Erdoğan'dan BDP'ye sert tepki
Başbakan Erdoğan, AK Parti Grup Toplantısı'nda konuştu...
''Ey BDP ve uzantısı olduğunuz terör örgütü...Bunların hesabını nasıl vereceksiniz? Sizin insana saygınız var mı, sizin insan diye kucakladığınız bir şey var mı? Siz sadece Kürt kökenli vatandaşlarınıistismarını yapıyorsunuz''
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bugün demokrasi, hukuk, milli irade adına bir arınma süreci yaşandığını belirterek, ''Devlet algısını düzeltecek, kurumsal itibarı tazeleyecek bu süreç demokrasimiz adına umut verici, güven vericidir'' dedi.
Partisinin TBMM Grup toplantısında konuşan Erdoğan, Şeyh Edebali'in ''İnsanı yaşat ki devlet yaşasın'' sözünün kendileri için önemli olduğunu vurgulayarak, kendilerinin hiçbir zaman ''önce devlet'' diyenlerden olmadıklarını ve olmayacaklarını, her zaman ''önce insan'' dediklerini, demeye de devam ettiklerini ve bunu güçlü şekilde savunmaya da devam edeceklerini anlattı.
''Bizim davamız, hareketimiz, bütün hayatımız zorba, ceberut, yasakçı statükoya karşı mücadeleyle geçti. Biz her zaman demokrasiyi, sivilleşmeyi savunduk'' diyen Erdoğan, milletine efendilik yapan değil, hizmetkarlık yapan bir anlayışı savunduklarını ve devleti bu yönde dönüştürmenin mücadelesini verdiklerini söyledi. Erdoğan, ''Şunu herkesin bilmesini istiyorum; Biz demokrasi, hak ve özgürlükler için mücadele ede ede bu noktalara geldik. AK Parti'nin temel misyonu; milletin iradesi önünde değişimi ve demokratikleşmeyi gerçekleştirmektir. AK Parti olarak bizim varlık sebebimiz budur. Bizim bugüne kadar yaşadığımız zorluklar, sıkıntılar, engellemeler hep bu misyonu zayıflatmak içindir'' dedi.
Başbakan Erdoğan, girdikleri 5 seçim ve 2 halk oylamasından başarıyla çıkmalarının nedeninin bu olduğunu kaydederek, şöyle konuştu:
''Yani milletin rotasında yürümek, milletin arzusu ve isteklerini yerine getirmek, milletin iradesini en yüksekte tutmaya gayret etmektir. Bu zorlu yolculukta maruz kaldığımız sıkıntılar oldu. Ama biz bu sıkıntıları sabırla, gayretle aştık. Bu misyonun büyüklüğünden, bu misyonunun statükoyu değiştirecek olmasından bizim gücümüz kaynaklanıyordu. Biz, bize yaşatılanları asla unutmadık ve bize yaşatılanların başkalarına reva görülmesine de asla rıza göstermedik.
Diyor ya Mehmet Akif; Kenarı Dicle'de bir kurt aşırsa bir koyunu, gelir de adli ilahi sorar Ömer'den onu... İşte biz bu sözü, hassasiyeti ve uyarıyı hayatımızın hiçbir anında aklımızdan, kalbimizden çıkarmadık. Attığımız her adımda hem adli ilahiyi hem milletin takdirini asla gözardı etmedik.''
