Yumruk mu iltifat mı anlamak zor


Necip Fazıl?ın ölümünü daha dün gibi hatırlıyorum.

O ne muhteşem kalabalıktı  öyle; yeryüzünde çok az insana nasip olur bunca dua. 

O?nun ruhundaki en belirgin özelliklerden birisi de kuşkusuz yenilgiyi kabullenmemekti. 

Yakın bir dostunun Mavera?nın yönetiminde bulunduğum dönemde masanın üzerine serilen son resimlerine bakarak anlattığı bir anı var ki, unutamam. 

Ankara Gar?ında hafiften ayaklanan trene belki yetişebilirim diye koşuşturup, kaçırınca biraz da üzüntüyle bir kenara çekildiğinde yanına yaklaşan birinin, ilgilenmiş olmak için ?Üstad! Kaçırdınız galiba!? ünlemesine, ?Ne kaçırması? Kovdum, gitti!..? diyebilecek kadar yenilmezliği içine sindiren biriydi. 

Geçenlerde Dudulu tarafından geçiyorum.

Göbekteki yoğunluğu  rahatlatmak için çok büyük bir alt geçit yapmışlar.

Böylesine büyük bir altgeçide elbette büyük birinin ismi konmalı:

Bu nedenle ?Necip Fazıl Alt Geçidi? demişler. 

Üstad yaşıyor olsaydı o tabelayı iltifat olarak kabullenmek yerine kendi elleriyle sökerdi.

?Benim adım konacaksa, mutlaka üstgeçide konmalı? derdi. 

Belediyelerimiz geçmişine karşı çok saygılı.

Necip Fazıl?ın adını verdikleri yüzlerce park, cadde, tesis var. 

Beni asıl rahatsız eden, bir insanın ruhu henüz bu denli taze, anlayışları da bu denli bariz iken, onun tabiatının tam aksine bir mekâna adının konularak daha şimdiden imajının sarsılması. 

Bu denli duyarlık size fazla gelebilir ancak, inanın ben bundan rahatsızlık duydum.

Bu şekilde kopuyoruz kendimizden, biraz da bundan kaynaklanıyor tanımlanamazlığımız. 

Gözden kaçan bu durumu paylaşayım istedim;

dikkate alınırsa ne ala. 

 

Ahmet Yürekli

17.04.2010, Üsküdar.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.