İki Yüzlü Namussuz Batılılar?
“Hakkı, Hak’tan Hak gözüyle gören kişiler Hakkı bilenlerdir.”*
Hakk’ı, Hak’tan ve Hak gözüyle görmeyip de benliğinin gözü ile görmeyi uman kimse ise kuşkusuz bilgisizdir.’ **
İki Yüzlü Namussuz Batılılar…
Şu mübarek günlerde ikiyüzlü Batılıların bütün insanlığın gözleri önünde, şımarık Siyonist İsrail'in Gazze’ye yıllardan beri uyguladığı katliamları her geçen gün artırmış ve nihayet bu gece yarısı şeytanın emrindeki orduları kara, deniz, hava harekâtıyla masum çoluk, çocuk, genç, yaşlı demeden yerleşim yerlerine fütursuzca saldırmış ve saldırıyor’
Cenab-ı Hak, müminleri bırakıp kâfirleri dost edinmemizi de yasaklamıştır. (1)Dostluk kurulması istenmeyen kâfirlerin, ‘müminlerle din konusunda savaşan, onları yurtlarından çıkaran ve çıkarılmalarına destek verenler olduğu, böyle davranmayanlara iyilik yapmanın ve adil davranmanın menedilmediğini’ (2)bildiren ayetler dikkate alınırsa, iyi insani ilişkiler bağlamında bir münasebetin herkesle kurulabileceği anlaşılmaktadır.
Efendimiz (s.a.v): ‘Kişi dostunun dini üzeredir. Herkes kimle dostluk kurduğuna baksın.’buyurmuştur.
Cebrail (a.s.) Allah Rasulüne (s.a.v) ilk vahiy getirdiğinde, Allah Elçisi (s.a.v) endişeyle Hz. Hatice’nin yanına koşar. Hatice kendisini alıp amcazadesi Varaka b. Nevfel’e götürür. Varaka tanrıya inanır, kitap ehlinin kitaplarını okurdu. Allah’ın sevgili kulu Muhammed (s.a.v) gördüklerini kendisine anlatınca, Varaka: ‘Bu, Allah’ın Musa’ya indirdiği namustur. Eğer nübüvvet günlerine yetişirsem, sana büyük destek veririm.’der. Hadisin nakledicisi Buharî sonra şu açıklamayı yapar: ‘Namus, Allah’ın başkasından sakladığı sırları bildirdiği sırdaş demektir.’ Namus kelimesi Yunan orijinli olup kanun anlamına gelir.
Aziz ve Celil olan Allah tabii bir yasa koymuştur. Bu yasa gereğince sonuçlar sebeplere dayanır. Fail Allah’tır, başkası değildir. Sonuç sebepten sonra ya da onunla birlikte var olur. Onun sayesinde var olmaz. Allah dilerse zâhiri sebeplilik yasasını, peygamberlerin mucizeleri ve velilerin kerametlerinde okuduğumuz gibi, yine çağımızdaki emperyalist güçlerin Müslüman katliamı ve linç girişimlerine rağmen insanlığın tek umudunun, dirilişinin O'nun yasasında aranması da Rahman’ın mucizeleridir...
Allah’a inanan, O’nu sabah akşam zikredip tesbih eden kimsenin kalbine sebepler şirki girmez. Aynı şekilde Allah’ı göremeyen ve sebeplerden başka fail bilmeyen körlerin küfrü de onların kalbine yol bulmaz. Mü’min, yüce yaratıcının bir fiili olan sebeplilik kanununu inkar etmez. Aksine, faili mutlak olarak her şeye gücü yeten yüce hikmet ve kudret sahibi Allah’ı görür. Bir göz, kader ve mukaddere bakarken diğer bir göz, kendi sorumluluğu olan tedbirle meşgul olur.
Bazı sebepler bütün yaratılanlar için ortaktır. Bunlara vukuf olmanın aracı akıl, tecrübe ve insanlığın çaba ve buluşlarından yararlanmaktır. Akıl melekesinde fertler ve milletler, planlı ve bilinçli çalışmalarına bağlı olarak farklı farklıdırlar.
