Erdoğan: Biz o aldıran zehrini içeriz

Erdoğan: Biz o aldıran zehrini içeriz
Başbakan Erdoğan, 'Biz çözüm için bu yola baş koyduk. Baldıran zehrini içmekse, biz o baldıran zehrini içeriz...' dedi.İşte Başbakan Erdoğan'ın konuşmasından...


Başbakan Erdoğan, 'Biz çözüm için bu yola baş koyduk. Baldıran zehrini içmekse, biz o baldıran zehrini içeriz...' dedi.

İşte Başbakan Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, ''Çözüm süreci içinde BDP'li milletvekillerine Adalet Bakanlığımız İmralı için izin veriyorsa, tek sebebi, bu yolda bir adım atılabilir mi? Biz çözüm için her yola başvururuz. Baldıran zehri içmekse, biz o baldıran zehrini de içeriz. Yeter ki bu ülkeye huzur gelsin, refah gelsin'' ifadelerini kullandı.

BUYUR TUNCELi?YE GİT?

Mardin'in Kızıltepe ilçesindeki toplu açılış töreninde, Midyat'ta kullandığı bazı ifadelerin CHP ve MHP tarafından iki hafta boyunca yoğun şekilde istismar edilmek istendiğini belirten Erdoğan, ''Benim Mardin Midyat'ta, Kızıltepe'de kullandığım ifadeler aynen şu şekilde: 'Bu süreçte kimse bizim karşımıza Kürtlük'le de Türklük'le de çıkmasın. Biz her türlü milliyetçiliği ayaklarının altına almış bir iktidarız.' CHP Genel Başkanı, MHP Genel Başkanı ile onların yardımcıları, milletvekilleri, çok yoğun bir istismar faaliyetine başladılar'' dedi.

Erdoğan, şöyle devam etti:

''CHP Genel Başkanı çıktı, 'Bu sözleri Rize'de söyleyemezsin' dedi. Biz konuştuğumuz yere, kişiye, saate göre dil kullanan bir iktidar, bir siyasi parti hiç olmadık. Hiçbir zaman da olmayız. CHP Genel Başkanı, farklı yerlerde farklı şeyler söyleyen birini arıyorsa, gitsin önce aynaya baksın. CHP Genel Başkanı sabah başka, akşam başka, farklı farklı konuşan birini arıyorsa gitsin önce aynaya baksın.

'CHP Genel Başkanlığına kesinlikle aday olmayacağım' dedi, ertesi gün adaylığını açıkladı. O günden beri, 3 yıldır sabah söylediğini öğlen, öğlen söylediğini ikindi, ikindi söylediğini akşam bizzat kendisi yalanlıyor. Gömlek meselesi, havuzlu villa meselesi, resepsiyon, çarşaf liste, tutuklu milletvekilleri... Daha ne ararsanız. Açılım konusu dahil. Onun için de namı maruz.

Ankara'da, İzmir'de salladığı bayrağımızı, gidip Hakkari'de sallayamayan, buna yüreği yetmeyen biri, çıkıp da bizi farklı yerlerde, farklı konuşmakla itham edemez. Sabah akşam vatanı, bayrağı, Cumhuriyeti istismar edeceksin, Genel Başkanı olduğun CHP'yi 'Atatürk'ün kurduğu parti' diye tanıtacaksın, sonra da Hakkari'de bir tek Türk bayrağı olmadan miting yapacaksın. Doğuda ayrı, batıda ayrı konuşmak, CHP Genel Başkanı'na mahsustur. AK Parti bugün yüzde 50 oy oranına ulaştıysa, Türkiye'de her iki seçmenden birinin oyunu aldıysa, doğuda söylediğini batıda, kuzeyde söylediğini güneyde söylediği için almıştır. Biz 780 bin kilometrekarede aynı dille konuşuruz. O dil birilerinin dili değil, o dil 76 milyonun dilidir, milletin dilidir.

