Fahişeleri Patrikliğin Tahtına Kim Oturttu?
IV. yüzyılda Roma imparatorluğunun doğu ve batı diye ikiye bölünmesi Hıristiyanlığın güç bölünmesi ve yönetimde güç mücadelelerinin ve rekabetlerinin yaşanmasına sebebiyet vermiştir. Latincenin hâkim dil olduğu Roma, batı kısmının merkezi olarak kabul edilirken Yunancanın hâkim dil olduğu İstanbul ise doğu kısmının merkezi idi.
Yani, Roma ve İstanbul piskoposları liderlik konusunda rekabet halindedirler.
Günümüzde Doğu Ortodoks kiliseleri dört eski patrikliği (İstanbul/Fener, İskenderiye, Antakya ve Kudüs) kapsamaktadır. Son dönemlerde buna Moskova, Sırp, Romanya ve Bulgaristan eklenmiştir.
Ayrıca içerisine bağımsız Yunanistan, Kıbrıs, Gürcistan, Arnavutluk, Finlandiya ve Polonya kiliseleri de yer almaktadır.
1204?te gerçekleşen IV. Haçlı Seferinde İslam topraklarına yürüyen Haçlılar, tahttan uzaklaştırılan sapık Bizans İmparatoru Isaae Angelus?un oğlu Alexius tarafından, tahtın kendi ailesine verilmesi için İstanbul?a müdahale etmiştir. Haçlılar şehri işgal ederek 1261 yılına kadar devam eden Latin Krallığı kurmuşlardır. Haçlılar, Ayasofya Kilisesinin Sunak ve İkona paravanını parçalamış, Patrikliğin tahtına fahişeleri oturtmuşlardır.
Latin işgali sırasında yaşanan bu olaylar Greklerin belleğinde derin izler bırakmış ve zaten aralarında bazı inanç ve uygulama farklılıkları bulunan Latin Roma Kilisesi ile Grek İstanbul Kilisesi arasındaki ayrılığı mutlak hale getirmiştir.
Bu olaylardan sonra Bizans İmparatorluğu, özellikle yaklaşan Türk tehlikesine karşı Batıdan askeri yardım almak amacı ile Roma Kilisesi ile yeniden birleşmeye yönelik bazı girişimlerde bulunmuştur. Lyon ve Floransa?da birleşme kararı almışlar, fakat Ortodoks ülkelerindeki rahipler ve halkın büyük bir kısmı karşı çıkmıştır. Fakat, doğu ile batı kiliselerinin birleşmesini engelleyememişlerdir.
Bizanssın ileri gelenlerinden Grandük Lucas Notacas; ? Şehrin ortasında Latin (Kardinal) şapkasını görmektense, Müslüman sarığını görmeyi tercih ederim.?şeklinde sözleri ile karşı çıkmıştır.
1453 yılında Fatih Sultan Mehmet İstanbul?u fethettiğinde buradaki Hıristiyanlara tam bir din özgürlüğü tanımış ve onlara inanç, gelenek, görenek ve hayat tarzlarını serbestçe sürdürme hakkı vermiştir. Aynı zamanda İstanbul?un fethi esnasında boş bulunan Patriklik makamına doğu ile batı kiliselerinin birleşmesine karşı olan II. Gennadious?u Patrik olarak atamış ve onu, Ortodoks cemaatinin sosyal ve dini meselelerine yetkili kılmıştır.
Bu bağlamda o, patrikliğe bütün Ortodoks liderliği olan ? Millet başı? unvanını vermiş ve üç tuğlu Osmanlı paşası konumuna yükseltmiştir. Bu çerçevede Patrikliğe bir de yeniçeriden oluşan bir muhafız birliği tahsis etmiştir. Böylece Ortodoks Kilisesi, varlığını sorunsuz devam ettirmiştir.
1600 yılında ise Patrikhanenin merkezi şimdiki Fener semtine taşınmış ve sonraki dönemlerde bu semtin adıyla anılmıştır.
16.yy.? da Protestan ve Katoliklerin Osmanlı yok olmasını önlemiştir. Osmanlı, Fransa?ya 1530?da para ve askeri yardımı ile Hollanda ve İngiltere?ye askeri, siyasi ve Kapitülasyon yardımı ile o zaman içinde ayakta kalmalarını sağlamıştır.
