Mustafa Yürekli

Mustafa Yürekli

İncelemeden ''Hayır!'' diyenlerin göremediği gerçekler...

 

Peki sorun nerede? Sorun düzenlemeyi AK Parti?nin ve Erdoğan?ın yapmış olması. Biz değişimi yapana değil, yapılanlara bakalım. Referandum, siyaset üstü bir konu.

12 Eylül?de sandığa gidenlerden kimileri bu anayasayı 'AKP'yle tamam mı devam mı' diye oylayacak. Biraz bilgi sahibi olanlarsa 'AKP yargıyı ele geçirsin mi geçirmesin mi' diye oy verecek. Ben de Anayasa?da 26 maddelik değişiklik için gideceğim. Çünkü sandıkta, AK Parti?nin siyasi iradesini aşan ve hepimizi ilgilendiren uygulamalara karar vereceğiz: Mevcut anayasanın 26 maddesi değiştirilsin mi, olduğu gibi mi kalsın, bu soruluyor.

Anayasa?da değişiklik yapan sözkonusu 26 madde toplumumuzun yararına mı, değil mi? Ülke yararına olduğuna inanıyorsak, ?Evet? diyeceğiz, inanmıyorsak da ?Hayır?

Yeni değişiklikle YAŞ kararlarına itiraz yolu açılıyor. Sivil vatandaşlar artık askerî mahkemelerde yargılanmayacak. Askerler, askerî suçların dışındaki davalarda sivil mahkeme önüne çıkacak. Kimse darbe rüyaları görmeyecek artık. Memurlar, toplu sözleşme ve grev hakkı gibi haklar elde edecek. Yurt dışına çıkma yasağına, vergi dairesi ya da emniyet değil, hâkimler karar verecek. Memurlara verilen cezalara itiraz yolu açılacak. 

12 Eylül darbesi ürünü anayasada 26 maddelik önemli değişiklikleri yapan düzenlemeye itiraz edenleri anlamaya çalışıyorum. İtirazların çoğu paketteki HSYK (Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu) ve AYM (Anayasa Mahkemesi)?nin yapısını düzenleyen iki maddeye ilişkin. Paketin diğer 24 maddesine pek itiraz eden yok. Oysa hem HSYK?nın, hem de AYM?nin önerilen yeni yapısı ve yetkileri, şu andaki mevcut yapıdan daha demokratik, AB normlarına daha yakın.

HSYK?NIN MEVCUT HALİ

Ben bu iki madde nedeniyle referandumda ?hayır? oyu vermeyi düşünenlere şunu tavsiye ediyorum: Lütfen bu iki maddenin eski hali ile yeni halini yan yana koyup detaylı olarak inceleyin, ondan sonra kararınızı verin. 

HSYK?ya ve yapılan değişikliğe yakından bakıyorum. Tespitlerimi sizinle paylaşmak istiyorum: Mevcut durumda Adalet Bakanı ve müsteşarını saymazsak HSYK 5 üyeden oluşuyor. 5 üyenin 3?ü Yargıtay?dan, 2?si Danıştay?dan seçiliyor. Bu seçimi sayıları 350 civarında olan Yargıtay ve Danıştay üyeleri yapıyor.

12 bin 500 hâkim ve savcının, ?atama-nakil-görevlendirme -terfi-sicil-yükselme? gibi tüm işlemlerini bu 5 kişi yapıyor. Kararları gizli-kapalı ve kararlarına karşı yargı yoluna başvurulamıyor. 4 bin 500 civarındaki 1?inci sınıf hakim ve savcı arasından boşalan Yargıtay ve Danıştay üyeliklerine üye seçimini bu 5 kişi yapıyor.

Sistem şu: 350 Yargıtay ve Danıştay üyesi HSYK?nın 5 üyesini, HSYK?nın 5 üyesi de 4 bin 500 birinci sınıf hâkim ve savcı arasından Yargıtay ve Danıştay?ın üyelerini seçiyor. Allah aşkına böyle bir seçim yöntemi ile seçilen bir kurulun, gerçekten bağımsız ve tarafsız olması mümkün mü?