Meclis kürsüsünde bir milletvekilleri çıktı aleni olarak ırkçılık yaptı. Buna önce tepki gösteriyormuş gibi yaptı ama şu anda bu ırkçı milletvekili ile aynı çizgiye geldi, aynı düzeye indi, aynı şeyleri söylemeye başladı.

Bir başka milletvekili Meclis kürsüsünde ağzından çıkanı kendi kulağı duymadığı gibi, kendi grubu da duymuyor ama millet duyuyor. Kendi içinde bu tür haddini bilmez, kendini bilmez, ceddini bilmez tipleri barındıran bir Genel Başkan'dan bir şey olmaz. Bizim, Mardin'de söylediğimizi Rize'de söyleyemeyeceğimizi iddia eden Kılıçdaroğlu, eğer cesaretin varsa o İzmir milletvekilini yanına alsın gitsin o düşünceleri Tunceli'de, kendi memleketinde dile getirsin.

Biz Mardin'de söylediğimizi İstanbul'da söyledik, Ankara'da söylüyoruz, yakında Rize'ye gideceğim, iyi takip etsin beni Rize'de de söyleyeceğim. Çünkü biz bugüne kadar 81 vilayetin 81'inde milletin diliyle konuştuk ve doğruyu, hakkı cesaretle savunduk. Biz İzmir mitingimizi nasıl ay yıldızlı bayrağın gölgesinde yaparsak, gider Hakkari'de de mitingimizi aynı bayrağın gölgesinde yaptık, yaparız.''

Kılıçdaroğlu'na, ''hodri meydan'' diyen Erdoğan, ''Buyur Tunceli'ye git, televizyon programında söylediğin millet tanımını Tunceli'ye yap, seni o zaman görelim'' dedi.

Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun, kendi partisinin milletvekilinin, Meclis'te Dersim konusunda yaptığı konuşmaya karşı, kendisinin de Dersimli olmasına rağmen bir tavır koyamadığını ifade ederek, ''Koyamaz da... İrade işi. 'Milliyetçilik ve ulusalcılık aynı şeylerdir' diyor. Biri eski dildeymiş biri yeni dildeymiş... Sevsinler seni'' diye konuştu.

O BALDIRAN ZEHRİNİ DE İÇERİZ

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayip Erdoğan, ''Çözüm için bu noktada her yola başvururuz. Baldıran zehri içmekse biz o baldıran zehrini de içeriz. Yeter ki bu ülkeye huzur, refah gelsin'' dedi.

Partisinin TBMM Grup toplantısında konuşan Erdoğan, ''Sabah akşam hakaret ederek, öfke nöbetlerinde kendini kaybederek kardeşliği değil öfkeyi, nefreti büyüterek milliyetçi olunmaz. Millete hizmete ederek milliyetçi olunur. İşte şimdi de milliyetçiliğimizin gereğini yerine getiriyor, bu ülkede kardeşliği tesis etmenin, kardeşliği yüceltmenin mücadelesini veriyoruz'' diye konuştu.

Erdoğan, terör meselesiyle ilgili MHP'nin hakaret etmek, vurmak ve kırmak dışında tek bir cümle kurmadığını, tek bir öneri getirmediğini belirterek, ''Terör meselesi konusunda CHP yalpalamaktan, çark etmekten, istismardan başka ortaya hiçbir şey koyamadı'' dedi.

CHP Genel Başkanı'nın bir ara ön almak, gündem belirlemek için yola çıktığını, kendilerinden ve MHP'den randevu istediğini anlatan Erdoğan, kendileriyle görüştüğünü hatırlatarak, şunları söyledi:

