Demokrasi için tarihî fırsat...
Yargı reformuyla birlikte toplumsal hayata ilişkin önemli değişiklikler içeren anayasa paketi, Meclis'te görüşülmeye başlandı.
Demokratikleşme adına tarihî bir dönemeç olarak değerlendirilen 30 maddelik reform paketi için milletvekillerini yoğun bir maraton bekliyor. Yasama çalışmaları toplumun farklı kesimlerinden de destek görüyor. Hukukçular başta olmak üzere akademisyenler, gazeteciler ve sivil toplum örgütleri reformun hayata geçirilmesi görüşünde birleşiyor. Eski İstanbul Barosu Başkanı Yücel Sayman, değişikliği, tıkanan yargıya nefes borusu açma mahiyetinde görüyor. Hukukçular Birliği Başkanı Sinan Kılıçkaya, Türkiye'nin demokratikleşme sürecinde kritik bir noktada bulunduğuna işaret ederken, Demokrat Hukukçular Birliği Başkanı Kadir Akbaş, "Meclis'e girmeyeni halk bir daha Parlamento'ya sokmaz." uyarısında bulunuyor. Fatih Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Osman Kaşıkçı, reformu tarihî fırsat, demokratikleşmeye doğru atılmış bir adım olarak değerlendiriyor. Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden Prof. Dr. Hasan Tunç da, "Süreç gerildi ama değişiklik mutlaka yapılmalı." diyor. Alevî Dernekleri Federasyonu Başkanı Metin Tarhan'a göre, olağanüstü rejim döneminde hazırlanmış 12 Eylül Anayasası'nın değişmesiyle insanların kendisini huzur ve barış içinde hissedebileceği bir ortam oluşacak.
Vicdan sahibi herkes 'bu anayasa değişsin' der
Sanat dünyası, özellikle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 'demokratik açılım' toplantıları sonrası siyasi tartışmalara biraz daha duyarlı hale geldi. Gerek açılım gerekse yeni anayasa konusunda onlar da duruşlarını ortaya koyuyor. Özellikle 12 Eylül Anayasası'nın değişmesi gerektiği, neredeyse sanat camiasının ortak görüşü. Bu konuda net tavır koyan isimlerden biri de Yönetmen Ezel Akay. "Vicdan sahibi olan herhangi birisinin 'anayasa değişmesin, olduğu gibi kalsın' demesi mümkün değil." diyen Akay, tartışmaları, 'statüko' ve 'milli irade' kavramları üzerinden değerlendiriyor.
Ona göre anayasanın kökten değişmesi; statükonun, muktedirlerin değişmesi demek. Devletle halk, hukukla toplumsal yaşam arasında devasa farklar bulunduğunu düşünüyor. Bunun en büyük sebebini de mevcut anayasa olarak görüyor. Bu nedenle gücünü kaybetmek istemeyen çevrelerin sivil anayasaya karşı çıktığını savunuyor.
Ezel Akay, 'statüko' ile ilgili ilginç değerlendirmeler yapıyor. Örneğin, devletin bugüne kadar toplumsal yaşamı geriye çeken iktidarların elinde olduğunu dile getiriyor. Buna karşılık toplumun yeni anayasa yönünde bir talebi olduğuna dikkat çekerek asıl meselenin toplumun arzusuyla devletin iktidarı arasındaki bu çelişki olduğuna vurgu yapıyor. "Toplumun baskısı ve arzusu belli bir seviyeye geldi. Hangi parti iktidarda olursa olsun sivil bir anayasaya hayır diyemez." görüşünü savunuyor.
Ünlü yönetmen, darbe anayasasının artık sona yaklaştığı kanaatinde. Herhangi bir hükmünün kalmadığını söylüyor. "Biz burada elimizi ne kadar çabuk tutarız, ona bakmalıyız. Bu anayasa ile bir nesil daha mahvolmasın. Bu anayasadan derhal kurtulmak gerek." vurgusunu yapıyor. Anayasanın değişmesi halinde ülke için psikolojik eşiğin de aşılacağını ifade eden Akay, "12 Eylül'den zarar görmüş herhangi bir siyasetçinin bugün darbe yalakalığı yapması ve gücün halka verilmemesi gerektiğini söylemesi kabul edilemez bir şey." diye konuşuyor.
Sivil anayasa paketinin referanduma gitmesi halinde halkın büyük oranda anayasayı destekleyeceğine inanıyor. 12 Eylül Anayasası'na yüzde 90 oranında 'evet' diyen halkın yeni anayasayı da aynı oranda tasdik etmesini istiyor. "Eğer yüzde 90 çıkarsa nefis olur." diyor. 'Ben sivil anayasaya evet derim, ama AK Parti prestij kazanır' diye hayır demeyi düşünenlere de itirazı var. Bunu 'korkunç bir çelişki' olarak niteliyor. Sözü 'demokratik açılım'a getiren Ezel Akay, bu kadar insani bir önermeye karşı çıkanları anlamakta zorlandığını ifade ediyor. Ünlü yönetmen, son derece ilkel, hayatla ilişkisi kalmamış düşünceleri sürdürenlerin olduğunu ama vicdanda uzlaşma sağlandığı zaman bütün problemlerin ortadan kalkacağını dile getiriyor.
