Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Lozan ve sonrası


Kürt sorununun oluşmasında bir ana sapma, Türkiye'nin yeni sistem yapılanmasında Lozan çizgisini dikkate almamasıdır.

Nasıl?

Lozan'da Kürtler konusu "Azınlıklar meselesi" tartışılırken gündeme gelir. İtilaf devletleri, gayrimüslim azınlıklar yanında Kürtler'in de azınlık sayılmasında ısrar ederler.

Türk Temsilci heyeti ise, Kürtler'in azınlık olmadığını, Türkler'in ve Kürtler'in bin yıl içinde "Adeta tek millet" haline geldiklerini ifade ederler. Uzun tartışmalar olur, sonunda Türk tezi kabul edilir.

Burada Türk tezi, etnik anlamda bir "Tek millet"i değil, "Bin yıl içinde birbiriyle aynileşmiş bir tek millet"i ifade etmektedir. Burada Türk tezinin, tamamen "ümmet" bağlamında bir "millet" tarifi içerdiğinde kuşku yoktur. Burada "Kürtler'in Türklüğü" tezi de yoktur.

Lozan'dan döndükten sonra

Ama Lozan'dan dönülüp sistem yapılanmasına geçildiğinde, muhtemelen gayrı Türk Müslüman kavimlerin Osmanlı'dan kopuşunu da dikkate alarak, "Kürtler'in Türkleştirilmesi" projesi devreye sokulur.

Üstelik bu, tek başına yürütülen bir etnik asimilasyon hamlesi değildir, buna Lozan'ın ana tezi olan "Bin yıl içinde Türkler'le Kürtler'i adeta tek millet haline getirmiş bulunan ortak değer"in azaltılması, yani "İslam'ı azaltma projesi" eşlik eder. Hatta bu bir noktada "İslam'ın bile Türkleştirilmesi" haline gelir.

Şeyh Said İsyanı denilen hadise, en temelde, bu "İslam'ın azaltılması operasyonu"na karşı çıkıştır. Şeyh Said mahkemede, "Şayet Ankara hilafeti kaldırmasa idi, bizim isyan gibi bir şeye teşebbüs etmemiz söz konusu olmazdı" diyecektir.

İslam'ın azaltılması projesinde sembolik bir hadise, "Hilafetin kaldırılması" olayıdır.

İngilizler, Musul meselesinin görüşüldüğü ve Kürtler'e "Oyunuz Türkiye'den yana mı Irak'tan yana mı" sorusunun oylatılacağı günlerde hilafetin kaldırılmasını hayretle karşılarlar.

Hilafetin kaldırılması, yeni Ankara'nın, hilafet eksenindeki protestolar sebebiyle sömürgelerinde çok rahatsız olan İngiltere'ye bir cemilesi olarak yorumlanır ve içerik olarak "Sizinle kavga etmek istemiyoruz" mesajı taşıdığı belirtilir.

Ankara'nın yeni politikası, bir yandan İslam ortak paydasını aşındırırken, diğer yandan karşıtını doğurması kaçınılmaz olan etnik vurguyu artırmak şeklinde oluşunca, zaman içinde karşıt etnik bilincin doğması, buna karşılık ortak payda zafiyetinin ortaya çıkması kesindi.

Kemalizm'e ve PKK'ya rağmen

Bana göre Türkler ve Kürtler ya da bu ülkede yaşayan tüm Müslüman kavimler, Ankara'nın "azaltma" iradesine rağmen İslami aidiyeti korumakta ısrar ettiler.

Şu söylenebilir ki, Kürtler büyük çoğunluk olarak ve PKK hareketine kadar "Ümmet bilinci"nden vazgeçmediler. Türkler'in de Kürtler'le ilişkide, İslam ortak paydasını son derece önemsediği, duygu zemininde de olsa "Muhammed ümmeti" duygudaşlığını paylaştığı söylenebilir.

PKK hareketi, İslamsız bir hareket olarak doğdu ve Kemalist rejimin "İslamsızlık operasyonu"ndan etkilenen, genç kitleler üzerinde etkili oldu. Kemalist rejim ile PKK hareketi hem karşıt Kürtlük bilinci üretmek hem de İslamsızlık operasyonunda paralel hareket ettiler.

Gelinen noktada, bir farklılaşma zehri, bazı toplum kesimlerini etkiledi ve Lozan'da İtilaf Devletleri'nin savunduğu bir iklim oluşturuldu.

Bana göre toplum, on yıllardır bu yanlışı düzeltmeye çalışıyor. AK Parti iktidarı da toplumun böyle bir hamlesidir. Yazık oldu on binlerce cana. Keşke şu süreç, yakın tarihi düzeltebilse...

 

Ahmet TAŞGETİREN

atasgetiren@bugun.com.tr

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.