''Üç arkadaşıyla beraber geldiler, ben de üç arkadaşımla kendilerini karşıladım. Oturduk konuştuk. 'MHP ne diyor' dedim. Randevu vermedi. 'Vermesin' dedim, gelin ikimizin oyu bırakın yasa çıkarmayı, birlikte anayasayı bile değiştirebiliriz. Arkadaşlarımıza hemen görevi verelim; çalışmaya başlasınlar, hazırlıklarını yapsınlar, bize getirsinler, ondan sonra oturalım, değerlendirmelerimizi yapalım, atılması gereken adımları atalım.' Hemen gelen arkadaşlardan biri dedi ki 'Hemen olmaz, burada hiç olmazsa 2-3 ay gerekir' dedi. Şu an o, 2-3 ay çok geride kaldı. Fakat hala genel başkanları diyor ki 'bu işin çözüm yeri Meclis'tir' diyor. Tamam sen bizi ziyarete geldin. Boşu boşuna mı geldin? Bu turistik ziyaret olur, bunun bir anlamı olmaz. Demek ki 'dostlar alışverişte görsün' diye geldin. Ama dostlar da bunu artık biliyor. Çünkü biz de bunu anlatıyoruz, anlatacağız. Eğer samimiysen, eğer dürüstsen üç arkadaşını, üç arkadaşımla birlikte oturtalım, çalışsınlar, konuşsunlar, ne yapılabilir görelim. Hala o adım meydanda yok, cevap veremiyorlar, veremezler, çünkü bu konuyla ilgili hazırlıkları yok. Bu konuyla ilgili altyapıları yok. Çünkü bu konuyla ilgili partilerinin içinde bir kararlılık yok.''

HEM CHP HEM DE MHP?YE RAĞMEN

CHP Genel Başkanı'nın, ''Bir tek şehit gelirse, sorumlusu Recep Tayyip Erdoğan'dır'' dediğini ifade eden Erdoğan, ''Adeta 'şehit gelsin de Başbakan'a saldırayım' diye ellerini ovuşturuyor. Biz bu ülkede kardeşliği tesis edeceğiz. Hem CHP'ye hem de MHP'ye rağmen bu kardeşliği tesis edeceğiz'' dedi.

Söyleye söyleye Sivas'ın ötesine gitmelerini sağladıklarını kaydeden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''İşte CHP birkaç kere gitti. MHP de zannediyorum bir iki vilayetimize gitti. Ama hala gidemiyorlar. Çünkü gitmek gönül işi, yürek işi... Varsa bu gönlün, yüreğin gidersin, yoksa gidemezsin. Ama biz gideriz. Her zaman söylediğimiz gibi uzun ince bir yoldayız, gidiyoruz gündüz gece ve gideceğiz gündüz gece. CHP, MHP, BDP bugüne kadar kanın durması için inisiyatif almadılar, sorumluluk üstlenmediler. Eğer bundan sonra da sorumluluktan kaçarlarsa, her damla akan kan onların eline, yüzüne bulaşacaktır. Ama biz onların bu duruşlarına rağmen kanı durdurmak için çırpınacağız. Onlar 'şehit cenazesi gelsin istismar edelim' diye ellerini ovuştururken, biz tek bir gencimizin dahi burnu kanamasın diye çırpınmaya devam edeceğiz.''

İMRALI ZİYARETİ

Millete seslenmek istediğini belirten Erdoğan, ''Eğer bugün çözüm süreci içinde BDP'li milletvekillerine İmralı'ya gitmeleri noktasında Adalet Bakanlığımız eğer izin veriyorsa, müsaade ediyorsa bunun tek nedeni, tek sebebi, işte acaba bu yolda bir adım atılabilir mi? MHP bunu da istismar ediyor. Biz çözüm için bu noktada her yola başvururuz. Kayseri'de ifade ettim; Baldıran zehri içmekse, biz o baldıran zehrini de içeriz yeter ki bu ülkeye huzur gelsin, refah gelsin'' dedi.

Sözleri salonda bulunan partililer tarafından slogan ve zılgıtlarla kesilen Erdoğan, ''Aziz milletimden rica ediyorum; bir defa biz milletimize güveniyoruz. Milletimiz bize güvensin. Biz bu ülkede AK Parti olarak etnik yapılar üzerinden herhangi bir ayrıma müsaade etmeyecek tek partiyiz. Tek parti olduğumuz içindir ki 78 vilayetten biz milletvekili çıkardık, diğer vilayetlerden de belediye başkanlığı ve il genel belediye meclisi üyelikleri aldık. Bu ne demektir? 81 vilayetin 81'i de AK Parti'yi kucaklıyor. Çünkü biz milletimizi kucaklıyoruz'' diye konuştu.

