İbrahim Halil Sipahi

İbrahim Halil Sipahi

Polis? deki artan şiddet eğilimi?.



Emniyet teşkilatı, toplumda huzuru ve düzeni sağlama, vatandaşın can ve mal güvenliğini koruma, kanunun hâkimiyetini ve devlet otoritesini sağlama gibi çok önemli ve hayati görevleri üstlenmiştir

Polis görevi itibariyle; asayişi, amme, şahıs tasarruf emniyetini ve mesken masuniyetini koruyan, halkın ırz can ve malını muhafaza ve ammenin istirahatını temin eden, yardım isteyenlere, yardıma muhtaç olan çocuk, alil ve acizlere muavenet eden, kanun ve nizamnamelerin kendisine verdiği vazifeleri yapan silahlı icra ve inzibat kuvvetidir.

Bu görevi yerine getirirken, demokratik, laik ve sosyal hukuk devletinin bir kurumu olduğunu asla unutmamasıgerektiği bilinci henüz Polis okullarında aşılanması gereken en önemli husus olmalıdır, Çünkü Adalete dayanmayan güç zorbalıktır, zalimliktir; ama kuvvete dayanmayan adalette aciz olur. Hukuk devletinde Polis adalete dayalı bir kuvvettir. Onun için zalim olamaz. Adaletlidir. Korkulan değil, güvenilen bir güç olmalıdır.

Hukuk devletinde hiçbir zaman kaba kuvvet, zorbalık yoktur. Kimse kabadayılıkla, Efelikle kendisine başkasının hakkı üzerine dayalı bir hayat kuramaz. Eğer birileri böyle bir yaşamı bu toplum içerisinde yapabiliyorsa, toplum o zaman devletin otoritesinden, varlığından endişe eder ve ?Nerede bu devlet? diye aramaya başlar. Polisin başlıca görevi vatandaşa devleti aratmamak, Devletin her kesiminde her köşede var olduğunu hissettirmek olmalıdır.

Polis, çekinilecek, korkulacak, görüldüğünde saklanılacak birisi değil, halkın her zaman yanında, yardımında güven veren sığınılacak bir dost eli olması gereken bir görevli olmasıgerekirken, uslu durmayan yaramazlık yapan veya bir arzusu için ağlayan çocukları ?seni polise veririm? gibi sözlerle korkutur. Daha çocuk yaşta polisi korkulacak bir kişi polis teşkilatını korkulacak bir kurum olarak çocuklarımızın bilinçaltına yerleştirmek gibi hatalı bir davranış içerisine gireriz.

1980 öncesinde polis teşkilatlına genelde lise mezunu daha öncelerinde ise ortaokul mezunları hatta mahalle bekçilerinden ortaokul bitirenlerin polis olması mümkündü. O dönemlerde eğitim seviyesi düşük ve yeterli görev eğitimi alınmadan görev yapan polislerin halk ile sağlıklıiletişim kurmaları büyük ölçüde mümkün olamıyor, halk ile polis arasında bir kopukluk meydana geliyordu. Polis kıyafetini giymek beline silahı koyma ile kendisini farklı ve üstün gören bir kişilik içerisine girenlerin sayısı pek de azımsanacak kadardı. Öyle iki, Halkın emniyeti ve güvenliğini sağlamakla yükümlü polis teşkilatı mensupları 1980 öncesi Pol-Der ve Pol-Bir diye sağ ve sol siyasi kutuplaşmanın içerisine girecek kadar acizliğe düşmüştü.

1980 sonrasında polis kolejleri, Polis meslek yüksek okulları ve polis akademilerinin çoğalması, bu kurumlarda mesleki eğitimin dışında pedagoji ve psikolojik eğitimlerin de verilmesi ile yeni yetişen eğitimli, kültürlü polis memurlarının halk ile daha iyi iletişim kurmaları hedeflenmiş büyük ölçüde de başarılmıştır. Polisin nezaketi artmış,emniyet teşkilatında kurulan Motosikletli Yunuslar, Toplum Destekli Polis ve Güven Timleri gibi birimler halka daha yakın hizmet vermeye başlamış, polis korkulacak değil destek alınacak ve sığınılacak güven veren kamu görevlisi haline gelmişti.

Özel kuvvet, terörle mücadele gibi birimde çalışan polislerin ağır çalışma koşulları nedeni ile bir takım psikolojik sıkıntılar yaşaması elbette normaldir. Bu gibi saha görevlerinde bulunanların merkezlere dönüşünde mümkün olduğunca halkla yakın görevlere verilmemesi kanaatindeyim. Türk Polisi, çağdaş ülkelerin kullandığı araç-gereç ve yöntemleri kullanmayı kendine amaç edinmiş, dünyada ortaya çıkan gelişmelere paralel olarak milletimizin değişen beklentilerine cevap vermek için sürekli kendini yenilediğini görmek millet olarak ayrı bir övüncümüzdür.

Ancak, son zamanlarda ne oldu ise, polis?te şiddet eğilimi artarak baş göstermeye başladı. Görsel ve yazılımedyada Polisten şiddet gören vatandaşlarla ilgili haberler sıklaşmaya başladı.Şiddet mağduru vatandaşların savcılığa suç duyuruları ve açılan mahkemelerin de küçümsenmeyecek sayıya ulaştığı diğer bir gerçek. Rutin güvenlik kontrollerinde vatandaşın darp edilmesi, sokakta veya karakolda birkaç polisin savunmasız bir vatandaşa öldüresiye dayak atması, gözaltına almalarda kuvvet ve şiddet kullanılması, hatta polisten yardım isteyen vatandaşın darp edilmesi gibi nedensiz yere kullanılan şiddet.. Geçtiğimiz günlerde medyaya da yansıyan bir olay var ki, polisteki öfke ve şiddetin boyutunu açıkça ortaya koymakta. Taksimde polis ?Gel bir şey yapmayacağız?dediği vatandaşın gizlendiği yerden çıkması ile üzerine biber gazı kapsülünü başına doğru sıkması pek de ahlaki olmamıştır. Bu olayları bir teşkilatın tamamına mal etmek mümkün değildir. Bunlar fevri davranışlardır. Üzerinde durulması gereken bu fevri davranışların altında yatan sebepler ve giderek artmasıdır.

Bu hususta iç işleri bakanlığının süratle meseleye el atması emniyet genel müdürlüğünün tedbirlerini alması ve sorunun tespiti ve çözümü gerekmektedir. Aksi takdirde polis ile vatandaşarasında iletişim bozukluğu ve güvensizlik artacaktır. Polisten gerekli destek ve yardımı alamayacağına kanaat getiren bazı vatandaşların adalet sistemindeki eksiklik ve boşluklar nedeni ile kendi meselelerini çözmek gibi gayri hukuki yollara başvurması içten bile değildir.

Bugün Türk halkının sevgi ve güvenini kazanmış, Demokratik hukuk devletinin, Atatürk ilke ve inkılâplarının ve laik Cumhuriyetin teminatı olan Türk Polis teşkilatı maalesef halkın gözünde ve gönlünde endişe verici bir noktaya gelmiştir. Bunda en büyük etkenlerden birisi de toplumsal olaylarda, devletin sert tedbirler alması, emniyet teşkilatınıdirek olarak yönlendirmesi, polis ile vatandaşı karşı karşıya getirmesidir. Polisin vatandaşa karşı orantısız güç kullanmaya yönlendirmiş olması bunun karşısında da vatandaşın gerek kendisini korumak gerekse karşı hamle olarak polise taşlı sopalı karşılık vermesine yol açmıştır. Böylece gereksiz bir kargaşa ortamının meydana gelmesi kaçınılmaz olmuştur. Devlet Baba gülen yüzü gösterip, şefkatli kollarını vatandaşa açacağına, sert ve şiddet mizacınıortaya koymuştur. Bu hiç de hoş olmamıştır.

Toplumsal huzur ve barışı sağlayacak devlet ve onun kolluk kuvvetleridir. Devlet yaramaz çocuğunu uyarır belki kulağını çekmesi de gerekebilir ama asla tokat atmamalıdır. Devlet babalığınıgöstermeli vatandaş da gereken saygıyı. Terör örgütü, onun elebaşısı ve meclisteki uzantısı ile müzakere yapmayı marifet bilen bir iktidarın, ülke gündemini bir hafta meşgul eden İstanbul halkı için nefes aldıkları önemli bir alan olan Taksim yürüyüş parkının yerine beton yığını yapılmasına karşı çıkan vatandaşın talepleri karşısında da aynı duyarlılığı göstermesini beklememiz sanırım yerinde olurdu.

İbrahim H.SİPAHİ

06.06.2013/adanapost.com

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.