İbrahim Halil Sipahi

İbrahim Halil Sipahi

Gelecek beton yığınları arasına sıkıştırılıyor.

Büyük şehirler başta olmak üzere tüm şehirler doğal büyüme hızının çok üzerinde ve süratle enine boyuna genişliyor.

İstanbul’un doğunda izmit ile birleşmesine ramak kaldı, batıda Tekirdağ’a doğru, Ankara dört bir tarafa, İzmir, Konya, Adana ve daha nice şehirlerimiz beton yığınları halinde büyüyor.

Bu büyüme ile birlikte  verimli tarım arazilerinin bulunduğu ovalar betonovalar haline geliyor.

Bir zamanlar tarım ülkesi olarak bilinen Türkiye, şimdilerde arpadan, buğdaya, mısır, mercimek vs. hatta samanı dahi ithal eder oldu.

Bizim çocukluğumuzda  Adana’da şehir merkezine  yakın mesafede, at arabası, bisiklet ile zorda kalırsanız yaya gidilebilen bağlar, bostanlar vardı. Yaz gelince bağlarda bulunan çardaklara gidilir yaz ayı buralarda geçirilirdi. Biraz daha ilerilerde alabildiğine kırmızı topraklı düz ovalarda büyük çapta tarım yapılırdı.

Şimdilerde bu alanlar göğe ulaşan apartmanlar,siteler, plazalar yapılarak betonovalar haline getirildi.

Bu hatıralardan geriye burada yaşanan aşkların, aşıkların kaçamak buluşmalarına yazılmış “Bağa gel bosttana gel vay vay, dile gel destana gel neylim” türküsü kaldı.

Bir zamanlar tarım arazileri üzerine fabrikalar inşa edilirken şimdi konut inşa ediliyor. Gerçi son on beş yılda o herbiri yüzlerce dönüm tarım üzerinde inşa edilen fabrikaların bir ikisi hariç tamamı kapandı. Bir kısmı metruk binalar olarak ayakta duruyor, birçoğu yıkılarak yerlerine yeniden beton binalar inşa edildi.

Ülkede tarım, hayvancılık ve sanai hergün gerilerken en canlı olan inşaat sektörü ise tarım arazilerini beton yığınlarına döndürüyor. Bir yanda onlarca kat yükseklikte lüks binalar yükselirken hemen yanında herşeye rağmen ısrarla tarım yapmaya çalışan çiftçilerimizi görmekteyiz. Lüks siteler yanında  patates, bezelye, bakla, marol tarlasını görmek şimdilerde mümkün fakat yarın.

Şehirlerde inşaat alanlarının yayılması bu hızla devan ederse ekilebilir verimli ve kıymetli arazi kalmayacak.

Şehirlerdeki büyümeyi etkileyen en büyük etkenlerin başında da köyden kente göçler tetiklemektedir.

Tarım ve hayvancılığa verilen devlet desteğinin yetersizliği, tarım alanında yüksek maliyet,miras yolu ile arazilerin küçülmesi tarım ve hayvancılıkla uğraşmayı rantabıl olmaktan çıkraması, arazi sahiplarini tarımdan vazgeçmeye ve köyden kente göç etmeye adeta mecbur bırakmıştır.

Bütün bunlara rağmen hala 3- 5 çocuk yapılması tavsiye edilerek nüfus arrttırılmaya çalışılıyor. Tarım yok, hayvancılık yok, sanai ve üretim yok,bununla birlikte ihracat yok. Ama tüketim, ithalat ve nüfus artışı tam hız devam ediyor. Üzerine birde Suriyeli sığınmacılar eklenince Cumhuriyetin yüğzüncü yılını yüzmilyon nüfusla karşılarsak şaşırmamak gerekir.

Asıl konumuz olan tarım arazilerinin betonlaştırılmasına dönecek olursak, tarım arazileri üzerine betonlaşma, enine boyuna büyümek yerine tek iki üç katlı gecekondu mahallelerinin kensel dönüşüm kapsamında ancak bireysel yerine siteler şeklinde yeniden inşa edilmesi hem modern şehirleşme adına hemde tarım arazilerinin katlledilmesini önleme adına daha yararlı olacağı kananatindetim.

Bizler bu cennet vatan parçasını atalarımızdan bakir bir şekilde devraldık, gelecek nesillere  yaşanabilir bir dünya bırakmak zorundayız. Bir yandan nüfusu arttırırken bir yandan da yeni nesilin yaşadığı alanı talan etmek akıl alacak iş değildir.

 

 

İbrahim Halil SİPAHİ

09.06.2017/adanapost.com

twitter.com/ihalilsipahi

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.