ASLA PRİM VERMEYİN

Erdoğan, milliyet kavramı üzerinden istismar yapan partilere prim verilmemesini isteyerek, ''Türk benim ne kadar kardeşimse Kürt de benim o kadar kardeşimdir. Laz da benim o kadar kardeşimdir, Çerkezi, Gürcüsü, Abhazası, Romanı, Pomakı... Onlar da benim o kadar kardeşimdir. Çünkü biz yaratılanı yaratandan ötürü seviyoruz' dedi.

''Sizin hassas değerlerinizi istismar eden bu çıkarcıların istismarına asla prim vermeyin'' diyen Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

''Kanın durması için hiç bir sorumluluk almayan bu fırsatçıları tezgahına da asla gelmeyin. Biz Allah'ın izniyle, milletimizin hayır duasıyla, milletin başını öne eğecek, milletimizi mahcup edecek hiç bir adım atmayız. Şehitlerimizin kemiklerini sızlatacak, hiç bir girişimin içinde olmayız. Savaş kolay, barış ise zordur. Biz zora talibiz. Bu süreçte ne acıdır ki siyasi partilerden, medyadan, sanatçılardan, bu ülkenin aydınlarından yeterli desteği alamadık ama almayı bekliyoruz. Temenni ederim ki alırız.

Bir milliyetçilik konusu bu kadar istismar ediliyorsa, milliyetçilik kavramı kardeşlerin birbirine doğrulttuğu silah haline getiriliyorsa, buna hiç kimse sesini çıkarmıyorsa, bundan hiç kimsenin şikayet etme hakkı da olmaz. Ama milletimizin bizimle birlikte olduğunu biliyoruz, milletimizin bize hayır dualarını eksik etmediğini biliyoruz. 80'li, 90'lı, 100'lü büyüklerimizin nasıl dualar ettiğini gördük, biliyoruz. Çünkü niyet hayırdır, inşallah akıbet de hayır olacaktır. Buna yürekten inanıyor, bu inançla, kararlılıkla yürüyoruz.''

MİLLİ BANKAMIZIN İÇİNİ BOŞALTTILAR

Başbakan Erdoğan, ''milliyetçiyim'' diyenlerin ülkeyi borçlandırdığını, milli banka olan Merkez Bankası'nın içini boşalttıklarını söyledi.

Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Erdoğan, özetle ''milliyetçilik'' anlayışlarına değindi.

''2002 yılı sonunda, güya milliyetçi olan partinin de içinde bulunduğu koalisyon, Türkiye'yi bize 230 milyar dolar milli gelirle devretti'' diyen Erdoğan, bunu 10 yılda 3 kattan fazla artırdıklarını, şu an 742 milyar dolara yükseldiğini anlattı. Erdoğan, ''İşte bizim milliyetçilik anlayışımız budur'' dedi.

Erdoğan, ''milliyetçiyim'' diyenlerin, kendilerine 36 milyar dolar ihracat devrettiğini, 10 yılda bunu 4 kattan fazla arttırdıklarını, şu anda ihracatın 152,5 milyar dolara yükseldiğini kaydetti. ''Bizim milliyetçilik anlayışımız budur'' diyen Erdoğan, ''milliyetçiyim'' diyenlerin borçlandıklarını, kendilerine 23,5 milyar dolar IMF'ye borç devrettiğini söyledi.

''(Milliyetçiyim) diyenler yaptı bunu'' ifadesini kullanan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Biz onların yaptığı bu borcu 10 yılda ödedik. Şu anda 400 milyon dolar borcumuz var. Şimdi Mayıs ayında 400 milyonu da ödüyoruz ve böylece IMF ile bizim alacak vereciğimiz bitiyor. Şimdi IMF bizden borç istiyor ve kendileriyle teknik anlaşmalar yapılabilirse kendilerine 5 milyar dolar borç veren ülke durumuna geliyoruz.

