Bu gece Senin Kadrini bilenlerin gecesi Yâ Rab!

Bu gece Senin Kadrini bilenlerin gecesi Yâ Rab!

Bütün cürmümüzle, seyyiat ve hatalarımızla beraber Habîb-i Edîb'ine talim buyurduğun istikametten, evvela sana hamd ve sena ederek, Habîb-i Edîb'ine...


Bütün cürmümüzle, seyyiat ve hatalarımızla beraber Habîb-i Edîb'ine talim buyurduğun istikametten, evvela sana hamd ve sena ederek, Habîb-i Edîb'ine salât ü selam getirerek dergâh-ı nezd-i ehadiyetine dehalet ediyoruz Ya Rabbi!

Ey isteyenlere cevap veren ve dua dua yalvaranların dualarını kabul buyuran Yüceler Yücesi Rab! Sen her şeye gücü yeten, her istediğini gerçekleştiren ve yakarışlara mukabelede bulunmak şanına çok yakışan yegâne Zat'sın; ne olur, bizim dualarımıza da icabet eyle ve sağımızdan-solumuzdan, önümüzden-arkamızdan, üstümüzden-altımızdan gelebilecek bütün tehlikelerden ve Senin azabına uğramaktan; aynı zamanda bunların hâsıl edeceği korku, gam ve kederden de sıyanet buyur!

Allah'ım! Senden bizim, inanan kardeşlerimizin ve topyekün insanların kalblerini, imana, İslam'a, Kur'an'a, ihsan duygusuna ve Peygamberimiz vasıtasıyla bize gönderdiğin bütün hakîkatlere tastamam açmanı diliyoruz. Kalblerimizi topyekün islerden, paslardan, küçük-büyük bütün virüs ve mikroplardan arındır.. kabirlerimizi Cennet bahçeleri gibi pür-nur eyle.. bilerek ya da bilmeyerek içine düştüğümüz hatalarımızı, günahlarımızı mağfiret buyur ve tekrar onlara bulaşmak sûretiyle içimizin kirlenmesine müsaade etme!.

Yâ Erhame'r-râhimîn ve Yâ Ekrame'l-ekramîn! Bizim, anne-babalarımızın, onların anne-babalarının, bize önderlik ve kılavuzluk yapan, bize Seni, Senin Habîbini, Kur'an'ı ve daha pek çok güzelliği gözyaşlarıyla anlatan büyüklerimizin, bir harf bile olsa kendilerinden istifade ettiğimiz muallimlerimizin, hocalarımızın, onların hocalarının, sevdiklerimizin, sevenlerimizin, içinde neş'et ettiğimiz beldedeki insanların, milletimiz fertlerinin, kadın-erkek arkadaşlarımızın, dostlarımızın, kardeşlerimizin.. bize karşı hep civanmertçe davrananların.. her zaman sırtımızı sıvazlayanların.. inanan kardeşlerimizin.. hayır dualarında unutmayıp her zaman bizleri yâd edenlerin.. üzerimizde hakkı bulunan herkesin.. kıymetli nasihatleriyle bize bekâ desenli sâlihatın yollarını gösterenlerin... ve bütün ümmet-i Muhammed'in günahlarını bağışla!

Tut elimizden; tut ki edemeyiz Sen'siz...

Ey Rab! Elimizden tut, dostlarının yüzüne baktığın gibi bize de rahmetinle teveccühte bulun.. iç dünyamızı varlığının ziyasıyla nurlandır ve bizi Sensizliğin zulmetlerinden, zindanlarından halâs eyle; halâs eyle ve eşiğine baş koymuş kapının şu sadık kullarını yalnız bırakma. Senden kalblerimize ışık, iradelerimize güç, düşüncelerimize istikamet, niyetlerimize de hulûs istiyoruz. Bizleri iç dünyamızla yeniden inşa ederek ruhlarımıza ahsen-i takvîm sırrını duyur. "N'olur ya Rabbî, n'olur ya Rabbî, neyin noksan olur ya Rabbî." Rahmet Senin sıfatın, inayet âdetin, af şanın; bizler de o rahmet, o inayet ve o mağfirete muhtaç kullarınız. "Kerem kıl kesme Sultanım keremin bînevâlerden / Keremkâne yakışır mı kerem kesmek gedâlerden."