Bazı sebeplere sahip olmanın yolu ise kalptir. Katı kalpliler Allah’ın lanetini hak eder. Gerek fert gerekse toplum olarak imanlı kalplere sahip olanlar ise Allah’ın ihsanına ve hususi rahmetine layık olurlar. Bu hususi rahmeti Allah, zâhiri sebepleri iptal etmeksizin yada açıkça iptal ederek iman ehlinin bir hususiyeti kılar.
Rabbimize olan imanımızı tazelemeli, fıtrat özelliklerini koruma adına nesilden nesil bu imanın nasıl tevarüs ettiği, çarpık eğitimin çocukları nasıl bozduğu, onu nasıl Yahudileştirdiği, Hıristiyanlaştırdığı, putperestleştirdiği, açıkça Mecusileştirdiği ya da aklını bozduğunu çok iyi bilmeliyiz ki,
Günümüzde bazı İslamcıların yazdıklarına baktığımızda, İslam’ı sanki yalızca dünyavî siyasî ve iktisadî bir ekolmüşçesine takdim ettiklerini görüyoruz. Onlara göre, bizi medeniyet kervanına yetiştirmesi ve bize üstün medenî kabiliyetler kazandırmasıyla yeryüzünde İslam zaferlerle hakimiyete kavuşması bir hedeftir. Ondan sonrası yoktur. Ahiret düşüncesi dünya menfaatleri arasında kaybolmuş, mü’min erkek ve kadının sonsuz kaderi unutulmuştur. Oysa her biri kıyamet günü Rabbinin huzuruna fert olarak çıkacaktır. Eğer iman ve Salih amel ahretteki derecesini arttırmamışsa üstün bir medeniyette yetişmiş olmasının o gün ona bir faydası olmayacaktır’
Evet. İman günümüz neslinin anahtarıdır. Bu anahtarla nesiller, Yüce Allah’ın ‘Ey iman edenler!’hitabının muhatapları arasına girebilirler. İman, olmazsa olmaz nurdur. Ancak onun sayesinde, rivayet kültüründen edindiğimiz ve her asır ulemasının ulaştığı idrak bizi salih amele taşıyabilir. Sahabe için yol gösterici lider olan örnek, rehber ve açıklayıcı Rasûlün bedeni bugün yoktur. Eğer iman açısından da daha zayıf bir seviyede olursak, Kur’an’ın rehberliğinden de koparız. Kur’an’ın mesajından ve nübüvvet nurundan uzaklaşır, Kur’an’ın herkese yönelik ‘Ey insanlar’ hitabının muhatapları arasına gireriz’
Yani. Sahabe Kur’an’dan önce imana sahipti. Kur’an teklifi emir ve yasaklar getirip, cihat seferberliği ilan ettiğinde, kendisini dinleyen ve çağrısına karşılık veren bir kitle bulmuştu. Kur’an’ın buyruklarını uygulamaya koyma niyetiyle hareket eden bu topluluk, onları uygulamaya ehil ve kurtuluş şartlarına haizdi’
Efendimiz (s.a) Abdullah b. Ömer (r.a)e der ki:
‘Örümün bir kısmında şuna şahit oldum. Bizim her birimize Kur’an bilgisinden önce iman verilmişti’.’
‘Fertlerin dünya ve ahret saadetine ermenin, ümmetin kurtuluşu ve yeryüzündeki hakimiyetinin kilidi olan imanı, bugünkü nesiller şuursuz bağlılıkla elde edemezler. Tersine bu iman, Allah yeryüzü ve üzerindekileri yok edinceye kadar fıtrat özelliklerini koruyan geleneklere bağlılıkla, eğer ebeveyn iman sahipleri iseler çocuğunu saran anne ve babalıkla, arkadaşlıkla, nesilden nesle geçen manevi babalıkla elde edilir’.’**
Çok dikkat edelim! Ümmet helak içindedir. Allah’ın genel olarak bütün yarattıklarına, özel olarak bu ümmete uyguladığı imtihanda en aşağı seviyededir. Bu helakin dış sebepleri vardır. Bunları İslam tarihinden okuyabiliriz. Bir de iç sebepleri vardır. Bunları da Müslümanların kendi elleriyle yaptıkları ve imandan uzaklaşmaları sebebiyle milletlerin hastalığına yakalanmasında görebiliriz. Şüphesiz Allah, hüccet bakımından güçlüdür.