Onlar 'milliyetçiyiz' dediler, milli bankamızın içini boşalttılar. Merkez Bankamızın döviz rezervi bize devredildiğinde 27,5 milyar dolardı. Bu bizim milli bankamız. Ziraat da milli bankamız, ama hepsinin üstünde Merkez Bankamız. Şu anda Merkez Bankamızın döviz rezervi 125 milyar dolar oldu. 27,5 milyar dolardan 125 milyar dolara. Eğer bir güç varsa ortada, işte o buralardan geliyor. Bizim milliyetçiliğimiz bu. 'Milliyetçiyiz' dediler, soruyorum size Allah aşkına, 'zorunlu tasarruf' adı altında işçimizin, memurumuzun parasını kaynağından kesmek suretiyle, göreve geldiğimizde bir de baktık işçiye, memura 13,5 katrilyon borç var. Devletin işçisine, memuruna olan borcu. Peki bu borcu kim ödedi? işte geldik oturduk masaya, dedik ki; 'devlet milletine borçlu olamaz.' Bu 13,5 katrilyonun tamamını ödedik ve bu işi bitirdik.

Bitmedi, 'Konut Edindirme Yardımı' adı altında aynı şekilde, zavallı işçiye, memura 'sana ev vereceğiz, bilmem ne yapacağız' dediler, onları da yine kaynağından kestiler. Ne kadar borç; o da yine 3,5 katrilyon...Şu ana kadar bize evrakı ibraz edilen bu, bunları ödedik biz, geldikçe yine ödemeye devam ediyoruz. ''
''Ecdadımızın ulaştığı her yere biz de ulaştık''

Erdoğan, ''Milliyetçiyiz'' diyenlerin bankaları batırdıklarını vurgulayarak, milletin sırtına 231 milyarlık fatura yüklediklerini, bunu da kendilerinin ödediğini söyledi. Erdoğan, ''Bunları hep bu iktidar şu 10 yıl içinde ödedi, ödüyor. Bugün 'milliyetçiyiz' diyenler, milliyetçiliği istismar edenler, bundan sadece 10 yıl önce kamu bankalarını 16 milyar lira zararla bize devrettiler. Ne dediler? Sayın Bahçeli bunun cevabını ver. Adamların da versin, ama dürüst olarak versin. Dürüst olmayan ifadelerle değil. Bak biz resmi rakamlarla konuşuyoruz. Kamu bankalarını, o zaman 'görev zararı' diye milleti aldatıyorlardı. O günün gazetelerine bakın görürsünüz. Ama şu anda biz o kamu bankalarını aldık, kara geçirdik. Bizim milliyetçilik anlayışımız budur'' diye konuştu.

Türkiye'yi; kendi insansız hava aracını, Altay tankını, roketlerini, savaş gemisini ve savaş helikopterini üreten ülke konumuna yükselttiklerini anlatan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Kendi imalatımız olan Göktürk uydusunu uzaya fırlattık. Bizim milliyetçilik anlayışımız budur. Bununla da kalmadık. Uzaya Göktürk uydusunu gönderirken, ta Moğolistan'da, Karakurum'dan Göktürk yazıtlarının olduğu o anıtlara varıncaya kadar 42,5 kilometrelik adeta sahra türü bir çölde gittim gördüm, baktım ve dedim ki 'Biz burayı yapacağız.' Oraya 42,5 kilometrelik asfalt yolu yaptık. Oranın açılışını da Gümrük ve Ticaret Bakanım, MHP'li Grup Başkanvekili veya Genel Başkan Yardımcısı idi bilemiyorum, bir beyefendi ile beraber gidip açılışını yaptılar. Bu gerçekleri de görün. Bizim milliyetçilik anlayışımız işte budur. Biz sadece 780 bin kilometrekarenin içerisinde kalmadık. Ecdadımızın ulaştığı her yere biz de ulaştık. Bosna'da Drina Köprüsü'ne biz gittik, Filistin'de Osmanlı belgelerine, Güney Kore Pusan'da, El Fetih Camisi'ne, Karadağ'da Osman Ağa Camisi'ne, Kosova'da Fatih Camisi'ne, Prizren'de Sinan Paşa Camisi'ne, Zigetvar'da Kanuni'nin mezarına sahip çıkan, onları hatırlayan, onları yeniden dünyaya kazandıran biz olduk. Gana'da okul inşa ettik, Myanmar'da şehitliğimize sahip çıktık, Moğolistan'da Dukha Türkleri'ni bulup el uzattık. Senegal'da tıbbi merkez, Lübnan'da hastane, Taşkent'te sağlık merkezi açtık. Bizim milliyetçilikten anladığımız işte budur.''

