinden, bu defa gerçek bir İslamofobi çıktı.

İslam düşmanı, Türk düşmanı bir manyak, gide gide insanlık düşmanı haline de gelmiş, bizatihi Norveç toplumuna karşı bir yok edici rolü üstlenmişti.

Norveç, diğer Baltık ülkeleri gibi, Avrupa'nın görece en steril toplumu idi. Asayiş berkemaldi, zenginlik tavan yapmış, sosyal devlet bütün boyutlarıyla devreye girmişti. Düzen tıkır tıkır işlemekteydi.

Amerika'da çılgın papazlar vardı, Fransa'da Sarkozy, zaman zaman yalpalamaktaydı, Hollanda'da özgürlük alanlarının kısıtlanması gündeme alınabiliyordu ve Almanya'nın dazlakları, neo-nazileri her zaman olmuştu.

Norveç gibi bir toplumun içinden 76 kişiyi gözünü kırpmadan katleden, yere düşenleri gerçekten ölmüş mü diye yoklayıp yeniden yeniden ateş ederek öldüren bir cani nasıl çıkabilirdi ki?

Evet, nasıl çıkabilirdi?

Bunu, katilin, cinayetten iki saat önce ırkçı bir sitede yayınladığı bildiri ortaya koydu.

Katilin 1516 sayfayı bulan günlüğünün de yer aldığı bildiri, katliamın arkasındaki pörsümüş ruh dokusunu çok net olarak ortaya koyuyordu.

Orada, Avrupa kimliği adına buram buram bir ırkçılık, buram buram bir yabancı düşmanlığı ve buram buram bir İslam düşmanlığı vardı.

Katil, 2020'ye kadar Avrupa'daki Müslümanlar'ı asimile etmeyi, değilse zorunlu göçe tabi tutmayı koymuştu kafasına.

Ülkeleri, bünyesinde barınan Müslüman sayısına göre tasnif etmiş, Fransa'yı en riskli ülkeler arasında saymıştı. Avrupa elden gidiyordu.

32 yaşındaki katilin kafa yapısına baktığımızda, Fransa'da, Hollanda'da, en son Belçika'da devreye sokulan peçe yasağı vs. gibi İslami hayata yönelik kuşatmaları çok daha iyi anlıyoruz.

Katil, taa 1683'e, Viyana Kuşatması'na kadar uzanıyor ve İslam'la son hesaplaşmayı, 2083 yılında, Viyana'nın 400'üncü yılına denk getirmeyi planlıyor.

Katil Haçlı seferlerini kutsuyor.

Evet, ortada böyle bir katili var şimdi Avrupa'nın...

Avrupa'nın oturup düşünmesi gerekiyor.

Ne yapacak bu katili?

Daha doğrusu, ne yapacak bu katilin düşünce zeminini?

Şöyle bir soru sorsam Avrupa üzülür mü?

-Acaba AB'nin, Türkiye'nin önüne koyduğu rezervlerde, bu rezervlere kaynaklık eden '70 milyon Müslüman nüfusu ne yapacağız" sorgulamalarında, bu katille paralel duygular yok mu? 1683 -2083 gelgitleri nasıl girdi bu katilin düşünce dünyasına?

Yeniden alevlenen Kıbrıs meselesinde AB'nin tavrının arka planında, İslamofobik bir tortu yok mu? AB, Rumlar'ı nasıl kabul etti tam üye olarak ve Kıbrıslı Türkler'e neden ambargo uygulamaktan vazgeçmiyor?

Türkiye, "medeniyetler ittifakı" yaklaşımı ile büyük gayret gösterdi İslam-Batı ilişkilerinin rehabilite olması için...

Türkiye, Kıbrıs'ta büyük çaba gösterdi çözüm için... Ama Avrupa, ideolojik akrabalık sebebiyle Rumlar'ın arkasında saf tutmayı tercih etti.

İşte taa oralardaki tortular, Norveç gibi bir ülkenin içinden, böyle bir katili çıkardı.

Avrupa'nın oturup düşünmesi gerekiyor. Ruh dokusundaki hastalıklı yanı bulması ve Haçlı ruhundan arınmak için köklü bir diyete soyunması gerekiyor. Çünkü çark kendini yemeye başladı. 93 kişinin katli... Dile kolay...

Ahmet TAŞGETİREN

atasgetiren@bugun.com.tr

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.