Bülent Arınç'tan 35. madde açıklaması

Bülent Arınç'tan 35. madde açıklaması
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, TSK İç Hizmet Kanununda yapılması planlanan değişikliklerle ilgili, "Kimse cumhuriyeti korumak ve kollamak görevinden,...


Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, TSK İç Hizmet Kanununda yapılması planlanan değişikliklerle ilgili, "Kimse cumhuriyeti korumak ve kollamak görevinden, sivillere karşı, hükümeti devirmek, parlamentoyu feshetmek veya adına darbe deyin, bir başka şey deyin parlamentoyu kapatarak kendi yönetimlerini kurmayı anlamasınlar veya bundan vazife çıkarmasınlar diye Silahlı Kuvvetlerin vazifesini tekrar yeni bir şekilde tarif ediyoruz" dedi.

Arınç, Samanyolu Haber televizyonunda gündeme ilişkin soruları yanıtladı ve değerlendirmelerde bulundu.

TSK İç Hizmet Kanununun 35. maddesinin değiştirilmesini de kapsayan tasarıya ilişkin soru üzerine Arınç, düzenlemenin sadece 35. maddeyle ilgili olmadığını söyledi.

Söz konusu kanun maddesinin artık Türkiye'de herkes tarafından bilindiğini, geçmişte askeri darbelerden sonra bunun dayanak gibi gösterildiğini belirten Arınç, "Hatta şimdi 12 Eylül darbesiyle yargılanan iki tane yaşlı kişinin savunmalarında dahi cumhuriyeti korumak ve kollamak görevinin kendilerine verildiğini, bunun yasal bir hak olduğunu ileri sürdüklerine şahit oluyoruz" diye konuştu.

Arınç, 12 Eylül 2010'da yapılan referandumla darbeyi yapanlardan hesap sorulabileceği için ondan sonraki demokratik gelişmelerde hemen hemen tüm siyasi partilerin bu maddenin kaldırılmasını veya değiştirilmesini istediklerini anlatarak, kendilerinin de bunu yeni bir demokratik paket olarak sunulacağını ifade ettiklerini dile getirdi.

CHP'nin de buna benzer tekliflerinin daha önce parlamentoya verildiğini aktaran Arınç, "Biz niye önce vermedik diye sorulabilir. Biz buna yönelik pek çok düzenleme yaptık. Bu düzenlemelerden sonra da onun da içerisinde bulunacağı bir kaç maddeyi zamanı geldiğinde sunmak istedik. Çünkü sadece ona dayanak yapılarak darbeler başarılmıyor" değerlendirmesinde bulundu.

"Yasal düzenlemede yanlış anlaşılan veya zamanı geldiğinde istismar edilebilecek bir maddenin herhalde anlaşılır hale getirilmesi gerekiyordu" ifadesini kullanan Arınç, "Biz bu maddeyi şöyle bir hale getiriyoruz ki bundan sonra kimse cumhuriyeti korumak ve kollamak görevinden, sivillere karşı, hükümeti devirmek, parlamentoyu feshetmek veya adına darbe deyin, bir başka şey deyin parlamentoyu kapatarak kendi yönetimlerini kurmayı anlamasınlar veya bundan vazife çıkarmasınlar diye o da şöyle olacak, Silahlı Kuvvetlerin vazifesini tekrar yeni bir şekilde tarif ediyoruz" dedi.

Arınç, TSK'nın vazifesi, görevi anayasada nasıl belirlendiyse ona uygun olarak da İç Hizmet Kanunu'nda yeniden tarif edildiğini kaydetti.

Kanunun 43. maddesinin de istismara açık olduğunu belirterek, bunu da net bir hale getirdiklerini söylen Arınç, "TSK mensupları siyasi faaliyette bulunamaz. Bu demeç olarak da böyle, davranış olarak da böyle. Yani sivil iradenin, hükümetin, ülkeyi yönetenlerin yapacakları herhangi bir iş ve görev konusunda bir siyasi faaliyette bulunmak Türk Silahlı Kuvvetleri için artık mümkün değildir. Buna dönüştürüyoruz" dedi.

