Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

İçişleri Bakanlığı ve Şahin



Divan şiirindeki, bir şeyi güzel yorumlamak anlamına gelen hüsnü ta'lil sanatı siyasette de geçerli midir bilmiyorum ama benim aklıma İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin Bey ile ilgili böyle bir düşünce geliyor.

-Acaba, diyorum Sayın Başbakan, Sayın Şahin'i, AK Parti hükümetine yönelik bütün tepkileri kendisinde toplasın diye, yani bir paratoner olarak görevlendirmiş olabilir mi?
Şu an olan bu.
Sayın Şahin'in, terörle mücadele gibi en hayati görevi yürüten İçişleri Bakanlığı'nda, bakan olarak nasıl bir başarıya imza attığına dair bir bilgi kamuoyuna yansımıyor. Bunda, bize yani medyaya ait bir kusur da bulunabilir.
Ama bizzat kendisinin davranışlarıyla ortaya çıkan imaj, çok şık değil.
Güldürüyor mu?
Belki ama biraz dramatik-trajik bir gülümseme çıkıyor ortaya.
-Olmuyor diyorsunuz, olmuyor. Ne jestler, ne mimikler ne de konuşmalar olmuyor.
Ben şahsen, böyle durumlarda içimde insani zaaflar adına eziklik duyarım. Böyle bir konuma düşmesini istemem herhangi bir insanın. Bir de o insan, böyle göründüğünün farkında gibi durmuyorsa, o zaman daha da dramatik hale gelir mesele.

Şahin'i ve hükümeti korumak için

Ama diyeceksiniz, İçişleri Bakanlığı gibi bir sorumluluk alanı, öyle farkında olmadan garipliklerin sergileneceği bir yer değil ki...
Biliyorum, Başbakan Erdoğan'ın adeti değildir medyaya kurban vermek.
Ama bu iş, bana göre kurban verme safhasını çoktan geçti, artık olay kurtarma ameliyesi haline geldi. Sayın Şahin'in oklardan, hükümetin onun üzerinden yıpratılmasından ve terörle mücadelenin Sayın Şahin'in davranışlarının gölgesi altına sokulmasından kurtarılması.
Kaldı ki İçişleri Bakanı'nın, özellikle bu dönemdeki ağır sorumluluk gereği, saygınlığının en üst seviyede olması zarureti var.
Bu zaruret, bu bakanlığın ayağına basacağı odakların yıpratma kampanyalarına başvurması ihtimali dikkate alındığında daha çok önem arz ediyor.
Ama bizzat Sayın Bakan'ın davranışları saygınlığı aşındırıyorsa ne yapılabilir?
Bence ya Sayın Şahin, mümkün ise bizzat Sayın Başbakan tarafından, ortaya çıkan bu garip durum sebebiyle yeni bir imaj restorasyonundan geçmeli ya da mümkün değilse hem bizzat Şahin'i hem de hükümeti korumak adına daha radikal bir karara gidilmeli.

500 PKK'lı sınır içinde kalsın

2. KCK İddianamesi'nin en ilginç bölümlerinden birisi hiç kuşkusuz Öcalan'la, Kandil'le, PKK'nın Avrupa ayağı ile yürütülen görüşmeler...
Bu görüşmeler terörle mücadelenin hayati bir parçası halinde algılanabilir.
Ama görüşmelere ilişkin ortaya çıkan bilgi ve belgeler, çok şaşırtıcı görüntüler ortaya çıkarıyor.
-Öcalan'ın avukatlarından birisinin "itirafçı" olması mesela...
-İmralı ile Kandil arasında devlet görevlilerinin kuryelik yapmaları mesela...
-Oslo görüşmelerine PKK cenahından katılan Sabri Ok'un askerlik sırasındaki ilişkilerinin niteliği mesela.
-Ve en önemlisi, Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu zamanında yapılan görüşmelerde Öcalan'ın, bütün PKK'lıları sınır dışına çekme sözüne karşılık, askerlerin "500'ü içeride kalsın, böylece terör hareketleri onun üzerinde odaklansın, başka aykırı yapı çıkmasın" mantığı ile cevap vermeleri mesela...
İtirafçı Avukat İrfan Dündar diyor ki: "PKK'nın Ergenekon'la kurduğu irtibat bu şekilde olabilir!"
Garip dünyanın garip işleri... Belki de bunların hepsinin, terörle mücadele noktasında devlet mantığı içinde bir makuliyeti vardır ama belki de çürüklükler de söz konusudur ve bugüne kadar on binlerce insanın can kaybı, bu çürüklüklerle de ilgilidir.
Daha da netleşmiş bir Türkiye'ye ihtiyacımız o kadar fazla ki...

 

 

Ahmet TAŞGETİREN

atasgetiren@bugun.com.tr

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.