Cemaatlerin Görevleri…

Cemaat, birlik ve topluluk anlamına gelen bir kavramdır. Özelde bir grubu, genelde ise İslâm ümmetini ifade eder. Zira ümmet-i İslam bir bütün halinde büyük bir cemaattir.

          Ülkemizde, cemaat denilince hemen herkesin bildiği ve anladığı bir âlimin/ ârifin/mürşidin ya da bir hayır öncüsünün etrafında şekillenen dini topluluk anlaşılmaktadır.

           Zihin ve gönül dünyamızda ise “cemaat” kelimesi, Allah rızası için bir araya gelen güzîde bir topluluğu ifade etmektedir.

          Neredeyse İslam tarihi boyunca cemaatler ya da tarikatlar İslam coğrafyasında var olmuştur. Medreseler, dergâhlar, vakıflar ve dernekler yolu ile de müesseseleşmişlerdir. Günümüzde isim olarak tarikat az, cemaat ise çok kullanılmaktadır.

          Cemaat ve tarikatlar, İslam tarihi boyunca İslam’ın tebliğ ve irşadında çok önemli görevler ifa etmişlerdir. Aynı şekilde Anadolu İslâm’ının tarihinde cemaat ve tarikat tipindeki hareketler çok önemli bir yer tutar. Bu dinî hareketlerin Osmanlı tarihi boyunca da Müslümanlar üzerinde etkisi olmuştur.

         Tarihte, tarikatlar gezgin dervişler aracılığı ile Anadolu’nun İslamlaşması sürecinde önemli rol oynamıştır. Tarikatlar, Osmanlı devleti zamanında fetihlere öncülük yapmış ve yeni fethedilen yerlerin İslamlaşmasına da katkıda bulunmuştur. Günümüzde de cemaatler ve tarikatlar hala da önemli ve güzel görevler ifa etmektedirler.

         Ancak önemli hizmetler gördükleri gibi bazen de bazı cemaat yapılarının, zaman zaman farklı yollara saptıkları ya da kötü emellere âlet edildiği de inkâr edilemez bir gerçektir.

         Yakın zaman da yaşadığımız FETÖ darbe kalkışması ve ihaneti bunun en bariz örneğidir. Ki bu FETÖ örgütünün ihaneti yüzünden insanlar cemaat kelimesinden korkar hale geldi, dahası toplum, cemaat kelimesine alerji duyarak nefret edecek hale geldi.

          FETÖ Terör örgütü ile İslam’a ve Müslümanlara vurulan darbe büyük yıkımlara ve hayal kırıklıklarına sebep oldu. Zihinlerde bıraktığı tahribatı onarmak ise yıllar alacaktır.

          Cemaatlerin ya da dini gurupların bu vakadan ders çıkarıp aynı hatalara düşmemeleri gerekir. Muhakkak ders alan cemaatler ve dini guruplar da vardır. Onun için bütün cemaat ve gurupları aynı kefeye koymamak gerekir. Ancak üzülerek ifade edelim ki, ders almayan ya da sorumluluğunun bilincinde olmayan kişi ya da guruplar da söz konusudur.

          Zira toplum yakın zamanda yaşadığı ihanetin travmasını daha atlatamamışken Kutlu Doğum Haftasında Programı iptal edildiği için başka cemaat ya da grubun devlete medyan okuduğunu müşahede ettik. Bir başka cemaat ya da gurubun Kâbe’de birbirine saldırdığını izledik.

          Zaten artık insanlar, FETÖ yüzünden himmet, hizmet, sadaka kavramlarını ağzına alamıyor, başka radikal guruplar yüzünden de Allah, İslam diyemiyor.

          Bütün bu olanların üzerine böyle olaylar da eklenince ister istemez insanlar, inanca, dini guruplara, cemaatlere soğuyor.

            Hatta bu hadiseler insanların korkmasına da sebep oluyor. Dahası Batıda da İslamofobi’ye kaynaklık ediyor ve İslam’ın yanlış anlaşılmasına sebebiyet veriyor. Üzülerek ifade edelim ki bazı kişi ve gurupların yaptığı yüzünden İslam’a yaklaşmak isteyen Batılıları da İslam’dan soğutuyor.

          Bu ve benzeri üzücü hadiseler cemaatlere olan güven ve sempatiyi zayıflattığı gibi İslamofobi gibi Müslümanlara ve İslam dinine karşı sürdürüle gelen ön yargıya da malzeme vermektedir.

         Oysa bu yapıların vazifesi iman hizmeti ve topluma milli ve manevi değerlere sahip maneviyatı yüksek örnek insanlar kazandırmaktır.

          Üzülerek ifade edelim ki hepsini aynı kefeye koymak haksızlık olmakla birlikte bazı cemaatler bu asıl vazifelerini unutarak başka alanlara kaymakta ya da göz dikmektedir. Bu da İslam’a, Müslümanlara, devlete ve iyi niyetli iş ve hizmet yapan diğer cemaat ve guruplara da zarar vermektedir.

          Bu bağlamda yakın zamanda yaşadıklarımız bütün cemaatlere ve dindarlara şu mesajları vermiştir.

—Herkes işini yapmalıdır. Dini gurupların işi irşad ve tebliğidir. Yani yukarıda saydığımız görevlerdir. Dini guruplar, o çerçevede kalarak hizmet yürütülmelidir.

— Bir de herhangi bir cemaate mensup olmadan önce Kur’an-ı ve Sünneti tanımak gerekmektedir. Çünkü özellikle kişilerin dini bilgi eksiklikleri ile bir cemaate mensup olmaları durumunda cemaatteki doğruları ve yanlışları fark edebilmeleri nerdeyse imkansız hale gelmektedir. Bu da istismara açık bir hale gelmek demektir. Onun için bir mürşide ya da gruba mensup olan dindar kesim de, “hocamız” “şeyhimiz” “gavsımız” diyerek aklı, mantığı, ruhu ve nice “akıl etmez misiniz, düşünmez misiniz?”gibi ilahi hitapları bir kenara bırakarak birtakım insanlara veya organizasyonlara körü körüne bağlanmamalıdır.

— “En etkili nasihat örnek olmaktır” der Malcolm X. O halde asıl işleri nasihat etmek olan kişi ve gurupların etkili olabilmesi için hayatın her alanında örnek olma zorunluluğu vardır.

          O halde mürşit de mürit de insanlara örnek olmalıdır. Kıran, döken, değil, onaran tamir eden olmalılar. Kini nefreti değil sevgiyi ve muhabbeti topluma yaymalıdır.

          Kısaca hayatın her alanında kötü değil iyi örnek olunmalıdır.

 

          Selam ve dua ile…

Önceki ve Sonraki Yazılar