ANAYASA PAKETİNE HER KESİMDEN DESTEK VAR
Anayasa değişikliği için Meclis Genel Kurulu'nda tarihi görüşmeler sürerken sivil toplum, muhalefete düşen görevlerin de altını çiziyor. Özellikle sürecin sekteye uğratılmaması yönünde bir çağrı var. Bütün itirazların Meclis kürsüsünden dile getirilmesi ve sorunların çözüm yerinin Meclis çatısı olduğu vurgulanıyor. Oylamaları boykot edecek muhalefet partilerine de "Meclis'e girmeyeni halk bir daha Parlamento'ya sokmaz." mesajı veriliyor. Bununla ilgili görüşler şöyle:
Alevi Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Av. Metin Tarhan:
Ülkemizin temel ihtiyacı daha çok demokrasidir. İnsanların kendisini rahat ifade edebileceği, huzur ve barış içinde hissedebileceği bir mekanizma demokrasi ile mümkündür. 12 Eylül anayasası bir olağanüstü rejim anayasasıdır. Totaliter bir anlayışın ürünüdür. Toplum olarak süreci destekliyoruz.
MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan:
Paketin tartışılmasıyla ilgili herkes fikirlerini söylemeli ancak bunun memleket yararına olan bir değişiklik olduğu da unutulmamalı. Herkesin şapkasını önüne koyup ülkenin gelişmesine engel olan hususları düşünmesi lazım. İş çevreleri yapılacak yatırımlarla ilgili adil bir yargılama sisteminin olduğundan emin olmak istiyor. Yurtdışından yatırım bekliyorsak eğer, adalet mekanizmasını kurmalıyız.
Fatih Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Osman Kaşıkçı:
Bu tarihi bir fırsattır. AK Parti böyle bir hamle yaptı, geri çekilmesi doğru olmaz. Uzlaşma arayışları çok denendi ama tekrardan arayışa girmek çok zor. 2007'de anayasayı değiştirme yoluna gitti ama geri çekildi. Bu hamleden de geri çekilirse AK Parti'ye güven sarsılır. Hukuka da güven sarsılır. Toplumda uzlaşı var, talep var. Hükümet cesur davranmalı.
KTÜ Hukuk Bilimleri Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yusuf Şevki Hakyemez:
Değişiklik paketine hayır demek, karşı çıkmak olarak görülür ve millet tarafından yıpratıcı olarak değerlendirilir. Muhalefet partisine mensup bir milletvekili olsam taslakta eleştirdiğim noktaları yüksek sesle dillendiririm. Milletvekilleri kendilerine verilen hakları sadece bu değişikliği engelleme amaçlı kullanırlarsa süreç uzar. Öneriler yapıcı olmalı.
TOBB Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Üzülmez:
Anayasa değişikliğini sonuna kadar destekliyoruz. Tam demokrasi olmadan sermayenin tam özgürlüğü olması mümkün değil. Darbe anayasası ile bunlar olmaz. Ben başkan olana kadar beş seçimden geçiyorum. HSYK'da da seçim kolay olmamalı. Her türlü şeffaflık sağlanmalı.
Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Galip Ensarioğlu: Toplumun talebi topyekün bir anayasa değişikliği. Bu Anayasa yürürlükte olduğu sürece Türkiye demokratikleşmez. Bütün bunlarla birlikte tek bir madde değişikliği bile Türkiye demokrasisi ve ekonomisi için önemli bir kazanım.
Demokrat Hukukçular Birliği Başkanı Kadir Akbaş:
İnsanlar artık askerin vesayeti olmadan da bir anayasa değişikliğinin olabileceğini gördü. Partilerin bu aşamada bu değişikliğe muhalif bile olsalar bunu Meclis'te dile getirmeleri gerekir. Millet, Meclis'i boykot edenleri bir daha Meclis'e sokmuyor. Reform paketine karşı dahi olunsa bunun muhalefeti Meclis çatısı altında yapılmalı.
Eski İstanbul Barosu Başkanı Yücel Sayman:
Bu değişiklik tıkanan yargıya nefes borusu açma mahiyetindedir. Değişikliklere reform diyemeyiz ancak mevcut durumdan daha ileriye götürecek adımlardır. Devletin demokratik bir yapıya kavuşması için anayasanın tümden değişmesi gerekiyor.
Eski DSP Genel Sekreteri Gülay:
Bu fırsat kaçmasın DSP'li 6 milletvekilinin oylamaya katılmayacağı açıklanırken, rahatsızlığı döneminde Bülent Ecevit'e vekalet eden önemli bir isimden uyarı geldi. Eski DSP Genel Sekreteri Hasan Gülay, "Meclis'in içinde ya da dışında tüm partilerin değişikliğe kesinlikle destek vermesi gerekir. Bu dönemeç fırsata çevrilmeli." dedi. Zaman
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.