"Günlük hayat içerisinde yaşanan olaylarda sivil idarenin alanına girip açıklama yapmak da buna giriyor mu" sorusu üzerine Arınç, şunları söyledi:

"Tabii açıklama yapmak da buna giriyor. Bununla ilgili bir mitinge katılmak da belki buna girebilecek veya bugüne kadar emsallerini çokça gördüğümüz, bu işte mutlaka bir parmak vardır diye düşündüğümüz siyasi sonuç meydana getirebilecek veya siyasete karşı bir tavır anlamına gelebilecek hiçbir faaliyette bulunamayacaklar. Eski kanunda da vardı siyasi demeç verenler hakkında ceza öngörüyordu. Ama mesela biz bunun işletilmesini 1997-1998'lerde Osman Özbek isimli bir generalin rahmetli Necmettin Erbakan'a karşı sarfettiği çirkin sözler konusunda işletilmesini talep ettiğimizde buna engel olmuşlardı. Acıyla hatırlıyorum. Ondan sonra da hemen hemen her konuda Genelkurmay başkanlarından tutunuz kuvvet komutanlarına kadar, daha alt kademeyi kast etmiyorum. Sivil hükümete ait işleri eleştirmek, yol göstermek, yapamazsın demek, yaparsan şöyle olur demek artık bir siyasi faaliyet olarak elbette kabul edilebilecek. Bu madde bundan sonra 27 Nisan benzeri mektup, bildiri, muhtıra, ismini ne koyarsanız koyun bunların tekrar gündeme gelmesine engel olabilecek kesin, köklü bir cümledir."

Arınç, bir başka maddeyle de askerlikte harp sanatını öğrenmek ve yapma mükellefiyetinin düzenlendiğini anlatarak, çalışmanın 40 maddeye yakın teknik düzenlemeler içeren bir tasarı olduğunu, diğer maddelerin farklı düzenlemeler içerdiğini bildirdi.

-"Askerlik süresiyle ilgili çalışma yok"

"Askerlik süresiyle ilgili herhangi bir değişiklik var mı" sorusuna karşılık Arınç, "Bunun içerisinde yok. Böyle bir çalışma da şu anda mevcut değil" dedi.

Düzenleme için Genelkurmaya danışılıp danışılmadığı sorusu üzerine Arınç, çalışmayı Milli Savunma Bakanlığının yürüttüğünü belirtti.

Arınç, "Milli Savunma Bakanımız zaten Genelkurmay Başkanlığımızla, onların adli müşavirliğiyle ve ilgili arkadaşlarla bunun detayları üzerinde çalıştı. Onların açıkça onayları veya rızaları, bunu söylemek durumunda değilim ama Sayın Bakanım TSK'yı temsil eden, komuta kademesinin en üstündeki Genelkurmay Başkanımızla bu tasarının detayları üzerinde mutlaka görüştü. Onu iyi biliyorum. Bu ters bir şey değil TSK'yı ilgilendiren bir konuda en azından görüş almak doğrudur ama siyasi kararı hükümetimiz verir. Bütün görüşler, teklifler alınır, bunu bakanlar kurulumuzda değerlendiririz, siyasetçi gözüyle hükümet gözüyle nasıl olması gerektiğini virgülüne, noktasına kadar biz tespit ederiz. bütün düşünceler alındıktan sonra ortaya çıkan tasarı bakanlar kurulunun imzaladığı tasarı olur" ifadelerini kullandı.

-Cizre'deki sözde asayiş timi-

Cizre'deki terör örgütünün kurduğu iddia edilen sözde asayiş birimine ilişkin haberlerin doğruluğu sorulan Arınç, Valinin olayla ilgili soruşturma açıldığı yönündeki beyanını anımsatarak, "Demek ki doğruluğu üzerinde kanaat edindiler ki bugün emniyet güçlerimizin katıldığı bir operasyonla bu olay ortaya çıkarılmak ve sorumluları hakkında yasal işlem yapılmak istendi" dedi.

