Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

İslam'a sıra geldiğinde...



Ben şöyle söylerim:

Bir gün insan, İslam'ı arayacak. İnsan İslamsız olmaz. İnsan İslamsız kalınca sancılanır, bunalır. İnsan İslam'ı aradığında, onu yaşayan birileri olmalı ki, bu arayışı umutla sonuçlansın. Ya aradığında İslam'ı yaşayan birilerini bulamazsa... Ya gerçekte İslam'la buluşanlar da, zaman içinde ve hakim kültürlerin sistemlerinin etkisi ile dönüşmüş, yanlış yollara sapmış ve kimliklerini kaybetmişlerse... O zaman insanın İslam arayışı hüsranla sonuçlanmayacak mı?

Ben bunları, mesela "İslam ailesi" için söylerim. İslam kadını için söylerim. Müslüman işadamı için söylerim. Müslüman siyasetçi için söylerim.

Savrulmuş bir dünyada bir adacık gibi olsa bile İslam vahası yaşatmak...

Bunu başarmalı Müslümanlar derim.

Sovyet sistemi dağılınca, sosyalizmin yaldızı döküldü ve insanlar sosyalizm sonrasını aramaya başladı.

Orada kapitalizm adına Batı dünyası zafer ilan etti. Batı liberal kapitalizmi adına "Son insan, tarihin sonu" söylemleri oluştu.

Şimdi ise dünya kapitalizm sonrasını arıyor.

Pepsico Başkan ve Ceosu, Hind asıllı İndra Nooyi, Wall Street protestolarını değerlendirirken "Kapitalizm vicdanını kaybetti, vicdanını kaybeden kapitalizm felaket getirir, Wall Street'te protesto edilen vicdanını kaybeden kapitalizmdir" demiş. "Kapitalizm aslında kötü bir şey değil" diye de ilave etmiş.

Oysa gerçekte sistemler, bir şeylerini kaybederler de kötü hale gelirler. Yaratan'la ilişkilerini kaybederler, vicdanlarını kaybederler, bir ebedi gelecek inancını kaybederler, ben merkezci olurlar, insanlığa karşı sorumluluğu kaybederler vs... İçlerinde bir şey kaybolur ve canavarlaşırlar...

Ne olmuş?

Kapitalizm vicdanını kaybetmiş...

Peki vicdan ne?

İşte o, insanı insan kılan ve ancak yaratılış gayesi ile buluştuğunda anlam kazanan şeydir.

Ve bana göre İslam odur.

Peki ya İslam nerede şimdi?

Diyelim insanlık kapitalizmde vicdan aradığında, İslam dünyası, vicdanlı bir sistem sunabiliyor mu?

Bir haber daha vardı dün: TOBB Başkanı ve İslam Ticaret ve Sanayi Odası Başkanvekili Rifat Hisarcıklıoğlu, İslam Kalkınma Bankası heyeti ile Cidde'de bir görüşme yapmış ve bu arada şunları söylemiş:

"48 en az gelişmiş ülke arasında 22 İslam ülkesi var ve en zengin İslam ülkesi ile en fakir İslam ülkesi arasındaki gelir farkı 220 kat. Bu beni rahatsız ediyor."

İşte bu, herkesi rahatsız etmesi gereken bir gerçek.

Bu gerçek neyi söylüyor?

Bizzat İslam dünyasının İslamsız kaldığını...

İslam dünyasının, İslam'ın güzelliğini sunacak bir gerçeklik arz etmediğini.

Ne "en az gelişmişlik" yakışıyor İslam dünyasına ne de zengini ile fakiri arasında 220 kat fark olması...

Burada "vicdan" var mı?

Ve "vicdan" Müslüman'ın dünyasından kaybolmuşsa nerede barınabilir?

Zaman zaman Müslüman'ın kişiliğindeki dönüşümü tartışıyoruz.

Müslüman kadının kimliğindeki dönüşümü, Müslüman erkeğin kimliğindeki dönüşümü, Müslüman toplumun kişiliğindeki dönüşümü tartışıyoruz. Liberalleştik mi, Protestanlaştık mı, kapitalistleştik mi, sosyalistleştik mi? Bunların hepsi, özgün Müslüman kişiliğindeki başkalaşmayı ifade ediyor.

Ben diyorum ki:

Özgün Müslüman kişiliği, sadece Müslüman'ın kendi sorumluluğu açısından hayati değil, küresel planda yaşanan uygarlık ve insanlık bunalımının doğurduğu arayışa tekabül etme zarureti açısından da hayati... Yani evrensel bir sorumluluk haline geldi İslam'ın insan ve toplum modelini bunmak...

"Vicdansız kapitalist"e, kendi kişiliğinde özeleştiri yapma imkânı verecek "Vicdanlı bir Müslüman işadamı" gösterin denildiğinde, "İşte, işte, işte!" diye onlarcasını sıralayabilmek gerekirdi diye düşünüyorum. En azından bir örnek Müslüman ülke gösterebilmek gerekirdi diye düşünüyorum. Sizce Türkiye, böyle bir zaruretin neresindedir ya da Suudi Arabistan veya İran?


Ahmet TAŞGETİREN

atasgetiren@bugun.com.tr


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.