Ortodoks patrikhanesi Osmanlı egemenliğine girmesinden sonraki yüzyıllarda, önce Rusya 1589?da Moskova Kilisesini Patrikliğe yükselterek İstanbul Kilisesinden ayrılmıştır. Sırasıyla 19. yy da Osmanlı Devletinden bağımsızlığını elde eden balkanlardaki ulusal kişilikler takip etmiştir.
Bu bağlamda 1883 yılında Yunan Kilisesi, 1872?de Bulgar Kilisesi, 1879?da Sırp Kilisesi, 1885?te Rumen Kilisesi bağımsızlıklarını ilan etmiştir. Fener Patrikhanesi ise bu kiliselerin yeni statülerini kabul etmiştir.
Patrik seçimi, temel Islahat Fermanından sonra 1862?de hazırlanan Rum Patriklik Nizâmatı ve 6 Aralık 1923 tarihli Valilik Tezkeresine göre kutsal meclis tarafından seçilen (12 kişilik heyet) Valiliğin onayladığı liste içerisinden birini Patrik olarak seçer.
Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyetinin bu nankör ve hain çocukları; Roma Kilisesi ile Haçlılar tarafından aşağılanmaktan, Ayasofya?yı yıkılmaktan, Patrikliği fahişelerden ve saldırılardan korumanın karşılığı olarak, bizlere; Anadolu?da ve Kıbrıs? ta hatta tüm İslam Milletlerini arkadan vurup, emperyalizme casusluk etmekle kalmadılar. Pontus ve Ekümeniklik hayallerini gerçekleştirmek için, eski düşmanlarını dost edindiler.
Yani Müslüman sarığı değil, kardinal şapkasını görmek istediler. Ama unuttukları şey hala İstanbul?da ve Müslüman mahallesinde olduklarıdır. Sizler dostlarınızın yardımını almakla değil, onların yanında, mahallesinde bulunmakla mutlu olabilirsiniz. Balkan savaşlarından sonra Osmanlı ülkesinde yaşayan Rumların çoğu kültürel lider olarak İstanbul?u değil, Atina?yı görmektedir. Bu asil millet gerçeği görmüştür. Siyasilerde görmek, anlamak zorundadırlar.
Sizler Türk milletinin inancından kaynaklanan, hoş görü, kardeşlik ve komşuluk haklarından faydalanıp, sağladığı huzur ve adaletli yönetim içerisinde ikram ettiği ?hoşaf?ın suyunu içip, tanelerini şarap yaparak, gençliğin ahlakına, namusuna göz diktiniz. Satarak da geleceğine ipotek koymak, ideallerinden, inancından uzaklaştırmak ve uyuşturmak için her yolu denediniz.
Evet. Patrikhane bu gün Lozan Andlaşmasına riayet edilmekte midir? Yoksa Lozan edebiyatından örnekler mi sunulmaktadır. Patrikhane siyasi ve idari her türlü hareketten menedildiği ve sadece dini işlerle meşgul olabileceği halde, en fazla siyasetle ve idare adamlarıyla sık-sık görüşmeler yapıyor.
Lozan Edebiyatının Rüya bölümünü yazıyorlar; Fener Rum Patrikhanesi"ni özerk ve evrensel dini bir merkez olarak ikinci bir Vatikan haline getirmek sevdasıyla yanıp tutuşurken, bu uğurda çeşitli Bizans oyunlarını sahnelemekten geri adım atmıyor. Başta AB, ABD ve Vatikan olmak üzere bütün batı Papaz Bartholomeos?un ekümenik olduğunu ilan ederken, Patrikhane de Türkiye?yi ziyaret eden yabancı devlet adamlarının uğrak yeri olmuştur. İşte Patrikhane?ye yolu düşen ünlü simalardan bazıları:
* Barack Obama?nın, Ankara?nın ağırlayacağı beşinci ABD başkanı olacağına, Ankara?yı ilk ziyaret eden ABD Başkanı?nın, 6-7 Aralık 1959 tarihlerinde ABD Başkanı Dwight Eisenhower olduğu anımsatılıyor.
Ankara ayrıca, 1990 yılında George H.W. Bush?u, 1999 yılında Bill Clinton?u, 2004 yılında ise George W. Bush?u da ağırlamıştı.
* Kasım 2007"de Türkiye"ye gelen Sırbistan Cumhurbaşkanı Boris Tadiç de Bartholomeos"u ziyaret etmişti.
