Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Müslümanlar'a karşı ayıplı demokrasi


Darbe nedir?
Silahlı gücün, sahaya inip gol atması veya mücadele eden takımlardan birisine gol attırmasıdır.
Sisi ne yaptı?
Tahrir Meydanı'nda toplananlara gol attırdı.
Olay Mursi'nin devrilmesi olayı değildir. Olay Mursi'ye destek veren Mısırlılar'ın kendi ordusu tarafından vurulmasıdır.

53 kişinin katledilmesi sadece işin en kanlı safhasıdır.
Aslında ordu, oraya gelinceye kadar kendi halkının iradesine karşı cinayet işlemiştir.
Tabii işin bir de ordunun cinayetini havai fişeklerle alkışlayan, Tahrir Meydanı'na yansıyan halk boyutu vardır.

Bu da oyuna müdahale edip kendilerine penaltı veren, üstelik kaleyi de boşaltan bir silahlı güce şükran duymak demektir ki, siyasi mücadelenin ahlaki boyutu açısından en iğrenç olanıdır.
Bizde de son 60 yıl içinde 5 kere yaşanan askeri müdahalelerde olsun, yargı marifetiyle gerçekleşen parti kapatma darbelerinde olsun ortaya çıkan hadisenin mahiyeti değişmiyor.

Halktan bir grubun arzuları istikametinde bir başka halk kesimini devre dışı bırakıyorsunuz.
Bizde bu, kimi rektör ve Cumhuriyet başsavcılarının ifadesine yansıdığı biçimde bazen yüzde 95'in iradesini yok farz etme cüretine kadar varıyor.

İpler nerede kopuyor?

Peki bu darbe-demokrasi gelgitlerinin genel bir karakteri var mı?
Türkiye'ye baktığımızda tek parti döneminin karakteri İslam'ı azaltma ve yeniden yorumlama niteliğindedir. Hem bu nitelik hem de Türkiye'nin İslam dünyası ile bağlantılarının asgariye indirilmiş yeni yapısı, Osmanlı'yı yıkan güçlerin beklentilerine uygundur.

Daha sonraki askeri müdahalelerin karakteri de, toplumdan gelen ve siyasi kadroları etkileyen "Daha çok İslam, daha özgür İslam" taleplerini püskürtmeye yöneliktir. Menderes ve Demirel'de bile o vardır, Erbakan ve Erdoğan'a karşı hareketlenmelerde ise kesin o vardır. Erbakan tasfiye edilmiştir, Erdoğan ise çetin badireler atlata atlata mücadelesini sürdürmektedir.

Ortadoğu'daki İslam toplumlarında demokrasi konusunun en çok tartışıldığı alan, "Demokrasi İslamcı grupları iktidara getirir mi" sorusu etrafında oluşmuştur.
Arap Baharı'nın da ana sorusu budur.

Suriye'de, İslamcılar iktidara gelir diye, Esed'in kanlı katliamlarına bile müsamaha gösterilmiştir.
1992 Cezayir'inde askerin seçim sürecini sabote edişine ve iktidara el koyuşuna göz yumulması, hatta desteklenmesi de İslami Selamet Cephesi'nin iktidara geleceğine kesin gözle bakılması yüzünden olmuştur.

Amaç laik kadroların iktidarda kalmasıdır.
Bunun sebebi sadece ideolojik yandaşlık mıdır sorusu tartışılabilir.

Bir demokrasi formülü

Ama vakıa şu ki, bu tepeden inmecilik İslam'a karşı teyakkuz halinde, Müslümanlar'la mesafeli, laikliği İslam'ı sınırlandırma olarak anlıyor, Müslüman'ın hayatına müdahale ediyor ve bütün bunları laik nitelikli bir toplum kesimi ile birlikte yapmaya çalışıyor.

İşin ilginç yanı ise, laik nitelikli toplum kesimlerinin, İslam coğrafyasında genelde azınlığı oluşturuyor olması.

İşte bundan da, asker iradesi ile olsun, sistemin bizatihi kuruluş karakteri ile gerçekleştirilmiş olsun demokrasi dışı bir yapılanma çıkıyor.

Bu durumda sandığı halkın önüne koymaya korkan bir dünya oluşuyor.
Batı'nın şu anda darbe karşısında aptallaşması, Müslüman toplumlar gerçeğini hazmetme zorluğundan kaynaklanıyor.

İslam toplumlarında laik çevrelerin içten içe askeri müdahalelere onay vermeleri de, kendi toplum gerçeklerine yabancılaşmayı sergiliyor.
İslam toplumlarını içine sindiren bir demokrasi formülü... Belki de asıl ihtiyaç budur.

Ahmet TAŞGETİREN

atasgetiren@bugun.com.tr

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.