Ya Rab! Önümüzdeki şu upuzun hayat yolculuğunda, bizi kendi idrak ve ihsaslarımızın darlığıyla baş başa bırakma; akıllarımızı inhiraf ve sürçmelerden, nefislerimizi cismânîliğin baskılarından, gönüllerimizi de hevâ ve heveslerin öldürücü oklarından sıyanet eyle. Kapının kullarını; ilimde kibir u gururdan, ibadette riya ve gafletten ve duygularına renk attıran ülfetten koru. Senin yolunda yürüyor gibi görünüp Senden uzaklaşmak, kurbet atmosferinde iç içe firkat yaşamak, hep rızadan söz edip gazap arkasından koşmak ne acıdır! Sen bizi kazanç yolu sanılan bu tür haybet vadilerinde ömür tüketmekten muhafaza buyur.

Bizleri bağışla, öyle bir dünyada hayata gözlerimizi açtık ve öyle bir âlemde yaşıyoruz ki, önümüzde tuzak, arkamızda tuzak; uğrayıp geçtiğimiz her yerde nefis, şeytan ve aynı takımdan binlerce ifrit ağını germiş av bekliyor; yol boyu yüzlerce fitne ocağı ve isi-dumanı gelip sinelerimize oturuyor. İnayetine ihtiyacımız açık, çaresizliğimiz her halimizden belli; bizleri yara-bere almadan hedefe ancak Sen ulaştırabilir ve bugüne kadar elli defa çatlamış, kırılmış ruh dünyamızı da ancak Sen tamir edebilirsin. İçimizi Sana döküyor, kusurlarımızı Sana açıyor ve bize yeniden insan olma yollarını göstermeni diliyoruz.

Yürüyeceğimiz yollarda yüzlerce firavun, yüzlerce nemrut, yüzlerce Ebu Cehil pusu kurmuş bize diş biliyor; varsın bilesin, hepsinin hakkından gelecek Sen varsın ya! Aczimiz mutlak, fakrımız açık, ihtiyaçlarımız sınırsız; ama hiçbir endişemiz yok. Zira, istemeden verdiklerine, ettiklerine bakıyor, isteklerimizin verileceğine, ihtiyaçlarımızın da giderileceğine gönülden inanıyoruz.

Sen elimizden tutmazsan, bu mekkâr, bu gaddar hasımlar karşısında kendi kendimize ayakta duramayız. Aksine maiyyetinde olursak, o zaman da hiçbir şeyden korkmayız. Bizleri şeytanın bu kabil ağlarına takılıp helâk olmaktan, kalbimizi şeytana kaptırmaktan, şeytana kalb kaptıranlarla beraber bulunmaktan muhafaza buyur. Bize yeni bir "ba'sü ba'del mevt" lûtfeyle; başlarımız önümüzde, boynumuz buruk, gönüllerimiz kırık, Senden ayrı düşmenin hacâletiyle iki büklüm ama fevkalâde ümitli ve Senden eminiz. Bizi bir daha yalnız bırakmamanı diliyoruz. Nedametlerimizi gönül heyecanlarımız ve gözyaşlarımıza emanet ederek bize ruhta, gönülde, sırda diriliş bahşetmeni diliyoruz. Kabul edersen bu Senin şanındandır. Reddedersen bu da bizim için apaçık bir hüsrandır. Şanına düşeni yapman ne hoş.! İstihkakımıza göre muamelen ne acı!..

"Bunlar da bendendir" der misin Yâ Resûlallah!

Ey Yüceler Yücesi Rabb'imiz! Hadiseler bizi boğacak hale geldi. Altından kalkamaz hale geldik. Şahit olduğumuz her manzara artık gırtlağımızda hıçkırığımızı düğümletecek hale geldi. Sen bu vaziyette bizi daha fazla devam ettirme Ya Rabbi! Keremin ve lütfun engindir Senin. Bu millete lütfedip kerem ve lütfunla muamele eyle Ya Rabbi! Bu millet ki Ya Rabbi! Bir zamanlar Senin Yüce adını bayraklaştırıp âfâk-ı âlem'de dolaştırıyor ve ölürken en büyük ümniye ve ideal olarak Senin mübarek adının âfak-ı âlem'de şehbal açmasını istiyordu. Bu millet, onların torunu ki Balkanlar'da sinesinden yediği hançerle Sana doğru kanat çırpıp yükselirken, "Attan inmeyesüz, Allah'ın adını âfâk-ı âlem'de gezdiresüz." diyordu. Onların ahfadı olan bizleri de aynı şerefle şerefyab eyle Ya Rabbi!