* Almanya Başbakanı Angela Merkel, Türkiye"yi ziyaretinde Bartholomeos"a uğramayı ihmal etmemişti.
* Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis"in İstanbul"daki ilk durağı Patrikhane olmuştu.
* Romanya Başbakanı Calin Popescu da Fener Rum Patrikhanesi"ni ziyaret etmişti.
* Bulgaristan Başbakanı Sergei Stanisev de Papaz Bartholomeos"a uğramıştı.
Trilyonlarını ABD için harcayan dünyaca ünlü Yahudi spekülatör George Soros da Patrikhane"ye uğrayarak Bartholomeos"u ziyaret etmişti.
Patrikhane?ye uğrayarak Bartholomeos?u ziyaret etmeleri ile Patrik; sanki ?AB ve ABD?deki Rumların rey ve servetine değer verenler arkamdadır. Ayağınızı, ona göre denk alın? demek istiyor, Türk milletine ve devletine baskı ve tehdit ediyor.
Patrikhane bu cesareti bizim, iyi niyet, hoşgörü ile Lozan?da teb?i ertelemek, siyasi hareketlerine göz yummaktan kaynaklanıyor.
Çünkü hala günümüzde patrikler asalarının başlarında İmparator Kostantinin saltanat alameti olan ve pençesinde küre-i arzı tutan pırlantalı Bizans İmparatorluğu tacını giyerler. Siyasi bir iddia taşıyan bu alametlerin, Lozan?dan sonra terki gerekirken, Patrik bu tacı taşımakta devam ettiği gibi, piskoposların yakasını Bizans arması süslemekte ve bütün metropolitler, ayini ruhanilerde başlarına çift kartallı Bizans arması ihtiva eden taçlar giymeye devam etmektedirler.
Bu hal bizi, çarnaçar, Bizans imparatorluğu davasına, Yunan Megalo-ideo? sına götürmektedir. Yunanistan eski milli eğitim bakanı, Atina Üniversitesinden Prf.Dr. Luvarin?in Stutgart?ta Üniversitates adlı dergide yayınlandığı makaleden birkaç cümle meseleye ışık tutacaktır:
? Yunan Milliyetçilik şuuru, bilhassa 9. asırdan, klâsik etüdlerinden beri Bizans?a dayanmaktadır. En önemlisi bugünkü, Rumca, Bizans Yunancasının doğrudan doğruya bir kızıdır. Bizans?a Ruhî bağlılık o dereceye varır ki, halkın şuurunda kendini lisan ve din bakımından Bizans?la bir görmeyen kimse tam Yunanlı sayılmaz. İdealin daha sonraki muhafazası işini, kilise üzerine alıyor. Kilise ve devlet bu günde olduğu gibi, çoktan birbirinin içine girmiştir. Böylece büyük milli idealin idarecisi rolünü, yalnız başına üzerine alması, tabiatı icabı idi. Muayyen ölçüde, çöken ülkenin haklarının mirasçısı haline yükseltildi.
Patrik, Hıristiyanlar için Bizans İmparatorluğunun yerini aldı. Bununla İmparatorun kıyafetini ve Bizans devlet alametlerini, bu arada iki başlı kartalı da aldı. Fatih Sultan Mehmet tarafından Bizans ülkesinin yıkılması, artık boyunduruk altına girmiş olan bu kavmin ruhundan bu zihniyeti silemedi Bilâkis kuvvetlendirip derinleştirerek İslam boyundurukluğundan kurtulmak için sarsılmaz bir ümit uyandırdı. Şimdi artık parçalanmış olan kudretin ve eski ihtişamın yeniden kurulması, eski Bizans ülkesinde serbest bir Yunanlılık manası herkesin ruhunda yaşıyor. Yunan fikrinden ayrılmayan haçın zaferi gibi hayaller beslenmeğe başladı. Şimdi Kostantinepol ve bilhassa yeniden canlanan Lagosun mabedi olan Ayasofya kilisesi bu ümitlerin müşahhas bir sembolü haline geldi.?
