Prof. Dr. İsmail Numan Telci: Şarm el-Şeyh Barış Zirvesi: Bölgede yeni bir dönemin başlangıcı mı?
İstanbul
Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Numan Telci, Mısır'da gerçekleştirilen Şarm el-Şeyh Barış Zirvesi'nin bölgesel ve kalıcı barış için ne anlam ifade ettiğini AA Analiz için kaleme aldı.
***
???? Artık haberler size gelsin
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
???? Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
???? Anlık gelişmeler için AA Canlı
Mısır'ın Şarm el-Şeyh kentinde düzenlenen Orta Doğu'da Barış Zirvesi, 31 ülkenin devlet başkanı seviyesinde katılımıyla 13 Ekim'de gerçekleşti. Her ne kadar Mısır'ın ev sahipliğinde gerçekleşse de bu zirvenin ABD Başkanı Donald Trump'ın son dönemde Orta Doğu'ya yönelik yürüttüğü diplomatik girişimlerinin bir sonucu olduğu söylenebilir. Nitekim Gazze'de ateşkesin imzalanması sürecinde Washington yönetimi önemli rol oynarken, Trump'ın bu süreçte en önemli bölgesel partnerleri Türkiye, Mısır ve Katar olmuştur. Bu durum ABD Başkanı Trump'ın imza töreninde yaptığı konuşmaya da yansımıştır. Trump, gelinen noktaya ulaşılmasında büyük emekleri olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi ve Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani'ye ayrı ayrı teşekkür etmiştir.
Kalıcı bir barış sağlanacak mı?
Zirvede ABD, Türkiye, Mısır ve Katar liderleri, başta Gazze olmak üzere Orta Doğu'da barışı hedefleyen Şarm el-Şeyh anlaşmasına imza atarak bu anlamda önemli bir irade ortaya koymuşlardır. İsrail'in Gazze'de gerçekleştirdiği katliamların son bulması amacıyla imzalanan ateşkes anlaşmasının da garantörü pozisyonunda bulunan bu ülkeler, katılımcı diğer ülkelerin de desteğiyle başta insani yardımların ulaştırılması ve yeniden imar süreci olmak üzere Gazze'de atılacak yeni adımların öncelikli takipçileri olarak kabul edilmektedirler.
Şarm el-Şeyh Barış Zirvesi Niyet Beyanı olarak da isimlendirilen metinde Gazze'ye ilişkin imzalanan barış anlaşması ve sonrasında Orta Doğu'ya kalıcı bir barış getirilmesi konusunda ortak bir irade sergilendiği ifade edilmektedir. Yine imzacı liderlerin söz konusu anlaşmanın uygulanmasına tam destek olmayı ve bu anlaşma ile tüm bölge halklarının barış, güvenlik ve istikrarına yönelik kurumsal temelleri inşa etmeyi taahhüt ettikleri görülmektedir. Buradan hareketle anlaşmanın bölgesel barış konusunda ABD, Türkiye, Mısır ve Katar tarafından önemli bir niyet beyanı olduğunun altı çizilmelidir.
Sürecin bu noktaya gelmesinde İsrail'in Gazze'deki saldırıları karşısında artan küresel kamuoyu baskısı ve bölgesel aktörlerin yoğunlaşan tepkileri önemli rol oynamıştır. Özellikle Türkiye ve Mısır'ın koordineli biçimde yürüttükleri dış politika çerçevesinde İsrail'in saldırılarına karşı verilen yoğun tepkiler ve başta ABD olmak üzere küresel düzeyde yürütülen diplomatik çabalar bu süreçte etkili olmuştur. ABD Başkanı Trump da son dönemde Gazze'deki çatışmaların son bulması konusunda yoğun diplomatik girişimlerde bulunmuştur. Bu noktada özellikle Türkiye, Mısır ve Katar ile koordineli biçimde gerçekleşen girişimler, yine geçtiğimiz hafta Mısır'da söz konusu ülkeler ve İsrail'in istihbarat başkanlarının katılımıyla yürütülen müzakereler sonrasında olumlu sonuçlanmış ve ateşkes anlaşması imzalanmıştır.
Anlaşma ile İsrail, savaşın başından bu yana hedeflerinden birisi olan Hamas tarafından tutulan tüm esirlerin serbest bırakılması amacına ulaşırken, Hamas da İsrail hapishanelerinde tutulan binlerce Filistinlinin salıverilmesini şart koşmuştu. Bu noktada iki tarafın da talepleri bugün gerçekleştirilen esir takaslarıyla karşılanırken, sürecin sonraki aşamaları olarak insani yardımların kesintisiz biçimde ulaştırılması, ateşkesin kalıcı olmasına yönelik mekanizmaların geliştirilmesi ve Gazze'nin yeniden inşası sürecine başlanması beklenmektedir. Nitekim bu konu Şarm el-Şeyh Zirvesi'nde de sıklıkla ele alınmıştır. Trump, yaptığı konuşmada, başta Arap ülkeleri olmak üzere birçok ülkenin Gazze'nin yeniden inşasına katkıda bulunacağına inandığını ifade etmiştir.