Son şiire kafiye koymak istiyoruz, yaban ellerde gezen Hazreti Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem)'in atının zimamından tutup dokuz asır boyunca Türk'ün yağız delikanlısının koşturup durduğu Anadolu'da dolaştırmak istiyoruz. "Biraz da bizim vatanımıza gel Yâ Resûlallah!" diyoruz.

Sen bir sultansın. Sultana sultanlık, dilenciye dilencilik yakışır. Bağlı ellerimizi çözüp dağılmış kâkülümüzü okşayıver, toz toprak içinde kalmış zülüflerimize mübarek elini gezdiriver. Gayba doğru uzanan ellerimizle Akabe'dekiler gibi elini sıkmak istiyoruz. Medinelilerin Seni davet ettiği gibi Seni yurdumuza davet ediyoruz. "Ne zaman geleceksin?" diyoruz. Ya Resûlallah, elini uzat, elimizi sık. Anadolu'nun yağız delikanlısı Sana Medine'nin Ensarı gibi el uzatacaktır. Başımızı okşa, kırık kalplerimizin kırıklığını gideriver.

Sana sadık olmaya söz veriyoruz Yâ Rabbi!

Yâ ilâhe'l-âlemin ve Yâ Ekrame'l-Ekramîn! Seyyidimiz ve pişdârımız; Rehnümamız ve rehberimiz; Muktedâ-yı kül ve rehber-i ekmelimiz olan Hazreti Muhammed aleyhi's-salatü ve's-selama dehalet ederek dergâh-ı nezd-i ahadiyetine girmek istiyoruz. Kirli yüzlerimizle doğrudan doğruya sana müracaatı sû-i edeb saydık. Habîb-i edibin vesâyâsı altına girmek istedik. Gönlümüzü evvela ona teslim edelim dedik. Ve sonra da onun gölgesi altında Senin huzuruna çıkalım. Bir kıtmîr gibi bacakları arasında dolaşalım, sadakatimizi izhar edelim. O da yüzümüze baksın. Ellerini yüceler yücesi Sana kaldırsın. Desin ki "Bunlar da bendendir Yâ İlahe'l-âlemîn." Bu lütfu bizden esirgeme yâ Rabbî!

Sana sadık olmaya söz veriyoruz; gecemizi gündüz eyle Ya Rabbi. Kışımızı bahar eyle yâ Rabbî! Neslimize can ve dirilik ihsan eyle Ya Rabbî! Bükük belimizi doğrult Ya Rabbi! Kaddimize istikamet, dizlerimize derman ihsan eyle Ya Rabbi! Bu gece Kadir Gecesi Ya Rabbi! Senin kadrini bilenlerin, kadir bilenlerin, kadrini bilip kadirşinaslık içinde huzuruna gelenlerin gecesi Yâ Rabbi!

Yâ Hafiyye'l-altâf. Neccinâ mimmâ nehâf, Ey lütufları gizli olan Allah, Ey keremleri gizli ve umman olan Allah! Bizleri korktuklarımızdan halâs eyle, şu ana kadar lütfedip bağışlayıp gedaya sultanlık mülkü sayılan bu lütufları bize ihsan ettikten sonra, bunları payimal eyleme. Bunları devamlı ve sürekli kılarak, bizleri bunlarla serfiraz eyle Ya Rabbi. Ey biricik Koruyanımız! Dinimize ve dünyaya müteallik bütün işlerimizde insî ve cinnî şeytanların, durmadan kötülüğü emredip duran nefs-i emmarenin vereceği zararlardan, inanan kullarına karşı kalbleri kin ve nefret duygularıyla dopdolu düşmanların saldırgan davranışlarından bizi muhafaza et. Onların tuzaklarından, komplolarından bizi ve gönlünü Senin dinine vermiş bütün inananları himaye eyle.

Ey Allah'ımız! Bize düşmanlık yapanlara karşı Sen bizim muînimiz ol.. haddini aşıp hukukumuza saldıran mütecavizlerin şerlerini üzerimizden def et. Aleyhimizde fitne ateşini körükleyenlerin ocaklarını söndür. Ey şefkati ve merhameti varlığı bütünüyle kucaklamış Rabb'imiz! Hakkında beslediğimiz hüsn ü zanda bizi tasdik et.. et de, biz çaresiz kullarını her türlü endişe, gam, üzüntü, keder ve sıkıntıdan halâs eyle! Efendimiz Hazreti Muhammed'e, aile fertlerine ve bütün ashabına salât ü selam ederek bunları Senden dileniyoruz, Rabb'imiz...