''Hazmedemiyorlar''
Geride kalan 9 yıla samimiyetle, tarafsız, önyargılardan uzak şekilde bakan herkesin, kendilerinin bu hassasiyetlerini yaptıklarında açık ve net şekilde göreceğini ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu ülkenin Doğusunu, Güneydoğusunu, Doğu Karadenizini, Orta Anadolu'nun belli bölgelerini hiç aklına getirmeyen yönetimler geldi geçti. Şu anki anamuhalefet de dahil tek partili dönemden alın, koalisyon ortağı olduğu dönemlere kadar hiçbir zaman bu bölgeleri akıllarının köşesinden geçirmedi. Alt yapı, üst yapı, sorun, 'ne yaptınız ya, hangi eseriniz var?' Hiç. Ama AK Parti iktidarı bugün Doğusu, Güneydoğusu, Doğu Karadenizi, Orta Anadolusu ile her yeri altyapısıyla, üst yapısıyla ayağa kaldırıyor. Aramızdaki fark bu ve bunu hazmedemiyorlar. Bunu ne anamuhalefet ne de yavruları hazmedebiliyor. Hiçbiri hazmedemiyor. Bakın Hakkari'de havaalanı yapmak veya yaptırmak bugüne kadar kimsenin aklına geldi mi? Biz orada şimdi havaalanı yaptırıyoruz. Beyefendiler orada havaalanı yapılmasını engellemek için mücadele ediyorlar, tehdit ediyorlar. Müteahhiti, oraya temel atma törenine gitmek isteyenleri tehdit ediyorlar. Aynı şekilde Şırnak'ta havaalanı yapıyoruz, onun bile temel atma törenine gidenleri tehdit ettiler. Hakkari'de iki hastane yaptık, açılışa gittim, o açılışa vatandaşı tehdit ettiler, 'açılışa katılmayacaksınız' diye ve doktorları tehdit ettiler, 'buraya gelmeyeceksiniz' diye. Bir uzman kadın doktor yanıma geldi, 'Biz devamlı tehdit alıyoruz' dedi.
Ey BDP ve uzantısı olduğunuz terör örgütü... Bunların hesabını nasıl vereceksiniz? Sizin insana saygınız var mı? Sizin insan diye kucakladığınız bir şey var mı? Siz sadece Kürt kökenli vatandaşlarını istismarını yapıyorsunuz, o kadar. Sizin elinizden gelen tek şey var, dükkanlar kepenklerini indirsin. Sizde zerre kadar vatandaşın yanında olmak olsa, siz açılan kepenklerin sayısını artırmanız lazım. Ama siz onların rızkıyla oynuyorsunuz. Onların o günkü maişetini sen mi veriyorsun? Bunların bugüne kadar yaptıkları hep bu. Şöyle bir numune il, ilçe belediyesi göstersinler, göremezsiniz. Çünkü bunların altyapı, üstyapı derdi yok. Gittiğinizde pislikten geçemezsiniz. Orada belediye var mı yok mu, buna cevap bulamazsınız. Çünkü bunların hizmet aşkı diye bir derdi yok. Çünkü bunlar tamamen terör örgütünün gayretlerinden besleniyorlar. Bununla ayaktalar.''
Erdoğan, Irak'ta gerilimi tırmandıranların, mezhep temelli ayrışmayı körükleyenlerin, bir mezhep çatışmasına zemin hazırlayanların; ister Sünni, ister Şii olsunlar gelecekte her zaman, Yezid sıfatıyla anılmaya mahkum olacaklarını söyledi.
Türkiye'nin yakın coğrafyasında 2012'nin ilk haftasında da herkese üzüntü veren kanlı olayların yaşandığını anımsatan Erdoğan, Suriye'de bizzat Esad yönetimi eliyle, gerek tahrikler yoluyla şiddetin tırmandırıldığını, toplu katliamların yaşandığını gözlemlediklerini söyledi.
Hafta içi yapılan bir intihar saldırısında, 25 Suriye vatandaşının daha hayatını kaybettiğine işaret eden Erdoğan, Suriye'de olayların başlamasından bu yana hayatını kaybedenlerin sayısının 6 bini aştığını kaydetti.
Erdoğan, Irak'ta da aynı şekilde gerilimin, yeniden hat safhaya çıktığını, siyasi krizin, kitlesel ölümleri de beraberinde getirerek, sokağa yansıdığını gördüklerini ifade etti. Erdoğan, 2003'ten bugüne kadar Irak'ta yüz binlerce kardeşlerini kaybettiklerini dile getirerek, son bir hafta içinde Irak'ın çeşitli yerlerinde gerçekleşen saldırılarda yüzden fazla Iraklı'nın hayatını kaybettiğini söyledi.
