Başımızdaki etnik çuvalları niçin parçalayamıyoruz?
Batının başlarımıza geçirdiği Türkçülük ve Kürtçülük çuvallarını çıkarmak zorundayız, üzerinde yaşadığımız coğrafyanın elimizde kalmasını istiyorsak.
Dünya devletler oyunu, çoban sürü ilişkisine benziyor.. Devlet var, devletçik var. Birkaç emperyalist Batılı devlet ile sömürge devletçikler arasında oynana bir oyun, emperyalizm dediğimiz şey. Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy İstiklal Marşı?mızda ?Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım.? diyor ya.. Gerçekten şaşıp kaldı koca şair! Zincir de ne? Demir kafeslere, zindanlara kapatıldı milletimiz. Bu sömürü oyunundan haberdar olmamak en hafif deyimle gaflettir.
Biz aydınların hikayesi şu: Dünya devletler oyununda, bir sömürge devletçiği olduğumuzu fark etmek.. Önümüzde iki yol var. Ya karşı çıkıp sürüneceksin bir aydın olarak ya da rüzgara kendini bırakıp uçacaksın.
Sürünenlerin hali şöyle: Gerçeği söylemek, milleti uyandırmak, yalnız kalmayı göze almak demektir; dört duvar arasına girmesen bile çile demektir, yoksulluk, itibarsızlık ve acı demektir. Hani Necip Fazıl Kısakürek?in ?Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!? diye ifade ettiği durum var ya, tam olarak sürünmek yani. Bu yüzden olsa gerek, sözkonusu Sakarya Türküsü ?Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!? dizesiyle bitmiyor mu?
Başımıza bela olmuş sistemin kuruluş ve devam ettiriliş amacını, sömürüyü, baskıyı ve zulmü açıklayıp oyunu bozmaya kalktığımızda, gerçek devletin ne olduğunu, medeniyet, devlet ve millet arasındaki ilişkiyi konuşmak istediğimizde, devlet, düzen, hükümet arasındaki farkları gündeme getirdiğimizde, düzeni değiştirmeyi teklif ettiğimizde, yeni bir dünyada yaşamanın mümkün olduğunu söylediğimizde başımıza gelmedik kalmıyor.. Gerçekleri konuşmak insanı canından bile edebilir.
Uçanların hali de şudur: İçine düşülen gafleti derinleştirip genişletmek karşılığında yaşama hakkı kazanıyorsunuz. İhanete karşılık mal, mülk, şöhret ve itibar veriliyor.
Gaflete dalmandan bir şey olunamıyor bu ülkede. Aydın, devlet adamı, siyasetçi veya işadamı.. herhangi bir şey olmak, gafiller kervanına katılmak anlamına geliyor bu yüzden. Gaflet, kazandırıyor çünkü.
Gaflet nedir? Olan bitenden haberdar olmamak, gelişmelere hazırlıksız yakalanmak değil mi? Dünyada ve ülkemizde olup bitenlerden haberdar olmak istedikçe gaflete gömülüyoruz. Medya ve eğitim kurumları başta olmak üzere ülkede ne kadar kurum ve kuruluş varsa, yani sistemin bütün mekanizmaları gafletimizi derinleştiriyor. Gerçeği bilmeyince de harekete geçemiyoruz.
TÜRKÇÜLÜK VE KÜRTÇÜLÜK ÇUVALLARI
?Gafil gezme şaşkın..? diye bir ilahimiz var. Gaflet ve şaşkınlık sorunundan kurtulmak zorundayız. Batı?nın bize dayattığı ideolojilerden kurtulmamız gerekiyor. Cemil Meriç ?İdeolojiler, idrakimize geçirilmiş deli gömlekleridir.? demişti.
Bence bu çok iyimser bir tanımlama, Cemil Meriç?in yaptığı. Deli gömleği geçirilen akıl hastanesini boylar değil mi? Dolayısıyla sağlıklı kimselerden oluşuyordur toplum, sağlık kuruluşları vardır, daha da önemlisi doktorları vardır.
Bir Amerikalı komutan on bir askerimize çuval geçirdi diye deli olduk. Oysa bütün bir halkın ruhuna çuval geçirilmiş, başı çuvallı dolaşmaktan gurur duyuluyor. Daha da kötüsü başlardaki çuvallar çıkarılsın denilince kıyamet kopuyor.. Çuvallar uğruna ölünüyor, öldürülüyor..
İdrakimize Batı çuvalları geçirilmiş, kimsenin ruhu duymamış. Çünkü başına bir Batı çuvalı geçirmeden dışarı çıkamazsın. Algılayamıyoruz, kavrayamıyoruz, anlayamıyoruz ve düşünemiyoruz.