Allah’ın evrensel yasalarının, ayet ve hadislerin işaret ettiği gibi çift yönlü okunması bize birbirini izleyen imtihanların siyasî, içtimaî, ahlaki ve iktisadi portesini, sebeplerini ve nedenlerini, sorumlu her ferdin sorumluluğunu, sonuçlarını ve akıbetlerini açıklar. Yine bize bu girdaptan çıkış yolları ve yöntemlerini gösterir.
Yüce Allah alemlere muhtaç değildir. Sebeplere muhtaç değildir. Eli açıktır. Dilediği kimseler için cömert ve rahmet sahibidir. Aynı şekilde gazabı ve azabı için belli zamanlar vardır. İnsanoğlunu karadan ve denizde beliren sebeplere, görünmeyen güçlere ve gönüllerde saklı kabiliyetlere, ömürler boyu devam eden yada bazı asırlarda yenilenen olaylara boyun eğdirmiştir. Bir kısım kişilere hususiyet vererek başkalarından sakladığı sırlarını bildirdiği namusu göstermiştir. Namus vahyi getirmiştir. Vahiy haktır, doğruluktur. Şimdi Allah ve Rasulünün dış ve iç dünyamızda gerçekleşen sözlerine, bizden kaynaklanan, bizde gerçekleşen ve bizim aleyhimizi olan mesajlarına kulak verelim:
‘Hani meleklere, "Adem için saygı ile eğilin" demiştik, onlar da saygı ile eğilmişlerdi. Yalnız İblis saygı ile eğilmemiş, "Hiç ben, çamur halinde yarattığın kimse için saygı ile eğilir miyim’" demişti.’61’Yine demişti ki: "Benden üstün tuttuğun kişi bu mu, söyler misin’ Andolsun eğer beni kıyamete kadar ertelersen, onun soyunu, pek azı hariç, (azdırarak) kontrolüm altına alacağım."‘62’Allah şöyle dedi: "Çekil, git". Onlardan kim sana uyarsa kuşkusuz cehennem tam bir karşılık olarak hepinizin cezası olacaktır."‘63’"(Haydi) onlardan gücünün yettiğinin ayağını çağrınla kaydır. Atlıların ve yayalarınla onların üzerine yürü. Onların mallarına ve evlatlarına ortak ol. Onlara vaadlerde bulun." Halbuki şeytan onlara aldatmadan başka bir şey va'detmez.’64’"Şüphesiz, (gerçek) kullarım üzerinde senin hiçbir hakimiyetin olmayacaktır. Vekil olarak Rabbin yeter!" (2)
Bu şekilde yaratılanlar sürekli imtihan içinde olmuşlardır. Rahman, insanoğlunun üzerine şeytanı ve ordusunu salmıştır. Şeytan, sesiyle insanları tahrik etmesini, süvari va piyadeleriyle onlar üzerine saldırmasını, onların servet ve çocuklarına ortak olmasını, onları boş ve yanıltıcı vaatlerle kandırmasını emretmiştir. Allah’ın emri dinlenir. Şeytan nihayet bir kuldur. Allah kahretsin, imtihanını başarısız kılsın. İmtihan, yüce Rahmanın bir hikmetidir. Allah, sözüne kulak verenlere kendi şahitliğiyle iman temelinde olan kullarına şeytanın hiçbir otoritesi yoktur.
Günümüz de çağdaş medeniyetinde yaşanan haksızlıklar, ahlaksızlıklar ve ahitlerin bozulması sebebiyle bütün medeniyetlerin sıkıntısını ve yaşadığı olayları gözler önüne sermektedir’
Hz. Peygamber efendimiz (s.a.v) şöyle buyurur:
‘Kaderi ancak dua önler.’
‘Kişi işlediği günah sebebiyle rızıktan mahrum kalır.’
“Ey dünya! Bana hizmet edene sen de hizmet et. Sana hizmet edeni de hizmetinde çalıştır (istihdam et).”
Batı’nın büyüklük taslayan, zorba ruhu birdir’
Müslüman milletine kurulan komplo!..
Mehmet Yürekli, adanapost
18ı.07.14, Adana
Kaynakça:
*(İbn Arabi, Füsusu’l-Hikem)
**(Abdüsselâm Yâsin, Sünnetullah)
1. (Nisâ, 17/144)
2. (Mümtahıne, 8-9)
3. (İsra, 17/61-65)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.