Öte yandan, anlaşmanın sürdürülebilirliği konusunda endişelerin mevcut olduğu da belirtilmelidir. Bu noktada İsrail'in ateşkesi bozup yeniden saldırılara başlaması riski, Gazze'de yaşayan iki milyonluk nüfus açısından önemli bir belirsizlik kaynağı olarak görülmektedir. Bu nedenle anlaşma kapsamında ele alınan konulardan birisi olan İsrail'in yeniden saldırganlığının engellenmesi hususunda yaptırım gücü olan mekanizmaların geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu noktada Trump tarafından önerilen barış planında bazı tedbirler öngörülmektedir. Bu kapsamda oluşturulacak Barış Kurulu ile Gazze'de bir geçiş organının süreci yönetmesi bekleniyor. Şarm el Şeyh'te başlayan bu sürecin, garantör ülkeler olan Türkiye, Mısır ve Katar başta olmak üzere uluslararası ve bölgesel aktörler tarafından yakından takip edileceği de belirtilmelidir. Planın İsrail'in Gazze'de uyguladığı ablukanın sonlandırılmasına katkıda bulunması da Filistinlilerin beklentileri arasındadır. Uzun yıllar abluka altında yaşayan Gazzeliler, yeni süreçle birlikte hem ablukanın sonlandığı hem de kalıcı barışın sağlandığı bir ortamda yeniden inşa sürecine odaklanmayı amaçlamaktadır.
Bölgede yeni bir dönemin başlangıcı mı?
Yaşanan gelişmelerin İsrail-Filistin meselesi bağlamında hangi sonuçları doğuracağı ise belirsizliğini korumaktadır. Gazze merkezli ateşkes anlaşması ve sonrasında yaşanan süreç makro düzeyde İsrail ile Filistin arasındaki anlaşmazlıkların çözümü noktasında olumlu olarak değerlendirilebilirken, kalıcı barışın sağlanması hususunda sonraki adımlar için de umut vermektedir. Ancak sürecin gerçek başarısı, iki devletli çözüm kapsamında kalıcı bir barışın sağlanmasıyla mümkün olabilecektir. Bu noktada özellikle İsrail tarafının irade ve motivasyonu konusunda ciddi soru işaretleri mevcuttur. Nitekim İsrail siyasi aktörlerinin giderek radikalleşmesi ve yayılmacı politikaların yoğun biçimde benimsenmesi, Tel-Aviv yönetimlerinin iki devletli çözümden uzaklaştığının işareti olarak da görülmektedir. Bu durum İsrail'in Filistin konusundaki politikalarının dönemsel geri çekilmeler olmakla birlikte sürekli olarak işgali genişletme hedefi doğrultusunda gerçekleşeceğini ortaya koymaktadır.
Sonuç olarak, 7 Ekim 2023'ten bu yana İsrail'in yoğun saldırıları ve katliamlarına sahne olan Gazze, son günlerde yoğunlaşan diplomatik çabalar sonucu imzalanan ateşkes anlaşmasıyla kalıcı olması ümit edilen sükunete kavuşmuştur. Hamas ve İsrail arasında ateşkes anlaşmasının imzalanması ve 13 Ekim'de Şarm el-Şeyh'te düzenlenen Orta Doğu'da Barış Zirvesi, özellikle Filistin-İsrail meselesinin çözümüne ilişkin bölgede yeni bir dönemin başlangıcı konusunda umutları yeşertmiştir. Bu konuda hem bölgesel hem de küresel aktörlerin daha güçlü bir iradesi olduğu söylenebilir. Ancak İsrail'in kalıcı bir barış konusundaki tutumu ise belirsizliğini korumaktadır.
Gelinen noktada İsrail'in saldırıları nedeniyle resmi rakamlara göre 70 bine yakın Gazzeli hayatını kaybederken, savaş geride büyük yıkım bırakmıştır. Başta Gazze şehri ve Han Yunus olmak üzere birçok yerleşim bölgesinin büyük oranda harabeye çevrildiği bölgede Filistinlilerin en büyük beklentisi, ateşkes anlaşmasının aşamalarından birisi olan yeniden inşa sürecinin derhal başlamasıdır. Öte yandan hem uluslararası kamuoyu hem de Filistinliler, İsrail'in Gazze'de gerçekleştirdiği katliamlardan dolayı Uluslararası Ceza Mahkemesince (UCM) hakkında yakalama kararı çıkarılan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun bu süreçteki rolü nedeniyle cezalandırılmasını beklemektedirler.
[Prof. Dr. İsmail Numan Telci, Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesidir.]
* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.
Kaynak:AA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.