Irak'ta mezhep temelli bir çatışma sürecinin başlatılmasını amaçlayan son derece kanlı provokasyonların yapıldığını gördüklerini vurgulayan Erdoğan, ''Ne yazık ki siyasi irade, bu kanlı çatışmaların önünü kesecek adımlar atmak yerine, gerilimi tırmandıracak, etnik ve mezhebi ayrımcılığı körükleyecek bir tutum izlemeye devam ediyor. Düşünün ki kendi koalisyonu içerisinde olan ortaklarının, kendi hükümetinin içerisinde yer alan bakanlarının evlerini, tanklarla, zırhlı araçlara kuşatan bir anlayışla biz olumlu bir gelişmeyi bekleyemeyiz. Bunu da gerçekten barış istiyor, gerçekten Irak'ın aydınlık geleceğini hazırlıyor diye değerlendiremeyiz'' diye konuştu.
''İnsanlıktan bile nasibini almış olamazlar''
Erdoğan, Suriye ve Irak'ta bunlar yaşanırken bir başka dost, kardeş ülke Nijerya'dan acı haberler aldıklarını, başkent Abuja ve diğer kentlerde yapılan saldırılarda, bir gün içinde 39 kişinin hayatını kaybettiğini, 57 kişinin yaralandığını vurguladı.
''Tüm bu kanlı saldırıları, şiddetle kınadığımızı bir kez daha ifade etmek istiyorum'' diyen Erdoğan, masum insanlara, kadınlara, çocuklara, ekmek kavgası içindeki yoksullara, cami, kilisesinde ibadet eden savunmasızlara saldırmanın, hiçbir şekilde meşrulaştırılamayacağını bildirdi. Erdoğan, ''İbadet edenlere, namazdan çıkanlara, ekmek parası kazanmak için kuyrukta iş bekleyenlere saldıranlar, bırakınız İslam'dan nasibini almayı, insanlıktan bile nasibini almış olamazlar'' dedi.
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Irak'ta, Nasiriye'de, Kerbela'ya dua için giden insanlara saldırmak, kadın, erkek, çoluk, çocuk 44 kişiyi öldürmek, 70'den fazla kişiyi yaralamak, İslamla, Müslümanlıkla, insanlıkla nasıl bağdaşabilir, nasıl yan yana gelebilir? Böyle bir saldırıyı yapanlar çıkıp da 'ben Müslümanım' nasıl diyebilir? Hz. Peygamber'in amcasının oğlu, Allah'ın arslanı Hz. Ali bu topraklarda şehit edildi; yetmedi mi? Hz. Peygamber'in torunu, Hz. Hüseyin ve ailesi bu topraklarda şehit edildi; yetmedi mi? Moğol saldırılarıyla Dicle nehri günlerce kan ve mürekkep aktı, dünyanın en mamur şehirlerinden Basra, Bağdat harap edildi; yetmedi mi? Bugün Irak'ta, Suriye'de, kendi kardeşine kast edenler, kendi kardeşlerini katledenler nasıl bir fitnenin, aymazlığın, gafletin ve sapkınlığın içinde olduklarını görmüyorlar mı göremiyorlar mı?''
''Dökülen her damla kandan mesuller''
Başbakan Erdoğan, Irak yönetiminin, çok büyük ve tarihi bir mesuliyetin altında olduğuna dikkati çekerek, ''Irak'ta gerilimi tırmandıranlar, mezhep temelli ayrışmayı körükleyenler, Irak'ta bir mezhep çatışmasına zemin hazırlayanlar ister Sünni, ister Şii olsunlar gelecekte her zaman, Yezid sıfatıyla anılmaya mahkum olacaklardır'' diye konuştu.
Irak'ta mezhep temelli ayrışmayı, çatışmayı körükleyen ülkelerin de dökülen her damla kandan mesul olacaklarını ifade eden Erdoğan, o ülkelerin, tıpkı Kerbela'daki katiller gibi tarih boyunca bu lekeyi alınlarında taşıyacaklarını vurguladı.
Erdoğan, 1970'lerde Afganistan'da, işgalci güçlere karşı verilen direniş mücadelesi başarıya ulaştığında sadece Afgan kardeşleri değil, çok geniş bir coğrafyanın bundan gurur, heyecan duyduğunu dile getirdi. Erdoğan, İran'da otoriter rejim değiştiğinde, en az İran kadar tüm İslam coğrafyasının, barış, huzur, kardeşlik adına budan umut ve heyecan duyduğunu anlattı. Erdoğan, Filistin bölündüğünde sadece Filistinliler'in değil, tüm İslam coğrafyasının kalbi kırıldığını dile getirerek, bugün Filistin'de ittifak sağlanınca yine aynı coğrafyanın sevince, umuda boğulduğunu belirtti.
Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Bunlar bilinirken, yaşanmışken şimdi Irak'ta yeni bir bölünme, kırılma, çatışmalar sadece Irak'ta değil, tüm İslam coğrafyasında hayal kırıklığına neden olacaktır.
Irak'taki tüm tarafları bir kez daha aklıselime, sağduyuya davet ediyorum. Iraklı tüm kardeşlerimizin, mezhepleri, etnik kökenler ne olursa olsun, akla, vicdana, kalplerine kulak vermeye çağırıyorum. Irak yönetimini, Irak'taki dini liderleri, kanat önderlerini, Irak üzerinde nüfuz kurmaya çalışan ülkeleri de aynı şekilde sağduyulu ve sorumlu davranmaya davet ediyorum. Irak'ta görmek istemediğimiz tek şey; yeni bir kardeş kavgasıdır. Bunun olmaması, Irak'ta fitnenin galip gelmemesi için Türkiye olarak, girişimlerimizi sürdürmeye, Irak'ta barış ve istikrarın sağlanması için samimi şekilde gayret sarf etmeye devam edeceğiz.''
''CHP, tabutun bir başka ucundan çekiştirerek, BDP ve PKK ile aynı üslubu, dili kullanarak, o da cenazeler üzerinden fırsat devşirme çabası içinde oldu''
AK Parti Genel Başkanı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Uludere olayını bütün yönleriyle incelediklerini, vatandaşların acısını hafifletmek için tüm imkanları seferber ettiklerini belirterek, ''Bu acı hadiseyi fırsat olarak görenler tarafından hükümetimize yönelik maksatlı bir karalama kampanyası başlatıldı. Bu karalama kampanyası, tahrik girişimleri sadece hükümetimizi değil, hükümetimizin yeniden pekiştirdiği, Türkiye'nin kardeşliğini, birliğini ve bütünlüğünü de çok ciddi şekilde hedef aldı, hedef alıyor'' dedi.
Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, Fransa Ulusal Meclisi'nin, Fransa'nın soykırımlarla özdeş tarihini bir kenara bırakıp, Türkiye'deki 1915 olaylarını istismar etmesi karşısında Ruanda ve Cezayir'deki soykırımı hatırlattıklarını söyledi.
Cezayir Başbakanı Ahmet Uyahya'nın, Fransızların Cezayir'de işlediği soykırımı hatırlatmalarından rahatsızlığını dile getirdiğini anımsatan Erdoğan, ''Kardeş Cezayir halkı, bizim ne demek istediğimizi gayet iyi anladı, anlıyor. Anamuhalefet lideri de gereken cevabı anında verdi. Diğer muhalefet ve koalisyonda bulunanlar da gerekli değerlendirmeyi, cevabı verdiler'' diye konuştu.
Erdoğan, yönetimlerin öncelikli görevinin, halkının hissiyatını yansıtmak olduğuna inandıklarını, bu noktada polemiği tamamen gereksiz gördüğünü vurgulayarak, ''Kardeş Cezayir halkına, Türkiye'nin en kalbi selamlarını, dostluk, kardeşlik ve dayanışma mesajlarını iletiyorum'' dedi.
''Yağmalama psikolojisi''
Başbakan Erdoğan, Uludere'de yaşanan talihsiz olay üzerinden AK Parti ve Hükümete yönelik maksadı aşan saldırıların, geçen haftada da devam ettiğini ifade etti.
