Yok mu bu karanlık gecenin aydınlık sabahı?




İslam dünyası, Osmanlının dağılma sürecine girdiği 19. yüzyıl başlarından itibaren bir kargaşa ve ateş içinde.

Fransız ihtilalin getirdiği bir netice ile bütün dünyayı kasıp kavuran milliyetçilik akımı Osmanlıyı da etkilemiş ve bir asır içinde 3 kıtaya hükmeden koca imparatorluğu dağıtmış.

Dağılma sürecine giren koca imparatorluğun yerine küçük küçük devletler ya da devletçikler kurulmuş.

Sadece Osmanlıya bağlı azınlıklar değil nitekim İslam dünyası da bu bölünme ve ayrılma sürecine gitti.

Tabi Müslümanların bu bölünme içine girmesi o dönemin sömürge devletlerinin Müslümanlara toprak ve devlet kurma vaat etmesi etkili olmuştur.

Nitekim bu teklif etkili de olmuş Osmanlı dağılmış sadece azınlıklar ayrılmamış kuzey Afrika, Arap yarım adası, balkan Müslümanları Osmanlıdan kopmuş.

Söz konusu bu bölge Müslümanlarına toprak ve devlet kurma vaat edenler 50 yıl kadar bu bölgeleri ve ülkeleri sömürgeleştirmiş.

Yarım asırdan sonra şartların da değişmesi ile buralardan çekilmiş çekilirken de devletlerin başında kendilerine bağlı dikta rejimler ve bu rejimleri yöneten ailelere bırakmışlar,

Değişen konjöktörle de şimdi bu diktatör rejimleri indirip demokrasiye geçiriyorlar. Yani neredeyse bir asırdan fazladır gerek açıktan, gerekse perde arkasından birileri bu coğrafyayı şekillendirip yönetmektedir.

Ortadoğu?da başlayan kaynama ve isyanlar başta ani bir refleks olarak algınsa da ya da mevcut düzenlere ve diktatörlere bir isyan olarak görünse de, kısa zamanda aslında öyle olmadığı bilakis birilerin bu zemini çoktan hazırlamış olduğu Ortadoğu, kuzey Afrika ve de İslam dünyasının yeniden dizayn edildiği anlaşıldı.



Bu kısa süreçte;

Saddam gitti,

Mübarek gitti,

Zeynelabidin Bin Ali gitti,

Kaddafi gitti gidecek,

Suriye, Yemen, Bahreyn karışık ve ne olacakları meçhul.

İran ise her zamanki gibi hedef.

Yani İslam coğrafyası toz duman, bütün bu kargaşanın içinde bir başka üzerinde durulması ve irdelenmesi gereken Ladin?in öldürülmesi ya da öldüğü söylenmesidir.

Neden şimdi öldürüldü ya da öldürüldüğü söylendi.

Kafa karıştıran bu durum iyi irdelenmelidir.

Ancak kafa karıştıran bir başka husus ise krallıkla yönetilen ve radikal gurupların çıkış noktası ve referansı kabul edilen vehhabiliği resmi mezhep olarak tanıyan Suud?un bu kargaşadan uzak tutulmasıdır.

Peki, bu süreçte Türkiye ne olacak?

Kanaatimce İslam dünyasındaki bu değişimin ve kargaşanın bir sebebi de Türkiye?dir.

Türkiye, son yıllarda İslam coğrafyasına yönelince bu ülkelerin liderleri ile yakın ilişkiler kurulunca sanki birileri tekrar bu coğrafyada bir değişime gittiler.

Düşünün ki 10 yıl önce düşman olduğumuz Suriye?nin lideri bu gün Türkiye?yi en yakın dost ve kardeş ülke olarak kabul etmektedir.

İslam konferansı örgütü?nün başkanı bir Türk,

Bugün Türkiye Cumhuriyetinin başbakanı Bütün İslam ülkelerinde halk nezdinde bir kahraman.

İslam ülkeleri içinde 10 yıl önce İsrail?in en iyi müttefiki Türkiye bugün İsrail?in en büyük düşmanı, bütün bu parçaları bir araya getirdiğimizde bu isyanların altında yatan sebep sanki Türkiye?nin yükselişi ve büyüyen gücüdür diye düşünüyorum.

Zira Türkiye?nin büyümesi ve tekrar tarihteki gücüne erişmesi demek İslam dünyasının güçlenmesi ve ayağa kalkması demek.

İslam dünyasının ayağa kalkması demek birilerinin bu coğrafyaya istediği şekli verememesi,  yeraltı ve yer üstü kaynaklarına el koyamaması demek.

Bundan olacaktır ki Türkiye her ayağa kalktığında ayağına sağ, sol; Türk, Kürt? Tarzı pranga vurulmaktadır.

Bütün bu prangalardan kurtulmak, tekrar ayağa kalmak ve İslam ülkelerini sömürgecilerden, kan ve zulümden kurtarmak için birlik ve beraberlik şarttır.



Zira milli Şairimiz Akif?in ifadesi ile:

Girmeden tefrika bir millete düşman giremez,

Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.

Bu tefrikadır ki İslam dünyasını geri bırakmış ve birilerinin oyuncağı haline getirmiş.



Bir başka mısrasında İslam dünyası ile Batıyı resmeden Akif:

Diyar-ı küfrü gezdim beldeler kaşaneler gördüm.

Dolaştım mülkü İslam'ı bütün viraneler gördüm."  Diyor.

Akif, bu mısraları yazanı nerdeyse bir asır oldu. Ama İslam dünyası hala virane ve maalesef virane olduğu gibi her tarafı barut ve kan kokusu ile doludur.



Batı dün olduğu gibi bugün de aynı.

Bir soru ile bitiriyorum

Savaşın ve kavganın olmadı bir İslam ülkesi var mı?

Aynı şekilde savaşın ve kanın olduğu bir batı ülkesi var mı?

O halde uyanmalı ve İslam dünyasına bırakılan bu fitne tohumlarını kurutmalı.

Karanlık geceden aydınlık sabaha çıkma duası ile?



M.Zeki Uyanık, 20.05.11, adana

 

Önceki ve Sonraki Yazılar