Cizre'nin terör döneminde en çok acıyı çeken ilçelerin başında geldiğini, terör döneminde buraya yoğunlaşma olduğunu anlatan Arınç, şöyle devam etti:

"Orada, canlı, hareketli bir terör grubunun geçmişten bu yana mevcut olduğunu biliyoruz. Sivil halk tam aksi memleketine bağlı, milletine bağlı, inançlı, ahlaklı fakat terör, eylemciler orayı kendilerine bir üs olarak seçmişlerdi. Bugün Ergenekon ve diğer bağlantılı davaların pek çoğunda da geçmişte orada mesela Levent Ersöz'ün görev yaptığı zamanları insanlar şöyle bir karıştırıp baksalar maalesef başka yönden de Cizre'nin bir merkez olarak seçildiğini görebiliriz. Yargılamaları devam ettiği için ayrıntıya girmeyeyim ama Cizre bir taraftan bir örgütün eylem merkezi olarak düşünülürken bir taraftan da onun öncesinde başkaları tarafından maalesef, biliyorsunuz oranın eski belediye başkanı Kamil Ata ve bir albayla ilgili olarak davalar henüz devam ediyor bildiğim kadarıyla, ayrıca başka bir hareketin de merkezi haline getirilmişti ve halk iki hareketin çarpışma alanında kalmıştı."

"Çözüm sürecinde Kandil'in evet dediği, BDP'nin evet dediği pek çok olaya Cizre'deki gruplar 'hayır' demişlerdir. İş buradan çıkıyor" diyen Arınç, sınır dışına silahlarla çekilme, eylemlerden vazgeçme, tamamen siyasete dönüş fikirleri ve terör örgütü ele başı Abdullah Öcalan'ın nevruz konuşmasına karşı çıkanlardan birinin Cizre'deki gruplar olduğunu anlattı.

Fotoğrafların ne kadarının gerçekleri yansıttığı, ne kadarının propagandaya dönük olduğunun mutlaka ortaya çıkarılacağını belirten Arınç, "Ama biz biliyoruz ki Cizre'deki silahlı eylemciler çözüm sürecine direnme kararı almışlardır. Sınır dışına çıkmak veya eylemsizlik noktasına gelme konusunda ne Kandil'i ne de BDP'yi dinleyecek durumda değillerdir. O bakımdan Sayın (Selahattin) Demirtaş'ın dünkü ifadelerini biraz anlayışla karşılamak lazım. 'Biz de bilmiyoruz orada ne olduğunu, bir araştıralım, bakalım' sözlerini mazur karşılayacak bazı gerekçeler elimizde var. O da herşeyin ne olduğunu çok iyi biliyor ama böyle bir fotoğraf karşısında, böyle bir eylem karşısında Cizre'deki direnişe karşı onlar açısından herhalde söyleyebilecek başka bir cümle de bulamazdı" değerlendirmesinde bulundu.

-"Etkileyemiyorlar, biraz da onun hırçınlığı var"

"Kandil'e karşı direniş söz konusu o zaman. Ne kadar güçleri var, bu süreci ne kadar olumsuz etkileyebilirler" sorusu üzerine Arınç, "Etkileyemiyorlar, biraz da onun hırçınlığı var. Yani süreç devam ederken ona karşıtlıklarını göstermek için böyle akıl dışı işler de yapıyorlar. Bu yapılacak bir şey değil. Bu kendi iradelerini teslim ettikleri şahsın talimatlarına da aykırı. Ama biz biliyoruz ki Kandil'de de buna karşı bir direniş var" dedi.

Terör örgütü elebaşlarından Murat Karayılan'ın "Bunu ben ve bazı komutanlar kabul edebilir ama bir de bizim orta tabakamız var. Bizim altımızdakiler var. Onların direnişi söz konusu olabilir. Onları da ikna etmek gerekir" sözlerini anımsatan Arınç, Türkiye'deki teröristlerden de çözüm sürecine karşı olanlar bulunduğunu söyledi. Arınç, "Çözüm sürecine karşı biz de böyle bir karşı koymanın içerisindeyiz mesajını vermeye çalışıyorlar bildiğim kadarıyla. Ama bu o kadar güçlü değil" diye konuştu.