Erdoğan, Uludere'de bu acı olay yaşandıktan hemen sonra terör örgütü, örgütün siyasi uzantıları, CHP ve bazı medya kuruluşlarının, meseleyi bir istismar zeminine çekmek, acıyı kendileri için fırsata dönüştürmek için yoğun çaba içine girdiklerini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Orada yaşanan manzarayı hep birlikte gördük. Adeta terör örgütü tabutun bir ucundan tutarak, hadiseyi kendi çıkarları için bir tahrik vesilesi olarak kullandı. BDP, tabutun bir başka ucundan tutarak, tabutu çekiştirerek, cenazeler üzerinden aynı şekilde tahrik gayretlerine girdi. Bazı tabutların üzerine de PKK bayrağını koydular. Anamuhalefet partisi CHP, tabutun bir başka ucundan çekiştirerek, BDP ve PKK ile aynı üslubu, dili kullanarak, o da cenazeler üzerinden fırsat devşirme çabası içinde oldu. Bir yağmalama psikolojisine, bu fırsatçı girişimlere, bazı medya kuruluşları da eklenerek, yaşanan acı hadise üzerinden Hükümeti, devlet kurumlarını hedef alan, tahrik edici, yalan ve yanlış bilgilere dayalı yayınlar yürütmeye başladı.''
''Ödemeleri en kısa zamanda yapacağız''
Erdoğan, olayla ilgili şu anda 3 koldan inceleme yürütüldüğünü, Uludere ve Diyarbakır savcılıklarının, olayın adli boyutunu tüm yönleriyle incelediğini, Genelkurmay Başkanlığının, olayın hemen ardından adli ve idari inceleme başlattığını, bu incelemenin de halen devam ettiğini ifade etti. Erdoğan, Şırnak Valiliğinin de idari inceleme başlattığını, bu incelemenin de İçişleri Bakanlığınca büyük hassasiyetle sürdürdüğünü belirtti.
Hayatını kaybeden vatandaşların yakınlarına tazminat ödenmesi için çalışmaların belli bir aşamaya geldiğini ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:
''Bunu da en kısa sürede kamuoyuyla paylaşacağız. O bölgede terörden doğan zararları olan, başvuruda bulunan vatandaşlarımızın dosyalarını öne aldık, bu dosyaları inceleyip, hak sahiplerine de ödemelerini en kısa zamanda yapacağız. Mağdur köylerin ve köylülerin sosyo ekonomik durumlarını iyileştirme yönünde çalışmalar başlatıldı, kendi mecrasında ilerliyor. Gülyazı Köyü'ne bir gümrük noktası açılması konusunu geçen hafta Bakanlar Kurulunda görüştük. Yeni bir gümrük noktası açılması için incelemeler de devam ediyor. Gülyazı'nın yanında da iki ayrı gümrük noktasını açarak, buradaki geçişleri yasal noktaya çekmenin gayreti içindeyiz.
Bir yandan olayı bütün yönleriyle, boyutlarıyla derinlemesine, büyük bir hassasiyet içinde inceliyor bir yandan da vatandaşlarımızın acısını bir nebze olsun hafifletmek için tüm imkanlarımızı seferber ediyoruz. Biz onlar gibi istismar peşinde olamayız. Biz meseleyi, farklı mecralara çekerek, acı üzerinden rant sağlayanlardan olamayız. Orada hayatını kaybedenler bizim kardeşlerimizdir. Biz kardeşlik hukukunun gereği neyse, samimiyetle, açık yüreklilikle, hasbilikle onu yerine getireceğiz, getiriyoruz. Bu acı hadise üzerinden, bu acı hadiseyi fırsat olarak görenler tarafından hükümetimize yönelik maksatlı bir karalama kampanyası başlatıldı. Bu karalama kampanyası, tahrik girişimleri sadece hükümetimizi değil, hükümetimizin yeniden pekiştirdiği, Türkiye'nin kardeşliğini, birliğini ve bütünlüğünü de çok ciddi şekilde hedef aldı, hedef alıyor. AK Parti'nin bu uzun ve meşakkatli yoldaki en önemli ilkelerinden biri, Şeyh Edebali'nin Osman Gazi'ye olan o meşhur nasihatidir. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. Bu söz, bu nasihat bizim şiarımızdır. Bizim alameti farikamızdır.''
