Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

İnsani açıdan öyle mi?


Açlık grevleri tartışmasında en çok tüketilen sözün "insani açıdan" sözü olduğu muhakkak.

Herkes insani açıdan konuşuyor. Medyada çok yazan var, siyasette çok beyanat veren var. PKK ile aynı zamanlarda siyaset yapan ve hâlâ damardan akrabalıkları süren eski solcuların hesapları da giriyor "insani açı"nın içine, AK Parti ile hesaplaşmak için bu işi kullananların hesapları da, BDP'nin bölgede AK Parti'ye karşı yürüttüğü siyasi savaşın yansıması da ve terör örgütünün, "Devlete diz çöktürdük" mesajı üretme gayretleri de...

Acaba sade insanlar nasıl bakıyor bu işin "insani açı"sına?..
Bir elektronik postayı sizlerle paylaşacağım. Göreceksiniz ki, sokaktaki insan, bu hesapları peynir ekmek gibi tüketmiyor. Onun da siyasi bilinci var ve her şeyi inceden inceye sorguluyor. Evet sadece "insani" açıdan yaklaşıyor konuya ama "insani açı"nın da birçok boyutu olduğunu çok net olarak ortaya koyuyor. İmzası bende saklı elektronik postayı gelin okuyalım:

Sokaktaki insan soruyor

"Açlık grevindeki 600 kişi ile ilgili çok şey söylendi, söyleniyor. Bunların büyük bir kısmı da, samimi veya değil, insani boyuta dikkat çekmeye çalışıyor. Ben de bu boyuttan bakarak birkaç hususu dikkatinize sunmak istiyorum.

1. Eylem yapanlar şimdiye kadar kaç cana kıymışlar?
2. Şimdi ellerine fırsat geçse gözlerini kırpmadan daha kaç cana kıyarlar?
3. Bu 600 kişinin eylemden vazgeçme şartları belli. Bunları kabul etmek devletin şantaja boyun eğmesi, örgütün büyük bir prestij kazanması demek. Böyle bir ortam örgüt propagandası için müthiş bir imkan demektir. 600'den çok daha fazla gencin dağa çıkması ölmesi ve öldürmesi demektir. Yani bunları kurtarmak demek kim bilir kaç 600 canı ölüme sürüklemek demektir.
4. Kendini kurtarmak için 600 canı gözden çıkaran Öcalan, tecridi kalktığı takdirde örgütü açıkça yöneterek daha çok cana kıydıracak emirler verecektir.

Daha da uzatılabilir.
Demek istediğim şu: Burada olaya sadece insani boyuttan bakılsa bile bu 600 canın kurtulması ile iş bitmiyor. Günümüz jargonu ile söylersek "kazan kazan" durumu yok. Bunları kazanmak demek onlardan kaç kat fazlasını kaybetmek demek. Terazinin bir kefesinde bunlar, diğer kefesin ise binlerce başka can var. Olaya insani açıdan bakacaksak böyle bakmak lazım. Bunlar kurtulsun diye bunlardan kat kat fazlası ölsün demek insani bir yaklaşım olur mu?

Devlet söz konusu hakları verecekse kendi inisiyatifi ile vermeli, Öcalan'ın tecridi dahil. Böyle şantajla geriletilen bir devlet devletlik görevini yapamaz hale gelir. Hep beraber kaybederiz.
Bununla beraber kesinlikle bu 600 canı gözden çıkarmaktan söz etmiyorum.
Çare, yetkililerin bir an önce olaya müdahale etmesidir. Bir tek kişi bile ölmesin. Belki örgütün baskısı ile bu işe sürüklenenler, hatta belki gönüllü olarak katılanlar bile böyle bir müdahaleyi bekliyordur.
Onların canı üzerinden siyaset yapanlara da daha fazla propaganda imkanı verilmemelidir."
Evet, işte sade insanın siyasi bilinç süzgecinden geçmiş yorumu.

Öcalan barış misyoneri mi?

İnsanlarımız, medyanın köşe başlarını tutanlar gibi "Öcalan'a fırsat tanırsanız barış misyoneri olur" türünden değerlendirmelere safdilane bakmıyor. Soruyor:
-Dün ne yaptı, yarın ne yapar bu adam? Cezaevinden bile avukatları kanalıyla örgüt yöneten ve bugüne kadar ağzından bir kere bile "silahları bırakın" çağrısı duyulmayan bir adama neden ve hangi güven hissiyle inisiyatif vermeli?

İnsanlar soruyor:

-Dün Şemdinli'de, polislere karşı yapılan bombalı suikastta bir engelli çocuk hayatını kaybetti. Açlık grevi yapanların büyük kısmı şu veya bu cinayetten sorumlu. Onların öldürdüklerine karşı "insani açı"dan bakma gereği yok mu?

Köşe başlarında bilinçli bilinç kaybı oyununa yatarak, üstelik başkalarının canı üzerinden "insani açı" sömürüsü yapmak, Kürt halkını bir kere daha çocuklarının canı üzerinden kumpasa getirmek çok çirkin. Örgütün siyaseti bu. "Uzantısı"nın çirkin bir oyunu bu. Ve medyadaki kimi köşelerin "tecahül-i arifane" de değil, gönüllü "aptallığa yatma" rolü bu. Çok çirkin.

 

Ahmet TAŞGETİREN

atasgetiren@bugun.com.tr

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.