ELALEME REZİL OLDUK

Kendilerinden önceki iktidarda DSP-MHP-ANAP koalisyonunun bulunduğunu hatırlatan Erdoğan, ''Ya akşam yatıyordunuz sabah kalkıyordunuz, birin yanına sıfır koyuyordunuz be... Paramızı rezil ettiniz. Elaleme rezil olduk. Altı sıfırla biz adeta rekor peşinde koşuyorduk. Paramızın kıymeti harbiyesi var mıydı? Yoktu. Ne yapalım, maaşı aldığımız zaman hep beraber millet nereye gidiyordu, döviz bürolarına. Oradan dolar alacak, parasının değerini koruyacak. Böyleydik değil mi? Hatırlayın o günleri. Hafızayı beşer nisyan ile malul'' dedi.

Erdoğan, 'altı sıfırı atacağız' dediklerinde birilerinin köşelerinde yazı yazdığını, şimdi bunların hepsinin ulusalcı olduğunu belirterek, ''(Taksim meydanında eşek gibi anırırım) dedi. Herhalde eşek gibi anırmasını bilmediği için çıkamadı. Böyle bir durum var. Şu anda bizim paramız uluslararası paralar karşısında bir değer ifade ediyor. Biz şu anda birçok ülkeyle artık kendi paramızla alış veriş yapar hale geldik. Türkiye Cumhuriyeti pasaportunun itibarını iade ettik. Böyle bir noktadaydık. Ay Yıldızlı bayrağımızı artık dünyanın her yerinde gururla dalgalandırır hale geldik. Bizim milliyetçilik anlayışımız budur'' diye konuştu.

10 AYRI BÖLGEDEN KAFATASLARINI TOPLAMIŞLAR


AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayip Erdoğan, ''Biz, 'Milliyetçilik ayaklarımızın altındadır' derken, elbette ki kucaklayıcı bir milliyetçiliği değil, etnik kökene, ırka, kabileye, kibre, kafatasçılığına, aşağılamaya dayalı bir milliyetçiliği kastediyoruz'' dedi.

Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, siyasi tarihleri boyunca en sık kullandıkları kavramın ''millet'' kavramı olduğunu, ancak bu kavramla hiçbir zaman bir etnik grubu, bölgeyi, kavmi, kabileyi kastetmediklerini söyledi. Erdoğan, ''Afyonkarahisar'dan yola çıkarken üç şey dedik. Bir, 'etnik milliyetçiliğe karşıyız' dedik. İki, 'bölgesel milliyetçiliğe karşıyız' dedik. Üç, 'dinsel milliyetçiliğe karşıyız' dedik. 12 yıl önce bunu söyledik. Bugün de söylüyoruz, yarın da söyleyeceğiz. Çünkü biz, en geniş manada bunların istişaresini yaparak, değerler silsilesi içinden aldığımız ilhamla bu kararı aldık'' diye konuştu.