Karakol baskınlarının, çok sayıda şehit verilen çatışmaların, kaçırma olaylarının artık yaşanmadığına dikkati çeken Arınç, bunun hem eylemsizlik sürecinin bir tezahürü olduğunu, hem de çekilmeye verdikleri önemi gösterdiğini belirtti.

-"Önemli sayıda terörist teslim oldu"

Hem Kuzey Irak tarafından hem Türkiye içerisinden önemli sayıda teröristin teslim olduğu bilgisini veren Arınç, bunun sürecin olumlu gittiğini gösteren önemli verilerden olduğunu söyledi.

"Bu sayı sınır dışına çıkması planlananların içerisinden olan bir sayı mı" sorusu üzerine Arınç, "Onlar ayrı onları kastederek söylemiyorum" dedi.

Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

Bir vesileyle dağa çıkmış olan ama bizim kayıtlarımızda da eylem yaptığını, ölümle sonuçlanan olaylara, patlayıcılara karıştığı konusunda herhangi bir bilgi bulunmayan, TCK 221. maddesine göre 'Ben oraya gitmiştim, orada da bir süre kalmıştım ama hiçbir olaya katılmadım, şimdi teslim oluyorum' dediği zaman esasen bizde herhangi bir suç isnat edilmiyor, hüviyet tespiti yapılıp ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılıyor. şu ana kadar teslim olanlar bizim kayıtlarımızda arayamadığımız, hakkında bilgi sahibi olmadığımız, eylemler konusunda da bugüne kadar istihbaratımızda herhangi bir değerlendirme yapamadığımız kişiler. Sayıları bizim için çok önemli. Bu, bu süreç içerisinde dağdan inişlerin ve teslim oluşların önemli bir sayıda olduğunu gösteriyor. Biz bunu kar hanesine yazabiliriz."

Sayısı az da olsa bazı olaylar yaşandığını anlatan Arınç, "Çözüm sürecine büyük planda bakarsak süreci zedelemeyecek veya onu tekrar geriye döndürecek güçte değil. Olmasa çok daha iyi olur. Cizre'de yaşadığımız olay gibi belki bir kaç ilçede daha dikkat çekecek kadar adam kaçırma veya tehditlerin yoğunluğu gibi. Diğer bölgelerin de kendilerine göre özel sebepleri olabilir. Hepsi kontrol edilebilir noktada. Hepsine müdahale ediliyor. Güvenlik güçlerimiz hiçbir zaman gözlerini kapatarak bu olaylara duyarsız kalmıyorlar" diye konuştu.

Bazı yerlerde sözde bayraklar, flamalar, masa üstü süslemeler ve bazı törenler görüldüğünü belirten Arınç, 3. yargı paketi kapsamında şiddete, silaha yönlendirmeyen bir takım ifade ve ibarelerin suç olmaktan çıkarıldığını anımsattı.

Arınç, "Dolayısıyla gördüğünüz fotoğraflara tepki gösterebilirsiniz ama bunu Avrupa Birliği ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini yorumlayan içtihatlara uygun olduğu için yaptık. Çünkü o içtihatların tamamında şiddete yönlendirmeyen, silaha yönlendirmeyen, suç işlenmesine yönlendirmeyen propaganda suç sayılmaz diyor. Bugün Avrupa mantalitesiyle Türkiye'de yaşadıklarımızın farklılığı da burada zaten. 'Niye bizi bu adamlar anlamıyorlar' dediğimiz zaman onların anladıkları bu, bizim anladıklarımız farklı olabilir. Son günlerde Avrupa Birliğinde yaşadıklarımız da bunun bir başka tezahürü" değerlendirmesinde bulundu.

Başbakan Yadımcısı Bülent Arınç, "Acaba halktan oy kaybeder miyiz? Acaba halkın desteğinden mahrum olur muyuz diye, aklımızın ucuna hiçbir şey gelmeden bu işi çözeceğiz. Çünkü zamanı geldi düşüncesiyle başlamışsak herkesin bize teşekkür etmesi, tebrik etmesi ve başarı dilemesi lazım. Biz deli değiliz. Çözülecekse şimdi çözülecek. Çözülemeyecekse hiçbir zaman" dedi.

Arınç, bir televizyon kanalında canlı yayına katılarak soruları yanıtladı.