Batı çuvallarını parçalayacak soruları ve cevaplarını aramalıyız. Kurtuluşumuz aydınlanmada.. Işığı bulup aydınlığında olup biteni anlamamızda. Kaybettiğimiz ışığı bulabilecek miyiz? Başlarımızdan Batı çuvallarını çıkarabilirsek ışığı da aramaya başlayabiliriz.. Batı çuvallarını çıkarmak, başımıza geleni anlamamızı sağlayacak çünkü..
Cemil Meriç, ?Bu Ülke? kitabında yakın tarihimizin resmini şöyle yapıyor:
"Kıt'aları ipek bir kumaş gibi keser biçerdik. Keller damlardı kılcımızdan. Bir biz vardık cihanda bir de küffar...
Zafer sabahlarını kovalayan bozgun akşamları. İhtiyar dev, mazideki ihtişamndan utanır oldu. Sonra utanç, unutkanlığa bıraktı yerini, "Ben Avrupalıyım" demeğe başladı, "Asya bir cüzzamlılar diyarıdır."
Avrupalı dostları, acıyarak baktılar ihtiyara, ve kulağına: "Hayır delikanlı", diye fısıldadılar, "sen bir az-gelişmişsin."
Ve Hristiyan Batı'nın göğsümüze iliştirdiği bu idam yaftasını, bir "nişan-ı zişan" gibi gururla benimsedi aydınlarımız."
Küffar, yani Hıristiyan, Katolik veya Ortodoks veya Yahudi. Haçlı Seferleri, Hıristiyanlaştıramadı milletimizi.. Batı ağız değiştirdi. Milliyetçilik fikir akım bin Haçlı Ordusu?nun yapamayacağı kadar büyük tahribat yaptı..
Dindaşlıktan doğan güvenle önce Yunanlılar başını uzattı milliyetçilik çuvalını geçirmelerine, onları Bulgarlar takip etti, Arapları Ermeniler.. Osmanlı bir milletler sistemiydi.. Batı, milliyetçilik çuvalları geçirerek vatandaşlarımızın idrakine, Osmanlı?dan üst üste toprak kopardı.. Anadolu?ya sıkışıp kalan ve son gücüyle Milli Mücadele?yi kotaran Ümmet-i Muhammet?in başına da Türkçülük ve Kürtçülük çuvallarını geçirdiler.. İçleri boş çuvallar.. Kapitalizmi ya da sosyalizmi savunarak yapılabiliyordu milliyetçilikler..
Batının başlarımıza geçirdiği Türkçülük ve Kürtçülük çuvallarını çıkarmak zorundayız, üzerinde yaşadığımız coğrafyanın elimizde kalmasını istiyorsak. Türkçülük ve Kürtçülük çuvallarını parçalayabilmek için doğru soruları sormak ve doğru cevapları bulmak gerekir.
ÜMMET-İ MUHAMMET HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYORSUN?
Yazımızın başına dönecek olursak, dünya devletler oyunu, çoban sürü ilişkisine benziyor dedikten sonra, emperyalizmin emperyalist Batılı devlet ile sömürge devletçikler arasında oynana bir oyun olduğu tespitini de yaparak yolumuzu çizebiliriz. Parçalanarak, dağılarak ve çatışarak devletçilik oynama dönemi değildir. Mahalli kurtuluş imkansızdır. Vakit, birleşme, bütünleşme, kalkınıp güçlenme vaktidir.
Soru şudur: Devletler oyununda çobanlar arasına mı gireceğiz, ?devletçik? sürüsüne mi katılacağız? Muhtarlık gibi bir devletçik olmayı savunanlar, gaflet kervanına çağırmaktadır bizi. Küçük devlet, güçsüzlük demek, gözünü/kulağını kapamak, dilini bağlamak demek. Ayağa kalkamamak, yürüyememek demek. Varlığıyla yokluğu belli olmayan devletçiklere bölünen koskoca İslam dünyasından emperyalist Batılı devletlere bir itiraz yükselebilir mi?
Mahalli kurtuluş mümkün değilse, emperyalist Batılı devletlerin karşısına Ümmet-i Muhammet olarak çıkmak zorundayız. Ümmet-i Muhammet?in tek beden olması ana meselemiz.. Medeniyet, devlet ve millet arasındaki ilişkileri yeniden kuralım ki kafalardan Batı çuvalları çıkarılsın, kafa birliği ve gönül birliği sağlanabilsin, saatler ayarlanabilsin..
Ümmet-i Muhammet hakkında ne düşünüyorsun? Ümmet-i Muhammet?in birliğini istiyor musun, istemiyor musun? Bu soruları cevaplamak bizi gafletten uyandıracaktır..
Ruhlarına geçirilen Türkçülük, Kürtçülük, sağcılık, solculuk Batı çuvallarını çıkaramayanlar bana ne Ümmet-i Muhammet?ten diyeceklerdir.. Onları hemen tanırsınız..
Mustafa Yürekli - Haber 7
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.