Coş, ama böyle coşma!

Coş, ama böyle coşma!
Tabiplerin üstadı sayılan Lokman Hekim, insanın hastalıklardan korunması için nasıl davranması gerektiğini öğütlerken modern tıp biliminde alışkın...


Tabiplerin üstadı sayılan Lokman Hekim, insanın hastalıklardan korunması için nasıl davranması gerektiğini öğütlerken modern tıp biliminde alışkın olduğumuz geleneğin dışına çıkıyor.

O'nun, "ey oğul, âlimin yanında ve halkın içinde dilini koru, yemekte de mideni koru" şeklindeki öğüdü, sıradışı bir önleyici tıp ilkesi hükmündedir. Demek ki, hastalıkların maddî sebepleri olduğu gibi, maddî olmayan sebepleri de vardır. Belki bu ikincisi daha da belirleyici oluyor hastalığa yakalanma ya da sağlıklı kalmada.

Bu anlamda olmak üzere, Lokman Hekim, öğütlerine şunları da ekliyor: "İki şeyi unut: Yaptığın iyiliği ve sana yapılan kötülüğü. Bunları sakın anma! Allah'ı ve ölümü ise hiç unutma!"

Dilin korunması önemlidir. Bilenin yanında ölçüsüz konuşmak, kişinin hataya düşme olasılığını artırır, ikaz edilmesine de zemin hazırlar. Ayrıca, âlimin huzurunda ileri geri konuşmak o şahsın nezdinde bir nezaketsizlik, bilime de saygısızlık anlamına gelir.

Bu durum birey ve toplum açısından marazî (hastalıklı) bir gelişmeye yol açar. İletişim kanalları bozulur. Hak ve doğruluk adına değil, kişisel beklenti ve ihtirasla şekillenen bir menfaat adına konuşup eylemde bulunmaya başlar insanlar. Toplumun ahlâkî değerleri yozlaşır böylece. Doyumsuz, ruhî dinginliğe ulaşamayan, her an fevrî çıkışlara hazır insan yığınından ibaret bir dünyada bulursunuz kendinizi.

Ma'şerî vicdan yargılar

Toplumda kanaat önderleri, temsil rolü üstlenmiş kişiler ve belirli makam sahipleri böylesi ortamlarda büyük sorumluluk taşır. Bunlar söz konusu sorumluluğun bilincinde olsun ya da olmasın, tarih ve ma'şerî vicdan tarafından bir gün yargılanır. Öyleyse, zaman geç olmadan, uyarı gerekliyse uyarı, teşvik ve güzel örnek gerekliyse o yapılmalıdır. Kamplara bölünerek, vekâleten söz ve tepkilere bürünerek, iz'an ve yürekli akıl çizgisinden uzaklaşıp pro-kontra tartışmalara girişmek ülkeye ve insana bir fayda getirmez.

Makam ve mevki sahibi isen, Lokman Hekim'in öğüdüne uyarak, halk içinde dilini tut ve koru? Böylelikle kendini de korumuş olursun. Kötü örnek olmaktan kurtulursun? İyi örnek olamıyorsan, bari kötü örnek olma. Sana yapılan kötülüğe hiddet ve şiddetle karşılık vermek sadece nefsi okşar. Başka bir yararı yoktur.

Vâli, Esma-ül Hüsna arasında yer alan bir kavram olarak, hiçbir ayrım gözetmeksizin canlı cansız her şeyi koruyan ve düzene koyan anlamına gelir. Kime, neye nasıl bir koruyucu ve ihtimamlı muamele gerekiyorsa öyle davranan demektir. En azından bu sembolik anlama uygun olmalıdır bir Vâli'nin söz ve eylemi. Bunu düşünebilmelidir.

Güncel bir olay münasebetiyle, yukarıda dile getirilen hususlar bağlamında, biz de şunu söylemek isteriz: Coş, ama böyle coşma. Böyle coşma, Sayın Vali. Sana küfretseler de, cezayı anında vermeye kalkma! Hele o kötü sözle asla!

Bedenin ve kalbin tabibinin öğüdüne uymak, en iyisidir. Dertlerin çaresi, derde düçar olmaktan kurtulmanın yolu budur. İnsan yeryüzünde halife kimliğiyle dolaşıyorsa, bunun gereklerini ifa etmekle yükümlüdür.

Kimin halifesidir insan?

Aynı zamanda Vâlî sıfatına sahip En Kudretli ve En Merhametli Olan'ın dünyadaki halifesidir insan. O En Kudretli ve En Merhametli Olan, aynı zamanda Vekil'dir. Başkalarının hak ve hukukunu gözeten bir Vekil. Ve insan, bu Vekil'in halifesidir yeryüzünde. Bu Vekil, hayatı ve ölümü yaratan Aziz Allah'tır.

Tabiplerin tabibine kulak ver, ölümü ve Allah'ı unutma sen de ey insan. Vali de olsan, siyasetçi de? Âmir ya da memur da olsan, unutma. Sağlıklı bir toplum düzeni böyle kurulur. ?Provokatif eylemler? dilini bozdurmamalı insanın. Kötü davranışın savunulmasının da gerekçesi olmamalı. Kötü söz ve eylem kötüdür? Kim söylerse söylesin, kim eylerse eylesin. Küfür ve hakaretin tarafı olmaz. Hangi tarafta olursa olsun, küfür küfürdür. Gerçeğin örtülmesine yönelik bir kalkışmasıdır insanın. Sözde yeryüzü halifesinin.

Yalan işte burada başlıyor. Hem Halife olacaksın, hem de bu görevin gerektirdiği iyi hasletleri örtbas etmeye yelteneceksin? Bu ne dehşetengiz bir çelişkidir.

Önce yüreklerimiz? Yüreğimizi arındırmak zorundayız. Korkudan, nefretten, kin ve garazdan arındırmalıyız ki, merhametle kuşatıcı olsun yüreğimiz. İyiliğin ve kötülüğün Yaratıcısı'nın bizden beklediği, bu ikisi arasında iyilikten yana bir davranış tercihidir. Kötülüğün mutlak anlamda cezasını verecek olan O'dur. O'nun için dünyadaki sınanma günleri herkese (iyilere de kötülere de) tanınmış bir mühlettir.

Bu günlerin hakkını verebiliyor muyuz? İşte asıl soru bu.

İbrahim S. Canbolat - Haber 7

[email protected]

www.twitter.icanbol

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.