Arınç, dağa çıkışların devam ettiğine yönelik haberlerin geldiği belirtilirek, "Bu karşımızda diri bir yapı olduğunu göstermiyor mu?" şeklindeki soru üzerine, "Bu iddia edildiği kadar değil" ifadesini kullandı.

Bunların takip edildiğini ve değerlendirildiğini anlatan Arınç, MİT'in istihbaratı, Genelkurmay Başkanlığı'nın istihbaratı, bir taraftan da emniyetin elindeki bilgiler karşılaştırıldığında gazetelerde yazıldığı ölçüde dağa çıkma veya yurt dışına çıkmanın söz konusu olmadığını söyledi. "Ama dağa çıkma halen az da olsa devam ediyor diyebiliriz" diye konuşan Arınç, bunun da farklı sebepleri bulunduğunu söyledi. Arınç, şöyle konuştu:

"Çözüm süreci başladı. Bunun sonunda eylem olmayacak. Eğerki bu şekilde örgüte katılanlar olursa örgüt bunları en iyi yerlerde değerlendirecek gibi gençlere yönelik, genç kızlara yönelik, yani tekrar tekrar Türkiye'ye dönerlerse, şuralarda kendilerinden yararlanılacak gibi bazı vaatlerin yapıldığını biliyoruz. Bu silahlı eylemlere katılmak üzere bir dağa çıkış veya Irak'a geçiş değil. Mutlaka örgütün bundan sonrası, yani silahlarını tamamen bırakır da siyaset alanlarının konuşulmaya başlayacağı günler gelirse, o zaman gerek bölgede, gerek bir başka yerde kendilerinden istifade edileceği konusundaki vaatler olduğunu, bunları elimize geçen bilgilerden değerlendirebiliyoruz."

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Akil İnsanlar Heyeti ile görüştüğünü ve "örgütün yüzde 15'inin çekildiğini" ifade ettiği belirtilerek, yüzde 15'in az bir rakam olup olmadığının sorulması üzerine ise Arınç, 1-1,5 aylık süreye bakıldığında çok da az olmadığını kaydetti. "Ancak kendi vaatleriyle yani 1-2 ay içinde bu tamamlanacaktır, en azından Temmuz ayında çekilme süreci bitecektir sözleri hem dışarıdan, hem de buradaki kendi taraftarlarından ifade edilmişti" diyen Arınç, BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın ise bugüne kadar ki sınır dışına çıkışlarının yüzde 20'yi bulduğunu belirttiğini, Eylül ayına kadar bu işin tamamlanacağını ifade ettiğini söyledi.

Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın alanda okunan açıklaması ve sonraki gelişmelere göre çok daha hızlı bir çıkışın beklendiğini ancak bunun gerçekleşmediğinin görüldüğünü anlatan Arınç, şöyle konuştu:

"Hatta bunun yanında çıkanların büyük bir kısmının yaşlı insanlar olduğu, kadın olduğu, çocuk olduğu ama asıl dinamik ve diri güçlerin içeride kaldığına yöneliktir. Bunun da kısmen doğruluk payı var. Yani her şey ne siyah, ne beyaz. Ortada gri noktalar var. Biz uyumuyoruz. Bu süreci takip eden insanlar, bu işte görevli olan insanlar, nerede ne olduğunu, ne kadar olduğunu biliyorlar. Ama ben de her Bakanlar Kurulunda sorulduğu zaman çözüm sürecinin olumlu seyrettiğini söylüyorum. Yani gidişat itibariyle. Ama bunun ayrıntılarına girme durumunda değilim. Her gün yazılanları, çizilenleri değerlendirirsek biz yol alamayız. Çünkü her birinde gerçeklik payı vardır, yüzde 1 bile olsa. Ama belki abartı payı vardır, yüzde 80 bile olsa."

