Müjdeci, umut dolu ve gerçekçi olmak?
Bir uçak için benzin ne ise, fert ve toplum için ümit odur. Gelecekten umutlarını kesmiş fert ve toplumlar, ona hazırlanamazlar. Ümitleri olmayanların yarınları yoktur. Yarınları olmayan, hayalleri tükenen insanların azim ve heyecanı kaybolur. Böyle bir atmosfer içinde sıkışan insanoğlunun çalışma ve gayretli olması beklenemez. Sonuç itibariyle herkes bir yanlışa ve hayâl dünyasında oluşturduğu bir mite sığınır ve onunla oyalanmaya, bu duygularla avunmaya çalışır. Bir vecizede,
?Kimisi geçmişin hamâsetine sığınır, kimisi geleceğin umutlarına soyunur, hep hayâl dünyasında gezinir, hiç yaşamadan ölürler?.
Böylesi karamsarlıkların arasından sıyrılıp bir an olsun ışığa ulaşmak için insanlar, yalan-yanlış demeden fallara, falcılara, rüyalara ve yorumculara kucak açarlar. İnsanlar gerçek müjde ve ümitleri göremedikleri için adeta daha ölmeden ölümü tadarlar.
Hz. Peygamber?in gerçekçiliğinde ?riyakârlıktan uzak- hayatı dolu dolu yaşamak ve onun umut dolu ve müjdeci tavrının sürekliliği korumak, herkes için en yüce ve doruktaki örnek olmalıdır?
Hz. Peygamber?in en ayrıcalıklı vasfıdır, müjdeci olmak. O, karanlıklar arasında yolunu ve umudunu kaybetmişlere yüksek tondan haykırışıyla umut aşılayan ve yön gösterendir. Haykırdığı bu ilk prensip, ?Allah?ın rahmetinden umut kesmeyin. O bütün kusur ve günahları bağışlar. Allah?ın rahmetinden ancak gerçeği ve hakikati saklayan kâfirler umut keser.? (Yusuf, 87; Zümer, 53) ifadesiyle düşüncesinin temeline oturtan umut dolu aydınlık çağrısıdır. Kötülük ve zulmün sürekli olmadığını, mutlaka bir gün güneşin doğacağını, bedbinlikler, karamsarlıklar ve olumsuzlukların dağılacağını muştulayan bir duygu/düşünce atmosferini oluşturma çabasıdır. Şairin dediği gibi;
?Doğacaktır sana vaat ettiği günler Hakkın,
Belki yarın, belki yarından da yakın?.
Hz. Musa, Firavun?un despot idaresi altında Beni İsrail?i yetiştirmeye, teşkilatlandırmaya çalışırken, Cenab-ı Hak, Mısır?da evler edinip buralarda toplanmalarını, ibadetlerini yapmalarını talimatını verir ve şunu emreder: ?Mü?minleri müjdele!? (Yunus, 87)
Çok zor şartlarda yaşayan mü?minlere, istikbale yönelik müjdeler verilmesi, şüphesiz psiko-sosyolojik açıdan çok büyük bir önem taşımaktadır. Zira ?Başaracağız, istikbal bizim olacak, hürriyetimize kavuşacağız. Bu uğurda hayatını kaybedenler şehit olarak cennete gidecek, geride kalanlar da insanca yaşayacak?? tarzında müjdeler, insanları motive edecek, adeta yeniden canlandıracaktır.
Fertlerin ve toplumun ıslahında ümit duygusu sihirli bir etkiye sahiptir. İyileşeceğine inanan bir hasta, emsallerine göre daha çabuk iyileşir. Hastasına iyileşme ümidinin olmadığını söyleyen doktor, insan psikolojisinden nasibini almamış demektir. Onun gibi, konuşmalarında devamlı toplumun kötü yönlerini anlatan ve toplumun geleceğini karanlık gören insanlar, kitle psikolojisinden habersiz kimselerdir. Hadisin ifadesi ile,
?Kim ?insanlar helak oldu? derse, en felakette olan kendisidir.? Müslim, Birr 139
?Eyvah battık, bittik? diyenler çevresine ümitsizlik telkin etmek suretiyle onları da batırırlar, ümitlerini söndürürler. Çevresine devamlı ümit telkin edenler ise, onları gayrete getirirler.
Bunları ifade ederken, ?toplumdaki rezaleti görmezden gelelim, her şeyi tozpembe görelim? demek istemiyoruz elbette, sosyal durum değerlendirilirken realist olmak gerektir. Fakat, kitlelere durumu yansıtırken devamlı menfîlikleri ön plana çıkarmak ve o toplumu ümitsiz yapacak, şevkini söndürecektir. Nitekim günümüz medyası genelde felaket tellallığı yaptığından, toplumumuzda pek çok insan, gördüklerinden, duyduklarından rahatsız olmakta, geleceğe yönelik ümit tomurcukları daha açmadan solmaktadır.
Günümüzün büyük savaşlarını kazanmanın yolu ?Psikolojik savaş? ve ?bilgi savaşı? ını sanal (siber) ordularıyla etkili bir şekilde kazanılacak, soğuk savaş öncesi hazırlık olmuş ve dahi gerek bile kalmamış olacaktır.
TV haberlerine, dizilerine, gezilerine dikkat ettiğimizde, cinayet, soygun, vurgun, ruhi ve bedeni taciz, fantezi üretimin, olumsuz haberlerin ön planda olduğunu görürüz. Hâlbuki ülkemizde o gün sadece bu menfilikler yaşanmamıştır. Nice yeni iş yerleri açılmış, nice binaların temelleri atılmış, nice başarılı projeler gerçekleştirilmiştir.
Haberleri izleyen bir vatandaş, bu kadar menfiliği bir arada görmekten dolayı, psikolojik bir gerilim içine girecektir. Kendi işlerini tam düzene koyamamış bu insan, birden ruhunda toplumun bütün meselelerini yığılmış bulacak ve muhtemelen bu ağır yükün altında ezilecektir. Son yıllarda toplumumuzda ve benzeri başka toplumlarda artan intihar olaylarının mühim bir sebebinin, medyanın bu tür menfilikleri ön plana çıkarması olduğu kanaatindeyiz. Şüphesiz bu durum sadece intiharlar için olmayıp, sosyal çalkantılar, cinayetler içinde geçerlidir. TV?den izlediği menfiliklerle ruhu hırçınlaşan nice insan, iş hayatında asabileşmekte, daha kırıcı olmakta, suca daha meyilli bulunmaktadır. Bu insanlar stresten kurtulmak için içki, kumar, eğlence türü şeylere yönelip, uyuşarak, gevşeyerek, unutarak? hayatını devam ettirmeye çalışmaktadırlar.
?Bir şey umumen elde edilmezse, bütün bütün de terk edilmez.?
Gerekli kanuni düzenlemelerle medyanın felaket tellallığı yapması engellenebilir. Ayrıca toplumun önüne güzel idealler konularak geleceğe ümitle bakmaları sağlanabilir. Öyle görülüyor ki, istikbal ona ümitle bakan ve hazırlananlarındır.
?Çalışan Gazeteciler Günü? dolayısıyla bizlerin asli görevi?
Müjdeci, umut dolu ve gerçekçi olmak?
Kur?an ve Sünnete uymaktır?
Mehmet Yürekli,10.01.11, Adana
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.