Her zaman engin lütuflarıyla, buhranlı zaman dilimlerinin peşinden de aydınlardan daha aydınlık bayram günlerini yaratan Rabb'imize, ağaçların yaprakları, denizlerin dalgaları ve yağmurların damlaları adedince hamd ve şükür; hürmetine kâinatın yaratıldığı, sünnetine bütün varlığın hayran kaldığı Efendimiz'e, insanlık âleminin yüz akları olan âline ve ashabına da sonsuz salât ü selamlar ediyor, günlerin nevbahara döneceği demlerin heyecanıyla ümitle bekliyoruz.

Gecelerin Efendisi

Nihayet dört gözle beklediğimiz en kutlu ve mübarek geceye kavuşma imkânına erdik. Efendiler Efendisi'nin mübarek beyanlarıyla dünya ahiretin tarlası. Bu sebeple ahiretimiz adına çok bereketli bir hasat mevsiminde bulunmanın o tatlı heyecanını yüreklerimizde hissediyoruz.

Kur'an'da adı geçen tek ay Ramazan; tek gece de Kadir Gecesi. Bu bereketli ve müstesna zaman diliminin şeref ve kıymetini Yüce Yaratıcı haber veriyor. O kadar ki, bu gece içinde tecelli edecek rahmetin ve mazhar olunacak ekstradan lütufların anlatılması için Kadr Sûresi namıyla müstakil bir sûre-i celîle inzal buyurulmuş.

Kadir Gecesi'nin hangi gece olduğu meçhul. Onun Ramazan ayında, Ramazan ayının son on gecesinde veya son yedi gecesinde, hatta Ramazan'ın tek olan son gecelerinde aranması hususunda rivayetler var. Nebiler Sultanı (sallallahu aleyhi ve sellem) Ramazan-ı şerifin son on gecesinde itikâfa girer ve ev halkını da ibadete sevk ederdi. İtikâfın son on gecede olması ve Fecr Sûre-i Celîlesi'ne "on geceye yemin" ederek başlanması Kadir Gecesi'nin Ramazan'ın sonunda aranması hususundaki kanaatleri güçlendiriyor.

Kadir Gecesi'nin bilinmemesinin pek çok hikmeti olsa gerek. Bir kere gecenin bin aydan hayırlı olması ve bütün melaike ve ruhanilerin o gece yeryüzünü şereflendirmeleri bile bu özel zaman diliminin kolayca bulunamamasını gerektiriyor. Böyle olunca inanan insanlar hem tembellikten kurtuluyor hem de Kadir Gecesi'ni yakalayabilme arzusuyla Ramazan boyunca gecelerini değerlendiriyor.

Tabii gizli tutulan sadece Kadir Gecesi değil. Cuma günü içerisinde duaların kabul olacağı icabet saati; beş vakit namaz içerisinde salât-ı vustâ; İlahi isimler içerisinde İsm-i A'zam; bütün taatler ve ibadetler içerisinde rıza-yı İlahi; zaman içerisinde kıyamet ve hayat içerisinde ölüm gizli bırakılmış. Bunların gizli tutulmasında maksat, müminlerin uyanık, dikkatli ve devamlı Allah'a ibadet ve taat içerisinde olmalarını sağlamak.

Bu sebeple Ramazan'ın sonuna yaklaştığımız şu günlerde her geceyi Kadir Gecesi olabilir ümidiyle dolu dolu değerlendirme gayreti içinde olmak gerekiyor. Bilemiyoruz, belki bu gecedir Kadir Gecesi, belki yarın; ya da bir başka gün. Ama bildiğimiz bir şey var; Kadir Gecesi bizim için ömrümüzün fırsatı. Ve o, bu son on günün içine saklanmış, adeta "Ey ahiretini kazanmaya çalışanlar, ey rıza-yı İlahî peşinde koşanlar, ey Nebiler Sultanı ile Kevser havuzlarının başında buluşmak isteyenler, ey affına ferman arayanlar, ey Cemâlullah ile müşerref olmak arzusuyla dolup taşanlar, ey kul olmayı en büyük paye sayanlar, ey nasipliler, ey bahtiyarlar ve ey talihliler! Gelin, ne olur gafleti bir kenara bırakın, gecelerde bülbüller gibi şakıyın, seccadelerinize bayram yaşatın, yudum yudum Kur'an içirin kalbinize, istiğfarla doldurun yüreklerinizi ve bu on günde beni bulun!" diye haykırıyor.


s.sargin@zaman.com.tr

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler