Spekülasyon ve şişirilmiş fiyatlar!
Maaşla geçinenlerin veya ücretlilerin gayrisafi yurtiçi hasıladan (GSYH) aldıkları pay, büyümeler oranında ceplerine yansımıyor.
GSYH büyümesinde 2020 yılının üçüncü çeyreğinden itibaren OECD ve G20’ler dahil diğer ülke ekonomilerine göre önemli bir atak yapan Türkiye, 2022 yılını yüzde 5,5-6, 2023 yılını da büyük ihtimalle yüzde 4,5-5 civarında bir oranla tamamlayacak, görünüyor.
Büyümeye diyecek yok, ancak geçinme endekslerine bakıldığında GSYH’deki pozitifliği bir kesim hariç toplumun önemli bölümünde göremiyoruz. Ekonomi büyüsün, kalkınsın ama bu yükseliş dar gelirli ve geçimini maaşla sağlayanların ceplerine de yansısın, diyoruz.
Dünkü yazımızda ifade etmiştik… Türk-İş’in “Açlık ve Yoksulluk Sınırı Kasım 2022” araştırmasına göre; dört kişilik bir ailenin “açlık sınırı 7 bin 785 lira”, gıda harcaması ile giyim, kira, elektrik, su, yakıt, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarını ihtiva eden “yoksulluk sınırı 25 bin 365 lira”.
Diğer taraftan dört kişilik bir ailenin zorunlu mutfak harcaması her ay ortalama 200-400 lira arasında artıyorsa maaşla geçinenlere Allah kolaylık versin demekten başka bir şey kalmıyor.
Mamafih Türk-İş’in “açlık-yoksulluk sınırı Kasım araştırması”nın bize verdiği mesaj şu: Geçen yılın Kasım ayına göre açlık ve yoksulluk sınırındaki artış yüzde 137,38’e, bu yıla ait 11 aylık yükseliş yüzde 90,02’ye ulaşmış.
Bir kez daha tekrarlayalım… Türkiye ekonomisinin üçüncü çeyrek Temmuz-Eylül 2022 döneminde yüzde 3,9 büyümesi tabii ki önemli bir gelişme. Küresel ekonomide büyümelerin yavaşladığı, resesyon tehlikesinin sürdüğü bu dönemde ekonominin pozitif büyüme alışkanlığını koruması ve 27 aydır, daha doğrusu 9 çeyrektir büyüme adına pozitif seyretmesi fevkalâde. Fakat vatandaşın alım gücü daralırken ekonominin büyümesi neyi ifade ediyor, işte bu denklemi çözmek o kadar kolay olmuyor!
Bu noktadan hareketle, ücretlilerin GSYH büyümesinden aldığı payı merak ettik ve Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan üçüncü çeyrek büyüme rakamlarının ücretlilerin ekonomiden aldığı payın son 6 yılda 9 puan gerilediğini gördük.
Resmi rakamlardan bahsediyoruz, başkalarının uydurup uydurup yazdıklarından değil… Tekrarlayalım… TÜİK büyüme verilerine göre, 2017 yılından bu yana milli gelirden ücretlilerin aldığı pay yüzde 35’lerden yüzde 26’lara gerilemiş.
Ücretlilerin büyümeden aldığı payın gerilemesinde asıl nedenin “enflasyon” olduğunun altını çizelim. Enflasyon denince de hemen akla zincir marketler geliyor.
Kamuoyunda enflasyonu azdıranların zincir marketler olduğuna dair kanaat giderek genişlerken GSYH büyümesinde büyük katkıya sahip tüketimin nerelere, nasıl gittiği meydana çıkıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan aslında durumu zincir marketler üzerinden verdiği mesajlarla anlatmaya çalışıyor.
Ayrıca Türkiye Esnaf Sanatkârlar Konfederasyonu (TESK) Başkanı Bendevi Palandöken de yeni “perakende yasası” düzenlemesini zincir marketlerin istemediğini açıkça beyan ediyor.
Sayın Bendevi Palandöken, yeni perakende yasası düzenlemesinin çıkması için var güçleriyle çalıştıklarını, mevcut yasasız ortamın fırsat eşitliğini bozduğunu, geleneksel yapı bozulunca fiyatların da yükseldiğini söylüyor.
TESK Başkanı Palandöken, zincir marketlere ceza yazmayla mes’elenin çözülemeyeceğini, rekabet unsurunun oluşmadığı yerde fiyatların istikrara kavuşamayacağını, sâdece bir zincir marketin 15 bin mağazası varsa bununla başa çıkmanın zor olduğunu dile getiriyor.
Zincir market temsilcileri ise maliyet enflasyonu sebebiyle fiyatları yüksek tutmak zorunda kaldıklarından, birçok işletmenin bu sebepten zarar ettiğinden, kâr oranlarının yıllık yüzde 4’ü geçmediğinden bahsediyor ve sorunu yapısal mes’elelere bağlıyor.