Bu yapıya göre HSYK?da torpiliniz yoksa ağzınızla kuş tutsanız bile Yargıtay veya Danıştay üyesi olamazsınız deniliyor. Bizzat yargı mensupları ?HSYK?da adamınız yoksa etkin bir göreve gelmeniz veya iyi bir yere tayin olmanız mümkün değil? iddiasını dile getiriyorlar. ?Nakil ve atama dönemlerinde savcı ve hâkimler, bakanlığa mı gidiyor yoksa HSYK?ya mı? Buna bakın anlarsınız her şeyi!? diye konuşuyorlar. Daha vahim bir iddiaları da var. Diyorlar ki: ?Bir savcı veya hâkime HSYK dışında kimse müdahale edemez. Savcı ve hâkimler sadece HSYK?dan çekinir. Önemli davalara ancak HSYK aracılığı ile müdahale edilebilir.?

İşte mevcut durum bu. İşin tuhaf tarafı, genellikle HSYK üyelerinin aynı siyasi ideolojiye sahip Yargıtay ve Danıştay üyeleri arasından seçildiği iddiası da çok yaygın. Yüksek yargıyı kendi arka bahçesi olarak gören CHP?nin bu değişikliğe itirazı bu yüzden olsa gerek.

Mevcut yapıda müsteşar olmadan karar alınamıyor. Tüm hâkim ve savcıların denetimi Adalet Bakanı?na bağlı adalet müfettişleri tarafından yapılmaktadır.

Sayıları 350 civarında olan yüksek yargı mensubunun dışındaki hâkim ve savcılar kurula üye olamıyor. Bu kurulun sekretaryası ve bütçesi yok.

Şemdinli Savcısı?nı anasından doğduğuna pişman eden yapı bu, hem de Genelkurmay Başkanı?nın ricasıyla.

Bu yapının bağımsız ve tarafsız olduğunu kimse iddia etmesin lütfen.

REFERANDUM SONRASI HSYK?NIN YENİ YAPISI

Anayasa değişikliğine ?hayır? diyen çevrelerin itirazları HSYK ve AYM?nin yapısını düzenleyen iki maddeye ilişkin. Bence bu iki maddenin yeni hali, mevcut durumdan her açıdan çok daha iyi. İtiraz edenler diyor ki: ?AK Parti yürütmenin yargıya kolayca müdahale etmesi için bu değişikliği yapıyor. Yandaş yargı oluşturulacak. Hükümetin HSYK?daki etkinliği artacak.? Şimdi referandumla Anayasa?da değişiklik gerçekleşirse, HSYK?nın yeni yapısı nasıl oluşuyor, bir bakalım..

Haydi yeni yapıyı birlikte inceleyelim: Anayasa değişikliğinde önerilen yapıda HSYK?nın yeni yapısında, 7 olan üye sayısı 22 üyesi olacak. Hukukla ve yargıyla ilgili tüm kurum ve kuruluşlar (Yargıtay, Danıştay, 1. sınıf hâkim ve savcılar, Barolar Birliği, Adalet Akademisi, hukukçu üniversite öğretim üyeleri) HSYK?da temsil edilecek. Kısaca HSYK, 15 üyesi hâkim ve savcı kökenli, 4 üye hukukçu öğretim üyesi ve avukat, bir üye Adalet Akademisi?nden gelen üyeden oluşacak.

Bu 22 üyeden 10 üyeyi, 12 bin 500 hâkim ve savcı, birinci sınıf 4 bin hâkim ve savcı arasından seçecek. Böylece 1. kademe mahkemelerde görev yapan hâkim ve savcılar 10 üyeyle kurulda temsil edilecek. Bu 10 üyenin mesleki yeterlilik, tecrübe ve kıdem olarak Yargıtay ve Danıştay üyelerinden geride kalır bir yanları yok. Temsilde adaleti sağlayan bu uygulamada kurulun ağırlığı bu üyelerde. 10 üyenin içinde yer alabilmek için birinci sınıf hâkim ve savcı olmak, yani en az 15-20 yıldır görevde bulunmak gerekiyor. AK Parti döneminde hâkim ve savcı olanlar bu göreve seçilmek için daha 10-15 yıl bekleyecekler.

10 üye hakim ve savcılar tarafından, Yargıtay genel kurulu 3 üye, Danıştay genel kurulu 2 üye seçecek. Yani toplam 350 üyeli iki üst yargı organı 5 üyeyi doğrudan seçip kurula gönderecek.

Böylece 15 üye hâkim ve savcı sınıfından seçilmiş olacak. Bu sayı kurulun yüzde 70?ini oluşturuyor.

Adalet Akademisi kendi genel kurul üyeleri arasından 1 üye seçerek kurula gönderecek. Sayın Cumhurbaşkanı 4 üyeyi hukukçu öğretim üyeleri ve avukatlar arasından seçecek. Bu 20 üyeye ilaveten eskiden olduğu gibi Adalet Bakanı ve müsteşar da kurulda yer alacak. 

Bakan ve müsteşarın dışında siyasi iktidarla ilişkisi olan kim var bu yapıda? Boş konuşuyorlar. Dikkat edin 22 kişilik kurulda, hükümetle ilgili sadece bakan ve müsteşar var. Diğer 20 üyenin adaylık, seçim gibi hiçbir aşamasında hükümetin en ufak bir etkisi yok. Hal böyle iken hükümet, HSYK?ya nasıl müdahale edecek? Hangi üyeler aracılığıyla kurula etki edecek?

Bakan ve müsteşar zaten mevcut yapıda da var. Hatta mevcut yapıda bu iki kişinin yetkileri daha fazla. Örneğin müsteşar katılmadan kurul karar alamıyor. Yeni yapıda bu iki üyenin yetkileri azaltılıyor. Mesela müsteşar katılsa da katılmasa da kurul toplanıp karar alabiliyor.

Mevcut durumdan farklı olarak adalet bakanı 3 daire hâlinde çalışacak olan HSYK?nın atama, yetki, terfi, disiplin gibi kararların alındığı daire toplantılarına katılamayacak ve oy kullanamayacak. Sadece genel kurulda oy hakkı var.

Müfettişler HSYK?ya bağlı olacak. Teftiş kuruluna bağlı müfettişler ise adli yapının idari işlerle ilgili icraatlarını denetleyebilecek. Hâkim ve savcıların yargısal iş ve işlemlerini denetleyecek müfettişler HSYK tarafından atanacak. HSYK?nın meslekten çıkarmalarla ilgili kararları yargı denetimine açık olacak. Müstakil binası, bütçesi ve sekretaryası olacak.

Ne TBMM, ne de hükümet HSYK?ya üye seçmiyor. Bu düzenlemede kuvvetler ayrılığı prensibine aykırı olan ne var? Hükümet veya TBMM üye bile seçemediği bir yapıya nasıl müdahale edecek? HSYK ve AYM?deki yapı çoğulcu ve katılımcı bir yapıya dönüşecek. ?İktidar partisi yargıyı denetimine almak istiyor? iddiası dayanaksız çünkü.

REFERANDUMDA AKILLAR KARIŞTIRILIYOR 

İşi laf kalabalığına getiriyorlar. İtiraz edenler bu düzenlemenin yargının bağımsızlığı-tarafsızlığı ve temsilde adalet açısından mevcut durumdan bin kat daha iyi olduğunu biliyorlar.

Peki sorun nerede? Sorun düzenlemeyi AK Parti?nin ve Erdoğan?ın yapmış olması. Biz değişimi yapana değil, yapılanlara bakalım. Referandum, siyaset üstü bir konu. Anayasa değişikliği konusu, bütün bir milletimizin ve ülkemizin geleceğini ilgilendiriyor çünkü.

Referandumda 12 Eylül Anayasası?na karşı olanlar, değişikliği kimin yaptığına bakmadan referandumda ?Evet? diyecekler.

Anayasada yapılan değişiklik, demokratikleşme sürecimize bir katkı veriyor mu, vermiyor mu? Katkı veriyorsa, AK Parti karşıtlığından hareketle Anayasa değişikliğine karşı çıkmak  ?ideolojik körlük? olur. AK Parti?ye karşı olanlar, bir yıl beklese, genel seçim var, seçimde AK Parti?ye oy vermez, olur biter.

Demokrasi mücadelesi ile iktidar partisine karşı mücadeleyi birbirine karıştırmak, AK Parti?ye muhalefet etmek için anayasa değişikliğine ?Hayır? demek kolaycılıktır. Referandum sandığını, seçim sandığıymış gibi göstermeye çalışıyorlar. İstiyorlar ki milletimiz, referandum ile genel seçimleri birbirine karıştırsın. Referandumla seçimi aynı gösterip milletin aklını karıştırarak 12 Eylül Anayasası?nı korumaya çalışıyorlar.

Başaramayacaklar: Milletin iradesi tarafından 12 Eylül?de 12 Eylül Anayasası değişecek..

Mustafa Yürekli - Haber 7

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.