Mustafa Yürekli

Mustafa Yürekli

Silivri'deki tövbekar general

Hayat ölüme doğru akmaz mı? Ölüm mahşer günü ve hesap vermek değil mi? Ölümden sonrası, sonsuz hayat; cennet ve cehennem.. Ölüm Allah?a varma ise hayat Allah?a doğru akmıyor mu? Ey ağalar paşalar hayat Allah?tan başka bir yere mi akıyor?

Ergenekon davasında yargılanan generallerden birinin tutulduğu Silivri Cezaevi?nde günlerini namaz kılarak ve Kur?an-ı Kerim okuyarak geçirdiği gazetelere yansıdı. Fark edilmede bile bu ayrıntı.

Dün ?İrtica birinci derecede bir tehlike. Bölücülükten de büyük tehlike.? diyerek, dindarları potansiyel suçlu, hatta iç barışı tehdit eden unsur görüyordu o paşa. O zamanlar sırtında üniforması, kocaman ordu hizmetinde, gittiği her yerde korkuya karışık saygı uyandırıyordu.

Başı sıkışınca bir general "Allah" diyor, yalvarıyor. Doğru da yapıyor paşamız, tebrik etmek gerekmez mi? İçerdeki bütün generallerin, bütün o anlı şanlı kişilerin Kur?an-ı Kerim?le buluştuğunu kim söyleyebilir?

Bir Marksist-ateist bir arkadaşım cezaevine düşmüştü. Cezaevinden çıktıktan sonra bir karşılaşmamızda içerdeyken ne yaptığını sormuştum. Ateist arkadaşım şu samimi itirafta bulundu: "Hatırıma gelen bütün duaları okudum.?  Ne kadar çok dua bildiğine şaşırıyordu.

Rahat günlerinde Allah?ı hatırına getirmemiş olması, gaflet içinde olması, o generalimizin bugün Allah?ın yarattığını hatırlamasına engel değil. Allah?ı ve ahiret gününü iyi günde de, kötü günde de hatırlamalı ki sözlerini ve davranışlarını Allah?ın hoşnutluğuna göre ayarlayabilsin. Kur?an bu durumu şöyle anlatır: "İnsana bir sıkıntı dokundu mu, gerek yatarken, gerek otururken, gerek ayakta bize dua eder durur. Derken kendisinden sıkıntıyı giderdiğimizde ise, sanki kendisine dokunan bir sıkıntı için bize hiç yalvarmamış gibi geçer gider." (Yunus Suresi,12)

Nereye gidiyorsun ey insan? Ey cumhurbaşkanları nereye gidiyorsunuz? Ey başbakanlar, ey bakanlar, ey milletvekilleri nereye gidiyorsunuz? Ey genel müdürler, ey müdürler nereye? Ey işadamları, zenginler nereye? Ey generaller nereye gidiyorsunuz? Ey çalışanlar, işsizler, fakirler nereye? Ey erkekler ve kadınlar, yaşlılar ve gençler nereye gidiyorsunuz?  

Hayat ölüme doğru akmaz mı? Ölüm mahşer günü ve hesap vermek değil mi? Ölümden sonrası, sonsuz hayat; cennet ve cehennem..  Ölüm Allah?a varma ise hayat Allah?a doğru akmıyor mu? Ey ağalar paşalar hayat Allah?tan başka bir yere mi akıyor?

Bir paşanın cuntacılıktan hapse düşünce Kur?an-ı Kerim okuması aymazlığın yırtılmasıdır, hem onun aymazlığının, hem de toplumun aymazlığının. Kur?an-ı Kerim aymazlıktan çekip alır insanı:  "Biz insana nimet verdiğimizde yüz çevirir, yan çizer. Ona bir şer dokunduğunda ise, uzun uzadıya yalvarmaya başlar." ( Fussılet Suresi, 51)

O ordu, Hz.Peygamber?in (s.a.v.) ordusudur. Alp Aslan?ın, Fatih?in ve Yavuz Sultan Selim?in ordusudur. Çanakkale?de, Filistin?de, Sakarya?da ve Anafartalar?da hücum emrini vermeden önce ellerini açıp Allah?a yalvaran Mustafa Kemal Paşa?nın ordusudur.

O ordudaki yüce makamları, milletimiz sizlere emanet etti. Ordumuzda kariyer yaparken ulaştığınız yerleri emanet gördünüz mü? Nimet bilip şükür ettiniz mi? Şükretmek için cezaevine mi düşmeniz gerekiyor?

Cezaevine düşen biri, oradan hiç çıkmayacağını düşünebilir. Oysa bir kaç yıl sonra hayat tekrar normale döner. O acılı günler geride kalır. Sıkıntıdan sonraki ferahlık günlerinde şımarmalar tekrar başlar. Kur?an, insanın bu zaafını şöyle anlatır: "Sizi karada ve denizde gezdiren O dur. Hatta gemide olduğunuz zaman, güzel bir rüzgarla o gemi içindekilerle giderken, onlar ferahlanırlar. Derken bir fırtına çıkarak her taraftan dalgalar kendilerine gelince, kuşatıldıklarını anlarlar. O zaman samimi bir şekilde Allaha yalvarırlar, "eğer bizi bundan kurtarırsan muhakkak ki şükredenlerden oluruz" derler. Fakat Allah onları kurtarınca bir de bakarsın ki, yine yeryüzünde haksız yere taşkınlıklarda bulunurlar. Ey insanlar, iyi biliniz ki taşkınlığınız kendi aleyhinizedir. Elde edeceğiniz şey, bu dünya hayatının azıcık menfaatidir. Sonra bize döndürüleceksiniz ve biz de yaptıklarınızı size tek tek haber vereceğiz." (Yunus Suresi, 22-23)

Biliyorum, bütün generallerimiz, savaş anında Allah?ı hatırlar ve dua eder; bu böyledir..

Generallerimizin barışta da Allah?ı hatırlamaları gerekmez mi?  Milletimizin dindar kesimini potansiyel suçlu görmek niye? Devletle millet arasında, devletle din arasında problem çıkarmak hangi devlet adamımıza yakışır? Dini problem görmeyi Allah hoş karşılar mı?

Hele cuntalar kurup devlete el koymayı Allah kolay affeder mi? Darbe yapmak, devlete el koymak ve millete baskı uygulamak tanrılık taslamak değil mi? Generallerimiz darbe günahını hiç düşünüyorlar mı? Hesabını nasıl verecekleri hiç akıllarına geliyor mu?

Dilerim, Silivri?deki tövbe eden general anılarını kitaplaştırır da okuyanlar ders alır.  

Mustafa Yürekli - Haber 7

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.