Kürtler bir karar vermeli ?
Kadının biri oğluna kız istemeye gitmiş. Kız annesi ?Olur ama şartlarım var? demiş.?
Kürdistan derken?
Benim kızım yemek yapmaz. Benim kızım sabah erken kalkmaz. Benim kızımın canı tatlıdır, işe gelmez. Kızım sıkıntılıdır, kocayla uyumaz. Kızım bolluk sever, parayı bol verecek kocası. Kızım gezmeyi pek sever, evde durmaz. Şartlarımız böyle. Ötesine düğünden sonra, damadın haline göre bakarız?. Durmuş oğlanın annesi, bakmış. A dünür demiş, öylesini bulsan da beni versen.
Gül yazısı yazacaktım, ölümler önümü kesti. Gelecek yazıya bıraktım gülleri.
Geçtiğimiz haftayı İsviçre ve civarında geçirdik. Göllerini gezdik, kahvelerini içtik. Kocaman ormanlarında yol aldık. Hatta Lozan?da maç seyrettik. Brezilya-Hollanda maçı. Sokaklar bayraklarla doluydu. Brezilyalılar yollara dökülmüştü. Tabii Hollandalılar da. Leman Gölü plajına dev ekran yerleştirilmiş, insanlar kendilerini futbola teslim etmişlerdi. Çok kıskandım. Kıskançlıktan yol boyunca kendimi yedim bitirdim.
İnsanlar küçücük köylerinde etkinlikler yapıyorlar. Hepi topu bir tane kaleleri var köyde, turizm adına yapmadıklarını bırakmıyorlar. Avrupa?nın her yanından ziyaretçi çekiyorlar. Biraz deşince, onların da bütün halklara bayılmadıklarını anlıyorsunuz. Kaldı ki, Avrupa?da ciddi bir aristokrasi var hala.
Hala daha mavi kanlıların çocukları babalarından devraldıkları mesleki mirası sürdürüyorlar. Bir işçi çocuğunun geleneksel olarak bir yere gelebilmesi o kadar da kolay değil. Yazılı olmayan kurallar işliyor.
Avrupa?yı gezdikçe Türkiye konuşuyoruz. Gittiğimiz her göl, gördüğümüz her köy, ?burası şuraya benziyor, bizim şu il buraya kaç basar, ama ah ki ah?larla geçiyor. Ne farkı var, ne yetmezi var benim ülkemin buradan? İnsanlar hafta sonu almışlar çocuklarını, kanolarla nehirlere açılıp, günü yaşıyorlar. Benim ülkemde mümkün mü böyle bir şey? Geçtim dağın başındaki nehirleri, şehirlerde bile kimse güvende değil. Nerede bomba patlar, nereye ateş açılır, kim kime napar belli değil.
Geçtiğimiz dönemlerde iktidara gelmek isteyen insanlar PKK iki dudak arasındadır diyorlardı. Terör bitecek diyorlardı. O bu şu hükümet değil, herkesin vaadi bu. Noluyor? Terör bitmiyor. Kim neden bitirmiyor bilemiyorum. Dünyanın en güçlü ordularından birine sahibiz ama terör bitmiyor.
Şimdiye kadar hep Türklerden bir şeyler istendi. Türk anneleri sabırlı olmak zorundaydı, oğulları şehit olurken. Türkler şehirlerinde rahat olamayacaktı, bombalar patlarken. Ya sabır çekin dediler, çektik. Şimdi, Kürtlere de bir soru sormak gerekmiyor mu?
Sahici bir soru. Öcalan?ın yol haritasına bakılırsa (ve kendisi muhatap alınmalı diyenlere de bu soru), orada özerk bir bölge olacak, her türlü ekonomik destek yine bizden gidecek, vs? vs? Kim istemez. Kadının biri oğluna kız istemeye gitmiş. Kız annesi ?Olur ama şartlarım var? demiş ve sıralamış:
? Benim kızım yemek yapmaz. Benim kızım sabah erken kalkmaz. Benim kızımın canı tatlıdır, işe gelmez. Kızım sıkıntılıdır, kocayla uyumaz. Kızım bolluk sever, parayı bol verecek kocası. Kızım gezmeyi pek sever, evde durmaz. Şartlarımız böyle. Ötesine düğünden sonra, damadın haline göre bakarız.?
Durmuş oğlanın annesi, bakmış:
- A dünür demiş, öylesini bulsan da beni versen.
Artık Kürt halkına bir soru sorulmalı. Siz kimdensiniz? Hatay?da bir zamanlar referandum yapılmış, Mehmed Akif bunun için gelmiş, halka konuşmuştu. Referandum yapıldı, halk ?Türkiye? dedi. Kürt insanının kısık sesle ?biz de terör istemiyoruz? demesi bugün çok şey ifade etmiyor. Bunun için bir adım beklemek hakkımız artık. Her gün gelen şehit cenazeleri bu hakkı daha da belirginleştiriyor.
Şimdiye kadar bizden beklendi. Şimdi denmeli ki Kürt halkına, nerede olmak istiyorsun? Sen kimdensin? Bunu sormanın nesi abes, bilemiyorum. O toprakların bize ne gibi bir katma değeri var diye sormuyorum. Kürt halkına, bizden ayrılmak istiyor musunuz? diye sormak lazım diyorum.
Aydınlar aylardır yazıyorlar ya hani, orada tarım yapılmasına devlet izin vermiyor, asker tarım bölgelerine halkı sokmuyor, zavallı halk ekmeğini kazanamıyor diye. Halk belki de haklıdır deyip, onlara soralım artık. Bir referandum yapalım.
Kürt halkı sahiden Türkiye?de olmak, Türkiyeli olmak istiyor mu? Kardeşlik bizim düşümüz mü? Kürt anneler gazetecilere değil, seçim sandıklarına konuşsun. Alınmak darılmak gücenmek yok. İstiyorlarsa oturup ortak bir çözüm üretiriz. Cumartesi anneleri, x oturma eylemleri vs? yapanlar, ben köyümde terör istemiyorum diye kazmaya baltaya sarılır, bu işin hakkından geliriz belki. Ne kazması ablacım diyenler, hani anlatılıyor ya ders kitaplarında, kazma kürekle düşman kovduk diye.
Bir kere yapan, bir daha yapar. Artık oturup sahiden konuşalım. Konuşmanın, açılımın bir kısmı normal ve olabilirken, bir kısmına tepkili olmak yersiz.
Günlerdir elin Avrupalısına gıptayla bakıyorum. Nereye kadar? Her gün gelen şehit haberleri, terörün şehirlere ineceği tavrındaki doğal bir haber verme biçimi, artık insanı tüketiyor. Ben Kürt annelerini anlamaya çalışıyorum.
Bugüne kadar onları anlamam için çok çağrı yapıldı. Ama yeterli değil. Şimdi herkes eteğindeki taşı döksün. Kim nerede olmak ister, kim kimden yanadır açıkça söylesin. Darılmaca yok.
Medya şehit haberlerini es geçmesin. Şehit haberlerini uzun uzun versin. Şehitlerin düşlerine girsin mümkünse. Çocukluklarını gösterin. Ne emekle büyütüldüklerini anlatsın. Bir kerecik doğduklarını, bir dahasının olmadığını.
Medya bize bunları desin ki, biz artık Kürt halkına dönüp, sen kimdensin? diye soralım. Onlar da bir cevap versin. Elif öğretmenler, Ayşe hemşireler demesin bunu. Sandıklar söylesin.
Elif YUNAK / İspanya / Haber 7
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.