Hayrettin Durmuş

Hayrettin Durmuş

Bereketli toprakların ve sıcakkanlı insanların diyarı Adana

Ey Adanalılar! Yaşadığımız şehrin farkında mısınız' Elimizin altındaki hazineden ne kadar haberdarız acaba' Kentimizi tanımak kendimizi tanımak kadar önemlidir. Soluduğumuz havası, içtiğimiz suyuyla bizi biz yapan ana kucağı olup sinesinde bizi barındıran, Milli Mücadelemizin ilk kıvılcımını yakan yürekli insanların şehri Adana ihmal edilmemeli'

Toros dağlarından Çukurova'ya doğru inerken bir sıcaklık sarar yüreğinizi. Yayla serinliğinin bittiği, sarı sıcakların başladığı yerdir Adana. Çukurova bayramlığını giymeye başladı mı, yalan dünyanın cenneti olur sanki. Onun için Karacoğlan 'Çukurova bayramlığın giyerken cennet dense sana yakışır dağlar' diye tarif eder bu diyarları. Çukurova'yı Adana'dan, Adana'yı Çukurova'dan ayrı düşünmek ne mümkün.

Yağmur toprağın çatlayan dudaklarından öperken 'Adana'nın yolları taştan' deyip kimler düşmemiş ki yollara. Romanlara konu olan bereketli diyarlar davet etmiş insanları. Turnaların kanat sesiyle turaçların feryadı yanık bir türkü olmuş sarı sıcaklarda benzi siyahlaşan pamuk ırgatlarının dilinde' Coşkulu bir davettir Çukurova'nın yağmuru, toprağı, havası. Rabbimin özel ikramı gibidir bu topraklara değen sıcaklar.

Her çeşit sebze meyve boy verir bu topraklarda. Kimse aç açık kalmaz. Havası gibi insanı da sıcakkanlıdır. Gönülden bir 'Merhaba' deseniz, bin 'Merhaba' sesi işitirsiniz karşıdan. Selamınıza en güzel şekilde mukabele edilir kısacası.

Ağalar, beyler memleketidir Adana. Gezdiğiniz caddenin, yaşadığınız mahallenin adını sormanız kâfidir bunu anlamanız için. 'Ziyapaşa, Cemalpaşa, Gürselpaşa, Gazipaşa, Abidinpaşa, Şakirpaşa'' Hicivleriyle tanıdığımız Ziya paşa Adana valiliği de yapmıştır' Şairi, yazarı, ressamı, sinema sanatçısıyla bereketli topraklar kültür ırmağında da boy verir. Vaktiyle kültür sanatın nabzının attığı yerdir Adana'

Yeşilliği, bitki örtüsü öylesine göz kamaştırıcıdır ki adeta damarlarınız ıtıra döner. Döner dedim de Adana'nın yemekleri de dillere destandır.

Adana kebabıyla şalgam dünyaca meşhurdur. Bir lokantanın kapısından içeri girdiğiniz zaman hemen ikram başlar. İslam'ın güzel bir geleneğini yaşatır Adanalılar. Kebabınız gelmeden önce sunulan nane, maydanoz, limon, turp ve çeşitli salatalarla neredeyse karnınız doyar. Kebabın yanında ikramdır bunlar. Bir dilim ekmeğe, bir bardak suya para ödemezsiniz yani. Adanalıların cömertliğidir bu.

Bir şehrin tarihini mezarlıklardan, hafızasını, insanların sırdaşı olan köprülerden, yollardan öğrenebilirsiniz. Camiler, mescitler tapusudur şehrin. Hanlar şehrin cömert yüzünü, hamamlar medeniyetimizin tertemiz özünü gösterir.

Büyük Saat Kulesi Adana'nın bayram coşkusu, Ulu cami tapusu, Taşköprü gönüllerin kapısıdır. Çoban Dede türbesi umudu, Şahmeran, Binboğa özlemidir.

Adana'da dostluk Çukurova'nın sıcakları kıvamındadır. Adanalı sevdi mi, 'Allah'ına kadar' sever. Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu'nun 'Kimdi onlar' Bir aşılmaz dağdılar. Devcesine kükrediler / Devcesine sevdiler' mısraları dolanır dudaklarınıza'

Adana sadece Türkiye'mizin dördüncü büyük vilayeti değil, aynı zamanda beyaz altının ambarıdır ve büyük bir tarihi birikime sahiptir. Seyhan nehri gibi coşkuludur. Hitit tabletlerinden öğrenilen bilgilere göre Milattan önce II. Bin yıla kadar uzanan eski bir yerleşim birimidir.

Adana ve Çukurova Kur'an-ı Kerim'de ismi zikredilen bir beldedir. Rum suresinin ilk ayetinde 'Fulubeti Rum fi ednal arz ' diye ifade edilen bölgenin Çukurova olduğunu tefsir kitaplarımız anlatmaktadır.

Gezilecek görülecek o kadar çok tarihi eser vardır ki saymakla bitmez dense yeridir. Biz bu yazımızda bu mekânlardan sadece birine değinebileceğiz.

Tadı damağınızda kalsın ki diğer mekânları da siz hatırlayın ki mahzun kalmasınlar. Justinias tarafından yapılan Taşköprü Seyhan ırmağının iki yakasını bir araya getiren gerdanlık gibidir. 'Adana köprübaşı / Otur saraya karşı' diye mırıldanmak geçer içinizden köprünün üzerinde. Taşköprünün kemerleri kim bilir ne günlere şahitlik etti. Kimler geçti üzerinden salınarak. Hangi cihangirlerin atlarının nalları değdi' Kaç sevdalı mavi sulara bıraktı yüreğini kim bilir…

Hayrettin Durmuş
Adana, 10.12.2010

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.