Dr. Kaplan: Dijital ekranlar çocuk gelişiminde ciddi risk taşıyor
İSTANBUL (AA) - Biruni Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenliği Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Şeyma Bastırmacı Kaplan, çocukların nörolojik, sosyal ve duygusal gelişimi açısından en hızlı ve hassas evrelerinden 0-2 yaş arasında "sıfır ekran politikasının" kritik önem taşıdığını belirtti.
Üniversiteden yapılan açıklamaya göre, bebeklikten itibaren dijital ekranlara yoğun biçimde maruz kalan çocuklarda, dil gelişimi, dikkat süresi ve sosyal etkileşim becerileri gibi temel alanlarda olumsuz etkiler gözlemleniyor.
Açıklamada görüşlerine yer verilen Şeyma Bastırmacı Kaplan, 0-6 yaşın çocukların nörolojik gelişimi açısından "altın çağ" olduğuna, ailelerin, bu dönemde ekran maruziyetine karşı dikkatli olması gerektiğine değindi.
Dijital ekranların, çok yönlü ve etkileşimli deneyimlerin yerini tutamayacağını, dil gelişimi, sosyal iletişim ve beyin bağlantıları açısından ciddi bir risk oluşturacağına dikkati çeken Kaplan, "0-2 yaş arası için sıfır ekran politikası çok önemli. Bu dönem, çocuğun hem nörolojik hem de sosyal ve duygusal gelişimi açısından en hızlı ve hassas gelişim evrelerinden biri." ifadelerini kullandı.
Kaplan, erken çocukluk döneminde, öğrenmenin temelinde etkileşim ve deneyimin yer aldığını, ekranların, çocukların dünyayı pasif biçimde algılamasına neden olan, tek yönlü uyarana dayalı araçlar olduğunu ve bu özelliği nedeniyle beyinde nöral bağlantılar oluşumunun pekişmesi için gereken çok yönlü, etkileşimli deneyimlerin yerini tutamayacağını aktardı.
Özellikle ilk 6 yaşta, oyun temelli ve etkileşimli eğitimin hayati derecede önemde olduğunu vurgulayan Kaplan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Erken çocukluk dönemi, tüm duyu organlarının aktif biçimde kullanılması gereken bir keşif dönemi. Bu süreci doğal bir şekilde destekleyen oyun, çocuğun düşüncesini, duygusunu ve deneyimini dışa vurduğu alan. Planlı oyun ortamlarında çocuk problem çözer, hayal eder, strateji geliştirir. Yani oyun, akademik bilginin ötesinde yaşam becerilerinin temelini atar."
- Zengin, etkileşimli ve destekleyici bir çevre
Kaplan, doğumdan itibaren çocuk beyninin olağanüstü bir potansiyele sahip olduğunu belirterek, "Doğduğumuzda milyarlarca nöronumuz bulunur ancak bağlantılar, tekrar eden olumlu yaşantılarla güçlenir, zenginleşir ve kalıcı hale gelir. İşte bu nedenle 0-6 yaş arası dönem, sinaptik gelişim açısından altın çağdır. Çocuk ne kadar zengin, etkileşimli ve destekleyici bir çevrede büyürse, beynin öğrenmeyle, dikkatle, hafızayla ve duygularla ilgili bölgelerinde o kadar sağlam ve etkili bağlantılar kurulur." değerlendirmesini yaptı.
Dijital içeriklerin çocukların kişilik ve değer gelişimini etkileyebileceğini vurgulayan Kaplan, şunları kaydetti:
"Çocuklar yalnızca gerçek hayattaki bireylerin değil, ekranda gördükleri karakterlerin tutum, davranış ve değer sistemlerini de gözlemleyerek içselleştirir. Şiddet, öfke, kibir gibi olumsuz örüntüler, çocuklar tarafından sorgulanmaksızın model alınabilir ve zamanla normalleştirilebilir. Çocukların ekranla ilişkisinde ebeveynlerin rehberliği, hayati derecede önemli. Yaşa uygun ve sınırlı süreyle kullanım, içeriğin önceden değerlendirilmesi, ebeveynle izleme ve etkileşimli öğrenme, temel ilkeler olarak kabul edilir. Bu tür etkileşimli yaklaşımlar sayesinde ekran, yalnızca bir eğlence ya da oyalama aracı olmaktan çıkıp, ebeveyn rehberliğinde yapılandırılmış bir öğrenme aracına dönüşebilir."
Kaplan, erken çocukluk eğitimine yapılacak yatırımın bireyselin yanı sıra toplumsal fayda sağlayacağını, erken yaşta verilen nitelikli eğitimin, çocuğun tüm yaşamını etkileyebileceğini belirtti.
Özgüveni yüksek, yaratıcı, problem çözebilen bireyler yetiştirmenin temelinin küçük yaşlarda atılacağını kaydeden Kaplan, bu nedenle erken çocukluk eğitiminin yalnızca pedagojik değil, aynı zamanda nörobiyolojik, toplumsal ve etik bir sorumluluk olduğunu aktardı.
Kaynak:AA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.