Selami Kaytancı

Selami Kaytancı

Zor Zamanda Konuşmak..

Devlet Bahçeli’yi dinliyorum, gözlerim kapalı!.. Gözlerim kapalı; ama gönül gözüm açık!.. Kalbimle, beynimle, gönlümle dinliyorum… Adana’nın düşman işgalinden kurtuluşunun sene –i devriyesi etkinliklerine katılmak üzere geldiğimiz şehirde, kürsüde “Devlet” konuşuyor…

İnsanlar vardır, ederlerini parayla, pulla ölçersiniz… İnsanlar vardır, değerlerini malla mülkle ölçersiniz… İnsanlar vardır, kıymet-i harbiyelerini mevkileri makamları ile ölçersiniz… İnsanlar da vardır ki, kıymetlerini, değerlerini hiçbir şeyle ölçemezsiniz; çünkü onlar, maddi hiçbir ölçüye sığmazlar!..

Devlet Bahçeli, şu an Türk Milleti’nin gönlünde edindiği mevki ile, hiçbir maddi değer ölçüsüyle ölçülemeyecek bir makam işgal etmektedir. Peki, Devlet Bahçeli’yi Türk Milleti’nin gönlünde böylesi müstesna bir mevkiye ulaştıran özellik nedir?!.. Şüphesiz ki, “ZOR ZAMANDA KONUŞMAK”tır!..

İnsan, “yediğini” kusarmış!.. Kan tahlilinde de, vücuduna girenler, eksiksiz çıkarmış!.. İnsanlar vardır, zor zamanınızda, çakal sürülerinin hücumuna uğradığınızda, Saadettin Köpek olur, çakallar gibi paçanıza yapışır, etinizden kemirmek için saldırır!.. İnsanlar vardır, Çavdar Beyi olur, zor zamanda imdadınıza yetişir, yükünüzü paylaşır!..  İnsanlar vardır, kendisini insan yerine kor, toplum içinde, devlette mevki makam veririsiniz, itibar kazandırırsınız; ama onlar midelerindekini kusar ve Jül Sezar’ı arkadan hançerleyen evlatlığı Brütüs olur, sizi arkadan hançerler!..

Jül Sezar ile Brütüs’ün hikayesi, tarihin kaydettiği en acı, en ibretlik hikayelerdendir. Jül Sezar, Brütüs’ü adeta sokaktan, çamurdan alır; ona mevki makam verir, devlette itibarlı bir yere kavuşturur. Onu kendine “manevi evlat” edinir. Gün gelir, devran döner, Sezar’a büyük bir muhalefet oluşur!.. Düşmanları, fırsatını kollayanları çoğalmıştır Sezar’ın… Ve bir gün, Senato önünde, onu öldürmek için saldırırlar rakipleri, düşmanları… Sezar, çeker kılıcını, aslanlar gibi çarpışır rakipleri, düşmanları ile… Ancak, başını şöyle bir çevirdiğinde, görür ki, kendisini öldürmek için saldıranlar arasında, çamurdan alıp adam ettiği, mavki makam kazandırdığı manevi oğlu Brütüs de vardır!.. Kılıç elinde donar kalır Sezar!.. Ve o tarihi sözünü söyler: SEN DE Mİ BRÜTÜS?!.. Ve bu söz, halk dilinde pelesenk olur… Ancak, bu sözün, halk arasında bilinmeyen bir devamı vardır ki, yürekler dağlar: “ÖYLEYSE, ARTIK ÖLEBİLİRSİN SEZAR!..” Yani, Sezar diyor ki:

“Eğer bu dünyada, çamurdan alıp adam ettiğim, mevki makam kazandırdığım, manevi evlat edindiğim Brütüs de bana ihanet etmişse, artık bu dünyada yaşamanın bir anlamı, bir kıymeti harbiyesi yoktur!..” Ve rivayet edilir ki, Sezar, elindeki hançeri karnına saplar ve düşmanlarının kendisini öldürmelerine fırsat vermeden, kendi hayatına son verir…

Allah Rasulü çıkar, Allah’ın elçisi olduğunu, O’ndan insanlara mesaj getirdiğini, kendisine tabi olmalarını, sözlerini dinleyip ona uymalarını söyler; ama öz amcası, elinde büyüttüğü, huyunu suyunu, kişiliğini çok iyi bildiği yeğenini, sırf gururu, kibiri yüzünden iter, ona en büyük düşman kesilir. Sonunda da Allah’ın ayetinde lanetlediği bir aşağılık mahluk olarak Cehennem’in en alt katını boylar!.. Diğer taraftan, “O söylediyse doğrudur!..” diyen Ebu Bekir, “sıddık” lakabı kazanır, Cennet’le müjdelenir.