-"Zorlu bir süreç"-

Arınç, bu sürecin çok zorlu olduğunu dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu çok zorlu bir süreç. Bu süreç her an bir kırılma tehlikesi geçirebilir. Kırılgan. Çok travmalar yaşadık biz Türkiye'de. Böyle bir şeyin başlangıcında kim bilir kimler neler düşündü, neler hayal etti. 'İşte, şurdan dönülecek, işte şurda iş berbat olacak, işte şurda bombalar tekrar patlayacak, şurada bir karakol baskını olacak'. Üç dört aydır değil, taa 28 Aralık'tan buyana, bunun heyecanını duyan, başta kendimiz ama Türkiye'de binlerce insan var, binlerce grup var, kesim var, toplumun her kesimi var. Biz orada bakıyoruz ki çizgi düz gidiyor. Ha, belki ufak tefek sapmalar olabilir ama açıklanan devam ediyor. Gecikme varsa gecikme telafi edilebilir. Çünkü süreci biz şurada kestik desek bir daha o noktaya dönemeyiz. Tekrar başa döneriz. Allah korusun, o zor günlere döneriz. Oysa Akiller Heyeti'nin raporu bize çok şeyler gösteriyor. Burada 7 bölgenin de bize öz olarak sundukları çok önemli bilgiler var. Herkes bu sürecin başarıya ulaşmasını istiyor. Başarıya ulaşma noktasındaki tespitlerini, önerilerini de yapmışlar. Orada şehit ailelerini, gazi ailelerinin, taa koruculara varıncaya kadar, geçmişte faili meçhul cinayetlerde eşini, çocuklarını kaybetmiş olan insanlara kadar, bu acıyı bizzat yaşamış herkesle görüşmüşler, herkesle görüştüklerinde de ortaya bir sonuç çıkmış. Kimse 'benim başım yandı, herkesin başı yansın' demiyor. 'Şu ateşi söndürün, bir daha insanlar ağlamasınlar, bu sorunu çözün' diye tavsiye ediyorlar. Böyle zor bir işe biz talip olduk. Her şeyimizle taşın altına elimizi koyduk. Baldıran zehiri içme noktasına kadar da Başbakanımızın taahhütleri oldu. Dolayısıyla böyle zorlu bir işte, Cizre'deki olaya bakarak 'bu iş bitmiştir' diyemeyiz. İnsanlar kaçırılıyorlar adli bir vakadır, yakalayacağız, bulacağız, edeceğiz. 'Ama mademki adam kaçırıyorsunuz bu iş bitmiştir' diyemeyiz. Karşı tarafta diyemez. Sabırlı olacağız. Şüphesiz yüzde 40'larla, 50'lerle başlayan süreçte bugün yüzde 70'lik desteğe kavuştuk. İnsanlar şuna şükrediyorlar ve teşekkür ediyorlar, 6 aydan beri bir tek cenaze haberi gelmedi."

Bir baskın, hayata kastın yaşanmadığını anlatan Arınç, bu durumun insanları mutlu ettiğini ve sürece bu gözle bakıldığını söyledi.

Arınç, süreçte bir, iki ve üçüncü aşamalar olduğunun hatırlatılması üzerine, birinci aşamanın eylem yapmamak, ikinci aşamanın silahlı unsurların sınır dışına çıkması, üçüncü aşamanın ise çıktıktan sonra örgütün tasfiye veya eylemsizlikle sivil hayata dönüşü olduğunu hatırlattı.

Arınç, birincisi aşamanın gerçekleştiğini, bir ve ikinci aşamayı aynı kategoriye koyanların ikinci aşamanın bitti diyebileceğini ancak bitmediğini kaydetti. "Bu süreç, içerideki silahlı unsurların tamamen dışarıya çıkmasıdır" diyen Arınç, verilen söz gereği çıkılması gerektiğine işaret etti.

Bu sürecin en büyük başarısının çok süratli bir şekilde sonuçlanması olduğunu vurgulayan Arınç, örgüt içerisinde direnç gösterenler, uzatmaya çalışanlar olabileceğini bildirdi. Arınç, "Eğer Türkiye için verdikleri söz tutulacaksa bundan sonraki sürecin çok hızlanması lazım. Biz de bunu takip ediyoruz" dedi.

