Mehmet Yürekli

Mehmet Yürekli

...barış ve özgürlüğün temsilcisi?

Demokrasi bugünün insanlarını idare etmekte acze düşüş bulunmaktadır. Çözüm üretemez oldu. Yeniden yapılanma adına, yenidünya düzeni, globalleşme, sivil toplum gibi siyasal arayışlar devam edeceğe benziyor'

Tanrıya inanır gibi demokrasiye inanan demokratların ızdırabı herkese seçilme ve yönetme hakkı dahi verememenin gerginlik nedeni şudur; ya kendi ahlaklarında, ya da bize alternatif olarak sundukları demokraside bir sakatlık olmasıdır.

Evet. Çocuklar bile ne kadar komik, ne kadar kaypak, ne kadar yamuk, ne kadar çifte standartçı, ne kadar ihanetçi ve ne kadar ikiyüzlü bir yönetim biçimiyle idare edildiğimize inanmaya başlamaları büyük bir ayıp'

Benim için demokrasi, senin için demokrasi, benim için çıkar senin için kanaat, benim için yolsuzluk senin için yasak, benim için ihanet senin için sadakat, benim için rant senin için haram, benim için özgürlük senin için yasalar diyen yönetim tarzıyla yönetilmekteyiz'

Bu çelişkiler, bu hezeyanlar, bu iki yüzlüklerin sebebi nüzulü; köşe başlarını ellerinde tutanlar, üçüncü sınıf insan muamelesi yaparak; halkımızı karamsarlığa, bunalım ve teröre sokarak sömürü sisteminin devamı sağlarlar.

İster demokraside, ister monarşide, ister teokraside ve isterse meşrutiyet idaresinde olsun, otoriteyi bir başkasıyla paylaşmak zordur. Hele bu otoriteyi bir parti veya statükoya karşı olan bir zihniyetle paylaşmak ise çok daha zordur.

Bu durumda yapılması gereken çok önemli iş; dost ile düşmanı, samimi olan ile riyakârı, dava adamı ile rantiyeci olanı, dürüst olan ile münafığı birbirinden ayırt etmek' bu kadar yılın hesabını, bu kadar insanın alın terinin hesabı iyi değerlendirilmelidir'

Azınlık zihniyetiyle çoğunluğu idare etmeyi bir anlayış haline getirenlerin, buna rağmen demokrasinin çoğunluğun idaresi olduğunu söyleyenlerin bizlere otoritelerini teslim etmelerinin hiç de kolay olmayacağını bilmeliyiz'

Son yıllarda yaşadıklarımız dikkatle izlendiği zaman halkın neredeyse %50'ye yakın oyunu alan bir hükümet çalıştırılmıyor. Muhalefet, bürokrasi, erkler ve dahi çekler iktidar olun ama biz muktediriz diyebilmekte ve uygulanan demokrasinin en güzel tarifini 'korku demokrasi' yapmaktalar.

Ancak içimizden bazıları korkunun muhalifi olan kavramlara ve değerlere karşı hiçte duyarlı olmadıkları görülmektedir. Alıştığımız rahat bir hayatın nimetlerinden uzak kalma endişesi cesaretimizi, cömertliğimizi, vakarımızı, onurumuzu, fedakârlığımızı hiçe saymaktadır. Aydınlar, siyasetçiler, fikir adamlarımız, âlimlerimiz korkudan olsa gerek susmayı tercih ediyorlar'

Evrensel değerlere iman ettiğini her fırsatta beyan eden Müslümanlar dahi özgürlükler için yerine getirilmesi gereken fedakârlıkları ve sorumlulukları unutmuşa benziyorlar. İlahi mesaj Kur'an'da; salihler topluluğunun seçkin bir ferdi olmak için bizlere gerektiğinde maldan, candan, kandan, mevkiden, makamdan ve hatta evladu iyalden dahi feragat etmemizi emrederken bizler kurulu düzenimize zarar gelmesin diye bizlere dayatılmak istenen baskılara, yaptırımlara karşı sessiz kalmayı tercih ediyoruz. Göz göre göre özgürlüklerimizi tehlikeye atıyoruz. Düne kadar dost meclislerinde tarihe mal olmuş savaşçıları, özgürlük önderlerinin hayatına özenen bizler şimdilerde bir şeyler kaybetmenin telaşına kapılmış. Bu telaş insanların kalplerini ve gönüllerini işlemez hale getirmiş.

