Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Gündemin sınırları


Sanıyorum ki, yeni sürecin en problemli alanı, müzakerenin sınırlarının tayini olacak.

Benim gördüğüm, Hükümet'le Öcalan cenahı arasında bu konuda epeyce bir fark var ve bu fark, "Barış olsun da..." coşkusu içinde göz ardı ediliyor.

Bu göz ardı alanında da müzakerenin içeriğini medya platformunun doldurması bekleniyor.
Taa 2005'te Hükümet'in öngördüğü ve bütün toplum alanlarını kapsamasını hesapladığı "Demokratik açılım"ın içinin, "Kürt açılımı" haline getirilmesi gibi.

Fark ne?

Fark, Hükümet cenahının güreşme sürecini "silahların bıraktırılması" ve ona bağlı olarak, "Örgütün geleceğinin ne olacağı" yani "rehabilitasyon sürecinin planlanması" olarak görmesi...

Hükümet bana göre örgüte diyor ki: "Yollar tıkandı, gidilecek yer kalmadı. Bir yılda 1500 kişi öldü dağlarda. KCK şehirde eylem yapamaz hale geldi. Güvenlik politikalarını sürdürürsek, bu alan daha da daralacak. Ama güvenlik güçlerimiz insan öldürmekten zevk almıyor. Ölenler hep bu ülkenin çocukları. Gelin ölümleri durduralım. İşi başlattınız, şimdi de bitirmeye yardımcı olun."

Buna karşılık öteki cenah vakıayı bilmekle birlikte gene de "vaziyeti kurtarmak" hesabıyla, "Dağa çiçek toplamaya çıkmadık" mantığıyla, "Bunca yıl, bunca ölüm boşa gitmedi" kanaatini uyandırmak için, müzakereyi "Kürt sorununda bir şeyler elde etmiş olarak" götürmeyi istiyor.

Medyanın bir kesimi de "onurlu barış" söylemleriyle, "Dağdan süklüm püklüm inmek barışı zorlaştırır" söylemiyle, müzakerenin içinin, "Kürt sorunu" ile dolmasına katkıda bulunuyor.

Kürtler'i temsil olmamalı

Buradaki ana problem, örgüt cenahının, "Kürt temsili"ne sahip kılınıp kılınmaması noktasında odaklaşıyor.
Kürt sorununun içeriğini konuşmak belli ki, örgüt cenahına bir tür temsil yetkisi vermek anlamına geliyor.
Bu ise, Başbakan Erdoğan'ın en başından beri sürdürdüğü "Terör örgütü asla Kürtler'i temsil etmiyor" yaklaşımıyla çelişiyor.

Aslında Başbakan'ın bu yaklaşımı, tam bir gerçeği ifade ediyor. Hem kendi partisinde BDP'nin üç katı Kürt milletvekili var hem BDP'den fazla oy alıyor hem de BDP, Kürt oylarının sadece yüzde 25-30'unu alabiliyor. Örgüt, başından beri, küçük temsil ile büyük parça üzerinde vesayet ilan etmeye yöneldi, bunu sağlamak için de silahı kullandı.

Gelinen noktada Hükümet'in, "Diyelim anayasal bir düzenleme söz konusu olacaksa, bunda hem bütün Kürtler'in hem de Kürtler dışındaki tüm toplumun tercihi, iradesi etkin olmalı, bunun da ele alınacağı yer, örgütle müzakere ortamı değil, TBMM'nin ta kendisidir" şeklinde bakmasından daha tabii bir şey olamaz.
Bunun gibi, mesela yerel yönetimlere özerklik konusunda bir adım atılacaksa, bunu sadece "Kürt sorunu"na endeksli olarak atmak da bir zihin kayması olarak görülebilir.

"Zihin kayması" evet. Buna dikkat çekmek isterim. Ve müzakere sürecinde, belki en duyarlı olunacak mesele budur. Başbakan'ın da bu konuda çok duyarlı olduğunu gözlemliyorum.

Yalçın Akdoğan

Son dönemde diri bir zihin adamı olarak Yalçın Akdoğan isminin altını çizmek isterim. Başbakan'ın danışmanı. Birçok insanın zihin kaymasına müptela olduğu zamanlarda onun, meselenin mahiyetini tespit ve karşı cenahı okuma ve akışı değerlendirme noktasında çok diri kaldığını düşünüyorum. Süreçte doğruları koruma noktasında önemli rol oynuyor. Kutluyorum.

Ahmet TAŞGETİREN

atasgetiren@bugun.com.tr

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.