Dinimiz, devletimiz, milletimiz, vatanımız, bayrağımız ve de ümmetimiz çok nazik, çok hassas bir dönemden geçmektedir!.. İslam coğrafyası paramparça edilmiş, sersefil bir durumdadır… İslam coğrafyasının her yanından kanlar akmakta; acılar, ıstıraplar, feryatlar fezaya yükselmekte, yürekler dağlamaktadır… Ümmet, avuçlarını açmış, bu karanlık gecelerin nurlu bir sabaha ulaşması için, kanlı gözyaşları ile Mevlâ’ya dualar etmektedir… “Yâ İlâhî, yok mudur bir imdâd bu ümmete, yok mudur bu karanlık gecelerin bir nurlu sabahı?!..” sadâları göklere yükselmektedir…

Düşman kavî, düşman sinsi, düşman alçak!.. Mert düşmana hasret vaziyetteyiz!.. Sinsi, âdî, alçak düşmanlar, aynı zamanda çok kurnaz!.. Şeytanın bile aklına gelmeyecek yol ve yöntemlerle, bizi içten, dıştan tam bir ablukaya almışlar… Paranın, maddenin imparatorluğunu kurmuş olan bu alçaklar, içimizden hadsiz hesapsız Saadettin Köpekler edinmişler…

Dışımızdaki hainlerden daha çok, içimizdeki hainler ürküntü veriyor, tiksinti veriyor!.. Adı bizden, sanı bizden; dışı bizden, ama içi çıfıt dolu!.. Seninle camiye gidiyor, Müslüman görünümlü; ama koynunda Haç gizli… Fetö olarak çıkıyor karşına, Metö olarak çıkıyor… Soros’un itleri olarak, Exeter’in çakalları olarak, Rockefeller’in, Jamestawn’ın finoları olarak çıkıyorlar karşınıza… Ya da Fulbright ile beyni uyuşturulmuş gafiller olarak çıkıyor karşınıza… Sıkıştıklarında kaçacakları, imdatlarına yetişecek ABD’leri, AB’leri, güneydeki sevdikleri ülkeleri İsrail’leri var onların!.. Arkaları güçlü, arkaları kuvvetli, zengin!..

Ümmetin kanlı gözyaşları ile yaptığı dualar, Yaratıcı’da makes buluyor ve bir yiğit çıkıyor ümmetin, dinin, vatanın, milletin ıstırabını tâ yüreğinde duyan!.. İlerlemiş yaşına rağmen, Allah’ın inayeti ile, gece gündüz durmuyor, birkaç saat uyku dışında istirahat etmeden, oradan oraya koşturup duruyor!.. Çalışıyor, çabalıyor, yırtınıyor ümmetin makus talihini yenmek, düşmanlar karşısındaki asırlık mağlubiyetini, ezikliğini gidermek için!.. Mangal gibi bir yürek!.. Korkmuyor hiçbir şeyden, hiç kimseden!.. Dünyanın  duymaya hiç alışkın olmadığı sözler çıkıyor ağzından!.. Devlere meydan okuyor; “DÜNYA BEŞTEN BÜYÜKTÜR; BİRDEN DAHA BÜYÜKTÜR!..” diyor Tuzak kuranların tuzağını bozan vardır, diyor!.. Sizin kararlarınızın bir kıymet-i harbiyesi yok; göklerden gelen bir karar vardır, diyor!.. Ümit aşılıyor, cesaret aşılıyor millete, ümmete… Azim ve kararlılık aşılıyor!..

Yedi düvel, dünyanın bütün şer güçleri diş biliyor, fırsatını kolluyor!.. Bir kaşık suda boğuvermek için, olmadık tertipler düzenliyorlar… İçerdeki itlerini hep bir ağızdan havlatıp saldırtıyorlar üzerine!.. İftiranın, tezviratın, tertip ve suikastın bini bir para!.. Gezi diyor saldırıyor, saldırtıyorlar; millet uyanıyor, itibar etmiyor, geri püskürtüyor!.. Bu sefer 17/25 Aralık oluyor, milletin hassas noktasından saldırıyor, itlerini saldırtıyorlar!.. Artık şerbetlenmiş, uyanmış olan millet, Allah’ın inayetiyle, bu dolmayı da yutmuyor!.. Son bir can havliyle 15 Temmuz’da en öldürücü darbeyi vurmak için, canavardan daha vahşice, kendi halkına kurşun yağdırıp esir etmeye, yok etmeye geliyorlar… Ama bu millet, bu şerefli millet, dünya tarihinde eşine benzerine rastlanmayan bir kahramanlık örneği sergileyip Sâlip’in bu son savletini göğsünde parçalayarak bir destan yazıyor!..