''Millet'' ve ''milliyetçilik'' kavramlarını hiçbir zaman ırkların, kafataslarının üstünlüğü olarak kullanmadıklarını belirten Erdoğan, ''Haşa, böyle bir şey de yapmayız. Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde yaşayanlar, millet kavramına nasıl bakıyorlarsa, AK Parti olarak biz de aynen öyle bakarız. Tarihimiz boyunca millet kavramına nasıl bakıldıysa, ecdadımız millet kavramıyla neyi kastettiyse biz de öyle bakıyor, onu o şekilde kastediyoruz'' dedi.

Erdoğan, baskı tarihi 1940 olan ve İstanbul'da Maarif Matbaası'nda basılan Türk Antropoloji Enstitüsü Tarihçesi'ni göstererek, şöyle devam etti:

''Kitabın, 5. sayfasında bir resim var. Enstitünün bir laboratuvarının bir resmi. Raflarda yüzlerce kafatası var. İncelenmiş ya da incelenmeyi bekliyor. 10. sayfada başka bir odanın resmi var. Aynı şekilde raflarda yüzlerce kafatası var. Bu kafataslarını öyle enteresan almışlar ki. 'Trakya mıntıkasından şu kadar, Bursa, Bilecik mıntıkasından şu kadar, Çanakkale, Balıkesir, Manisa mıntıkasından şu kadar, Ege'den şu kadar, Eskişehir, Afyon, Burdur şu kadar.' Yani 10 ayrı bölgeden bu kafataslarını toplamışlar. İşin enteresan olan boyutu, kadın ve erkekler üzerinde ölçümler yapılıyor. 'Olur mu öyle şey' demeyin. İşte vesika burada. İfade şu: Türk kafalarının zaviye kıymetleri üzerine tetkikler. Kitabın 53. sayfasında bir başka resim. Yine raflarda kafatasları. Şimdi soruyorum: Bizim millet tarifimiz bu olabilir mi?

Bununla ilgili daha ilginç bir şey var. 'Türk Antropoloji Enstitüsü, tarihinde iki kıymetli vesika' diye geçer ve burada, Türkiye Cumhuriyeti Riyaseti olarak geçiyor. Gerek Reisi Cumhur olarak, o zaman Gazi Mustafa Kemal ve aynı şekilde İsmet Paşa'nın da o zaman altında Başkomutan olarak imzası var. İşin organizatörü durumunda olan İstanbul Darülfunun Emiri Doktor Nurettin Ali Beyfendi'ye bununla ilgili tebrik yazıları yazılmış ve bu kitapçıkta da Şevket Aziz Kansu'nun Türk Antropoloji Enstitüsü tarihçesidir. Ve burada da hepsi A'dan Z'ye yerini alıyor.


Şimdi soruyorum: Bu insani midir bu vicdani midir? Bunun, bizim dinimizde, inanç dünyamızda, ruh dünyamızda yeri olabilir mi? Şeytan kendisinin ateşten, insanın ise topraktan yaratıldığını söylemiş, kibirlenmiş ve isyan etmiştir. Kendi ırkının, soyunun, diğerlerinden üstün olduğunu iddia eden, hiç tartışmasız, şeytanın izindedir. Özellikle MHP seçmeni kardeşlerime sesleniyorum. Burada özellikle BDP'nin peşine takılmış olan seçmen kardeşlerime de sesleniyorum. Aynı zamanda, CHP seçmeni kardeşlerime, bu vesileyle 76 milyonun tamamına sesleniyorum: 'Rabbim, sizi boylar halinde, kabileler halinde yarattı. Ta ki tanışasınız diye' buyuruyor. Ardından devam ediyor, 'Allah katında üstünlük takvadadır, yani Allah'a yakın olmak, ondan sakınmadadır.' 'Şu ırk, şu ırka üstündür' demiyor. 'Şu kabile, şu kabileye üstündür' demiyor. 'Hepiniz çamurdansınız, biz tanışasınız diye sizi farklı yarattık' diyor. Aynı şekilde, sevgililer sevgilisi Peygamberimiz, Veda Hutbesi'nde, 'Arabın Aceme, Acemin Araba üstünlüğü yoktur' diyor.