Hani söz vermiştik küçük çıkarlar için büyük idealler uğruna savaşmaya niyetli olduğumuza' hani Hz. Muhammed'i, Hz. İbrahim'i, Hz. Musa'yı; Fatih'i, Yavuz'u, Abdulhamid'i, Akif'i, Bedüzzaman'ı, İkbal'i, gönül dostlarını ve hatta Che Guvera'yı, Malkom X, Nelson Mandella'yı bile kendimize model kabul edecek kadar cesaret sahibiydik' Şimdilerde totaliter uygulamalardan dolayı canımızın yanmasından dolayı birbirimizden uzaklaşmayı, dostlarımıza sırt çevirmeye götürdüğü için oturup imanımızın ve samimiyetimizin Kur'an'i tahlilini yapmamız gerekir. Ahiret yurdunun daha hayırlı ve kalıcı olduğunu unutanlar orada hangi tarafta kiminle beraber olacaklarının hesabını yapmadan mı gidecekler'

Unutmayalım ki hepimiz birbirimizle denenmekteyiz ve hepimiz bir birimizle yüzleşeceğiz' ve yine bilinmelidir ki korkulara yenilenler hayata yenilmiş olurlar' bizi diğer canlılardan, zalim sultanlardan, eli kanlı despotlardan, gölgesinden kokan ödleklerden, laf ebeliği yapan ancak zor anlarda ise ağız değiştirenlerden farklı kılan şey değerlere olan kararlılığımız bağlılığımızdır' bu değerler aşk, iman, ihlas, kararlılık, dostluk, barışa susamışlık, sebat, tevekkül, sabır, umut, infak, direnç ve duadır'

Evet. Yine bilmeliyiz ki bizden öncekilerin bin bir zahmete katlanarak girecekleri cennetlere bizlerin elimiz kolumuz sallayarak girmeye aday oluşumuz ilahi adalete sünnetullaha uygun olmayacaktır'

Dünya tarihi boyunca gördüğümüz değişmez yasa; özgürlüklerin zahmetsiz kazanılmayacağı gerçeğidir' Hal böyle iken insanımızın korkularla yaşamasına, yaşatılmasına, hayatı kendisine zindan etmesine, meydanı ve çözümü başkalarına bırakmaya bir anlam vermek kendimizi inkar etmek olur. Unutmayalım ki; özgürlüğün bedelini ödemeden ona talip olanlar zamanla tutsaklığı özgürlük diye bağırlarına basarlar'

'Üç bin yıllık geçmişinin hesabını yapamayan insan, günübirlik yaşamaya mahkûmdur.' (Goethe)

Bir insanın sınırlarını bulamaması deliliğin eşiğiyse, bir toplumun geleneğinin olmaması da kaosun habercisidir. Topluluğun geçmiş hafızası olmadan geleceğe güvenle bakması düşünülemez. Köksüz bir ağacın, gürbüz dal ve budağından söz etmek mümkün değildir'

Gerek Türkiye'de ve gerekse başka ülkelerde yaşayan her Müslüman barışın ve özgürlüğün temsilcisi olmak zorundadır... Birileri Müslümanları kavgaya çekmek, onları oyuna getirmek, onların sabrını taşırmaya çalışsa da Müslümanların bu karanlık emellerine alet olmamaları gerekir' Çünkü her Müslüman mevcut sorunlara ikna edici, barışçıl, mutedil ve ileriye dönük bir mantıkla yaklaşmak, çözümler üretmek zorundadır' Çünkü bu sorunlar bizim sorunlarımızdır ve çözüm bulmak da yine bizim görevimizdir' Bundan dolayı telaşa kapılmaya, pes etmeye, karamsarlığa düşmeye gerek olmadığı gibi canımıza, malımıza, mevki ve makamımıza bir zarar gelmesin diye yolumuzu değiştirmeye, rengimizi değiştirmeye, dostlarımızla ilişkilerimizi yavaşlatmaya çalışıyor isek bu durumda bazı yeni stratejilere ihtiyacımız olduğunu bilmemiz gerekir'

Evet. Tunus'tan başlayarak Kuzey Afrika'yı için alan anafor; Mısır, Sudan, Yemen, Ürdün ve Lübnan kapsıyor. İran, Pakistan, Türkiye, Malezya ve Endonezya 'da da sürecek mi'..

ABD; 1920'lerde Fransa ve İngiltere tarafından şekillendirilen Ortadoğu coğrafyasını yeniden şekillendirmek ve kendisine muti yeni bir sistem inşası düşüncesidir.

Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da yaşananlar ve yaşanacaklar için maaşa başladığı siyasetçiler, akademisyenler, gazeteciler, sivil toplum örgütü üyeleri hazır ve nazırdır'

...bu kalkan operasyonuna ve bu olaylara en güzel cevabı üstadın:

'Allah'la insan arasında bir bağlantı vardır. İster toplum içinde olsun, ister tek başına olsun Allah'la sürekli bir diyalog halindedir. Bize hangi hareketin yanlış, hangi hareketinin doğru olduğunu söyleyen bir ses vardır' Allah'ın gözü hep üstündedir. Kötüye, maddeye ve benliğe saplandıkça gözlerinin önünden ideal ülke olan öteki dünyanın çizgileri silinecektir. Bu dünyanın boğucu ve insafsız şartları gelip onu yakalayacaktır. ' (S.Karakoç) sözleridir'

İyiliğin günü geçmez, kötülük de unutulmaz...

Fakat, bir gün hesaba çekileceğiz'

Mehmet Yürekli, 07.02.11, Adana

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.