Son Yunan İmparatoru dediği Kostantin Paleologus?tan bahseden Yunan M.E. Bakanı şöyle devam ediyor:
?Kavmine, hilâlin gasbetmiş olduğu hürriyeti geri vermek için onun tekrar dirileceğine inanılmaktadır. Yine anlatıldığına göre, Ayasofya?da, düşmanın gelmesiyle yarım kalan mukaddes ayin, büyük kilisenin duvarları arasında kaybolmuş olan Patriğin bütün ihtişamıyla tekrar ortaya çıkmasıyla devam edecektir. Bundan hemen az sonra çıkan bir halk türküsü, büyük ümitlerin vision?u altında Meryem?e çocuğunun kaybı için ağlamamasını, zira aynı zaman dolunca, Yunanlıların eliyle geri geleceğini söyler. Böylece millet antikiteden ve Hıristiyanlıktan yüksek vazife olarak aldığı insanlık manasında kaybolmuş hürriyetleri için mücadele ediyor, kültür ve manevi hayatının harabelerinden tekrar can bulmak üzere ruhen kendini hazırlıyor.?
Yukarıda ki sözleri dinledikten sonra ?İstanbul Kostantinople olacak, Kıbrıs?tan sonra, İstanbul için çalışacağız.? Diyerek; Rum Kıbrıs?ı AB ülkesi yaptılar, KKTC ?ni devlet olarak bile tanımıyorlar. T.C devletini de AB kapısında belertiyorlar, ne zamana kadar? Rum, Ermeni, Yahudilerin emelleri yerine gelene kadar mı? Ağabeyleri (ABD. İsrail, Ruslar, İngilizler, Japon, Çin, Fransızlar ve Yunanlılar??Lozanda bize kefil olanlar?)Haçlı ve Bizans?ın torunları, Firavunvari oyunlarla Anadolu, İstanbul, Kıbrıs, Ayasofya, Kudüs, Ortadogu?. üzerindeki emellerine ulaşmak için kötürüm pozitivist aklı ile materyalist düşünceleri insanlığın ruh, inanç ve ahlak dünyasında yaptığı tahribatlar buna bağlı olarak emperyalizmin insanlığı sağmal inek gibi sağdığını dünyayı ölüme götürdüğünü göstermek istercesine, maskeli vicdanlarıyla Bartholomeos ve ihtilalcı papazların manevi gıdasını kimden ve nasıl aldığını artık anlamayan kalmış mıdır?
Anlayabildik ise, böyle bir müessesenin (Fener Patrikhane) Türkiye?de yaşamaya hakkı var mıdır? Ayrıca Lozan?da kabul edilen esaslara (ruhuna) aykırı hareket etmektir. Derhal ihracı gerekir. Yoksa Ayasofya?da çan çalmasını mı bekleyelim?
22 Aralık 1919 Londra Konferansında Ruslar, İngilizler, Fransızlar ve Yunanlılar Ayasofya'ya çan takılmasını kararlaştırdılar. Ancak takılacak çanın renginde anlaşamazlar. Acaba Katolik mi, Ortodoks mu yoksa Protestan çanı mı takılsın diye...
Bu haber İstanbul?a ulaştığında İstanbul hücum taburu komutanı Binbaşı Şükrü Oğuz Bey?in tepkisi şiddetli oldu. İşgal kuvvetleri komutanına, "Eğer Ayasofya'ya çan takarlarsa Ayasofya'yı dinamitleyeceğim" tehdidini savurdu. Çan takmaktan vazgeçtiler. (İstanbul Kültür ve Sanat Ans. 1/875. ) Ama minarelerden rahatsızlıklarını da gizlemediler. Hıristiyan dünyasında zaten minareleri kaldırılmış resimler kullanılmasına özen gösterilmektedir.
Sonuç: Lozan Antlaşmasına ve Hıristiyan, tarihine, teolojisine-ilahiyatına aykırı olarak, resmi yazışmalarda ve resmi Web sitesinde kendisine New Rome and Acumenical Patriarch (Yeni Roma İmparatorluğunun Evrensel Patriği) diyen Fener Patrikhanesi ve Bartholomeos hakikatte Patrik bile değildir o sadece Efes?e bağlı bir piskopostur o kadar. THY?den biletinin tarihini bekliyor?.?
Şu mübarek günlerde Sultan Ahmet Cami-i de Cuma namazını kılarak, gönül iklimine girmeyi, Ayasofya?da dedem Fatih?le ilk teravih namazını kılmayı, Yüce Allah?tan niyaz ederim. Çünkü her şey O?nun, istediğine verir, istediğinden alır.
?Mevla?m ne etmiş, ne etmişse güzel etmiş?
Mehmet Yürekli, 05.08.09, adana
Yazarın Lozan edebiyatı ve Ruhban Okulu yazısının devamıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.