-Öcalan'ın durumu

Arınç, törer örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın şartlarının iyileştirilmesi, daha geniş yerlere geçirilmesi gibi talepler olduğu belirtilerek, hükümetin bunlara nasıl baktığının sorulmasına karşılık, bunların spekülatif şeyler olduğunu bildirdi. Arınç, şöyle konuştu: "Bir defa Öcalan bu görüşmeler başladıktan sonra MİT'e hiçbir şekilde talepte bulunmadı. Şu anda da kendi yazdığı mektuplarda veya kendi taraftarlarına gönderdikleri mesajlarda, 'benimle ilgili hiçbir konu gündeme gelmeyecek' diyor. Daha fazla görüşmeyi talep edebilir" diye konuştu.

Hukuk içinde kaldıklarını vurgulayan Arınç, ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum bir insanın infazının ne şekilde yapılacağının kanun ve yönetmeliklerde belli olduğunu söyledi.

Öcalan'ın cezaevinde ilk başta bir süre tek başına kaldığını, ardından yanına bir kaç kişinin gönderildiğini anlatan Arınç, daha sonra istediği bir kitaplık, radyo, televizyon verilmiş olabileceğini bildirdi. Arınç, "Bunlar da infazını iyi halle geçiren mahkumlara tanınan birtakım haklar" diye konuştu.

Arınç, 1-2 yılda bir vukuatı bulunmayan, iyi hali de bilinen hükümlünün bazı taleplerinin karşılanabildiğini belirterek, bunun dışında birinci derece yakınlarının her zaman ziyarete gidebileceğini bildirdi.

Sivillerin ziyaretine ise izin verilmediini dile getiren Arınç, ancak milletvekilleri ziyaret etmek isterse bu konudaki tek yetkilinin de Adalet Bakanlığı olduğuna değindi. Arınç, son gidişlerin Adalet Bakanlığı'nın izni ile yapılan gidişler olduğunu ifade etti.

"Yeni imkanlar, yeni evler, hatta çıktı çıkacak, şöyle olacak, böyle olacak... Adli kontrol mekanizması, şu anda ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum birisi için söz konusu değil. Bunu kendisi konuşmuyor siz niye konuşuyorsunuz kardeşim" diyen Arınç, insanların gayri ciddi ve kafaları karıştırmak için yeni şeyler icat etmeye çalıştığını söyledi.

Arınç, süreci örgütün yönettiği, "hükümet örgüt ne isterse onu yapıyor" gibi bir düşüncü olduğunun hatırlatılması üzerine, "Buna cevap bile vermem. Böyle bir şey kesinlikle yok. Halkımızın istemediği ve kabul etmeyeceği hiçbir şeyi yapmayız. Bunun taahhüdünü yaptık" dedi.

Halktan yüzde 50 destek almış bir siyasi partinin 35 yıllık kronik bir sorunu çözmek istiyorsa bütün sorumluluğu üzerine alıp iktidardan uzaklaşmak pahasına bu işi çözeceğini belirten Arınç, halkın kendilerine güvendiğini dile getirdi. Arınç, şöyle konuştu:

