İbrahim Halil Sipahi

İbrahim Halil Sipahi

Suriyeli sığınmacılar hadlerini aşıyorlar,  

Tarih boyunca mülteci ve göçmenlere kapısını sonuna kadar açan Türk devleti ve milleti, son iki yüz yılda 3,5 milyon mülteci ve göçmene kapılarını açmış, bu rakam 2011’den bu yana Suriye’den gelen sığınmacılar ile sekiz milyonu bulmuştur.

Suriye’de iç savaştan kaçarak Nisan 2011’den bu yana Türkiye’ye gelmeye başlayan sayıları resmi rakamlara göre  3,5 milyon’u bulan kayıt dışı ile birlikte 4,5 – 5 milyonu bulan  Suriyeli sığınmacılar yaşadıkları yerlerde çevre halkına taciz, saldırıları, tecavüz ve cinayet işlemeye varan taşkınlıkları vs. nedenlerle her geçen gün milletimiz için sorun olmaya başladılar.

Ülkemize gelen sığınmacıların sayısı henüz 20 bin iken, dönemin dış işleri bakanı, Ahmet Davutoğlu, Esad’ın ömrünün kısa olduğu, kısa sürede gelen sığınmacıların ülkelerine geri döneceğini söylemişti. O günden bugüne aradan altı yıl geçti. Geri dönüş olmadığı gibi Suriye’deki iç savaş ve terör örgütleri ile yapılan mücadele nedeniyle her gün göç kervanına yenileri ekleniyor.

Dağdan gelip bağdakini kovmak;

Sayıları arttıkça kamplara sığmayan ve kamplara katılmadan direk yerleşim merkezlerine giden belli bir kayıt altına alınmayan sığınmacılar, istedikleri şehirlere giderek yerleşiyorlar ve böylece ülke geneline yayıldılar.

Suriyeli sığınmacılar için uzun süre Mülteci mi, misafir mi? diye tartışması yapılmıştı. Geçen altı yıllık sürede misafirlik dönemleri çoktan geçtiği gibi yerli halkı, özelliklede Kürt kökenli vatandaşlarımızın yaşadığı mahallelerde “biz artık buraya yerleştik siz buraları terk edeceksiniz” ve “biz kalacağız siz gideceksiniz” gibi küstahça tehditvari söylemlerde de bulunuyorlar.

Yavuz hırsız ev sahibini bastırır;

Vatandaşımızı en çok rahatsız eden bir diğer husus ise, kendilerine sağlanmayan ayrıcalıkların Suriyeli sığınmacılara sağlanmasıdır. Suriyeli sığınmacılar devletten aldıkları yardımların dışında sınavsız istediği üniversiteye gidebiliyor, sağlık merkezlerinde öncelikli ve ücretsiz muayene olup ilaçlarını alabiliyor. Benim vatandaşım üzerine haral geçirilmiş iki tekerli el arabaları ile sokak sokak dolaşarak çöplerden hurda kâğıt, poşet ve pet şişe toplamak suretiyle geçimini sağlamakta iken, Suriyelilere aynı işi yapmaları için devlet tarafından arkası römorklu akülü bisikletler veriliyor. Yıllardır bu işi yapan Türk vatandaşları arkalarına devletinde gücünü alan sığınmacılar tarafından tartaklanarak bu işi yapmaları engelleniyor.

Ucuz işçilik;

Suriyeli sığınmacıların her türlü sektörde 30-50 tl arasında düşük yevmiye ve kayıt dışı çalışması işverenler tarafından tercih edilmesi, vatandaşlarımızın işsiz kalmasına neden oluyor.

Suriyeli sığınmacıların ekonomimize getirdiği yük, tanınan ayrıcalıklar, Türkiye’yi kendi ülkeleri gibi benimseyen sığınmacılar açtıkları işyerleri ile haksız rekabet yapmaları. Çok düşük ücretlere çalışmaları, işsizliğin doruk noktaya ulaştığı ülkemizde işverenlerin özellikle kayıt dışı işlerde Suriyeli sığınmacıları tercih etmesi ile iş bulmaları daha da zorlaşan vatandaşlarımızda ister istemez tepki doğuruyor.

Kariyer ve Parası olana itibar, Fakire sadaka;

Sığınmacılardan meslek sahibi ve parası olanlar devlet tarafından da itibar görüyor. Bu kişilere vatandaşlık verilmesi gündemde.. Paralı olan sığınmacılar zaten geldiklerinden itibaren İş yerleri, alışveriş merkezleri açmaya, ticaret yapmaya başladılar. Parasız olanlar ise 30-50 tl. arası yevmiye ile ne iş bulursalar çalışıyorlar,  dilencilik, işportacılık ve fuhuştan kazandıkları ile hayatlarını sürdürmeye çalışanlar ise, büyük çoğunluğu teşkil ediyor.

Bu milletin alın teri vergilerinden toplanan ve kendi vatandaşı memur, işçi ve emeklisine hakları olan ücretleri eli titreyerek, kılı kırk yarmak suretiyle dirhemle veren hükümet bugüne kadar Suriyeli sığınmacılara on milyarın üzerinde harcama yapmıştır.

Sonuç tam anlamıyla sorun üstüne sorun;

Suriyeli sığınmacılar ile halkımız arasında çıkan anlaşmazlık ve uyuşmazlıklar her geçen gün gerginliğe kavga ve çatışmalara sebep olarak büyüyen sosyal bir sorun olmaya başladı. Reyhanlı, Hatay, Kilis, Gaziantep, Mersin ve Adana, İstanbul yoğunlukta olmak üzere bulundukları hemen her yerde sığınmacılar ve yerli halk arasındaki anlaşmazlıklar ölüm ve yaralanmalarla sonuçlanan kavgalar yaşanıyor.

 

Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan’ın sığınmacılar hakkında “Savaştan kaçarak ülkemize sığınan Müslüman kardeşlerimize gelmeyin mi? diyelim bu bize yakışmaz, biz ensar olmalıyız” diyordu. Türk milleti gereğinden fazla “ENSAR” olma görevini yerine getirmesine rağmen “Dağdan gelen bağdakini kovar”,”Yavuz hırsız ev sahibini bastırır” misali sığınmacılar maalesef ülkemizde ”MUHACİR” gibi davranmaktan uzak bir davranış sergilemektedir.

Suriyeli sığınmacıların misafirlik ve muhacirlik standartlarını bir hayli aşmış olması nedeniyle artık vatandaşlarımızın büyük çoğunluğu Suriyeli sığınmacıları ülkemizde görmek istemiyor. Savaş nedeniyle kadın, çocuk ve yaşlıların ülkelerini terk etmesi ve ülkemize sığınmasını anlayışla karşılayabiliriz. Ancak genç ve eli silah tutacak Suriyelilerin ülkesini savunmak yerine kaçmaları diğer bir değişle vatanını savunmayıp hainlik eden bir topluluğun başka bir ülkede normal davranması beklenemeyeceği gibi meslekleri ne olursa olsun bu kişilere itibar edilip güvenilmesini doğru bulmadığımı ifade etmek isterim.

 

İbrahim Halil SİPAHİ

01.03.2017/adanapost.com

twitter.com/ihalilsipahi

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.