Daha kaç Özgecan yitip gidecek;
Türkiye’de gün geçmiyor ki kadına şiddet başta olmak üzere cinayet, gasp, hırsızlık, tecavüz ve cinsel taciz olayları yaşanmasın.
İstanbul’da Münevver Karabulut, İnegöl’de Sinem Yurdanur şimdide Tarsus’ta Özgecan Aslan son yıllarda ülkemizde vahşice öldürülen yüzlerce genç kızımızdan sadece üçü Birçoğunun katilleri dışarıda tutuklananların ise aldığı cezalar yürekleri soğutmuyor.
Özgecan Aslan’ın öldürülmesi olayı bir kez daha gözler önüne sermiştir ki Türkiye’de insan hayatının ne kadar ucuz ve ehemmiyetsiz olduğudur.
Geçtiğimiz hafta içerisinde Tarsus Çağ üniversitesinde okuyan 20 yaşındaki Özgecan Aslan isimli genç kızımızın okuldan çıkıp evine gitmek üzere bindiği minibüs şoförü tarafından kaçırılmak istemesine karşı koyması üzerine minibüs şoförü tarafından hunharca öldürülerek cesedi yakılmak sureti ile dağ başında bir dereye atmasının millet olarak acısını yaşıyoruz.
Bu vahşeti gerçekleştiren, söyleyecek kelimeler bulamadığım sanığı neyse ki yakalandı.
Sanığın yakalanmış olması yüreklerdeki özelliklede kızımızın ailesinin yüreğindeki yangını söndürmeye elbette ki yetmeyecek.
Şunu açıkça ifade etmeliyim ki, Bu genç kızlarımızın katilleri sadece cürümü işleyenler değil. Aynı zamanda bu katillere gereken cezayı vermeyen ceza sistemi ve ülkeyi yönetenlerdir.
Şimdi adli süreç başlayacak, bu cani en fazla ağırlaştırılmış müebbet cezası alacak. Yani en fazla 36 yıl yapıyor. 25-30 yaşları arasında olan katil bu cezayı tamamlayarak çıkacak ve hayatına devam edecek.
Ülkede can ve mal güvenliği hak getire;
Son 10-12 yılda Türk halkı tarihinin en güvensiz bir dönemini yaşamakta. Ülkece can ve mal güvenliği hak getire.
Katillerin, hırsızların ellerini kollarını sallayarak gezdiği ülkede hırsızları serbest bırakan mahkemeler “hırsız var” diyenleri cezaevlerine atar oldu.
Adalet isteyenler, hakkını aramaya kalkanlar, ya “paralelci” oluyor yâda “terörist” sayılıyor.
Bütün bunarı ben demiyorum. Her gün gazetelerde okuyor akşam televizyon haberlerinde iktidar sahiplerinin kendi ağızlarından dinliyoruz. Rakamları da devletin kurumları söylüyor.
Son 5-6 yılda Türkiye’de öldürülen kadın sayısı 3,5 kat arttı 2009 yılında 80 olan kadın cinayeti 2014 yılında 294’e yükseldi. (Kaynak: Emniyet Gen.Müd. )
2002 yılında Türkiye’de işlenen toplam suç sayısı 254 bin iken, 2013 yılında işlenen suç sayısı 3 milyon 760 bin. Bu kadar suç işlenmesine rağmen ceza evlerinde 158.537 mahkûm bulunmaktadır. Cezaevlerindeki mahkûm sayısı 5 ilin nüfusundan fazla cezaevlerinde kalanların toplamı adeta 82. Vilayet’imizi oluşturuyor.
2002 Yılında 69.875.000 nüfuslu Türkiye’de mahkûm sayısı 59.925 nüfusa karşı mahkûm oranı %0,86 iken bu rakam 2015 yılında nüfus 76.903.000 mahkûm sayısı ise 158.537 nüfusa göre oran % 2,06 ya yükselmiştir. (Kaynak CTE Genel Müdürlüğü ve TÜİK (26.01.2015)
Rakamlar son 10- 12 yılda İleri demokrasi ve hukuk anlayışının neticesi ile suça eğilimin kat kat arttığını gösteriyor.
Geçtiğimiz yıl burada sizlerle “İdam Cezası Geri Gelmeli” adlı yazımı paylaşmıştım. (https://www.adanapost.com/yazarlar/ibrahim-halil-sipahi/43129-idam-cezasi-geri-gelmeli-mi.html)
İdam cezası mutlaka geri getirilmelidir;
Evet, idam cezası geri gelmelidir. Bu İslami söylemler ile iktidara gelmiş AKP iktidarından millet olarak beklentimizdir.
Çünkü Allah CC Kur-anı Kerim Bakara Suresi 179. Ayette “Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki (bu hükme uyarak) korunursunuz.” Buyurmaktadır.
Pazar günü Antalya’da halk’a hitap eden başbakan Ahmet Davutoğlu’nun müjde verir edasında Antalya’da yapılan bir gençlik merkezine Özgecan Aslan’ın adı verilerek bu kızımızın adının burada yaşatılacağını söylemesi.
“Bugünden itibaren eşimle birlikte kadına şiddete karşı mücadele başlatacağız, kadına uzanan elleri kıracağız” demesi çözüm değildir. Lafla peynir gemisi yürümüyor.
“İç güvenlik paketi” ile kendinizi koruma kanunları çıkarmayı hedeflediğiniz gibi. Milletin can ve mal güvenliğini sağlayacak tedbirleri almalısınız. Bir an evvel adalet ve hukuku tahsis ederek idam cezasını geri getirmelisiniz.
Daha genç kız, kadın, çocuk ve masum insan hayatının baharında toprağın altına girecek, kaç ananın yüreğine sönmemek üzere ateş düşecek.
Vatandaş sokağa çıkmaya, çocuklarını okula, işe, çarşıya göndermeye, hava karardıktan sonra sokağa çıkmaya korkar oldu.
Ölen topak, ailesi perişan olurken, bütün bu acıları yaşatanlar her an birilerine yeni acılar yaşatmak için sokaklarda dolaşacak. Belirli süre cezaevlerinde yatarak çıkacak. Ondan sonra “Adalet mülkün temelidir.” Diyeceksiniz.
Türkiye’deki bu güvensizlik ve adaletsizlik ortamı devam ederse millet kendi can ve mal güvenliğini, kendi adaletini kendi sağlamaya kalkacaktır. Allah muhafaza.
İbrahim Halil SİPAHİ
16.02.2015/adanapost.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.