Türk, Türk kültürüyle elbette ki varlığını sürdürecek. Kürt, kendi kültürüyle, Arap, Laz, Çerkez, Boşnak, Gürcü, hepsi kendi kültürüyle varlığını idame ettirecektir. Hepsi de saygındır. Hiç kimse bir başkası karşısında böbürlenmeyecek, kibirlenmeyecek. Hepsi tek bir millet olarak, tek bir çatının altında, tek bir bayrağın altında; bir, beraber, kardeş olacak, kardeşçe yaşayacak.''

''Demek ki o da çok bunalmış''

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye seslenen Erdoğan, ''Biz Afyonkarahisar'dan yola çıkarken bir şey söyledik: 'Tek millet' dedik. Sayın Bahçeli, özellikle sana ithaf olunur. Arkadan 'Tek bayrak' dedik. Arkadan, 'Tek vatan' dedik ve 'Tek devlet' dedik. 'Bunlar bizim kırmızı çizgilerimizdir' dedik. Türkiye'nin dört bir yanında bunu işliyoruz'' diye konuştu.

Erdoğan, ''CHP, MHP ve BDP'ye ithaf olunur'' diyerek, 1 Mayıs 1920 tarihinde, Gazi Mustafa Kemal'in, Meclis kürsüsünden yaptığı bir konuşmayı anımsattı. Erdoğan şöyle devam etti:

''Ne diyor, 'Efendiler, meselenin bir daha tekerrür etmemesi ricasıyla...' Demek ki o da çok bunalmış, bizim bunaldığımız gibi. 'Bir iki noktayı arz etmek isterim. Burada maksud olan ve meclisi alinizi teşkil eden zevat yalnız Türk değildir, yalnız Çerkez değildir, yalnız Kürt değildir, yalnız Laz değildir. Fakat hepsinden mürekkep anasır-ı İslamiye'dir. Samimi bir mecmuadır.'

Ziya Gökalp, Mehmet Akif, Nazım Hikmet, Necip Fazıl, Erol Güngör, Mümtaz Turhan... Hangi mütefekkire bakarsanız, millet kavramının böyle kucaklayıcı anlamda kullanıldığını görürsünüz. En önemlisi, bizim millet ve milliyet anlayışımızı şekillendiren, şehitliklerimizdeki mezar taşlarımızdır. Onların üzerlerinde yazan isimlerdir, şehirlerdir, bölgelerdir.

Çanakkale... Bizim millet olarak çok büyük bir imtihandan geçtiğimiz, millet tarifimizi kanla yazdığımız cephedir. Sakarya, Dumlupınar, Sarıkamış öyledir. Her şehitliğimiz, bizim nasıl bir millet olduğumuzu bize anlatan derslerdir. İşte biz, 'Milliyetçilik ayaklarımızın altındadır' derken, elbette ki böyle kucaklayıcı bir milliyetçiliği değil, etnik kökene, ırka, kabileye, kibre, kafatasçılığına, aşağılamaya dayalı bir milliyetçiliği kastediyoruz.

Biz CHP gibi ayrımcı bir milliyetçilik tanımını, bu milletin tarihine haksızlık olarak görürüz. Biz MHP gibi öfke ve nefretin, bölme ve parçalamanın diline mahkum olmuş bir milliyetçiliği asla kapımızdan içeri sokmayız. Biz her anlamda olduğu gibi ırkçılık anlamında da CHP'nin izinden giden BDP'nin milliyetçilik anlayışına asla prim vermeyiz. Biz nasıl tek bir bayrağa inanıyorsak, nasıl tek bir vatana, millete inanıyorsak, aynı şekilde kucaklayıcı millet anlayışıyla kararlılıkla yolumuza devam ediyoruz. Tek bir millet dışındaki birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi garanti altına alan, tek bir milliyet anlayışı dışındaki her milliyetçilik anlayışı, tıpkı ecdadımız gibi bizim de ayaklarımızın altındadır.

(AA), Bugün

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.