Mustafa Yürekli

Mustafa Yürekli

Yüksek Yargı Alevilerin kontrolünde mi?

 

Türkiye demokrasiyle yönetilen bir ülke, ama gerçekte oligarşiyle yönetiliyor. Bürokratik vesayet rejiminde, herkes karşısındakini iktidarda görüyor..

 

Bugünkü yargı krizini doğru anlamak için 18 Ağustos 1995 tarihli CHP İstanbul il kongresine uzanmak gerekiyor. Ne diyordu o günkü CHP'li Adalet Bakanı Mehmet Moğultay: 'Evet. Hükümetten sınavlı 5 bin kişilik kadro çıkarttım. Doğu'dan Güneydoğu'dan gelen insanlar aç mı kalsın, işsiz mi kalsın? Bu kadroyu örgütüme vermeyip de milliyetçilere mi verseydim? Seyfi Oktay ve benim dönemimde de 2 bin hâkim aldık.'

 

Yargıdaki CHP kadrolaşması, 1991 seçimlerinden sonra oluşturulan DYP-SHP ve DYP-CHP koalisyonlarında göstere göstere yapıldı. 91-94 arasında adalet bakanlığı yapan Seyfi Oktay yaptı. Daha sonra da Moğultay bu görevi üstlendi ve korkunç bir kadrolaşma gerçekleştirildi.

 

Şimdi bürokratik vesayet rejimini savunan CHP sözkonusu kadrolardan müteşekkil kazanımlarını sonsuza kadar sürdürmek isteyebilir.

 

Mehmet Moğultay, Tunceli, 1945 doğumlu ve Alevi.. Evli, 3 çocuk babası. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Milletvekilliği öncesinde avukattı. 18'inci dönemde İstanbul Milletvekili oldu.49 ve 50. hükümetlerde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı yaptı. Mehmet Moğultay?ın İSKİ skandalında da adı geçmektedir. İSKİ Genel Müdürü Ergun Göknel'den yüksek maaş aldığı, buna karşılık müteahhitlerle İSKİ arasında arabuluculuk yaptığı iddia edilmiştir.

 

Yargıya güvenmek şart. Ancak bugün ülkede yaygın olan kanaat şudur: CHP döneminde dar bir zümreden seçilen, özellikle Alevilerden seçilen ve yüksek yargının en hayati noktasına getirilen kişiler yargıyı siyasallaştırdı. Bu nedenle tutarsız ve ideolojik kararlar alınıyor. Üst yargı mensupları, sürekli birbirini seçerek, adeta toplumun dar bir kesiminin sözcüsü haline geldi...

 

Maalesef Türkiye?de bu algının yaygınlaşmasına biraz da yüksek yargının siyasi tutumu yol açıyor. 28 Şubat döneminde hazırol vaziyetinde askerden brifing alarak 'postmodern darbe'ye zemin hazırlayan yargı, daha sonraki dönemlerde sivil otorite karşısında 'yargı bağımsızlığı'nı savundu. Ne var ki bağımsızlık kadar önemli olan 'yargı tarafsızlığı' üzerinde hiç durmadı. Bu o kadar açık hale geldi ki artık AB raporlarında bile eleştiri konusu oluyor.

 

Mehmet Moğultay, ?Bu kadroyu örgütüme vermeyip de milliyetçilere mi verseydim?? derken, 2000 yargıç kadrosunu sadece bürokratik vesayet rejimini savunan statükocu CHP teşkilatına değil, özellikle yüksek yargı kadrolarını Alevilere verdiğini de itiraf etmiş oluyor.

 

Yargıtay Onursal Üyesi Emekli Hakim Cevdet İlhan Günay, bir söyleşide, yüksek yargıdaki atama sistemi ve iç yapı hakkında çarpıcı açıklamalar yaptı ve yüksek yargıdaki 'kast sistemi' eleştirisine sebep olan mevcut seçim sistemi hakkında bilgi verdi.  (2 Nisan 2010, Zaman)  Yüksek yargıdaki seçim sistemini örnekleriyle anlattı. Günay, yüksek yargıda seçilecek isimlerin ideolojik ve bölgesel olarak araştırıldığını söyledi: "Anayasa Mahkemesi'ne bir arkadaşımızı seçtiler. Kız kardeşi başörtülüymüş, yemin törenine gelmiş. YARSAV'cılar demişler ki: Karısı açık mı kapalı mı ona bakıyorduk. Onu hallediyorduk. Ama kardeşine filan da bakalım, sülalesinde bir şey var mı?"    

 

Yargıtay Onursal Üyesi Cevdet İlhan Günay, yüksek yargıdaki seçim sistemini anlatırken isimlerin ideolojik ve bölgesel olarak araştırıldığını çarpıcı bir örnekle açıkladı:  "Hâkim arkadaşlarımız derlerdi ki, bir yere gelebilmek için TSE damgalı olmak lazım. TSE ama açılımı Türk Standartları Enstitüsü değilmiş. Onun açılımını 'Tunceli-Sivas-Erzincan' şeklinde yaparlardı." dedi.

 

Yargıda Tunceli, Sivas, Erzincan yapılanması olduğunu tespit eden Cevdet İlhan Günay, bildiklerini şöyle anlattı: " Yargıtay üyeleri gruplaşıyorlar. HSYK'ya kendi elemanlarını gönderiyorlar. O inançta o düşünceden, o bölgeden hemşerilerini, kendilerine yakın insanları seçiyorlar. Yargıtay'da bir dönem doğuda bir ilin ilçesinden 4 tane üye bulunuyordu. Belki o ilçede 4 tane hukukçu vardı, 4'ü de Yargıtay üyesiydi. Bölgecilik, hemşehricilik yapılıyor."

 

Cevdet İlhan Günay, Yargıda Tunceli, Sivas, Erzincan yapılanması var, diyor. Mehmet Moğultay: 'Evet. Hükümetten sınavlı 5 bin kişilik kadro çıkarttım. Doğu'dan Güneydoğu'dan gelen insanlar aç mı kalsın, işsiz mi kalsın? Bu kadroyu örgütüme vermeyip de milliyetçilere mi verseydim? Seyfi Oktay ve benim dönemimde de 2 bin hâkim aldık.' diyor.. Bu sözleri, üst üste koyunca fotoğraf netleşiyor..

 

Türkiye demokrasiyle yönetilen bir ülke, ama gerçekte oligarşiyle yönetiliyor. Bürokratik vesayet rejiminde, herkes karşısındakini iktidarda görüyor.. Aleviler ve Sünniler, Kürtler ve Türkler birbirlerini iktidarda görüyorlar. Birbirini suçluyor.. Oysa hiç biri iktidarda değil. Çünkü ABD ve AB Türkiye?yi bürokratik oligarşiyle kontrol ediyor.

 

Dolayısıyla benim Alevi vatandaşlarımızla bir problemim yok.. Onların da kendilerini özgürce ifade edebilecekleri, sorunlarını gündeme getirebilecekleri ve çözüm üretebilecekleri demokrasiyi savunuyorum ben.

 

 

 

Mustafa Yürekli - Haber 7

mustafayurekli@gmail.com

 

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.