İbrahim Halil Sipahi

İbrahim Halil Sipahi

Neyin peşindesiniz beyler?

 

Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilci Erdem Gül, MİT TIR'larıyla ilgili davada Cuma günü 14. Ağır Ceza Mahkemesinde hâkim karşısına çıktı.

Duruşmaya, gazeteciler Dündar ve Gül ile avukatları, müştekiler Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın avukatı ve avukatı MİT Müsteşarlığı adına Hazine avukatı katıldı.

Bazı illerin baro başkanlarının da gözlemci olarak katıldığı duruşmayı, Birçok avukat, bazı sivil toplum kuruluşları ve gazetecilerin yanı sıra CHP ve HDP Milletvekilleri ile ABD, Almanya ve Kanada’nın Büyükelçileri, Hollanda, İngiltere, Belçika, Çek Cumhuriyeti, Rusya, İtalya, Avusturya, Polonya’nın da İstanbul Başkonsolosları da izledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu yabancı büyükelçi ve konsolosların grup halinde duruşma salonuna giderek mahkemeyi izlemelerine ateş püskürdü. “Diplomasinin de bir edebi, adabı var” diyen Erdoğan, yabancı diplomatların duruşma izlemesinin “izne tabi olduğunu” iddia etti.

Bir gazete Viyana Konvansiyonunun “Bütün yasal imkânlarla kabul eden Devletin durumunu ve gelişmelerini tespit etmek ve bunlar hakkında gönderen Devlet Hükümetine bilgi vermek”. 3/d maddesini dayanak göstererek, Erdoğan’ı “Uluslararası Viyana Konvansiyonu”’nu bilmemekle suçluyor.

Gazetenin iddiasına göre, bağlı oldukları devletlerinin ilgilendikleri konuları “yerinde tespit etmek”, “izlemek ve rapor etmek”, yabancı diplomatların temel görevleri arasında bulunuyormuş. Bunu da duruşmaya katılan diplomatların ülkelerinin Türkiye’deki basın ve ifade özgürlüklerinden endişe duymaları için hak gösteriyor.

Oysa aynı anlaşmanın 3/b) maddesinde diplomatların “Kabul eden Devlette, uluslararası hukukun müsaade ettiği sınırlar içinde gönderen Devletin ve vatandaşlarının çıkarlarım korumak;” olarak belirlenmiştir. Ayrıca aynı anlaşmanın 26. maddesi yabancı diplomatların serbest dolaşım ve seyahat etme haklarının olduğunu ancak “milli güvenlik” söz konusu olduğu durumlarda izne tabi olduğu belirtiyor. 

 

Dündar ve Gül’ün gazeteci olmaları, basın görevi nedeniyle sanık durumuna düşmeleri ön plana çıkarılmaya çalışılıyor. Oysa burada göz ardı edilen en önemli husus bu davanın bir casusluk davası olmasıdır. Bu tür davalar kapalı görülecek davalar sınıfındadır.  Zaten Hâkim’de 1 Nisan’a ertelediği davanın kapalı görülmesine karar vermiştir.  

Devletin istihbarat teşkilatının araçlarına kurulan kumpas ile ele geçirilen görüntü ve bilgilerin yayın yasağına rağmen, Türkiye’nin itibarını zedeleyecek ve milli güvenliğine zarar verecek şekilde yayınlamak suretiyle deşifre edilmesi söz konusudur.

Bu olayı basın ve ifade özgürlüğü ile basite indirgemek doğru bir tespit değildir. Bu nedenle olay üzerinden siyaset üretmek, muhalefet etmek adına devletin mahremiyetini ayaklar atlına almak iktidara değil devlete zarar verir.

Bu davanın geniş ve bağımsız yargı heyeti karşısında görülmesi gerekmektedir;

STK’ları ve Siyasi partiler ile yabancı diplomatların duruşmayı müdahil havası estirerek takip etmesinin kabul edilir tarafı yoktur.

STK’ları ve siyasi partilerin amaçları bellidir.

Ya yabancı diplomatlar onların casusluk davasında işleri nedir?

Cuma günü duruşmaya katılan diplomatların birçoğunun temsil ettikleri devletler Türkiye ve sınırlarımızdaki terör örgütlerine, Türkiye için iç ve dış tehdit teşkil eden unsurlara siyasi ve lojistik destek veren ülkelerdir.

Bölgede ve ülkemizde dönen birçok olay üzerinde ya parmakları yâda bilgi sahibi olan bu ülkeler,

Adaletten, kişilik hakları ve baskıdan mı endişeliler?

Dündar ve Gül’den ne duymak istiyorlar?

Yoksa Dündar ve Gül’ün olayın arka planını itiraf ve deşifre etme endişesini mi taşıyorlar?

Yabancı diplomatların bu işgüzarlıkları için ağır basan olasılık açıkça yargı üzerinde baskı oluşturmak sanırım.

Bizim milletimizde, yabancılar bir şeye ilgi gösterirse, onlar bir işe el atarsa daha adaletli olur. Onlar ülkemiz ve yöneticilerimiz hakkında bir şeyler söylerse, bir bildikleri vardır, doğrudur anlayışı hâkim.

Oysa Türk milletinin ve devletinin asla yabancı dostu olmamıştır. Bunu “Ayıdan post gâvurdan dost olmaz” diyen atasözümüz nede güzel ifade etmektedir. Kaldı ki biz millet olarak neredeyse birbirimize güvenmez hale geldiğimiz şu günlerde.

 

İbrahim Halil SİPAHİ

27.03.2016/adanapost.com

twitter.com/ihalilsipahi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.