''Bugün bülbül gibi şakıyan kalemler, emir komuta zincirinin halkasıydı''
Erdoğan, kendi vatandaşlarının geçmişte devlet dairelerinde, okullarda, hastanelerde, karakollarda, mahkemelerde insan yerine, birinci sınıf vatandaş yerine konmadığını ifade ederek, ''Bizzat şahsım, o hastanelerde, o okullarda, mahkemelerde, karakollarda, hapishanelerde devletin milletine nasıl davrandığını gördüm, yaşadım. Onları tecrübe ederek bugünlere ulaştım, ulaştık. Bu ülkede şifa için hastaneye gidenler daha da hasta olarak evlerine dönüyordu. Mahkemeler bırakın milletin derdine derman olmayı, kendi dertlerine bile çare üretemiyordu. Karakollar işkence iddialarıyla anılıyordu. Yolda, sokakta, evinde, kamu kurumunda vatandaş insan muamelesi göremiyordu. Bugün bülbül gibi şakıyan nice kalem, 9 yıl öce emir komuta zincirin bir halkası olmaktan öteye geçemiyordu'' diye konuştu.
Türkiye'nin 9 yıl öncesine kadar toplu katliamlara, provokasyonlara, faili meçhullere, suikastlere, işkencelere sahne olan bir ülke olduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bu ülkede Dersim demek bile suçtu. Biz bugün bırakın Dersim'i, Dersim katliamını sorguluyoruz. Başbakanlık olarak söylüyorum; bizim arşivlerimizi açık. Şu an TSK da arşiv çalışmasını yapıyor, orası da açacak. Bu adımlar atılıyor. Kahramanmaraş, Çorum, Sivas'ın adı bile anılmazken Hükümet olarak bu katliamları biz konuştuk, biz telaffuz ettik, bu karanlık hadiselerin aydınlanması için biz mücadele verdik. Annelerin çocuklarıyla kendi anadillinde konuşamadığı bir ülkede, bugün herkesin anadilini serbestçe konuştuğu, gazetesini, kitabını okuduğu, televizyonunu seyrettiği bir ülke konumuna yükseldik.
Bu ülke 9 yıl öncesine kadar maalesef onları yaşadı. Öyle bir ülkeydi ki önce gazeteciye haber yazdırıyor, sonra o haberi iddianameye delil olarak koyup parti kapatıyorlardı. Bunları da yaşadık. Bunu Ak Parti yaşadı. İktidarda olduğu halde, milletin yarısının oyunu aldığı halde, gazete kupürleriyle bu parti kapatılmak istendi. Bize karşı bildiri yayınlandığında başta anamuhalefet partisi olmak üzere buna alkış, çanak tutarken biz kalktık milletin bize verdiği emanetini mertçe savunduk.''
''Partilerin kapatılmasına karşıyız''
O gün kendileri için olanı nasıl savundularsa, diğer siyasi partiler için de aynı şeyi söylediklerini kaydeden Erdoğan, şunları söyledi:
''Bugün de söylüyoruz. BDP'nin kapatılması gibi gündemde şeyler var. AK Parti Genel Başkanı olarak yine söylüyorum, biz gerçek kişilerin cezalandırılmasından yanayız. Asla tüzel kişilerin yani partilerin kapatılmasından yana değiliz. Bunun için Anayasa değişikliğinde düzenlemeyi biz getirdik, yani 26 maddelik düzenlemede o da vardı. Orada partilerin kapatılması ortadan kalkarken, tarihe karışacakken anamuhalefet partisi kaçtı mı, kaçtı, diğer partiler de kaçtı mı, kaçtı. Bugün BDP'nin kapatılması, kapatılmamasından dolayı bizi suçlamaya kalkan BDP de kaçtı mı, kaçtı. Ne yazık ki bizim içimizde de iki üç tane, daha sonra onlar bizden ayrıldılar, yerlerini buldular, onlar da kaçtı.
Tabii biz maalesef o madde kapsamına koyamadık bunu. Ama düşüncemizi orada bir Anayasa değişikliğinde gündeme getirdiğimiz gibi bugün de konuşuyoruz. Biz kesinlikle partilerin kapatılmasına karşıyız. Eğer Tayip Erdoğan suç işliyorsa bedelini kendisini ödesin. Eğer diğerlerinde herhangi biri suç işliyorsa bedelini kendisi ödesin, partisi değil. Çünkü o partilere gönül verenleri cezalandırma hakkına sahip değiliz. Bunu partiler için de diğer tüzel kişilikler için de düşünüyorum.''
Erdoğan, bir izleyicinin ''Onlar anlamaz Başbakanım'' diye bağırması üzerine, ''Anlayana kadar anlatacağız'' karşılığını verdi.