Durur mu alçak düşman, sinsi düşman!.. Elbette durmuyor, vazgeçmiyor!.. Çünkü biliyor ki, uyuyan dev uyandığında, bu dünya kendilerine dar gelecek!.. Artık sömüremeyecek, içemeyecek mazlum kanlarını!.. Pis, murdar midesi aç kalacak!.. Kan, irin, gözyaşı dolu midesi guruldayacak!..

İçimizde ne kadar Exeter, Soros, Rockefeller, Jamestawn iti varsa, ne kadar Fulbright ile uyuşturulmuş, köleleştirilmiş beyin varsa, hepsini harekete geçirerek, son bir koz olarak gördüğü 2019’u kurtarmak üzere, Türkiye’yi 2023’e ulaştırmamak için, var gücü ile saldırmaya hazırlanıyor… O yiğit, ne yazık ki, tek başına, etrafını sarmış hain, gafil, uyuşuklara rağmen, yedi düvel alçaklarla savaşmaya devam ediyor…

İşte böyle bir durumda, işte böyle bir zor zamanda, bir yiğit çıkıyor ve “YALNIZ DEĞİLSİN YİĞİDİM, BEN DE VARIM YANINDA!..” diye yedi düvele meydan okuyor!.. Kınıyorlar kendisini, tehdit ediyorlar; bölüp parçalamaya çalışıyorlar!.. Kimi arkasından asılıyor, kimi önüne geçiyor, kimi paçalarına yapışıyor!.. Ama o, bütün bunların karşısında adı gibi, “DEVLET” gibi dikiliyor!.. İnsana ad, lakap Allah’tan gelirmiş derler ya, işte o, bir “DEVLET” olarak dikiliyor bu çakal sürülerinin karşısına!.. Devletinin nasıl bir tehlikede olduğunu, nasıl kuşatıldığını, nasıl yok edilmek, parçalanmak istendiğini; bunun için de nasıl sinsi tuzaklar kurulduğunu idrak eden “DEVLET”, adına yakışır bir şekilde, zor zamanda çıkıp dik durarak kaç kırat olduğunu, nasıl mangal gibi bir yürek taşıdığını dünya âleme gösteriyor!..

İşte bazılarının değeri, zor zamandaki hal ve hareketleriyle ortaya çıkar. Bu millet, bu mazlum millet, bu şerefli, bu asil millet, elbette senin değerini takdir edecektir!.. Yiğidim, artık kimseden korkumuz yok, başlar yüksekte!.. İki yiğit sırt sırta verdiğinde, aşılmayacak güçlük, yenilmeyecek alçak düşman yok!.. Titreyin, korkun alçaklar, şerefsizler sürüsü!.. Midenizdeki Exeter, Soros, Rockefeller, Jamestawn, Fulbright… pislikleri kanlarınızla birlikte dökülecek!..

İşte böyle, kimisi çıkar, “kardeşim” dersiniz, “oğlum” dersiniz; elinden tutar rüyasında göremeyeceği mevki ve makamlara kavuşturur, “adam” etmeye çalışırsınız; ama tıynetinin yansıması ile, midesindekini kusar, size rakip olur, düşman olur; ama “Benim rızamı güderseniz, size ummadığınız yerlerden, ummadığınız güçler gönderir, yardım ederim, zafer bahşederim!..” diyen Allah, size ummadığınız yerlerden öyle bir güç, dost, arkadaş, yardımcı gönderir ki, herkes şaşıp kalır ve sizi zafere ulaştırır!..

Bu şerefli, bu asil millet, senin bu yaptığın zor zamandaki yardımı asla unutmayacak ve TARİH, SENİ ALTIN HARFLERLE YAZCAKTIR yardıma koşan ADAM!..

Devlet Bahçeli’yi dinliyorum, gözlerim kapalı; gönül gözüm, kalp gözüm açık!.. Boğazımda düğümlenen hıçkırık, gözlerimden yanaklarıma, yanaklarımdan sakalıma akan gözyaşları ile!..

 

Selami Kaytancı

09.01.2018, Adana

 

 'Siz hiç çiğ yediniz mi?!..'

 'Siyaset Dünyası!..'

'İnkılab mı ihanet mi?!..'

'Exeterlileştiremediklerimizden misiniz?'

'FETÖ’nun Çıkış Noktası: Mehdilik..'

Saraydaki casuslar!..

'Kaç türlü vatan hainliği vardır?!..

Zeytinyağlı yiyemem aman!..

Fulbright Commission’u…

FETO, NATO, BOP ve Evangelizm..

Türkiye petrolleri, ya da ihanetin belgesi!..

Ayrılmış Anne - Babalar Ve Çocuklar!

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum