Senin hayatın istismar Kemal'im!

Senin hayatın istismar Kemal'im!

Lakap takma konusunda yeryüzünde hiçbir millet bizimle boy ölçüşemez. Sadece Kılıçdaroğlu'na takılan lakapları aklınıza getirin kâfi.Gandi Kemal,...

Lakap takma konusunda yeryüzünde hiçbir millet bizimle boy ölçüşemez. Sadece Kılıçdaroğlu'na takılan lakapları aklınıza getirin kâfi.

Gandi Kemal, Karaoğlan, Halkçı Kemal, Malkoçoğlu, Etro Kemal, Tırt Kemal...

Her geçen gün de bir yenisi ekleniyor.

Geçenlerde bir arkadaşa rastladım; "nasılsın" demeye kalmadı başladı okumaya:

"Şişirdi beş-on adam / Yaptı Balon Adam / Ötekisinden de basit / Vallahi bu son adam"

Nedir demeye fırsat vermeden sürdürdü: "Abdurrahim Karakoç'un bir şiiri" dedi, "Kılıçdaroğlu tam bir Balon Adam değil mi?"

"Bir şişireni de var mı bari?" diye takıldım.

Medya, dedi.

Benim aklıma nedense Önder Sav gelmişti.

Sayın Kılıçdaroğlu'nun "Balon Adam" lakabından hoşlanacağını hiç sanmam.

Hoşlandığı lakaplar var tabii.

Bunları da temellük ediyor zaten.

Mesela, Gandi Kemal'i acayip benimsedi.

Balıkesir'in Küçükköy beldesine giderken resmen "Gandi selamı" verdi yahu; fotoğrafı var.

Bence en iyisi lakapsız olmak...

Lakaplı olmayı da anlarım ama, bir insanın Kılıçdaroğlu gibi sürüsüne bereket cinsinden lakabı olursa, ortada bir tuhaflık var demektir!

Çünkü bir şeye benzetemediğinizi her şeye benzetirsiniz.

Bakınız: Rıdvan Dilmen. Bir kere "şeytan" lakabı verilmiş adama, o gün bugündür hep aynı; "melek" diyen çıkmadı. Niye "şeytan" denilmiş, o da ayrı mesele. (Halbuki, Rıdvan kelime anlamıyla "cennetin kapıcısı melek" demek.)

Mehmet Özdilek'e de "Şifo" lakabı uygun görülmüştü. Bizim çakma Şifo'yu, Belçikalı gerçek Şifo'yla (Scifo) karşılıklı oynarken seyrettiğimde kendi adıma utanmıştım.

Halkımız lakap takarken uyar mı, uymaz mı düşünmez.

Mahallemizde "Aristo Mahmut" namlı bir adam vardı. Değil kitap, gazete bile okumazdı. Bütün mahareti ne yapar eder okeyi dışarı atardı.

İşi gücü elinde fener sinemada yer göstermek olan bir teşrifatçı vardı. Yoksulluktan paltosunu yaz kış sırtından çıkarmazdı. Biraz da kamburdu, başı önde gezerdi. Herkes onu "Kolombo" diye çağırırdı. Oysa yüzüne sinek konsa kovmaktan acizdi.

İlk mektep yıllarında "Jean-Jacques Rousseau"nun telaffuzu kulağımıza çok hoş gelirdi. Önümüze çıkan velede, "N'aber lan Jan jak ruso..." derdik.

Bu veletlerden sadece birinin üzerine bu lakap yapıştı kaldı. O da okumadı. Baba mesleği nalburculuk yapıyor şimdi; anlayacağınız çivi falan satıyor bizim jan jak ruso.

Lafı uzattık, nerelere geldik.

Lakap enflasyonundan hareketle, bir şeye benzetemediğinizi her şeye benzetirsiniz demiştik, değil mi?

Doğrusunu isterseniz Kılıçdaroğlu'nun konuşmaları da bir şeye benzemiyor.

Geçen gün Başbakan'ın idamlardan bahsederken gözyaşlarına hakim olamamasını "istismar" olarak değerlendirdi.

Sela okunurken cami avlusuna koşup oy isteyince; CHP'lilere, ramazanda içki sofraları kurmayın, deyince; Peygamberimize saygısızlık eden Önder Sav'ın sözünden çıkmadığı halde köylülere "Fatiha" okutunca; "Bu anayasa işsizliğe çözüm getiriyor mu?.." diyerek halkın bilgisizliğini sömürmeye kalkışınca; her soru ve sorunun karşısında "Oyunu ver gerisini merak etme sen!" şeklindeki popülist söylemin dibini bulunca; "Biz iktidara geldiğimizde Trabzonspor şampiyon olacak..." diyebilecek kadar hemşehrilerime Temel muamelesi çekmeye kalkışınca; sabah türbana özgürlük verip akşam Necla Arat'laşınca; gece Kürt, gündüz Türkmen olunca istismar olmuyor da, Başbakan'ın gözyaşları mı istismar oluyor?

İsmet İnönü olsaydı "Hadi canım sen de" derdi.

Ben "Senin hayatın istismar Kemal'im" diyorum.

Salih Tuna
stuna@yenisafak.com.tr

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler