LİDER’e saldırmanın dayanılmaz hafifliği (II)...

 

Bu yazının bazı bölümlerini daha önce paylaştım ama yine paylaşacağım...
Seçilmiş Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın “yurtdışı ve yurtiçi BÜTÜNLEŞME-BİR OLMA-TEK OLMA-MİLLİ OLMA mesajları”, YERLEŞİK KÜRESEL-YEREL BASIN unsurlarını, kurma kolu dışarıda olanları ve “sokakta karşılığı olmadan” siyaset yapmaya çalışanları neden rahatsız ediyor hiç düşündünüz mü?

Muhalefet Partisi Başkanı KALMAYA ÇALIŞAN biri, kongre konuşmasını SEÇİLMİŞ CUMHURBAŞKANIMIZA hakaret üstüne kuruyor! BAŞKA MALZEMESİ YOK ZAVALLININ!

Sevgili dostlar, bu saldırının sebebini eminim düşündünüz ve SEÇİLMİŞ CUMHURBAŞKANIMIZ Sayın ERDOĞAN’a saldırının dozu arttıkça daha da çok düşünüyorsunuz...

Sevgili dostlarım, ÇOK ÖNEMLİ BİR NOKTADAYIZ! MİLLİ İRADE TAM OLARAK ayağa kalkıyor, yüzlerce yıllık demokrasi dinamiklerimiz SEÇİLMİŞ CUMHURBAŞKANLIĞI makamı ile taçlanıyor ve bu OLGUNLUK kavşağında “dahili ve harici” saldırının dozu artıyor...

Bu noktada başka sorular da soralım ve devam edelim; 2003 ve özellikle 2008 sonrası kendisi ve bulunduğu coğrafyanın kaderini değiştiren Türkiye ve bu amaç uğrunda her anlamda yolumuzu açan LİDER olarak Erdoğan neden hedef? Dünya genelinde “küresel sermaye ile iyi geçinip kendine yer edinmeye çalışanlar Londra, Paris, New York, Davos’a koşarken, “benim için Davos bitmiştir” diyen LİDER, direnişin sembolü olan Güney Amerika’da “dünya 5’ten büyüktür” diyerek nasıl bir yol açtı? Başkanlık Sistemine her imkanıyla karşı koyanlar “karşıt parçalar gibi” görünmelerine rağmen nasıl bu noktada BİRLEŞİYORLAR!

Sevgili dostlarım, soruları maddeler halinde uzatabilirim ama yapmayacağım...

Aslında her şey çok açık değil mi; 300 yıl sonra PARÇALAR, ANA GÖVDEYLE KAVUŞUYOR! Ve bunu sağlayan MERKEZ Türkiye, BUNU SAĞLAYAN LİDER ERDOĞAN, hedef tahtasına konuyor içeriden-dışarıdan ÇOK AĞIR BİR SALDIRI altında kalıyor!

Bu bağlamda özellikle geçmişi detaylandırarak geleceğe birlikte bakmayı deneyelim...

1850’lerden itibaren Avrupa’nın tuzağına düşerek Ruslarla savaş hazırlıklarına başlayan daha doğrusu başlatılan Osmanlı, Ortadoğu-Afrika coğrafyasında zorlanmaya başlıyor. Bu zorlanma “tarihsel doğal etkilerle” değil, o bölgeleri yeniden şekillendirmek isteyen güçlerin ilk adımları ile ortaya çıkıyor...

1854-1876 arasında “o güçlerden” borçlandırılan Osmanlı, 1876 sonrası “MERKEZİ” o dönemin IMF’sine kaptırırken, 1876-1915 arasında bugünün İsrail devletinin yerleştiği yer dahil, planlanan bütün topraklarını kaybediyor. Hatta ele geçirme o kadar ileri gidiyor ki; 1915 sonrasında “işgal” bugün yaşadığımız topraklara kadar uzanıyor...

Aslında durum çok açık ve net; Osmanlı devlet yapısının, ruhunun, varlığının zorla el çektirilerek, üzerinde “zorlama devletlerin” kurulduğu her bölgede sorun var! Konuya sadece İsrail ve çevresi, Mısır, Libya, Irak, Suriye ve diğerleri olarak bakmayın ve son 10 yılı düşünerek Balkanlar’ı da unutmayın! Son halka Yunanistan... Osmanlı’nın “500 sene baktığı” doğal olarak “yalnız bir ekonomi olması” mümkün olmayan Yunanistan, “ekonomik anlamda” ilk çöken yer! Yugoslavya ve Yunanistan’ın Ortadoğu-Afrika çizgisinden farklı algılanmasının tek bir sebebi var: “Bulunduğu coğrafya”!

Peki ana coğrafya? Merkez dediğimiz yani “RUHUN bakiyesinin” kaldığı ve üzerine genç bir devlet kurulan Türkiye, 1938-2003 arası yıllarca dalgalandı! Kendini bulamadı, Osmanlı’yı yıkanların “oyunları” altında darbeler-devalüasyonlar arasında geldi-gitti... Bütünün beyniydi-ruhuydu ama “parçalara” sahip çıkmaması için “1850’lerde başlatan manipülasyon” 150 seneden fazla devam etti...

Sevgili dostlar, bir “bütün” parçalara ayrılır, belli bir dönem bu “parçalar” değişim geçirerek yoluna devam edebilir. Ana soru “parçalar tek tek yeniden dağıldığında” İLK HALİN-İLK BÜTÜNÜN yeniden ortaya çıkıp çıkmayacağı veya daha net ifadesiyle “zorla parça haline getirilen yapıların, zorlamanın etkisi kalkınca BÜTÜN’e dönüp dönmeyecekleridir”! Peki bundan sonra neler olabilir? Türkiye’nin “MERKEZ” olma haline gelmesi ile ne değişebilir?

Sonuç: Bütüne dair parçaların özgür kaldığı, “MERKEZİN” değiştiği, birbirlerini “akıl, mantık, duygu, kültür, etnisite ve DİN” dinamikleri ile buldukları bu DEVİNİM, “Ana parça” yani MERKEZ coğrafya olan TÜRKİYE’nin “bütünlüğü sağlayacağı” TEZ ile devam edecek... LİDER BU TEZİ attığı her adımla yazıyor... Büyük TÜRKİYE çok ama çok yakın... İçeriden-dışarıdan hatta “en dipten-en derinden” saldırı nereden gelirse gelsin bu yola çıkmış LİDER ve bu yola baş koyanlar asla dönmeden yolumuza devam edeceğiz... Yaşasın TAM BAĞIMSIZ BÜYÜK GÜÇLÜ BAŞKANLIK SİSTEMİNE GEÇMİŞ BÜYÜK TÜRKİYE...

Son söz: Bu tespitler sonrası bir daha düşünelim; LİDER NEDEN HEDEF!

Yiğit Bulut

Star

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.