Fedakârın kalır ezkâr-ı dâim kalbi millette

Zamanın heyulası sürerken, çok zamandır yapamadığım bir şeyi başardım; bir kaç dost ziyareti için, beni yaşadığım yere bağlayan tüm ipleri çözerek ayağımdan, ülkenin en ücra köşesine, Tekirdağ'a geldim.

 

Tekirdağ avuçiçi gibi; hem küçük, hem şirin, hem de sıcacık bir yer.

 

Huzurun, insanların gözünden taştığı bu ilde dolaşırken kendiyle barışık bir memlekette yaşamanın tadına vardım.

 

Marmara bütün ihtişamıyla gözümün önünde; pul pul.

 

Tepelerden bakarken sonsuzluğa uzanan denizin beni neye çağırdığını düşündüm uzun uzun.

 

Şehirleri de insanlar gibi sever, aziz bilirim.

Tenine, ruhuna dokunmak isterim.

Hepsinin faklı bir huyu, tarzı, gizemi var.

 

Ocak ayının insanı ısıtmayan ikindi güneşinde, caddesinde sokağında meraklı adımlarla dolaşırken, samimiyetin şırası damlayan insan yüzleriyle içimi ısıttım.

 

Başımın üstünden uçuşuverdi Rüstem Paşa Cami?sinden güvercinler...

 

Burada açan her çiçek önce vatan kokuyor?

Kentin simgesi haline gelen Namık Kemal ne de güzel söylemiş:

?Fedakârın kalır ezkâr-ı dâim kalbi millette.?

Milletin kalbinde daim yer edinmek, diline yerleşmek için yakaladığım fedakârlık fırsatlarını yeterince değerlendirebildim mi, bilmem?

 

Tekirdağ, medeni bir şehir; kaç gün kalırım bilmiyorum.

Buradan İstanbul'a geçeceğim.

Tekirdağ'da, şu bir kaç günde, yaşadığı bayrağın altını, ona sonsuz saygıyla dolduran bir toplumla yaşamanın hazzının yaşadığım diğer lezzetlerin önüne geçtiğini söyleyebilirim.

 

Köfte önemli değil, sevgili Tekirdağlılar;

size bunun için teşekkür ederim.

 

 

 

 

Ahmet Yürekli

12.01.2010, Tekirdağ.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.