Demokratik ortam! Tabii herkesin kendini savunma hakkı var…
Topluma bakıp çözüm için gelinen noktada; yeni perakende yasası ile birlikte mevcut hal yasası ve ticaret kanununun yeniden elden geçmesi gerektiği anlaşılıyor.
Haddizatında 29 Kasım’daki “Zincir marketlerde devlet malı satılsın!” başlıklı yazımda mes’elenin çözümüne dair geniş bir yelpaze açmıştım ve şöyle demiştim:
“… Çarşı – pazar ve sokaktaki vatandaş, fiyat artışlarında zincir marketleri suçlarken devletin hayat pahalılığını ne yapıp edip mutlaka halletmesi gerektiğini söylüyor. Bu vesileyle; arkadaşlar - dostlar arasında bir enflasyon anketi yaptım… ‘Enflasyondan tamamen kurtulabilir miyiz?’ diye… Ankette bir arkadaşımız; ‘Toplumda çekişmeler sürdükçe enflasyon düşmez. Bu da sermayedarların işine yarıyor. Bugün paradan para kazanmak revaçta. Ver spekülasyonu fiyatlar artıversin. Günün kazanç yolu spekülasyonlar (olmuş). Aslını sorarsan (spekülasyonu), yüksek faizi ve enflasyonu sermaye sahipleri istiyor. Vatandaş (ücretli – dar gelirli) ise bunların hiçbirini istemiyor. İşte yüksek fiyat buradan ortaya çıkıyor… Bunun için acilen konsensüse ihtiyaç var. Pazar alanı boş bırakılmamalı’ diyor…
Bir dostumuz da, ‘Aman zincir marketlere dikkat! Piyasanın fiyat göstergesi zincir marketler olarak görülüyor. Çarşısı - pazarı zincir marketlere bakarak fiyat belirliyor. Devlet denetleme ve ceza ile değil, söz konusu marketlere kendi ürünlerini (kamu mallarını) koyarak fiyatları baskılayabilir. Zincir marketlerde satılan malların yarısı Tarım Kredi Kooperatifi malı (kamu ürünü) olsun, bak o zaman fiyat artıyor mu? Devlet kontrolü böyle olur, ceza kesmekle değil” diye yol gösteriyor…”
Enflasyonu sürekli yükselten diğer mes’ele ise giderek yayılan ve etikten uzak spekülasyonlardan para kazanma yolu… Spekülasyon resmen ticaret anlayışı olmuş… Bu konuya da tekrar parmak basayım…
“… Paradan para kazanma tercihinin yaygınlaşması fiyatları artırıyor. Medya araçları da kullanılarak gerçek dışı spekülasyonlarla mevcut üretimi geçecek tüketim körükleniyor. En büyük kazanç yolu spekülasyon. Planlı spekülasyonlarla fiyatlar zirveye çıkarılıyor. Fırtına, soğuk, kar-kış, sıcak-soğuk fiyat artışlarının bahanesi olmamalı. Tedbirler alınmalı… Fiyatlar reel değil, şişirme! Yüksek spekülasyonun karşılığı da yüksek enflasyon oluyor… Diğer bir ifadeyle; maalesef fazla kazanç için her şey mubah anlayışı toplumda giderek yayılıyor” diyorum.
Özellikle toplum nezdinde büyük tepki çeken zincir marketlerde geçici bile olsa, Tarım Kredi Kooperatifi ve kamu ürünlerinin satılması sağlanmalı. O zaman vatandaş, fiyat farkını, kim haklı, kim haksız daha iyi görecek. Böylece halkın zincir marketler üzerindeki denetimi artacak. Vehbi’nin kerrakesi ortaya çıkacak.
Küresel bazda tüm insanlık ile birlikte aynı enflasyon kazanında kaynıyoruz… ABD, Avrupa ve diğer ülkelerde de enflasyon var ama bizim gibi değil. Henüz onlarda daha yüzde 10’u geçen bile yok. Bizde ise TÜİK’e göre yüzde 85,5. Birkaç gün sonra Kasım ayı rakamları açıklanacak ve yine yüzde 85’lerin devam ettiği görülecek.
Tabii tarla ile tezgâh arasında 5-6 kat fiyat farkı varken, spekülasyonlarla şişirilmiş fiyatlar çarşı-pazarda kol gezerken enflasyon nasıl düşürülebilir, ücretlinin ve dar gelirlinin büyümeden aldığı pay nasıl yükseltilebilir, geçinmenin tabanında yatan üç büyük mes’ele olarak çözüm bekliyor.
bursatv.com.tr/yazının devamı..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.