Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Sonunda...


Bizim Maraş tarafının bir sözü vardır:

"-Kardeş kardeşi atar, yar başında tutar."

Yani kardeşler arasında da problem, çekişme olur, hatta zaman zaman siler kardeşler birbirini ama iş kardeşin yar (uçurum) başına gelmesine doğru gidiyorsa, orada izin vermez düşmesine.

Ben biraz Gül-Erdoğan ilişkisinde de sürecin böyle, zaman zaman problemli ama sonunda, hatta atma-silme noktasına gelmeden tatlıya bağlanacak nitelikte olacağını tahmin ediyorum.

Zaman zaman uyuyor gözükse de, aslında Gül ile Erdoğan'ın ilişkisi, siyasetin kulağı kirişte meseleleri arasında.

Neredeyse kimi odaklarda, yakın zamanlarda en muhtemel "kriz beklentisi", bu ilişki üzerine kurgulanıyor.
Ortada her iki lidere dair bir gelecek planlaması söz konusu ve beklenen, bu planlamada "iki kardeş"in hesaplarının birbiriyle çatışacağı yönünde...

Çatışır mı?

Yukarıda dediğim gibi, arayışlar, beklentiler, hesaplar, kurgular zaman zaman farklılaşabilir ama nihayetinde Gül ve Erdoğan, her ikisi için "en iyi"yi bulacak bir "kardeş"liği sergilerler.

Bu bir temenni mi?
Temenni tarafı da var ama bana göre hem kendileri hem ülke için "en iyi" arayışının ortaya koyacağı sonuç da bu.

Benler devreye girmez değil ama...

Bu işlerde de "ben"ler devreye girmez değil. "Ego"lar ne kadar öldürülse de, "Nefsini en çok öldürebilen"lerde bile nüksetme ihtimali sıfırlanmaz.

Anlatılır ki, bir gün, gönül sultanlarından Sırri Sakati Hazretleri'ne bir yakını gelmiş ve
-Efendim, sizin mahallede yangın çıktı, ama sizin ev yanmadı, demiş. Hazretin ağzından gayriihtiyari "Elhamdülillah" sözü çıkıvermiş. Hazret ömür boyu başkalarının evinin yanmasını unutup, kendi evinin yanmamasına şükrettiği için tevbe etmiş.

Ama oluyor işte.

Ve nefsin tuzaklarının farkında olanlar, "tevbe" denen "nefis muhasebesi"ne sığınıyorlar.

Gül'ün ve Erdoğan'ın da nefisleri vardır hiç kuşkusuz.

Ayrıca bu işlerde "çevreler"in nefsi hesapları daha da etkin olmak ister, bunu da öndekini etkileyerek gerçekleştirmek isterler.

Ama diyorum ben, Erdoğan ve Gül, başka arkadaşlarıyla birlikte bir kader yolculuğuna da çıkan insanlar. Alıcı kuşların cirit attığı bir coğrafyada, Türkiye gibi son derece stratejik ama son derece büyük mücadelelere sahne olan bir ülkede, adeta ateşleri aşarak yönetim sorumluluğunu üstlenmişseniz, en küçük ayak sürçmenizde üzerinize çullanacak odaklar bulunduğunu biliyorsanız, millet sizin bütünlüğünüzü ödüllendirmişse, bu noktaya kadar kelimenin tam anlamıyla "hayati" bir yürüyüşü paylaşmışsanız ve biliyorsanız ki, ufku yakalamak için alınması gereken epeyce yol var...

En iyiyi bulmak için...

Ne yaparsınız?

Memleket için "en iyi"yi ararsınız.

Benim Gül ve Erdoğan'la ilgili en temel gözlemim şu:

Bu iki insan karakter itibariyle birbirini tamamlıyor.

Birileri, bizdeki siyasetin çamur özelliğine bakarak, farklı olaylarda bu iki insanın farklı davranışlarını, birbirine karşı sergilenmiş tavırlar gibi algılayabilir. Ama ben, Gül ve Erdoğan'ın birbirini tamamlayarak ilerlediğine inanıyorum.

Gül bu tamamlama işinde, Tayyip Erdoğan'a daha çok inisiyatif tanımayı kendi içine sindirmiş bir insandır. "Tayyip Bey'in liderliği" muhtemel ki en baştaki "kardeşlik ahdi"nde kabul edilmiş bir şeydir. Ama yine benim kanaatimce Tayyip Erdoğan da, Abdullah Gül'deki "temkin", "teenni", itidal", "sabır" gibi hususiyetlerin, yol arkadaşlığı için, sadece Gül'ü değil, kendisini de koruyan çok hayati vasıflar olduğunu takdir etmektedir.

Bazen Tayyip Erdoğan'ın kararlılığı yıkar duvarları, bazen Abdullah Gül'ün temkini sadra şifa olur.

Dediğim gibi "sonunda" kaderin kendilerini aşma görevi verdiği bu iki insan, "en iyi"yi bulmak için ne gerekiyorsa onu yapacaklardır.

Ahmet TAŞGETİREN

atasgetiren@bugun.com.tr

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.