''Danıştay saldırısının faturasını bize kesmek istediler''
''Danıştay'a yapılan saldırının faturasını bize kesmek istediler'' diyen Erdoğan, anamuhalefet, muhalefet ve dönemin diğer aktörlerinin bu saldırının bedelini kendilerine ödetmek istediğini belirterek, ''Yapayalnız kalmamıza rağmen yılmadan, yıkılmadan o saldırının nasıl kanlı, çirkin bir tezgah olduğunu biz ortaya çıkardık. Bununla kalmadık, bizden önce vuku bulmuş karanlık olayları da tek tek aydınlatmanın gayreti içine girdik. Devletin adını kullanarak nice yanlışlar, nice haksızlıklar yapıldı. Kendisini devlet sanan, derin devlet sananların yaptığı haksızlıklar, milletin zihnindeki devlet imajını bozdu'' dedi.
Kurumları kendi hedef ve amaçları, kör ideolojileri ve menfaatleri için kullananların en büyük zararı bu kurumlara verdiğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
''Bugün demokrasi, hukuk, mili irade adına bir arınma üreci yaşıyoruz. Devlet algısını düzeltecek, kurumsal itibarı tazeleyecek bu süreç demokrasimiz adına umut verici, güven vericidir. İşte 12 Eylül müdahalesi ile ilgili gelişmeler, bu darbe sonrası, demokrasi de sivil irade de siyasi partiler de askıya alınmış, binlerce insan türlü türlü eziyet görmüştü. Bu olayların yargının konusu olması, yanlış yapanlarda hesap sorulması, milletimizin onlarca yıldır karşılık bulamayan büyük beklentisiydi. 30 yıl sonra yaptığımız Anayasa değişikliği sayesinde bu darbe yargıya intikal etti. Soruşturma başlatıldı. Bizim meselemiz kişilerle değil, demokrasi karşıtı zihniyetle hesaplaşmaktır. Darbeci, vesayetçi anlayışla hesaplaşmadan ileri demokrasiye ulaşabilme imkanı oktur. Biz siyasi zeminde bu anlayışın yanlışlarını ortaya koyarken yargı da kendi açısından hesap soruyor, olayları aydınlatmaya çalışıyor. Çeteler, mafya, darbeciler, diktacılar, andıçcılar eski Türkiye manzarasıdır. Yeni Türkiye artık ileri demokrasiyle, hukuk devleti anlayışıyla, sivilleşmeyle şekilleniyor. Bugün memnuniyetle görüyoruz ki Türkiye'de demokrasi, millet iradesi güç kazanıyor, hakimiyeti milliye anlam kazanıyor. Yasama, yürütme ve yargı hiçbir baskı olmadan, hiçbir etki altında kalmadan korkusuzca görevlerini yerine getiriyor.
Son dönemde yargıya intikal eden, yargılama süreci devam eden konular hakkında bizim görüş açıklama, yorum yapma gibi bir lüksümüz veya yetkimiz yok. Yargı tarafından kesin hükmü ortaya konmadan kimseye suçlu muamelesi yapılmamalıdır. Aynı zamanda yargılananlar masum, yargılayanlar suçlu gibi siyasi yorumlar da yapılmamalıdır. Yargıyı etki altına alacak söylemlerden, yargının itibarını zedeleyecek suçlamalardan herkes imtina etmelidir. Ortada bir kısım iddialar, ciddi suçlamalar bulunuyor. Bunların tüm boyutlarıyla aydınlatılmasını beklemek hepimizin hakkıdır. Nitekim bir kısım davalarda ortaya konulan iddialar doğrudan demokratik yönetimi, siyasi iktidarı alaşağı etmek gibi çok ciddi ve mutlaka açıklığa kavuşturulması gereken iddialardır. AK Parti'yi karalamaya yönelik girişimleri konu alan iddialar da demokrasimiz adına kesinlikle aydınlığa kavuşturulmalıdır. Biz gerek Hükümet gerek AK Parti olarak yargıya saygılı bir şekilde gelişmeleri izliyor ve adaletin ivedilikle tecelli etmesini bekliyoruz.''
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.