"Halkımız bize şunu söylerse, 'Milli geliri arttırdın, 2 bin dolardan 12 bin dolara çıkardın, havaalanları, yollar, yüksek hızlı trenler, hastaneler, okullar, üniversiteler, her şeyin çok güzel kardeşim. İyi de hala terörü çezemedin'. Biz 11 yıldır bunu düşünüyoruz. Yüzde 50 oy aldıktan sonra hiçbir seçimi düşünmeden, aslında önümüzdeki yıl iki tane önemli seçim var. Acaba halktan oy kaybeder miyiz? Acaba halkın desteğinden mahrum olur muyuz diye, aklımızın ucuna hiçbir şey gelmeden bu işi çözeceğiz. Çünkü zamanı geldi düşüncesiyle başlamışsak herkesin bize teşekkür etmesi, tebrik etmesi ve başarı dilemesi lazım. Biz deli değiliz. Çözülecekse şimdi çözülecek. Çözülemeyecekse hiçbir zaman. Bugüne kadar gelen bütün iktidarlar 'aman bana değmesin, askerle polis ne yapıyorsa yapsın' o havadaydılar. Cesaretle bu işin üzerine gidemediler. Rahmetli Özal biraz düşündü. Karşısına çok büyük engeller çıktı, ondan sonra da bu iş tamamen unutuldu. Özellikle güvenliğin ön plana çıkarıldığı 90'lı yılları yaşadık. Binlerce ölüm, faili meçhul cinayetler, şunlar bunlar, arkasından geldiğimiz nokta mesele daha da büyüdü, daha da keskinleşti, politik bir davranışa büründü. Tamamen karmaşık noktadayken biz elimize aldık. Çözeceğiz, çözmeye çalışacağız bütün iyi niyetimizle. Burada hükümet, MİT vasıtasıyla başlattığı bu sürecin her saniyesini kontrol ediyor. Her dakikasını kontrol ediyor. Biz kiminle çuvala girdiğimizi, tabiri caizse bilmiyor muyuz? Örgütün tabii daha çok sesi çıkacak. Örgütün kendi kontrolünde olan silahlı eylemciler var, gruplar var, militanlar var. Adam öldürmekle, kaçırmakla, her şeyi ateşe vermekle, bu kadar yıldan beri kendi içlerinde yeni bir statü kurmuş olan insanlar var. Bunlara şimdi birisi, 'çekileceksiniz, bundan sonra silah yok, fikir var, siyaset var' diyorsa bunu hemen nasıl kabul edebilirler. Neyin karşılığında kabul edebilirler. Bir, kendi içlerine yönelik mesaj vermeleri lazım, bir de hükümete mesaj vermeleri lazım. BDP'nin işi daha zor. Bir taraftan örgüte mesaj verecek, bir taraftan da hükümete aba altından sopa gösterecek. Her şeyi biraz anlayışla karşılamak lazım."

-Akil İnsanlar Heyeti

"Akil İnsanların kamuoyunda konuşulanlardan farklı olarak önünüze sunduğu, çok istifade edeceğiniz sonuçlar oldu mu?" şeklindeki soruyu Arınç, "Oldu" diye yanıtladı.

Arınç, Akil İnsanlar Heyeti'ne teşekkür ettiğini belirterek, kendi ifadelerinin de önemli olduğunu belirterek, "Biz, kendi hususi hayatımızda bir araya gelecek insanlar değildik. Yan yana duracak insanlar da değildik. Ama bu işin doğru olduğuna inandık ve yapmaya çalıştık" dediklerini söyledi.

Heyet üyelerinin çok kötü şeylerle karşılaştıklarını, buna rağmen yollarından dönmediklerini vurgulayan Arınç, 2 aylık sürecin sonunda rapor hazırladıklarını bildirdi.

Arınç, heyetteki grupların, ne kadar yol katettikleri, yaptıkları toplantıları, ziyaretleri, görüştükleri kişi sayısını, önerilerini raporda paylaştıklarını anlattı.

Karadeniz grubunun raporundan örnekler veren Arınç, Başbakan Erdoğan ile Akil İnsanlar Heyeti'nin toplantısında, iki kişinin mazereti sebebiyle, iki kişinin de bilerek toplantıya katılmadığını belirtti. "Onlara da saygı duymak lazım. 2 aylık bir sürecin sonunda kendilerine göre bir değerlendirme yapmış olabilirler" diyen Arınç, raporlarda ortak olarak çözüm sürecinde yerel medyanın önemine değinildiğini, toplumsal tartışma platformlarına değer vermek gerektiğinin belirtildiğini anlattı. Arınç, çözüm sürecine kamuoyu desteğinin arttığının da raporlarda yer aldığını, şehit yakınları, gazi aileleri ve terör mağdurlarının genel bakışının ise "ben yandım, başkası yanmasın" şeklinde olduğunu, ancak süreçle ilgili yeterli bilgileri bulunmadığından şikayet ettiklerini bildirdi. Arınç, kamuoyunun sürekli bilgilinderilmesi, tüm kesimlere yönelik demokratikleşme dalgası olması, yeni anayasa beklentisi gibi tespitlerin olduğunu kaydetti.

"Ortak öneriler toplumun tamamının buluştuğu öneriler" değerlendirmesi üzerine Arınç, "Bence de öyle" diye konuştu.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.